BU YANDAŞ FİRMALARI KURTARMA YASASIDIR
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, ekonomiyle ilgili torba yasa görüşmelerinde söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, yasada yer alan “İstanbul Yaklaşımı” maddesiyle ilgili şunları söyledi:
Bu konuşmayı biraz da açık söyleyeyim içim acıyarak yapıyorum. Bundan tam on yedi yıl altı ay önce İstanbul yaklaşımı konuşuyorduk yine ve şu masalarda Hazine Müsteşarı o larak oturuyordum. Buraya bu kanunu getiriyorsanız, genel bir yeniden yapılandırma kanunu getiriyorsanız sistemik risk var ve siz sistemik bir krizi aşmaya çalışıyorsunuz demektir. “Kriz yok, geçici birtakım şeyler var” demek gerçekçi değil. Gerçekleri görmemiz lazım.
YAŞADIĞIMIZ KRİZİN SEBEPLERİ YERLİ
Bakınız, yine o tarihlerde, bu kanunun görüşmelerine baktığımız zaman Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucularından Abdullah Bey konuşuyor ve diyor ki: “Önce haklı bir soru sormak istiyorum: Bu kriz nasıl oluştu? Bu kriz tabii bir afet mi? Bu kriz gökten mi geldi? Veyahut da bu kriz oluşurken dünya konjonktürü mü etkiledi? Büyük bir ambargoyla mı karşı karşıya kaldı Türkiye? Petrol fiyatlarında inanılmaz artışlar mı oldu? Tüm bunları dikkate alırsak bu krizin tamamen yerli sebeplerden kaynaklandığını hep beraber göreceğiz.” Evet, bugün yaşadığımız kriz de tamamen yerli sebeplerden kaynaklanmaktadır ve kötü yönetimin bir eseridir.
ANLAMADIĞINIZ SEBEP ALTTA YAZIYORDU: ŞİRKETLERİN AŞIRI BORÇLANMASI
Türkiye’de 2014 yılında ilk defa Cumhurbaşkanını milletimiz seçti ama seçilen Cumhurbaşkanı çıktı, “Ben diğer cumhurbaşkanları gibi olmayacağım” dedi ve düğmeye bastı. Ondan sonra da hukuk devletinde çok ciddi bir yıpranma sürecinin içine girdik. Bunun bir maliyeti vardı. 2013 yılında Türkiye’nin millî geliri 950 milyar dolardı. 2018 yılında Türkiye’nin millî geliri tam 166 milyar dolarlık bir azalışla 784 milyar dolara indi. “Efendim, bize dışarıdan saldırı var” deniyor. Siz, 2009 yılında kalkıp, şirketlere daha önce getirilmiş olan bir takım sınırlamaları bir kenara ittiniz, “Dışarıda para bol, ekonomiyi sıcak parayla büyüteceğiz” dediniz. Şirketlerin net dış borçlarını 200 milyar dolara getirip dayadınız. Sonra 2013 yılında Amerikan Merkez Bankası Başkanı “Ben artık para basmayacağım” dediği anda en kırılgan 5 ekonominin arasına girdiniz. “Hiç anlamadık, niye biz en kırılgan 5 ekonominin arasındayız” diye hep soruyorlar. Hâlbuki yazıyordu altta: “Türk şirketlerinin yabancı para cinsinden aşırı borçlanması nedeniyle…”
YANDAŞ FİRMALARI KURTARMA YASASI
Şimdi, bugün bu yasa buraya geldi. Tabii, biz burada bunu tartışırken sizler diyorsunuz ki: “Bu firmaların ekonomiye yeniden kazandırılması için, kapasite kullanımlarını artırmak için, istihdamın artırılması için mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılması yasasıdır.” Sokaktaki adam ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: “Bu, yandaş firmaların kurtarılması için benim cebimden benim verdiğim vergilerle yapılacak olan bir operasyondur.” Sene başından bugüne devlet bankalarına ne kadar para verdiniz burada yaptığınız düzenlemelerle? 45 milyar lira. Şirketlerin yabancı para cinsinden borcunun ne olduğunu sağır sultan biliyor. Dünya zaten sizin ne durumda olduğunuzun farkında.
