SARAY, BİLİM KURULU’NU DEĞİL, GÖNÜL KURULU’NU DİNLİYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
COVID-19 salgını, insanların canını ve cüzdanını tehdit etmeye devam ediyor. Dünyadaki pek çok hükümet, hem salgınla mücadele ediyor, hem de vatandaşlarının maddi kayıplarını telafi etmeye çalışıyor. Yurttaşlarıyla dayanışmayı güçlendiriyor. Basiretli yönetimler bununla da yetinmiyor ülkelerinin üretim yeteneklerini yani çalışanını ve çalıştıranını koruyarak, teknolojik alt yapılarını geliştirerek, salgın sonrasında hızla ayağa kalkmak ve fırsatları yakalayarak dünyada öne geçmek için gerekli hazırlıkları yapıyor.
BEŞ MASKEYİ ÜCRETSİZ DAĞITAMADILAR
Almanya bu ülkelerin başında geliyor… Önce 156 milyar Avro tutarında bir “ek bütçeyi” hemen Meclis’ten geçirdiler. Bu ek bütçeyle salgında gelirini kaybeden KOBİ’lere, esnaflara 50 milyar Avro karşılıksız hibe verdiler. Esnafın ve sanayicinin vergi borçlarını, yılsonuna kadar faiz almadan ertelediler. Çalışanların gelirini korumak için “kısa çalışma ödeneği” koşullarını hafiflettiler. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanma koşullarını gevşettiler, süresini de uzattılar. Çocuk yardımlarını da artırdılar. Bu yetmedi, 3 Haziran’da yeni bir destek paketi daha açıkladılar. Bu paketle de; KOBİ’lere ek 25 milyar Avro, 5G altyapısının güçlendirilmesi için 5 milyar Avro, Ulusal hidrojen stratejisi için 7 milyar Avro, KDV indirimleri, enerji vergilerinde indirim ve her bir çocuk için ilave 300 Avro olmak üzere, toplam 4,3 milyar Avro tutarında çocuk yardımı yaptılar. Peki, Türkiye’de saray hükümeti salgında neler yaptı? Daha doğrusu neleri yapmadı? Beş maskeyi bile ücretsiz dağıtamadı. Esnafın, çiftçinin, işçinin, sanayicinin kayıplarını hibe vererek telafi edemedi. Vergisini veren, askerliğini yapan, bu ülkenin kanunlarına uyan vatandaşlarımızın, bu salgın döneminde yanında duramadı. Kimsesizlerin kimsesi olamadı.
MİLLETE BİR SİMİDİ, BİR ÇAYI ÇOK GÖRDÜLER
Evlere kapandığımız 3 ay boyunca, 5,5 milyon yurttaşımıza biner lira para verebildi. O da bütün yıl için bir defaya mahsus. Ama bununla övünmeyi de ihmal etmedi. Bu para günde, 10 lira 90 kuruş yapar. Harca harca bitmez. Dört kişilik bir aile, birer simit yese günde 7 lira yapar. Bu aile üç öğün sadece simit yese, günlük 21 lira eder. 10 lira 90 kuruş nerede, 21 lira nerede? Çay simit hesabı yaparak iktidara gelenler, bu salgın döneminde canıyla boğuşan aziz milletimize, 3 öğün simit ve bir bardakta çayı veremediler.
MİLLETTEN KOPTULAR
Hep söylüyorum, saray sosyetesi milletin sesini duymuyor, halini görmüyor, milletten kopmuş. Salgın döneminde milletin sofrasına bir kuru simit koyamazken, saray sosyetesi duran, uçan, yüzen, gezen saraylarında, pataşurlu çerkez tavuklarını, zencefilli somonları, ejder meyveli smoothieler eşliğinde götürmeye devam ediyorlar. “Şu dönemde bir kendimize bir çeki düzen verelim, millet sıkıntıda şu israftan vazgeçelim” demek yerine; “itibardan tasarruf olmaz” demeyi tercih ediyorlar. Sadece sarayın değil, yandaşlarının da keyfi maşallah yerinde… Salgın olmuş, buhran olmuş, Dolar almış başını gitmiş yandaşların umurunda bile değil. Tam gaz ceplerini doldurmaya devam ediyorlar. Milletin; geçmediği köprünün, tünelin, yolun, uçmadığı hava limanının parası, milletin vergilerinden, Dolarla, Avroyla, yandaşlara tıkır tıkır ödenmeye devam ediyor.
