BU GİDİŞİN SONU KÖTÜ
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, 10 Temmuz 2019 tarihinde, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ekonomiyle ilgili düzenlemeler içeren torba yasa üzerinde konuştu.
Öztrak şunları söyledi:
Sayın Başkan, bugün tartışmakta olduğumuz bu torba yasaya baktığımız zaman işlerin gerçekten çok zor olduğu ortaya çıkıyor. Bir kere bir şirketler kesiminde çok ciddi bir yeniden yapılanmayla ilgili olarak getirilen düzenlemeler var. Onun dışında, bakıyorum, vergi kanunuyla ilgili vergi sisteminde vergi toplamayı kolaylaştırmaya dönük -anlaşılan bu sistemde toplanamıyor- bir takım düzenlemeler var ki bu vergi sistemimizi Afrika’daki ülkelerle aynı yere doğru sürükleyecek mahiyette.
İHTİYAT AKÇESİNE EL ATILMASI NE KADAR ZORDA OLDUĞUMUZU GÖSTERİYOR
Diğer taraftan yine dönüp bakıyorum, varlık barışı var. Varlık barışı da bir şekilde bu zor durumdan çıkabilmek için altı ay daha uzatılmış vaziyette. Öbür taraftan Merkez Bankası’nın yastık altında duran parasına yani ihtiyat akçesine el atılmak isteniyor, el atılıyor. Bu da ne kadar zor durumda olduğumuzu ortaya koyuyor.
EKONOMİYİ SALDIRIYA AÇIK HALE GETİREN YAPILAN YANLIŞLAR
Bütün bunları alt alta sıraladığımız zaman gerçekten önümüzdeki döneme iyimser olarak bakabilmek son derece zor. Bir de bu yapılan düzenlemelerin hepsine baktığımız zaman hep şunu görüyoruz, bunların çoğu pansuman tedbir ya da aspirin tedavisi niteliğinde birtakım önlemler, kısa vadede sorunu gizliyor ama uzun vadede kırılganlıkları daha fazla artırıyor. Ondan sonra da çıkıp diyoruz ki: Türk ekonomisine saldırı var. Türk ekonomisini saldırıya açık hâle getiren alınan kararlar. Yani Türkiye’de net rezervleri 25 milyar dolara kim düşürdü? Buna niye göz yumuldu? Bütün bunlara baktığımız zaman sıkıntı büyük.
BÜTÇE AÇIĞI ÜÇE KATLANDI
Aslında beş aylık, altı aylık bütçe büyüklüklerine baktığımız zaman da manzara ortaya çıkıyor. Bütçe açığı ilk beş ayda 66,5 milyar Türk Lirası, geçen yılı 3’e katlamış. Program tanımlı faiz dışı denge. Bu ne? Bu, bir defalık gelirlerden ayıklanmış olan, faizlerden de ayıklanmış olan denge, 6’ya katlanmış; 65,8 milyar yani bütçe bir defaya mahsus gelirlerle ayakta duruyor. Altı aylık nakit açığı geçen yıla göre 2’ye katlanmış, 78 milyar Türk lirası olmuş. Durum son derece açık, ortada. Yani eskiden bir mali disiplinden bahsederdik, mali disiplin de bitmiş. Şimdi bunu aşmak için burada bir torba yasa getiriliyor.
İSTANBUL YAKLAŞIMININ FATURASI DA MİLLETİN SIRTINDA KALACAK
Torba yasaya dönüp baktığımız zaman, mesela “İstanbul yaklaşımı” deniyor. İstanbul yaklaşımıyla ilgili getirilen düzenleme için de dikkatimi çeken hususlardan bir tanesi, hangi şirketin İstanbul yaklaşımından faydalanacağına genel ilke olarak bağımsız denetleyici kuruluşlar karar veriyor ama istisna getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “İlgili banka da buna karar verebilir.” Şimdi bu olmaz, özellikle kamu bankalarında bu olmaz çünkü kamu bankalarına yapılacak müdahalelerle yandaş şirketlerin borçlarının hak etmedikleri hâlde yeniden yapılandırılması söz konusu olabilir, bu bir. İkincisi, kamu bankalarında yapacağınız bu yeniden yapılandırmalar nedeniyle muhtemelen yeniden sermaye koymak zorunda kalacaksınız. Sene başından bu yana kamu bankalarına 40 milyarı aşan tutarda zaten sermaye benzeri para veya sermaye koyduk. Bunun üstüne ilave gelecek. Bunları kim ödeyecek? Sayın Başkan, beraber çalıştığımız yıllardan gayet iyi bilirsiniz ki sonunda bu işin yükü vatandaşın sırtına kalır. Yani kamu bankalarından borç alıp ödemeyenlerin yaptıkları hovardalıkların yükünü bu düzenlemeyle -o risk var- bu zavallı milletin sırtına yıkma riski var. Buna mutlaka engel olacak birtakım düzenlemeleri getirmek lazım.