ÇOK DEFA SÖYLEDİK: BORÇ ALAN EMİR ALIR
Bakınız, 400 milyardan bahsediyoruz. İstanbul Yaklaşımı’nı 17 yıl önce yaptığımızda konuştuğumuz, taahhüde bağlanan rakam neydi biliyor musunuz? 6 milyar dolar. 400 milyar Türk lirasını dolara çevirdiğiniz zaman ortaya çıkacak rakamla karşılaştırın işin boyutunu görürsünüz. Yani Türkiye’nin CDS’leri bu kadar yüksekse, faizleri bu kadar yukarıdaysa bunun nedeni dışarıdan bize yapılan saldırı falan değil. Ha, ben size söyleyeyim, dışarıdan bu kadar borçlanırsanız ne olur? “Borç alan emir alır” dedik. Siz bu ekonomiyi dışarıdan saldırıya açık hâle getirdiniz, kötü yönetim bu ekonomiyi dışarıdan saldırıya açık hâle getirdi.
ÇİFTE DENETİM GEREKİYOR
Burada tartışmamız gereken konular var. 400 milyar lira deniyor. 400 milyarın ne kadarından bankalar vazgeçecek? Bu vazgeçilen kısmı nereden karşılayacağız? “Efendim, özel bankadır, kârını, zararını bilir.” Bir damdan düşeni dinlerseniz iyi olur. Burada iki şey olabilir; ya sermaye koymayacağız ve bankalar kredi hacmini daraltacaklar, ki o zaman beklediğimiz etki gelmeyebilir. Ya da bunu bir şekilde sermaye lehine karşılamaya çalışacağız, bunun da yine ekonomiye ciddi bir maliyeti olacaktır. Uzun vadede toparlar mı? Doğru, seçimleri yapabilirsek toparlayabiliriz. Şimdi, ben burada izin verirseniz bir iki öneride bulunmak istiyorum. “Düzenlemede kimler faydalanacak?” diye baktığımızda, “Bunu yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlar veya alacaklı kuruluşlar veya bağımsız denetçiler, denetimciler belirleyecek” deniyor. Burada, bir denetim gerekiyor. Bunu bağımsız bir denetçi denetlemelidir. Bu tür uygulamalarda güveni sağlayabilmek bakımından çift denetim olması son derece önemli.
REEL SEKTÖR KRİZİ BİR FİNANSAL KRİZE DÖNÜŞMESİN
Ben Hazine Müsteşarı olduğum dönemde çift denetim yaptırmıştım; operasyonu yaptık, operasyonu biri denetledi, operasyonu denetleyeni de bir başka uluslararası denetçi denetledi. Tabii bizde banka batışları, batan bankaların karşılanması, bankaların sermayelendirilmesi meseleleri de vardı. Umarım, inşallah bir an önce kendimize geliriz de bu reel sektör krizi bir finansal krize dönüşmez. Dolayısıyla, burada benim gördüğüm, alınması gereken önlemlerden bir tanesi şu, banka dedi ki: “Bu sorunlu kredidir ama bunu yeniden yapılandırdığınız zaman bu düzelir” Bankanın bu kararını bir bağımsız denetçiye denetletirsek bu çok daha objektif olur.
TASFİYE KARARNAMESİ PARTİZANCA İŞLETİLDİ
Bunun yapılmasının önemli bir nedeni var. Bakın, buradan daha önce bir düzenleme yaptınız. Bu, devletle iş yapan müteahhitlerin bu işi götüremeyecek hâle gelenlerinin sözleşmelerinin tasfiyesi veya devri; bu süreç o kadar partizanca işletildi ki… Bana gelen şikâyetler… Bir sürü müteahhidin, doğru düzgün bir gerekçe olmadan, yaptığı işin yeniden yapılandırılmasına, tasfiyesine izin verilmedi. “Ya yaparsın ya teminat mektubunu yakarız” dediler. Bu imkandan kimler yararlandı baktığınız zaman çok ilginç tablolar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, burada bu iradiliği mümkün olduğu kadar azaltmamız lazım. Onun için de ben burada bağımsız denetçi raporunun önemli olduğuna inanıyorum.
BU İŞLER ASPİRİN TEDAVİSİYLE GEÇMEZ
Türkiye gerçekten kritik bir süreçten geçiyor. İnşallah bu süreçten geçerken çok sıkıntılı günlere girmeyiz ama biraz önce, bundan iki önceki Merkez Bankası Başkanımızın, Sayın Yılmaz’ın söylediklerine ben de katılıyorum, bu gidişe baktığımız zaman maalesef doğru teşhis koyamıyoruz, doğru ilaç veremiyoruz, gerekli dozda ilacı veremiyoruz, bu işler aspirin tedavisi ve pansumanla geçer zannediyoruz; geçmez efendim.