KOALİSYON KURULAMAMASININ MALİYETİ 100 MİLYAR TL
GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÖZTRAK:
-KOALİSYON KURULAMAMASININ MALİYETİ 100 MİLYAR TL
-TÜRKİYE’NİN ÖNCELİKLİ SORUNU YIPRANAN HUKUK DEVLETİ
-1 KASIM SALTANATIN KALKTIĞI TARİH, OY VERİN GERİ GELMESİN
ANKARA – CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyon kurulamamasının Türkiye’ye 100 milyar TL fatura çıkardığını söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, NTV ve Cnbc-e ortak yayınında soruları yanıtladı.
Soru: 7 Haziran seçimleri sonrası, AKP ile CHP arasındaki koalisyon görüşmelerini yürüten ekipteydiniz. Orada bir hükümet kurulmuş olsaydı, bugün makro ekonomik dengeler ve piyasa değerleri açısından daha farklı bir noktada olunabilir miydi?
Faik Öztrak: Kurulmak istenen Almanya’da olduğu gibi iki büyük partinin bir araya gelerek kuracağı bir “Büyük Koalisyon”du. Türk Lirası, dolar karşısında 2013’ün Mayıs ayından 13 Temmuz’a kadar -yani bu müzakereler başlayana, bu niyeti açıklayana kadar- dünyada, yükselen piyasa ekonomileri karşısında en hızlı değer kaybeden ikinci para birimiydi. 13 Temmuz-13 Ağustos arasında, bu müzakerelerin devam ettiği dönemde TL değer kaybı sıralamasında 5. Sıraya kadar geriledi. 13 Ağustos’ta koalisyonun kurulamayacağının anlaşılmasının ardından TL, 15 gün içinde yeniden dolar karşısında en hızlı değer yitiren para birimi oldu.
-SARAY’IN VESAYETİ YÜZÜNDEN TÜRKİYE ÖNÜNDEKİ FIRSATI KAÇIRDI
Bu bir şey gösteriyor. Böyle bir koalisyon hem içerinin hem dışarının ekonomiye bakış açısını değiştirebilecekti. Dünyada konjonktür zaten elverişli değil. Fakat bu dönemde Türkiye büyük koalisyonu gerçekleştirebilmiş olsaydı, kendine benzeyen ekonomilerden pozitif olarak ayrışabilecekti. Büyüme hızı beklentileri çok daha yüksek olacaktı, kişi başına gelirdeki artış çok daha yüksek olacaktı. Büyümeyle birlikte, borç yükü de aşağıya doğru gidecekti. Ama böyle bir imkan kaçırılmıştır. Bunun kaçırılma nedeni de AKP’nin üzerindeki belli bir vesayettir. O vesayetin sahibi koalisyon müzakerelerinin son safhasında, liderlerin görüşmesinden önce çıkmış, “Sayın Davutoğlu, ya erken seçime gidersin ya intihar edersin” demiştir. Ondan sonra bu koalisyon kurulmamıştır.
-MALİYETİ 100 MİLYAR TL
Bu koalisyon kurulmadığı için 180 milyar dolara yakın döviz cinsinden açık pozisyonu olan Türk şirketleri, dolardaki her bir kuruşluk artış için 1,8 milyar TL zarar etmiştir. İlk 15 gündeki zarar 40 milyar TL’yi bulmuştur. Daha sonra dışarıdaki konjonktürün iyileşmesiyle birlikte dünyada döviz piyasaları sakinleştiğinden biz daha az sakinleştik. Yine de baktığınızda şirketler müthiş bir zararla karşı karşıya kalmıştır.
Diğer taraftan o 15 günlük sürede BIST’teki şirketlerin değer kaybı, 20 milyar doları bulmuştur. Bütün bunları topladığınızda 100 milyar TL’lik bir maliyetten bahsediyoruz. Bu maliyet olamayabilirdi, Türkiye bugün çok daha başka bir noktada olabilirdi. Bu dış kırılganlıkları, Türkiye’nin cari açık meselesi, onunla birlikte sermaye girişlerindeki yavaşlama problemini de büyük ölçüde aşmış, daha yüksek bir büyüme sürecine girmiş olabilirdik.