TEK BİLDİKLERİ FAİZLE BORÇ VERMEK
Saray sosyetesinin ve sarayın sosyete damadının ekonomide tek bir ezberi var. O da, borca batırdıkları milleti daha da borçlandırmak. KOBİ misin al sana faizle kredi, esnaf mısın al sana faizle kredi, aile misin, zorda mısın al sana faizle kredi, konut mu alacaksın al sana faizle kredi, arabamı alacaksın al sana faizle kredi, tatile mi gideceksin al sana faizle kredi… Destek dedikleri, hep millete faizle borç vermek. Hep taşıma suyla değirmen döndürmek. Başka ülkelerin hükümetleri vatandaşlarına çek yazıp gönderirken, şu zor gününde bunlar milletimize IBAN numarası gönderip para istediler. Bunların milletle dayanışmaktan anladığı bu… peki millet bu yapılanları unutacak mı? Zannetmiyorum. Günü, vakti, saati geldiğinde sandıkta elbette bunların hesabını soracak. Buna karşın, milletimizle dayanışmanın en güzel örneklerini, Millet İttifakı’nın belediyeleri verdi, veriyor. Milletimiz bunu da tabi ki sandıkta unutmayacak.
İŞSİZLİKTE “KORKUNÇ” REKOR
Beceriksiz, liyakatsiz, saray hükümeti, milletimizin iş bulma ümidini yok etti. Önce yok etti, sonra da iş bulmaktan ümidini kesip iş aramaktan vazgeçip evinde oturmaya başlayan vatandaşlarımıza, “Arkadaş seni işsizden saymıyoruz, çünkü sen iş aramıyorsun” deyip işsiz ordusundan dışarı çıkardı. İki gün önce, Mart ayına ait işgücü ve istihdam verileri açıklandı. Son bir yılda, 1 milyon 662 bin yurttaşımız işini kaybetmiş. Bu rekor! Yani geçmişte böyle bir iş kaybı yok bir yılda. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamasıyla işinin başında olmayan ama çalışıyor gözüken yurttaşlarımızı da dikkate alan, TÜİK’in yayınladığı “fiilen iş başında olanlar”ın sayısı bir yılda 4,5 milyon kişi, tek bir ayda ise 2,5 milyon kişi azalmış. Bu tabi korkunç bir rekor…
VATANDAŞ İŞİNİ KAYBEDERKEN TÜİK’İN İŞSİZLİK RAKAMLARI BÖYLE DÜŞÜYOR
Bu kadar insan işini kaybediyor, ama TÜİK, “son bir yılda işsiz sayımız 573 bin kişi azaldı” diyor. Nasıl oluyor, nasıl işsizlik oranı düşüyor? Cevap son derece basit… İnsanlarımız salgın nedeniyle, evlerinden çıkamıyorlar, iş arayamıyorlar. Birde umutlarını kesmiş vaziyetteler. Ama TÜİK de iş aramayanı işsizden saymıyor, iş aramayanlar arttıkça, ülkenin en önemli stratejik üstünlüğü olan işgücü de düşüyor. Son bir yılda, 2 milyon 235 bin kişi iş gücünden çıkmış. Bu da başka bir sevimsiz rekor! Peki, vatandaşlarımız eğer işgücünden çıkmayıp geçen yılki kadar işgücüne katılmış olsalardı, TÜİK’in geleneksel alıştığımız işsiz sayısı kaç olurdu? Bu durumda işsiz sayısı 3 milyon 971 bin değil, 6 milyon 755 bin kişiye çıkardı. Geleneksel işsizlik oranı da TÜİK’in açıkladığı gibi yüzde 13,2 değil, yüzde 20,5 olurdu.
İŞGÜCÜNE KATILMAYANLARIN SAYISI, 147 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN FAZLA
Saraya söylüyorum bu dönemde rakamları çok dikkatli yorumlamaya ve alternatif tanımları izlemeye ihtiyaç var. TÜİK’in açıkladığı rakamlara bakıp, “işsizlik azaldı” diye ne kendinizi ne de milleti avutmayın. Yan gelip yatmayın. Altını çizerek söylüyorum: Salgın döneminde asıl kaygı duymamız gereken, insanlarımızın işgücü piyasasından hızla uzaklaşmasıdır. Çalışma çağında olan, ancak farklı nedenlerle iş aramayanların sayısı 3 milyon 274 bin kişi birden artmış. Böyle bir artışla bundan önce hiç karşılaşmamıştık. Bunun sonucunda da işgücüne katılmayan ama çalışma çağındı olan nüfusumuzun sayısı 32 milyonu aşmış. Bu, dünyada 147 ülkenin nüfusundan fazla.
