CHP UYARDI: TÜRKİYE ORTADOĞU’DA MEZHEP KAVGASININ TARAFI OLMAMALI
ANKARA – CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Suudi Arabistan ile İran arasında başlayan krizin Ortadoğu coğrafyasına yayılma eğilimi taşıyan bir “mezhep kavgasına” dönüşme riski olduğunu, Türkiye’nin bu kavganın tarafı olmaması gerektiğini vurguladı.
Suudi Arabistan ile İran arasındaki krizde Hükümet nispeten dengeli bir dil kullanmaya çalışırken, Cumhurbaşkanının taraflı açıklamalarıyla bu dengeyi bozduğunu ifade eden Öztrak, “Cumhurbaşkanının sürekli müdahaleleriyle, her alanda olduğu gibi dış politika alanında da Türkiye ‘yönetilemez’ bir noktaya doğru götürülmektedir” dedi.
Öztrak, teröre karşı Suudi Arabistan önderliğinde kurulan ittifakta Türkiye’nin rolüne ilişkin Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen tutarsız açıklamalara da dikkat çekerek, “Suudi Arabistan önderliğindeki bu ittifaka Türkiye’nin asker verip vermeyeceği net şekilde açıklanmalıdır” dedi.
Türkiye’nin bugüne kadar kendisine itibar kazandıran ve çerçevesi Atatürk tarafından çizilmiş dış politika anlayışına geri dönmesi gerektiğini kaydeden Öztrak, “Türkiye, bölgede yeni maceralara atılmamalıdır” uyarısında bulundu.
Arap ve Kuzey Afrika coğrafyasında beş yıl önce başlayan siyasi kaosun boyut ve kapsamının her geçen gün genişlediğini belirten Öztrak, son dönemde Suudi Arabistan ve İran arasındaki krizle Ortadoğu coğrafyasında hiç arzu edilmeyen bir mezhep kavgası riskinin arttığını ifade etti. Öztrak, her iki ülkeyle güçlü tarihsel, kültürel ve ekonomik bağlara sahip olan Türkiye’nin “krizin tarafı olmaması gerektiğini” kaydederek, mezhep eksenli dış politikanın yerini geleneksel, laik temelli politikaların almasının şart olduğunu, böylece Türkiye’nin Ortadoğu’da sözü dinlenen ve arabuluculuk yapabilen ülke konumuna geri dönebileceğini vurguladı.
Öztrak, yaptığı yazılı açıklamada şunları belirtti:
DIŞ POLİTİKA YÖNETİLEMEZ BİR NOKTADA
Suudi Arabistan ve İran arasındaki kriz halihazırda nazik ve hassas bir dönemden geçen Ortadoğu coğrafyasında fay hatlarını daha da kırılgan hale getirmiştir. Bölgenin en önemli aktörlerinden olan Türkiye, coğrafyamızın içinden geçtiği hassas ve nazik dönemin gereğine uygun bir tutum sergilemek zorundadır. Bu çerçevede Hükümet Sözcüsü, Suudi Arabistan ve İran arasındaki krizde nispeten daha dengeli üslup kullanmaya çalışırken; Cumhurbaşkanı söylemleriyle krizin taraflarından birisinin yanında açıkça tutum almıştır. Cumhurbaşkanı’nın kullandığı dil içinden geçtiğimiz olağanüstü günlerin gerekleriyle uyumlu değildir. Cumhurbaşkanı, her alanda olduğu gibi, dış politika alanında da Türkiye’yi “yönetilemez” bir noktaya doğru götürmektedir.
HÜKÜMETİ UYARIYORUZ
CHP, ana muhalefet partisi olma sorumluluğunun gereği olarak siyasi sorumluluk makamında olan Hükümeti bu konuda uyarmaktadır: Herkes kendi işini yapmalıdır. Hükümet Anayasa’da belirtilen yetki ve sorumluluklarına sahip çıkmalıdır. Türkiye, mezhep kavgalarına taraf olmama konusunda gereken özen ve hassasiyeti göstermelidir.
DIŞİŞLERİNİN DE “KAFASI KARIŞIK”
Bununla beraber Hükümetin izlediği siyaset ve Cumhurbaşkanı’nın başkanlık beklentileri umutlu olmamızı engellemektedir. Nitekim, Suudi Arabistan önderliğinde kurulan ve teröre karşı İslam ülkeleri ittifakı olarak lanse edilen girişimde Türkiye’nin rol alacağı açıklanmıştır. Teröre karşı her türlü ittifak değerlidir. Fakat bu ittifakın yapısı ve görünümü, son yaşanan krizin de etkisiyle dünya kamuoyunda bir “mezhep ittifakı” algısı yaratmıştır.
Ayrıca, Türkiye’nin bu girişimdeki katkısı konusunda çelişkili ifadeler kullanılmaktadır. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkiye’nin bu ittifaka “askeri katkı sunmayacağını” söylerken, Dışişleri Bakanı Türkiye’nin bu ittifaka “her kademede katkı vereceğini” kamuoyuna ilan etmiştir. Bu çelişkili ifadeler açıklığa kavuşturulmalı; yaşanan son gelişmelerin ışığında Suudi Arabistan önderliğindeki bu ittifaka Türkiye’nin asker verip vermeyeceği net şekilde açıklanmalıdır.
YURTTA SULH CİHANDA SULH
Türkiye’yi bölgesinde bugüne kadar itibarlı kılan ve dış politikamıza şekil veren ilkeler bellidir. Türkiye, AKP iktidarlarına kadar, laik, demokratik bir hukuk devleti ve uygar dünyanın bir parçası olarak başka ülkelerin egemenlik, toprak bütünlüğü ve siyasal bağımsızlıklarına saygıyı benimsemiştir. Dış politikamıza şekil veren, AKP iktidarlarına kadar üzerine titrenen, bu ilkesel çerçeve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle belirlenmiştir. AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı düştükleri yanlışın neresinden dönerse, ülkemiz ve vatandaşlarımız için kârdır.
YENİ MACERALARA ATILMAMALIYIZ
Ülkemizin geleceği için tehlike ve tehditlerle dolu AKP dış politikalarından vazgeçilmesi, dış ilişkilerimizin yeniden yapılandırılarak çağdaş dünyanın gerekleri ve Cumhuriyet ilkeleriyle uyumlu hale getirilmesi zorunludur. Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar kendisine itibar kazandıran ve çerçevesi Atatürk tarafından çizilmiş dış politika anlayışına biran önce geri dönmeli; bölgede yeni maceralara atılmamalıdır.