BÜYÜME YÜZDE 3-3.5 BANDINDA KALIR
-CHP’nin ekonomi raporunda, dolar kurunun ve faizlerin düşük olmasının etkisiyle yılın ikinci 3 ayında yakalanan yüzde 4.4’lük büyümenin, yılın kalanında sürdürülmesinin mümkün olmadığı ifade edildi. Raporda, “Türkiye bölgede sıcak bir çatışmaya girmezse büyüme yıl sonunda 3-3.5 bandında kalacak” denildi.
-Büyümenin düşük kalmasının şirketlere, ailelere ve finans kesimine olumsuz etkilerinin olacağının belirtildiği raporda, “Önümüzdeki dönem ekonominin dünyada değişen konjonktür dikkate alınarak farklı paradigmalarla yönetilmesinin gerektiği bir dönem olacaktır. Böyle bir konjonktürle ilk defa karşılaşan, hem içeride hem de dışarıda siyasi belirsizlik algısını artırmanın bedelinin ne olabileceğini göremeyen hükümetin bunu başarıp başaramayacağı ise ciddi bir soru işaretidir” değerlendirmesinde bulunuldu.
ANKARA – CHP Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcılığı’nın Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırladığı 71. Ekonomik Görünüm Raporunda, yılın ikinci 3 aylık dönemindeki büyüme verileri değerlendirildi.
Yılın ikinci 3 ayında büyümenin yüzde 4,4 olduğunun hatırlatıldığı raporda, bu büyümeye “özel yatırım ve tüketim harcamalarının” 3 puan; “kamunun yatırım ve tüketim harcamalarının” 2,2 puan katkı yaptığı kaydedildi. “Kamu yatırım ve tüketim harcamalarının” geçmiş dönemlerde büyümeye ortalama 0,6 puan katkı verdiğinin hatırlatıldığı raporda, bu yılın ilk yarısında ise bu katkının 2.6 puana yükseldiği ifade edildi.
-STOK ARTIŞI İZAHA MUHTAÇ-
Yılın ikinci üç ayındaki büyümeye stok artışının yaptığı katkının da 2,3 puanla son iki yılın en yüksek seviyesinde olduğunun belirtildiği raporda, Merkez Bankası’nın anketlerine göre firmaların stok seviyelerinde ciddi bir değişiklik yapmayı düşünmediği sonucu çıkmasına rağmen yaşanan stok artışının “ne kadar gerçekçi olduğunun” izaha muhtaç olduğu ifade edildi.
-YURTİÇİ TALEP ARTTI, NET İHRACAT BÜYÜMEYİ AŞAĞI ÇEKTİ-
Raporda, yılın ikinci üç ayında toplam yurtiçi talebin büyümeye yaptığı katkının 7,5 puana ulaştığı, buna karşın net ihracatın, aynı dönemde büyümeyi 3 puan aşağı çektiği belirtilerek, “Bir diğer ifadeyle yurtiçi talepten büyümeye gelen her bir puanlık katkının 0,4 puanı yurtdışındaki üretici ve işçiler tarafından karşılanmış” denildi.
-BÜYÜMEYE EN YÜKSEK KATKI HİZMET SEKTÖRÜNDEN-
Raporda, yüzde 4,4’lük büyümenin 2,9 puanının hizmet sektöründen geldiği, inşaat sektörünün büyümeye yaptığı katkının 0,4 puan olduğu, dolayısıyla ikinci üç ayda büyümenin büyük kısmının dış ticarete kapalı hizmet ve inşaat sektörlerinden kaynaklandığı belirtildi. Buna karşın, dış ticarete açık sektörler olan sanayinin büyümeye katkısı 0,9 puanda, tarımın büyümeye katkısı ise 0,4 puanda kaldı.