MAALESEF KAYGILARIMIZDA HAKLI ÇIKMAYA BAŞLADIK
İnsanlarımızın, işgücü piyasasından çekilme nedenlerine bakınca, durumun vahametini daha da iyi görüyoruz. Ümidini kaybedip çekilenlerin falan yanında son bir yılda sağlık nedeniyle son bir yılda iş aramaktan vazgeçen yurttaşlarımızın sayısındaki artış 608 bine çıkmış. Bu bir rekor! Ne diyordu salgının başında bu “Covıd-19 bir meslek hastalığına dönüşmesin” demiştik. Yetkilileri uyarmıştık. Anlaşılan bu kaygılarımızda haklı çıkmaya başladık. İşgücü piyasasında, yaşadığımız bu olağanüstü gelişmeleri “geniş işsizlik tanımıyla” izlemek tabi ki mümkün… Geniş işsizlik tanımını kullanarak bakarsak, son bir yılda, işsiz sayısı 1 milyon 237 bin kişi artmış rekor, 9 milyon 418 bin kişiye ulaşmış bu da rekor. İşsizlik oranı aynı dönemde, 4,2 puan artarak, yüzde 27,7 olmuş. Bu da ayrı bir rekor!
DAMAT 15 İSTİHDAM PAKETİ AÇIKLADI, SONUÇ SIFIR BİLE DEĞİL
Şimdi millet işsizlikten şikayet ediyor, insanlar canlarına son vermeye başladılar. Seçim bölgem olan Tekirdağ’da sadece geçtiğimiz hafta iki yurttaşımız ekonomik nedenlerle canına kıydı. Şimdi, kayınpeder ve sosyete damadı “istihdam kalkanı” hazırlayacaklarmış. Bunu hep yapıyorlar bu bir klasik. Damat iş başına geldiğinden bu yana 15 istihdam paketi açıkladı. Damadın görev süresine bölersek, her 1,5 aya bir tane istihdam paketi düşüyor. Ama eldeki sonuç sıfır bile değil… Eksi!
2,5 MİLYON İŞ BULACAĞIZ DEDİLER, 658 BİN KİŞİ İŞİNDEN OLDU
Hatırlayın, geçen yılın başında tam da yerel seçimlerden önce, sosyete damat yanına oda ve borsa başkanlarını da aldı çıktı dedi ki, “2019 sonuna kadar 2,5 milyon vatandaşımıza iş vereceğiz” dedi söz verdi. Sene sonunda bir baktık, bıraktık 2,5 milyon yeni işi; iş güç sahibi olan 658 bin yurttaşımız işini kaybetti. Kayınpeder baktı ki artık kimse damada inanmıyor, bu defada kendi çıktı. Açıklayacakları yeni kalkanla “2019 Ocak ayı ile 2020 Nisan ayları arasında işsiz kalan vatandaşların yeniden istihdama katılmasını” sağlayacaklarını söyledi.
KAYINPEDER VE DAMAT, TEYYO PEHLİVANLIKTA YARIŞIYOR
Bu laflara bakınca öyle gözüküyor ki kayınpeder ve damat, Teyyo Pehlivanlık yarışına girdiler. 2019 için “2,5 milyon kişiye iş bulma” sözü verip, 658 bin kişiyi işsiz bırakan bu yönetim, hangi yüzle, “işini kaybeden herkese iş bulacağız” diyebiliyor anlamıyorum. Kusura bakmayın. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Evet, bu ülkenin bu potansiyeli vardır. Yani çalışmak isteyen herkese bu memleket ekmek verebilir. Ama bunu siz yapamazsınız. Millet artık size güvenmiyor.
