YATIRIM İÇİN YASADAN ÖNCE HUKUK DEVLETİNE İHTİYAÇ VAR!
TBMM – Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak şunları söyledi:
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı önümüze şu başlık altında geldi: Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı. Ancak, bugün konuşulup, üzerinde uzlaşmaya varılıp iktidar partisinin geri çektiği geçici 2’nci madde bu yasa içinde kalmış olsaydı bu sadece Türkiye’de değil, dünyada en kaba kara parayı aklama yasası olarak anılacaktı.
YATIRIMLAR 2011’İN ALTINDA
Değerli milletvekilleri, tabii, bizim gibi, gelişen ekonomilerde yatırım son derece önemlidir. Yatırım olmadan aş olmaz, iş olmaz, verimlilik artmaz, üretim ve sağlıklı bir büyüme gerçekleşemez. Dolayısıyla, güçlü bir yatırım ortamının koşullarını oluşturmak mutlaka tüm devletlerin görevidir. Peki, ülkemizde Hükûmet bu görevi yerine getirebilmiş midir? Maalesef hayır. Bunu hem devletin hem de uluslararası kuruluşların rakamları açıkça gösteriyor. Bakın, 2016 yılının ilk üç ayında özel sektör yatırımlarının reel düzeyi yani enflasyondan arındırılmış seviyesi hâlen 2011 yılının altında. Bir başka ifadeyle, beş yıldır bu ülkede özel kesimin yatırımları yerinde sayıyor.
TÜRKİYE RAKİPLERİNİN GERİSİNDE
Peki, bu acaba dünyada genel bir konjonktürün sonucu olarak ortaya çıkmış bir durum mudur, yoksa bizdeki durum dünyadan, bizim ligimizdeki ekonomilerden daha mı farklıdır? Buna da dönüp baktığımız zaman, bizim içinde bulunduğumuz gelişen ve yükselen ekonomiler liginde yatırımların millî gelir içindeki payı yüzde 31,5. Peki, bizde kaç? Yüzde 20. Yani rakiplerimize göre biz gelirimizin çok daha az bir kısmını yatırımlara ayırıyoruz, ondan sonra da diyoruz ki: “2023 hedeflerini gerçekleştireceğiz.” Bu yatırımlarla 2023 hedeflerini gerçekleştirebilmek mümkün değildir.
REEL KESİMİN BORÇLARI ŞİŞİYOR
Değerli milletvekilleri, bu yatırımların düşüklüğüne rağmen, baktığımızda, özel kesim yatırımları yerinde sayarken özel kesimin dış borçları da çığ gibi büyüyor. 2011’den bu yılın nisan ayına kadar bankalar dışındaki özel kesimin net döviz borcu 74 milyar dolar artarak 192 milyar dolara çıkmış. 2011’de millî gelire oranla reel sektörün net döviz borcu yüzde 15’miş, şimdi yüzde 27 olmuş. Çin’in ardından reel sektörü en hızlı borçlanan ülke Türkiye. Peki, bu neden oluyor? Çünkü Türkiye’de tasarruf yok. Bakın, yine dünya karşılaştırmasını yaptığımızda, bize benzeyen ekonomilerde tasarrufların millî gelir içindeki payı yüzde 31, bizdeki yüzde 15,6. Sonuç? O zaman bu yetersiz yatırımları da dış borçlanarak gerçekleştirmek zorunda kalıyoruz ve bu dış borçlar büyüyor.
DIŞARIDA RÜZGAR ESSE TÜRKİYE’DE FIRTINA BİÇİYORUZ
Değerli milletvekilleri, dünyada küresel likidite dalgasının üzerinde gemi yüzdürme dönemi artık sona erdi. İşte, böyle bir dönemde Türkiye çok ciddi bir kırılganlıkla bu konjonktüre yakalandı. O da özel kesimin artan döviz cinsinden borçları, buna karşılık bunun karşısında yeterli döviz imkânının bulunmaması. Şimdi, bu borç nedeniyle dışarıda bir rüzgar esse Türkiye’de fırtına biçiyoruz. 2013’ten bu yana dünyanın en kırılgan ekonomi listelerinde başa güreşiyoruz. El atına binenin tez ineceğini, uygulanan bu ekonomik modelin ilelebet süremeyeceğini defalarca bu kürsüden dile getirdim.
YATIRIM İÇİN ÖNCE HUKUK DEVLETİNE İHTİYAÇ VAR
Peki, bu kadar kırılganlık varken yani döviz bu kadar oynakken, faizler bu kadar oynakken nasıl yatırım yapılacak? Arkadaşlar, bir ülkede yatırımları artırmak istiyorsanız ilikleyeceğiniz, doğru iliklemeye başlayacağınız ilk düğme bellidir. Ülkede herkesin güvenebileceği tarafsız ve bağımsız bir yargı gücünü tesis etmek zorundasınız. Evrensel kabul görmüş hukuku, adaleti bu topraklarda hâkim kılmadan atacağınız her adım etkisiz kalmaya mahkûmdur. Ancak Türkiye’de sorun şu: “Ben şu kadar oy aldım, hukuk falan dinlemem, istediğimi yaparım.” diyen bir zihniyet iktidarda. Bir yandan yatırım ortamını iyileştirmekten bahsediyorsunuz, bundan önce getirdiğiniz kanunla da yargıyı tamamen iktidara bağlayacak birtakım önlemler alıyorsunuz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu arkadaşlar.