Soru: 1 Kasım’dan sonra yeniden bir koalisyon gerektirecek bir tablo çıkması durumunda, tekrar bir CHP-AKP koalisyonu olasılığını nasıl görüyorsunuz? Haftalarca süren görüşmelerde yer aldınız? İki tarafın görüşlerini de deyim yerindeyse ruh halini de biliyorsunuz, bir siyasetçi olarak tahmininiz nedir?
Faik Öztrak: 7 Haziran’dan sonra bizim yumruklarımız sıkılı değildi. Avuçlarımız açıktı ve milletimizin istediği doğrultuda bir hükümeti kurabilmek için elimizden gelen her şeyi yaptık. Ama maalesef diğer küçük muhalefet partisi ve en yüksek oy alan parti, bu konuda çok da istekli davranmadılar. Geldiğimiz noktada özellikle AKP’nin üzerindeki vesayet onların bir koalisyon kurmasını engelliyor.
-“BİR TAKIM SIKINTILARI” TAŞIMAYIZ
1 Kasımdan sonra ne olur? 1 Kasım’dan sonra doğruları yapan bir parti olarak biz en yüksek oyu alarak tek başına iktidara gelmeyi hedefliyoruz. Ama tek başına iktidar olmasa da hükümeti kuracak olan parti konumuna gelmeyi bekliyoruz.
Peki koalisyon durumu olursa ne olur? AKP ve Davutoğlu Cumhurbaşkanının vesayetinden kurtulabilecek mi? Cumhurbaşkanının talimatlarından kurtulabilecek mi? Ya da MHP, özellikle Sayın Bahçeli, “Ben bu oyunda yokum, ben bu oyuna girmem” demekten vazgeçecek mi? Birinci nokta bu.
İkinci nokta, tabi CHP, “Ne olursa olsun ben bir koalisyon kurayım” durumunda bir parti değil. Bir takım ilkelerimizi ve hedeflerimizi ortaya koyduk. Bu ilke ve hedeflerin neresinde buluşabileceğiz, bunlar çok önemli ama şunu söyleyeyim: AKP ve CHP arasında 10 gün süren, 13 Temmuz ile 13 Ağustos arasında sadece 10 gün yapılan, koalisyon müzakerelerinde her iki taraf da kendi görüşlerini masaya getirdi ve bu görüşler üzerinden bir koalisyon kurulabilir mi, buna baktı. Bence şunu tekrar söylüyorum: Bir vesayetin kalkması halinde CHP Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak konusundaki kararlılığını sürdürecektir. Ancak, koymuş olduğu ilkeler çerçevesinde. Bu yeni bir hükümet olacaktır, reform hükümeti olacaktır. Bir takım sıkıntıları sırtında taşımayacaktır.
Soru: AKP ile sizin aranızda ayrışan ve kesişen noktaları düşündüğünüzde ekonomide AKP ile ne ölçüde anlaşıyorsunuz? İki partinin ortak bir program çıkarması açısından ekonomi zor bir alan mı kolay bir alan mı?
Faik Öztrak: Ekonomide neler konuştuk neler söyledik, bunu karşılıklı bir anlaşma olmadan söylemek doğru değil. Bu konuda bir görüş birliğimiz var. Ama ekonomi bence en zor başlık değil. Ekonomi konusunda bir noktaya doğru gidilebilir. Ortak bir alan bulunabilir, reformlar konusunda ortak adım atılabilir. Türkiye’nin ekonomide bir yenilenmeye ihtiyacı var. Paradigmalarından kurtulma ihtiyacı var. Geçmiş 13 yıldaki yaklaşımın tamamen değişmesi gerekiyor. Dün burada Sayın Babacan’ı misafir ettiniz. Bakıyoruz, o da bizim söylediklerimizi söylemeye başladı. Soruyor insanlar da 13 yıldır nerelerdeydiler diye… Böyle bir durum da var. Ama öyle sanıyorum ki istikşafi dediğimiz bu görüşmelerde AKP’yi bizim politikalarımız konusunda bir miktar ikna edebildik ki onların programlarına da dönüp baktığımız zaman, gerçekten bizim programımızdan alınmış bir takım düzenlemelerin olduğunu görüyoruz.