GERÇEK NİYET ORTAYA ÇIKTI: “KIDEM TAZMİNATI VE TAMAMLAYICI EMEKLİLİK”
Zaten bu istihdam kalkanı dediğinizde de niyetinizin ne olduğu, gerçek niyetiniz ortaya çıktı. İstihdamı ayağa kaldıracağız diyorsunuz, o arada işçinin kıdem tazminatını kaldırmaya yelteniyorsunuz. İşçinin alın terini iç etmenin adı ne zamandan beri, “istihdam kalkanı” veya “tamamlayıcı emeklilik” oldu. “İşçinin birikmiş kıdem tazminatlarını nemalandıracağız” diyerek, hazine kâğıtlarına yatıracaksınız. Emekçinin alın teriyle, yandaş müteahhitlerinizi biraz daha semirteceksiniz. Hiç mi Allahtan korkmuyorsunuz? Hiç mi yüreğinizde vicdan kırıntısı kalmadı? O kıdem tazminatlarında emekçilerimizin çocuklarının, torunlarının hakkı var. Emekçilerimizin elinden, sahip olduğu pek çok güvenceyi aldınız. Çalışan yoksulluğu aldı başını gitti. Şimdi emekçinin elinde kalan son güvenceye de mi göz diktiniz?
NEO-LİBERAL POLİTİKALARA İMAN ETTİLER
Şu salgın döneminde dünyadan hiç mi ders almadınız? Tüm dünya salgın sonrasında sosyal devletin, sosyal koruma ağlarının değerini ve önemini idrak etti, ama siz ise hala neo-liberal dogmalara sarılıyorsunuz. Adaletli bir gelir dağılımının, güçlü bir orta direğin olmadığı bir ekonomide, büyümenin sürdürülebilir olmadığını, insani gelişmenin sağlanamayacağını dünya kabul etti siz kabul etmiyorsunuz. Neo-liberal politikalara iman etmiş damadınızla birlikte bunu bir türlü fark edemiyorsunuz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sendikaların kıdem tazminatı konusunda vereceği ortak kararın daha öncede söylediğimiz gibi sonuna kadar arkasında ve destekçisi olacağız.
GIDA FİYATLARI BUNDAN ÇOK KORKACAK
Saray “gıda fiyatlarında şişkinlik olduğunu” bu hafta fark etmiş. Ne derler? Akşam yemeğinden sonra günaydın… Gereken tedbirleri alacaklarmış. Gülsek mi, ağlasak mı? Gıda fiyatları devri iktidarınızda öyle bir şişti ki, milletin boğazından doğru düzgün ekmek geçmiyor. Mutfaklarda tencere boş. TÜİK’in makyajlı gıda fiyatları ile haldeki, pazardaki fiyatlar arasında uçurum her geçen gün biraz daha artıyor. TÜİK, bir zahmet bağlı olduğu bakan yardımcılarıyla “etkili diyalog içinde olan” marketleri bir açıklayıversin. Milletin boğazından da ucuz gıda geçiversin. Anlaşılan TÜİK’in başına atanan saray sosyetesinin yeni damadı da bayağı hızlı çıkmış… Gıda fiyatlarındaki şişkinliği azaltma operasyonuna başlamış bile! İlk icraatta, 10 bölge müdürünü görevden almak olmuş. Bu kararlı adım, eminiz gıda fiyatlarını korkutacaktır. Saray hükümetinin kibirli başının talimatlarıyla da “fiyatlardaki şişkinlik” yok olacaktır. Ama vatandaşımız bunu gerçek hayatında, mutfağında, cüzdanında ne kadar hissedecektir bunu hep beraber göreceğiz.
SARAY, BİLİM KURULU’NU DEĞİL, GÖNÜL KURULU’NU DİNLİYOR
Saray hükümetinin başı, bir de OECD’yi, AB’yi, G-20’yi işaret edip “Türkiye’nin ilk çeyrekte en hızlı büyüyen ekonomi olduğunu” söyledi, kendini de alkışladı. İkinci çeyrekte biraz sıkıntı olurmuş ama ondan sonra çok hızlı toparlanırmışız… Ama bu sözlerin hemen ardından OECD; Türkiye’nin salgında tek dalga yaşaması halinde yüzde 4,8; ikinci bir dalgayı yaşaması halinde ise yüzde 8,1 daralacağını açıkladı. Son dört gündür yeni vaka sayısı bin civarında geziniyor. Dikkat edilmezse ikinci dalga tehdidi sürüyor. Sadece canımız değil, bu rakamların gösterdiği gibi cüzdanlarımız da tehdit altında. Eğer OECD’nin tahminlerini dikkate alırsak; salgını tek dalgayla atlatmamız halinde, milli gelirimiz OVP’deki hedefe göre 122 milyar dolar daha düşük olacak. Ama ikinci bir dalga daha gelirse bu defa cebimizden gidecek para 146 milyar dolara çıkacak. Milli gelirimizde 600 milyarlara düşecek. Ama saray hükümeti, normalleşme sürecinde, Bilim Kurulu’nu bıraktı Gönül Kurulu’nu dinliyor. Sorumluluğu da tamamen yurttaşlarımıza yıktı. Bu nedenle, bizler çok dikkatli olmak zorundayız. Hijyene uymak, sosyal mesafeyi korumak durumundayız.