MERKEZ BANKASI’NDAN GELEN PARA NE OLACAK?
Diğer taraftan, Merkez Bankası’nın yedek akçesi…. “Dünyada var, şöyle var, böyle var” deniyor. Şimdi, bakın, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini bilançosundan çekip aldığınız zaman bunu bir yerlerde telafi etmeniz lazım. Bir: Parayı basarsınız. İki: Bunu telafi etmek için, geçen defa kâra alırken yaptığınız gibi gecelik açık piyasa işlemlerini azaltarak bunu sterilize etmeye çalışırsınız. Üç: Diğer tarafta kamu mevduatı olarak tutarsınız. Ama bakın, son iki opsiyonu artık kullanma imkânı kalmamıştır. Bu parayı aldıktan sonra siz harcayacaksınız. Hatta belki de yeniden yapılandırmada sermaye olarak… Gizlemek için götürüp kamu bankalarına mevduat olarak yatırtacaksınız. Sonuç itibarıyla, Merkez Bankası’nın eli bu işi idare etme konusunda ciddi şekilde güçleşecek. Ülkede reel sektör kriz içindedir ama finansal kriz de kapıda beklemektedir.
FAİZ EMİR KOMUTAYLA DÜŞMEZ
Ünlü bir iktisatçının dediği gibi, “Finansal krizin ne zaman çıkacağını bilemezsiniz ama finansal krizi çıkartacak eylemler içine girdiğiniz andan itibaren o her an çıkabilir.” Çıktığı anda da ortalığı yakıp yıkar. Yani iktidarı, sarayı özellikle o kadar büyük bir rahatlık içinde görüyorum ki artık “Ekonominin tek sorumlusu biziz” diyorlar. Ben baktığım zaman, Merkez Bankası Başkanını görevden gayet rahat bir kararnameyle alabiliyor. Hem de ne zaman? Ekonominin çok sıkıntılı olduğu bir zaman. Bunun bir usulü vardır, usulüyle açıklanarak, neden yapıldığı söylenerek yapılır. Böyle bir şey yapılmıyor. Yani ekonomide riski artıracak her türlü adım atılıyor, risk primi artıyor. Ondan sonra dönüyorsunuz “Faiz düşsün” diyorsunuz. Düşmez. Enflasyonu artıracak her türlü adımı atıyorsunuz. Bütçe açıkları büyüyor, parayı basmaya kalkıyorsunuz. “40 milyar ilave şunu yapacağız, bunu yapacağız.” “E faiz düşsün.” Düşmez. Faizin düşebilmesi için iki şeyi birlikte yapmanız lazım. Bir: Risk primini azaltacak önlemler alacaksınız. İki: Enflasyonu aşağı doğru çekeceksiniz. O zaman faiz düşecek, o zaman yatırımlar artacak, o zaman ekonomi büyümeye başlayacak. Ekonomi büyüdükçe enflasyon aşağı doğru gidecek, yeniden faizler düşecek. İşte o zaman kısır döngüden çıkıp doğurgan bir döngünün içine gireceksiniz. Ama bunu yapmak yerine günlük pansuman tedbirleriyle, birtakım aspirin tedavisiyle bu iş geçiştirilmeye çalışılıyor.
BU GİDİŞİN SONU KÖTÜ
Eski bir Hazine müsteşarı olarak, kriz yönetmiş bir Hazine müsteşarı olarak uyarıyorum: Bu gidişin sonu çok kötü olacak.