KAYYUMLUK EN GÖZDE MESLEK OLDU
Kayyum vasıtasıyla milletin malına, mülküne el koyuyorsunuz. Memleketin en gözde mesleği maalesef sizin sayenizde kayyumluk oldu. Ne kadar eski milletvekili, bakan, yandaş, akraba varsa el koyduğunuz şirketlere dolduruyorsunuz. Şirket batırmak ve içini boşaltmak için kayyum atıyorsunuz. Türkiye’nin kurumsal kimliği en güçlü şirketlerini, vergi kaçırmak, kaçakçılık yapmak maksadıyla çete kurmakla suçluyorsunuz. En itibarlı bankaların yöneticilerini bu gerekçeyle mahkemeye verebiliyorsunuz. Hukuku silah yapıp şirketleri ve yöneticilerini taciz ediyorsunuz.
DOĞRUDAN YATIRIM GİDİYOR, PORTFÖY YATIRIMI GELİYOR
Bu ülkede kimsenin malının, mülkünün güvencesi kalmamışken kim, neden, ne için yatırım yapacak? Yabancı yatırımcı da hukukun olmadığı topraklarda yatırım yapmaz. Kimse, hukukun karşısında hakkını arayabileceği bir ortam olmadığı zaman malını, mülkünü bu ülkeye getirmez. Son açıklanan ödemeler dengesi rakamlarına bir dönüp bakalım: Yabancıların Türkiye’deki doğrudan yatırımları ilk beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55 azalmış, 1,9 milyar dolar olmuş. Kim geliyor? Portföy yatırımı yapmak isteyen geliyor. O da son aylarda geliyor, neden? Çünkü faizleri düşüreceğiniz belli oldu. Bir de dünyanın en yüksek faizini veriyorsunuz dolar cinsinden, yüzde 10. Bu faizi verip bir de faizleri düşürüp sermaye kazancı yatırılacağı belli olunca yabancılar, kısa vadeli yatırım yani sıcak para Türkiye’ye geliyor.
TEK BAŞINA İKTİDARDA SİYASİ İSTİKRARSIZLIK YARATMAYI BAŞARDILAR
Hukukun üstünlüğü yatırımcı için en önemli gerekliliktir. Ancak yeterli de değildir. Yatırım yapmak için ülkede istikrarlı bir kurumsal çerçevenin de olması lazım. Tek bir örnek vereyim: Son on üç yılda Kamu İhale Kanunu’nu 34 kere değiştirmişsiniz. Her yıl 2 kez değişen bir kanun olur mu? Türkiye’de olur. İkinci, hukukun üstünlüğü dedik, istikrarlı, kurumsal çerçeve dedik; siyasi istikrarın da olması gerekiyor. Aslında mevcut iktidarı millet 7 Haziranda yerinden indirdi ama Başbakan bir türlü gitmedi, Hükûmet bir türlü gitmedi, yerinde oturmaya devam etti. Buna rağmen ülkede huzursuzluk, istikrarsızlık, terör zirve yaptı. Bundan korkan millet de bu sefer bu iktidarı tek başına iktidar yaptı ama ne kadar ilginçtir ki tek başına iktidar olan AKP şu beceriyi de gösterdi: Tek başına iktidar olduğu bir ortamda siyasi belirsizlik yarattı. (CHP sıralarından alkışlar) Beş ay geçmeden ülkenin üzerindeki bu kara vesayet ve Türk demokrasisi üzerindeki bu kaba vesayet seçim kazanan Başbakanı görevden aldı. Herkesin aklı karıştı, “Bu ülkede yatırım yapılabilir mi?” dedi. Şimdi, siz bu düzenlemeyi getiriyorsunuz yatırım yapılsın diye. E, bütün bunlar bu ülkede varken nasıl yatırım olacak?
EKONOMİ BU KADAR İYİYSE BU KADAR KREDİ NEDEN TAKİBE DÜŞÜYOR?
Bir başka önemli olay veri kalitesi. Şimdi, Türkiye’de bir makro veriler var, işte büyüme diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz; bir de mikro veriler var. Şimdi, ben bazı mikro verileri söyleyeyim. Diyor ki: KOBİ’lere açılan krediler son bir yılda yüzde 10,9 artmış, takipteki krediler ise, takibe düşen krediler ise yüzde 43,6 artmış, ekonomi de ilk üç ayda yüzde 4,5 büyümüş. Şimdi, 4,5 büyüyen bir ekonomide nasıl bu kadar kredi takibe düşüyor? Yani, bunu anlayabilmek mümkün değil. Bakın, yine TÜİK’in kendi verileri, turizm… Makro veri olan istihdam verisine dönüp baktığınız zaman diyor ki: “Turizm sektöründe istihdam yüzde 2,5 arttı.” Hâlbuki biz biliyoruz ki ilk üç ayda Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 10,3 düştü. Peki, çalışan sayısı nasıl artıyor turizmde? Buna karşılık bir alt veri var, ticaret ve hizmet endeksi. O verinin de bir alt verisi daha var, turizm sektöründe çalışanlar burada da var. Oraya dönüp bakıyoruz, yüzde 5,8 azalıyor.
YATIRIM İÇİN BU ZİHNİYETİN İKTİDARDAN GİTMESİ GEREKİR
Değerli milletvekilleri, verilerin doğru olmadığı, hesap vermekten kaçan bir iktidarın olduğu bir ekonomiye kimse gelip yatırım yapmaz. Onun için, bu düzenlemelerin hepsi yatırımcının belki işini kolaylaştırabilir ama iştahını açmaz. İştahını açabilmesi için bugüne kadar yapılan tüm uygulamaların değişmesi ve mevcut zihniyetin iktidardan gitmesi lazımdır.