SANAYİ ÜRETİMİNDE TAM BİR ÇÖKÜŞ VAR
Bu sabah birde Nisan ayı sanayi üretim verileri açıklandı. Salgın etkisiyle, Nisan’da sanayi üretiminde tam bir çöküş var. Sanayi üretimindeki yıllık düşüş yüzde 31,4. Aylık düşüş yüzde 30,4. İmalat sanayi üretimindeki düşüş ise geçen yıla göre yüzde 33,2. Üretimde böylesine bir çakılmayı ben meslek hayatım boyunca hiç görmedim. Bunlar gerçekten korkunç rakamlar. Tesadüfe bakın ki AB’de Nisan ayı büyüme, ekonomisiyle ilgili büyüme rakamlarını açıklayıverdi. Onlar yüzde 14 daralmış. Ne oldu şimdi? Hani biz hepsinden iyiydik? Üretim seviyesi 2013 Ocak ayından bu yana en düşük seviyede. İmalat sanayinin 25 alt sektörünün 25’inde de üretim çakılmış. En sert düşüşler ise yüzde 76’yla motorlu kara taşıtları ve yüzde 60’la deri imalatı ve giyim sanayinde gözüküyor. Hatırlayalım bu sektörler ihracatımız içinde çok büyük ağırlığı olan, en fazla ağırlığı olan sektörler. Hem istihdamda hem de üretimdeki kayıplar, ekonomik buhranın yıkıcı etkilerini açıkça gösteriyor.
REZERVLER 4 AYDA 25 MİLYAR DOLAR ERİDİ
Bugün yine, 2020 Nisan ayı ödemeler dengesi verileri de açıklandı. Sanayi üretimindeki gerilemeye rağmen bu yılın ilk 4 ayında cari açık, geçen yılın yaklaşık 14 katına çıkmış. Bu dönemde döviz rezervlerimizde 25,2 milyar dolar erimiş.
DARBEYİ TEZGAHLAYAN AKLIN İFŞASI
18. yüzyılda Alman hükümdarı Büyük Frederik, Berlin’deki sarayını yaptırırken, Sarayın bahçesinde bugün hala duran yel değirmeninin de kamulaştırılmasını ister. Ancak değirmenin sahibini ne yaptılarsa bir türlü razı edemezler. Sinirlenen Büyük Frederik’de değirmenciye “o zaman zorla alırım” diye mesaj gönderir. Değirmenci, şu ünlü cevabı verir: “Alamazsın! Berlin’de hakimler var.” Bugün daha hala o değirmen sarayın bahçesinde duruyor yel değirmeni. Şimdi biz de soruyoruz. Ankara’da hakimler, savcılar var mı? Çarşamba akşamı bir yandaş kanalda, AK Parti Genel Merkez Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı, “geçmişte FETÖ ile AK Parti’nin bürokraside kol kola girdiğini” söyledi. “Bir tarafta… Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı. Bunları birbirine kırdırarak ilerlemek gerekiyordu” diye ilave etmeyi de unutmadı. Bırakın darbenin siyasi ayağını, darbeyi tezgahlayan aklı ifşa etti. Bu, müflis bezirgân siyasetinin, bu ülkeyi kimlerle, nasıl yönettiğinin açık itirafıydı. Yine bu, 248 şehidin, 2 bin 196 gazinin kanının kimlerin eline bulaştığını açık seçik gösterdi.
SAVCILAR GÖREVE!
FETÖ’nün siyasi ayağının nerede aranması gerektiğini söyleyen Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’u sarayın talimatıyla ifade vermeye çağıran savcılar, FETÖ’nün siyasi ayağını itiraf eden AK Parti yöneticisini ne zaman ifade vermeye çağıracaklar? Bekliyoruz.
SARAYIN DİZİ, BASININ BOĞAZINDA
Son olarak; Saray bağımsız basının boğazından dizini çekmiyor. Hakkındaki casusluk suçlaması düşmesine rağmen Müyesser Yıldız tutuklandı. Ben şunu söyleyeyim, bu ülkeyi basın özgürlüğünün ve demokrasinin olmadığı bir “üçüncü dünya ülkesi” kategorisine düşürenler, ceplerimizin de boşalmasına yol açıyorlar.