-NE YAPACAKLARINA KENDİLERİ DE KARAR VERMEMİŞLER
Buradaki sorun şu: Ne kadar samimiler? Bir asgari ücret düzenlemesi var mesela. Sayın Babacan önce dedi ki biz 1300 TL’yi ikinci yarıda vereceğiz. Sonra Mehmet Şimşek çıktı, ancak 3 çocuklu aile 1300 TL alabilecek dedi. Sonra Başbakan çıktı, öyle bir şey yok asgari ücret 1300 TL olacak dedi. Ne yapabilecekleri konusunda da tam bu noktada karar verebilmiş vaziyette değiller.
Sonunda 1300 TL asgari ücreti açıkladılar. Biz 1500 TL’lik asgari ücreti açıkladığımızda, işverenin ve çalışanın üzerindeki yükü azaltabilmek için vergiden vazgeçiyoruz. Bizim açıkladığımız asgari ücretin maliyeti işverene maliyeti aşağı yukarı 1937 TL’ye geliyor. Onların açıkladığı asgari ücretin işverene maliyeti vergilerden vazgeçmedikleri için 2036 TL’ye geliyor.
-MEMLEKET BÖYLE İDARE EDİLMEZ
Ama burada samimi olmayan, gayrı ciddi olan bir şey var. Çıkıyorlar, bunca yıl bakanlık yapmış insanlar şunu açıklayabiliyorlar: “Biz, CHP 1500 TL asgari ücret dediğinde iş âleminin tepki göstermesini bekledik. Tepki göstermeyince son dakikada biz de asgari ücreti 1300 TL’ye çıkaracak öneriyi programımıza aldık. Ekonomi böyle idare edilmez. Türkiye de böyle idare edilmez. Böyle idare etmeye kalkarsanız bugün içinde bulunduğumuz durumla karşı karşıya kalırsınız.
Soru: Sizin programınıza göre Türkiye’nin(ekonomide) en öncelikli sorunu nedir?
Faik Öztrak: Birinci sıradaki en önemli sorun Türkiye’nin yepyeni bir büyüme stratejisine ihtiyacı var. Türkiye şu anda 10 bin dolar tuzağına takılmış kalmış diyecektim ki baktık rakamlar açıklandı, 9 bin dolar tuzağına takılmaya başladık. Kişi başına gelirde 9 bin ile 8 bin arasında takılıp gidiyoruz. Göstergelere müthiş bir vasatlık hâkim olmaya başladı. Oysa Türkiye dünyanın GSYH büyüklüğü açısından bakıldığında 20 büyük ekonomisinden biri diyoruz. Bu vasatlık içinde hapsolmak, Türkiye’yi hedeflediği büyüklüklere yani ilk 10’a girmeye ya da insani gelişmişlikte ilk 20’ye girme noktasına getirmesi mümkün değil. Türkiye yeni bir büyüme stratejisini devreye sokmalı.
-ÖNCELİKLİ SORUN: YIPRANAN HUKUK DEVLETİ
Birinci, en önemli birkaç tane sorunumuz var. Bir, sürekli yıpranan ve kalitesi düşen demokrasi ve hukuk devleti… Türkiye bir an evvel birinci sınıf demokrasi olma yönündeki hamlelerini gerçekleştirmeli, hukuk devleti olma özelliğini güçlendirmelidir. Hukuk devleti olmayan, birinci sınıf demokrasi olmayan bir ülkede yatırım da olmaz. Eğer insanların canının ve malının güvencesi yoksa insanlar haklarını mahkeme önünde her kişiye karşı, baskılardan bağımsız olarak, bağımsız mahkemeler önünde arayamayacak duruma gelmişlerse, mahkemelere müdahale varsa ya da insanlar iş yaparken, insanlar siyasi tavırları nedeniyle vergi incelemelerine ve çok yüksek vergi cezalarına muhatap olabiliyorsa, bankalar bir gece ilginç gerekçelerle devlete devredilebiliyorsa, uzun süre takip edilmelerine rağmen, bu ülkenin başkentinin ortasında canlı bombalarla yüzden fazla vatandaşımız hayatını kaybediyorsa, son dönemde 160’tan fazla şehidimiz varsa, gazeteciler dövülüyorsa böyle bir ortamda hukuktan, can güvenliğinden bahsedilemez. Basın özgürlüğünde Türkiye, 2015’te 180 ülke içinde 149. sırada, yine de tüm gazetecilerimizin Dünya Gazeteciler Günü’nü kutlamak istiyorum. Böyle bir ortamda kimse Türkiye’ye gelip uzun vadeli pozisyon almaz, yatırım yapmaz. Birincisi bu.
