SORUN SEÇİMDE DEĞİL SEÇİLENDE…
TBMM – Cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçildiği ancak temsilî görev yaptığı ve parlamenter rejimle yönetilen pek çok ülke olduğuna dikkat çeken Öztrak, “Demek ki bizdeki sorun Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinde değil, sorun seçilende. Sorun seçilen kişinin, ‘Anayasa beni bağlamaz’ demesinde” diye konuştu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Türkiye’de yaşanan ekonomik ve siyasi krizin Meclis tarafından araştırılması için verilen araştırma önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldı.
Konuşmasında, ekonomide bozulmanın 2013 Şubat ayında dönemin Başbakanının televizyonda otoyol ihalesini iptal etmesiyle başladığını ifade eden Öztrak, bu eğilimin özellikle2014 Ağustos ayında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin ardından fiili başkanlık uygulamalarıyla güçlendiğini ifade etti. Hukuksuzluk, keyfilik ve belirsizliklerin ülkeye büyük bedeller ödettiğini ifade eden Öztrak, konuşmasında şunları söyledi:
SORUN SEÇİLEN KİŞİNİN HUKUK TANIMAMASINDA
Cumhurbaşkanları halk tarafından seçilen ancak temsilî görev yapan ve parlamenter rejimle yönetilen pek çok ülke var dünyada. Bunlar arasında, Avusturya, Finlandiya, İrlanda, İzlanda, Slovakya ve daha birçok ülkeyi sayabiliriz. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu ülkelerde parlamenter rejimin işlemesi bakımından herhangi bir sorun yaratmamış. Demek ki bizdeki sorun Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi de değil, sorun seçilende. Sorun seçilen kişinin “Ben farklıyım, bu Anayasa bana dar geliyor” demesinde. “Yürütme ve yargı güçlerini bağlayan Anayasa beni bağlamaz” demesinde.
ÜLKE ANCAK OHAL’LE YÖNETİLEBİLİR HALE GELDİ
7 Haziran 2015 seçimlerine giderken Sayın Cumhurbaşkanı Gaziantep’te “Verin 400 milletvekilini bu iş huzur içinde çözülsün” dedi. Yine mart ayında Denizli’de parlamenter demokrasinin bekleme odasına alındığını hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağın ifade etti. Ama milletimiz 7 Haziran 2015’te bu başkanlık talebine “hayır” dedi ve o güne kadar tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisine tek başına iktidarı vermedi. Dönemin Başbakanı da seçimlerden hemen sonra mesajı aldıklarını ve başkanlığın artık gündemden düştüğünü ifade etti. Ancak, 7 Hazirandan sonra millet iradesine uygun olarak iyi niyetle başlayan koalisyon görüşmeleri buna karşı çıkanların yoğun çabalarıyla sonuçsuz kaldı. Ülke yeniden seçime götürüldü, demokrasinin genleriyle oynanarak normalleşmenin önüne geçildi. Başkanlık değil ama seçilmiş Başbakan bir saray darbesiyle gündemden düşürüldü. Yerine 1071’den beri bu Anadolu topraklarında mevcut olan veziriazam adıyla, sadrazam adıyla Başbakanlık makamını ortadan kaldırılmakla görevlendirilmiş bir Başbakan ve Parti Genel Başkanı atandı. Ardından hain bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık, sonrasında da ülke OHAL’le yani hukukun askıya alındığı OHAL rejimiyle yönetilebilir hâle geldi.
FİİLİ BAŞKANLIĞIN MALİYETİ
Fiilî başkanlığın bu ülkeye çok ciddi siyasi ve ekonomik maliyetleri oldu. 2014 Ağustos ayından beri devam eden fiilî başkanlık döneminde vatandaşların kredi kartı ve bireysel kredi kartı borçları 64 milyar Türk lirası artarak 420 milyar Türk lirasına çıktı. Şirketlerin net döviz borcu 28 milyar dolar artarak 174 milyar dolardan 202 milyar dolara ulaştı. Devletin iç ve dış borcu 113 milyar Türk lirası artarak 763 milyar Türk lirasına ulaştı. Merkez Bankası kasasındaki net döviz rezervleri 10,4 milyar dolar eriyerek 30 milyar doların altına, 29,6 milyar dolara indi.