-KUR VE FAİZDEKİ ARTIŞ GÜVENİ ETKİLEYECEK, ÖZEL TÜKETİMİN BÜYÜMEYE KATKISI AZALACAK-
İkinci çeyrekteki büyümenin yılsonundaki yüzde 4 hedefini tutturmaya yetip yetmeyeceğinin de değerlendirildiği raporda, yüzde 4,4’lük büyümenin yakalandığı ikinci üç ayda kredi faizlerinin en düşük seviyesine gerilediği, TL’nin ise nispeten değerli olduğu, fakat ABD Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını azaltacağı sinyalini verdiği 22 Mayıstan itibaren Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde dengelerin değişmeye başladığı belirtildi. Raporda, hükümetin dış politikada yaptığı hataların ve içeride giderek otoriterleşme eğiliminin siyasi belirsizlik ve risk algısını artırdığı da ifade edilerek, “Bu durum hem kredi faizlerinde, hem de kurlarda Haziran ayından itibaren hızlı bir dalgalanmaya yol açtı. Faizler ikiye katlandı dolar kuru 2 TL’yi aştı. Kur ve faizdeki artışların yılın ikinci yarısında tüketici güvenini olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. Bu nedenle özel tüketimden büyümeye gelecek katkının ikinci yarıda azalması çok büyük olasılık” değerlendirmesinde bulunuldu.
-BÜYÜME YÜZDE 3-3.5’TE KALIR-
Yine yılın ikinci yarısında kamunun tüketim ve yatırım harcamalarının büyümeye katkısının ilk yarıda olduğu gibi sürmesinin de zor göründüğünün ifade edildiği raporda, “İç talepteki hızlı artış neticesinde net ihracatın yani dış dengenin yeniden bozulmaya başlaması da, azalması beklenen küresel likidite dikkate alındığında, sürdürülemez. Haziran ayından itibaren ekonomide çok daha farklı bir konjonktüre geçildiği açık” denildi. Tüm bu veriler ışığında yılın ikinci üç ayında beklentilerin üzerinde bir büyümeye rağmen bu yıl ki yüzde 4’lük resmi büyüme hedefini yakalamanın zor olduğunun belirtildiği raporda, “Resmi hedefin tutması için yılın kalan kısmında büyümenin yüzde 4,3 olması gerekli. 2013’de büyümenin yüzde 3,5 civarında kalması için ise yılın ikinci yarısında yüzde 3,3 oranında bir büyümeye ihtiyaç duyuluyor. Artan jeopolitik risklerin Türkiye’yi sıcak bir çatışmaya çekmemesi halinde, bu yıl için yüzde 3–3,5 bandında bir büyüme daha olası görünüyor” ifadelerine yer verildi.
-EKONOMİ YENİ BİR PARADİGMAYLA YÖNETİLMELİ-
Türkiye’nin giderek potansiyelinin altında bir büyümeye razı olduğunun, 2010 ve 2011’de sıcak para ile şişirilen büyümelerin ardından son bir yıldır büyüme hızının potansiyelin altına kaydığının kaydedildiği raporda, “Yeni küresel konjonktürde de sıcak para ile şişirilecek yüksek büyüme hızları da zor görünüyor. Mevcut büyüme modeli ile potansiyel büyüme hızımızın düşme riski giderek artıyor” denildi. Raporda, geçtiğimiz yıl yüzde 2,2’lik büyümenin ardından bu yıl da büyümenin yüzde 3–3,5 bandında kalmasının son dönemde borcu hızla artan şirketlerin ve ailelerin durumlarını zorlaştıracağı da belirtilerek, “Bu durum sonuçta finans kesimine de yansıyacaktır. Önümüzdeki dönem ekonominin dünyada değişen konjonktür dikkate alınarak farklı paradigmalarla yönetilmesinin gerektiği bir dönem olacaktır. Böyle bir konjonktürle ilk defa karşılaşan, hem içeride hem de dışarıda siyasi belirsizlik algısını artırmanın bedelinin ne olabileceğini göremeyen hükümetin bunu başarıp başaramayacağı ise ciddi bir soru işaretidir” denildi.
Raporun Tam Metnine Ulaşmak İçin: RAPOR_No_71