-REKABET GÜCÜ SORUNU
İkinci önemli problem, cari açıktan da dış ticaret açığından da gördüğümüz gibi ciddi bir rekabet gücü problemiyle karşı karşıyayız. Dünya arenasında yarışma gücümüzü sürekli kaybettik. Özellikle 2007’den sonra reformlara ara vermemiz, 2002’de başlayan reform hamlesinin rüzgârı 2007’ye kadar devam etti. Ama 2007’den sonra bunlar durdu. O günden bu güne Türkiye kan kaybediyor, ciddi bir cari açık problemiyle karşı karşıya.
Soru: Sizce cari açıkta ideal olan düzey nedir?
Faik Öztrak: Türkiye yüzde 3-3,5 civarında bir cari açığı kaldırabilecek durumda. Uzun dönemde baktığınızda 4 de olabilir. Ama bunun üzerinde bir cari açığı normal konjonktürde de taşıması son derece zor. Şöyle de bir kanaat var: “Efendim, Türkiye’de büyüme maalesef cari açığa yol açıyor.”
-GEREKENİ YAPMAZSANIZ, PATİNAJ YAPARSANIZ
Sadece son 13 yıllık dönemde yanlış politikalar nedeniyle Türkiye’de büyüme giderek daha fazla cari açığa yol açıyor. 2003-2007 arasında Türkiye’nin büyüme hızı yüzde 6,9, cari açığımızın GSYH’ya oranı yüzde 4,5. 2008-2011 arasında büyümemiz yüzde 3,3, cari açığımızın GSYH’ya oranı bu sefer yüzde 5,8’e çıkmış. 2012-2015 arasında yüzde 3,1 büyümemiz, cari açığımızın GSYH’ya oranı yüzde 6,1’e çıkmış. Böyle baktığınızda sorun çok açık. Rekabet gücünüzü yitirdiğiniz zaman, reformlarınızı yapmadığınız zaman, ikinci nesil reformlara başlamadığınız zaman sadece patinaj yaparsınız. Sonunda da böyle büyük bir cari açık olayıyla, tasarruf yetersizliği olayıyla karşı karşıya kalırsınız. Evet, cari açıkta bir düşüş görülüyor ama geçen sene ilk 8 ayda 30 milyar civarında olan cari açık, şimdi inmiş 26 milyar dolar civarına. Ama geçen senenin ilk 8 ayında rezervlerimizi 3,4 milyar dolar artırabilmişiz. Net hata noksanımız da o dönem 9 milyar dolarmış. Bugün rezervlerimizi 2,9 milyar dolar azaltmışız. 10 milyar dolar da net hata noksandan giriş var. Bu şunu gösteriyor normal kanallardan giren finansman ciddi şekilde azalmış.
-İLK 100 GÜN VE İLK 1 YILDA YAPILACAKLAR
Güven endekslerindeki düşüşe dikkat çeken Öztrak, “Bir başka problem gelir dağılımının bozukluğu. Büyümenin herkesi içeren ve kucaklayan bir büyüme olmaması. Bütün ailelerin gelirine yansıyan bir büyüme olmaması” ifadelerini kullandı. Gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek amacıyla CHP’nin asgari ücretin 1500 TL’ye yükseltilmesini ve emekliye iki maaş ikramiyeyi gündeme getirdiğini ifade eden Öztrak, CHP’nin tarımda kullanılan mazotun 1,80 TL’ye verilmesi, kamuda taşeron işçilerin kadroya alınması vaatlerine dikkat çekerek şunları söyledi:
“İlk 100 günde emeklilere iki maaş ikramiye verilmesiyle ilgili düzenlemeyi yapacağız. Aile sigortası kanunu çıkaracağız, kamuda taşeron işçiliğe son vereceğiz, siyasi ahlak yasasını çıkaracağız, belli bir tarihe kadar birikmiş, ödenememiş kredi kartı borçlarının faizlerinin yüzde 80’inin silinebilmesi , bankalarla kredi kartı sahiplerinin anlaşması için kolaylaştırıcı rol oynayarak bunun gerçekleşmesini sağlamak için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Passolig uygulamasını kaldıracağız. Kesin hesap komisyonunu kuracağız, başına ana muhalefet partisinden birini getireceğiz. Üniversite mezunları şu anda çok zor durumdalar. İş bulamıyorlar, okurken aldıkları kredileri geri ödeyemiyorlar. Bunların da iş bulduktan sonra bu kredileri geri ödemelerini sağlayacağız.