ŞİRKETLERE MALİYETİ 312 MİLYAR TL
Fiilî başkanlık döneminde Türk lirası benzerleri arasında en fazla değer yitiren para oldu. Ağustos 2014’ten bu yana yüzde 68 değer kaybetti. Sadece şirketlere bunun maliyeti 312 milyar Türk lirası oldu, 312 milyar kur farkı zararı yazdı şirketler. Bu kadar borçlanmaya ve döviz rezervlerindeki bu azalmaya rağmen 2014’te 935 milyar dolar olan gayrisafi yurt içi hasıla 2016’da 850 milyar dolara düştü. Millî gelir fiilî başkanlık döneminde 85 milyar dolar eridi. Sadece ülkenin değil, vatandaşın geliri de eridi. 2014’te 12 bin dolar olan kişi başına gelir 2016’da 10.746 dolara düştü. İşsizlik aldı başını gitti. İşsizlik oranı seksen ayın zirvesine çıkarak yüzde 11,8 oldu, mevsimlik düzeltilmiş; düzeltilmemiş işsizlik rakamları ise yüzde 12’yi açtı değerli milletvekilleri. İşsiz sayısı fiilî başkanlık döneminde 712 bin kişi artarak 3 milyon 665 bine ulaştı. Ümidi kaybettiği için iş aramaktan vazgeçen ancak “İş bulsam çalışırım.” diyenlerle birlikte işsiz sayısı 6 milyonu buldu. Genç işsizliği seksen ayın zirvesinde. Kadın işsizliği de fiilî başkanlık döneminde 3 puan artarak yüzde 16’ya çıktı. Bu dönemde işsizler ordusuna katılan her 100 vatandaşımızdan 67 tanesi kadın değerli milletvekilleri, bugün kadınlar gününü kutluyoruz.
NEREYE GİTTİ BU PARALAR?
Geliri azalan, iş bulamayan milyonlar bir de enflasyon ve hayat pahalılığı altında eziliyor. Geçen ay enflasyon elli sekiz ay sonra ilk defa çift haneli rakamlara çıktı. Üretici fiyatları da yüzde 15,4 artışla son 103 ayın rekorunu kırdı. Ülkemizin rekabet gücü de fiilî başkanlıkta eridi. 2014’ten 2016’ya kadar 10 sıra birden rekabet gücünde düştük. Peki, ben soruyorum değerli milletvekilleri, vatandaşlarıma da soruyorum: Bunca borcu, bunca dövizi harcadık, bunlar nereye gitti? Niye bu kadar düşüyor millî gelirimiz? Fiilî başkanlıktaki bu manzara, ülkeyi tek adamın kontrolünde parti devleti rejimine götürecek referandum paketinin halk oylamasında kabul edilmesi hâlinde neyle karşılaşacağımızı da açıkça ortaya koyuyor.
BAŞKANLIK ÜLKELERİ İNSANİ GELİŞMİŞLİKTE SONDA
Ülkemizde başkanlığın fiilîsinin etkileri bu. Peki, dünyada durum nasıl? Uluslararası karşılaştırmalar da başkanlığın milletin cebini doldurmadığını açıkça gösteriyor. Birleşmiş Milletler’in İnsani Gelişmişlik Endeksi var, sağlık, eğitim ve kişi başına gelir bakımından ülkeleri sıralamış. Böyle baktığımız zaman, dünyada insani gelişmişlik bakımından yani en zengin, en sağlıklı, en iyi eğitilmiş ilk 10 ülkenin 8 tanesi parlamenter demokrasiyle yani Meclisle yönetiliyor, Meclisin demokrasisiyle yönetiliyor. Amerika Birleşik Devletlerinde başkanlık var, bir tanesi, diğeri de İsviçre, onda da karma bir sistem var. Buna karşın insani gelişmişliğin en dibinde yer alan 10 ülkeye dönüp baktığımızda 7’sinin başkanlık, 3’ünün ise yarı başkanlıkla yönetildiğini görüyoruz.
BUGÜN GİT 5 YIL SONRA GEL
Kuvvetler ayrılığını bitiren işinin, aşının hesabını sormak isteyen vatandaşa “Bugün git, beş yıl sonra gel.” diyen, hem partisinin genel başkanı hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olmak isteyen tek adamın kuracağı parti devletinin ekonomik belirsizliği ve yoksulluğu daha da artıracağından hiç endişeniz olmasın. Unutmayalım ki ülkemiz bugünkü rejimizle G20 liginin üyesi olmuştur. Biz, dünyanın gayrisafi hasılası en yüksek 20 ülkesinden biriyiz. Parlamenter demokrasiyle bu noktaya geldik. Bize önerilen ve nerede piştiği meçhul, arkasında 2015’te koalisyona karşı çıkanların olduğu bu Orta Doğu tipi tek adama dayanan parti devleti rejimiyle ülkeyi bir meçhule sürüklemenin bu ülkeye çok ciddi maliyetleri olur. Bakın, daha şimdiden 2017 yılında, uluslararası kuruluşlar büyümenin 2’nin altına düşeceğini söylüyor.
KÖROĞLU GİBİ, HASAN TAHSİN GİBİ, ATATÜRK GİBİ
Milletimiz tıpkı Köroğlu’nun Bolu Beyi’ne “hayır” dediği gibi, Hasan Tahsin’in Yunan’a “hayır” dediği gibi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’yu işgal eden emperyalistlere “hayır” dediği gibi, 7 Haziranda olduğu gibi, kendisine dayatılan bu tek adım rejimine mutlaka “hayır” diyecektir. Bu “hayır” hem siyasetin hem de ekonominin başkanlık vesayetinden kurtulmasını sağlayacaktır. Ülkemiz küresel yarışa yeniden dönecek, zenginleşecek, zenginliği hakça paylayacak, demokrasisini sağlamlaştıracaktır.