İlk 1 yılda çiftçiye mazotu 1,80 TL’den vermek için düzenleme yapacağız. Asgari ücreti 1500 TL’ye çıkaracağız. Esnafın emekli aylığından kesilen sosyal güvenlik destek primlerini kaldıracağız, yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Öğrencilerin yurt sorununu çözmek için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Teşvik sistemini değiştireceğiz. Katma değeri ve teknolojisi yüksek ürünlerin üretilmesini özendirecek bir yapıya getireceğiz. Vergi ve sigorta prim borcu olmayan esnaf ve KOBİ’lere sıfır faizli kredi vereceğiz. Orman köylülerinin sigorta kapsamına alınmasıyla ilgili düzenlemelerimiz olacak.
-İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELERDE İYİ ANLATMIŞIZ
CHP’nin vaatleri için kaynak tartışmalarının hatırlatılması üzerine Öztrak, vaatlerin maliyetinin 57 milyar TL olduğunu bunun GSYH’ya oran olarak yüzde 2,9’a denk geldiğini, bunun bütçe içinde kaydırmalar yapılarak bulunabileceğini, bu yapılamıyorsa bütçede hiçbir esneklik kalmadığı anlamına geldiğini ifade etti. Tercihlerinin vergi artışına gitmeden harcamalardaki önceliği değiştirerek bu ihtiyacı karşılamak olduğunu söyleyen Öztrak, “O zaman bize kaynak nerede diye soranlar, anlaşılan istikşafi görüşmelerde iyi anlatmışız ki, bizim önlemlerimizi kendi seçim bildirgelerine almışlar” diye konuştu.
-PARA POLİTİKALARI ANLAŞILMAZ HALDE
Enflasyonun tekrar çift haneye yükselme riskinin olup olmadığının sorulması üzerine Öztrak, böyle bir riskin olduğunu, çünkü Cumhurbaşkanının vesayetinin artık ekonomi politikalarını da kapsamaya başladığını, TCMB’nin bu vesayet nedeniyle elindeki araçları kullanma konusunda ciddi sıkıntı içinde olduğunu ifade etti. Bu durumda piyasaların farklı reaksiyonlar verdiğini söyleyen Öztrak, “Cumhurbaşkanının müdahaleleri nedeniyle para politikası anlaşılır halden çıkmıştır” dedi. Para politikasının süratle sadeleştirilip Merkez Bankası’nın bağımsızlığına sahip çıkılması gerektiğini kaydeden Öztrak, bu sayede enflasyonun düşebileceğini belirtti.
-1 KASIM SALTANATIN KALKTIĞI TARİH
Türkiye’nin 2002 yılında olduğu gibi çekici faktörlerini öne çıkarması gerektiğine dikkat çeken Öztrak, ekonomide belli çapaların atılması gerektiğini ifade etti. Bu çapaların birinin TCMB’nin bağımsızlığının sağlanması, bir diğerinin de kurallı maliye politikasına geçiş olduğunun altını çizen Öztrak, “Bu ikisini yaptığımız anda biz ekonomik anlamda sürdürülebilirliği garanti altına almış oluruz” değerlendirmesinde bulundu.
Bir soru üzerine Türkiye – AB ilişkileri ve müzakere süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Öztrak, Hükümetin ve AB’nin karşılıklı olarak süreci zora soktuğunu, yüzünü son dönemde Ortadoğu’ya dönen Türkiye’nin AB çapasını güçlendirmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin genç nüfusunun ve konumunun önemli avantajlar sağladığını, Türkiye’nin 4,5 saat uçuş mesafesinde 58 ülkeye, 21,6 trilyon dolarlık bir pazara erişebildiğini ifade eden Öztrak, yanlış dış politikanın bu fırsatları kullanmaya imkân vermediğini, bu durumun ihracatı ve ekonomiyi olumsuz etkilediğini belirtti. Öztrak, “1 Kasım seçimleri çok önemli. 1 Kasım Türkiye’nin saltanatı kaldırdığı tarihtir. Yeniden bu ülkeye saltanatın gelmemesi için 1 Kasım’da tüm seçmenlerimiz sandığa gitsinler” diyerek sözlerini bitirdi.