Sözlerimi burada tamamlıyorum. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- AB’nin eski raportörü Kati Piri, bir açıklama yaptı, aslında twitterin açıklamasını yorumladı. Türkiye’de yaklaşık 7 binden fazla manipülatif hesap olduğunu söyledi twitter konusunda. Bununla ilgili bir yorum yapabilir misiniz, bir açıklama yapabilir misiniz?
Faik ÖZTRAK- Kati Piri’nin açıklaması beni çok fazla ilgilendirmiyor ama twitter’ın açıklaması ve bu açıklama çerçevesinde ortaya koymuş olduğu rapor son derece önemli. Bir kere her şeyden önce twitter bu raporu özellikle son dönemde Amerika’daki bu pandemi sürecinde Amerikan Başkanı Trump’ın attığı tweetler ve kendilerine getirdiği eleştiriler nedeniyle yaptı. Bu kapsamda dünyanın çeşitli yerlerinde sahte hesapları kontrol etmişler, Türkiye’de de 7 bine yakın sahte hesap çıkmış. Ve bu hesapların çok büyük bir kısmının da AK Partiye yakın troller tarafından kullanıldığı ortaya çıkmış.
Bakın ben burada kaç haftadır tüm basın toplantılarında söylüyorum. Bu “mafyatik trol aklıyla” memleketi yönetme siyaseti, bizi gerçekten çok sıkıntılı durumlara doğru götürüyor. Dünyaya da rezil oluyoruz. Onun için buradan söyleyeceğim şu: mafyatik trol aklını kullanarak memleketi yönetmeyi bıraksınlar, bir de devlet aklını kullanarak bu ülkeyi yönetmeyi denesinler bakalım.
Soru- Sayın İbrahim Kaboğlu Sultanahmet Cami’yle ilgili sözlerinin çarpıtıldığını söyledi. Ama iktidar cephesinden tepkiler sürüyor. Bu konuyla ilgili yorumunuzu almak istiyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Yunanistan’da bir foruma katılarak Ayasofya’yla ilgili yaptığı açıklamalar tartışmaların odağında. Tepki çeken o sözlerle ilgili olarak sizin değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Çok açıkça bir şeyi ifade edeyim. Bizim yetkili kurullarımızda bu konuyla ilgili belirlediğimiz görüşümüzü, ben bundan önceki basın toplantımda dile getirdim. Bu açıklamaların hemen arkasından, Ayasofya’yla ilgili görüşümüzü dile getirdim. Ne dedim? Dedim ki, “Tek adam parti devleti rejimine geçtiniz, Ayasofya kararnameyle müze haline getirilmiştir, dolayısıyla bu durum bir kararnameyle değiştirilebilir ve bunun içinde artık öyle eskisi gibi bakanları falan dolaşmasına gerek yok, sarayın başındaki AK Parti Genel Başkanının çıkaracağı bir kararname bu iş için yeterlidir.” 17 yıldır vesayet dediler, şunu dediler, bunu dediler. Şimdi ellerini tutan yok. Açmak mı istiyorlar Ayasofya’yı bir kararname çıkarırlar açarlar. Ama onlar ne yapıyor? Danıştay kararını bekleyeceğiz, Meclis’in burada bir görüşü olur mu onu bekleyeceğiz…
Bunların hiçbirine gerek yok. Sayın Erdoğan yetki sizde, açacaksanız açın. Bizim diğer arkadaşlarımızın söylediklerinin bir yerlerinden bir şeyler cımbızlanıyor, çıkarılıyor. Bizim görüşümüz açıktır. Bir kere daha tekrarlıyorum, açacaksanız açın elinizi tutan yok bir kararnameye bakar. Bunu suiistimal etmeyin. Ülkenin her sıkıntıya girdiği dönemde bunları ortaya çıkarmayın.
Soru- Dün AK Partinin İçişleri Komisyonu Başkanı Celalettin Güvenç, “3.600 ek gösterge konusunda kamu personeline fazla umut veriliyor” dedi. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Faik ÖZTRAK- Kamu personeline 3.600 ek gösterge konusunda kimler umut veriyormuş? Şimdi Sayın Güvenç’e söyleyeyim, 14 Mart 2019 tarihinde 3.600 ek göstergeyle ilgili “Parlamentonun açılışından sonra bununla ilgili bir çalışma yapıldı, bunu hayata geçireceğiz” sözlerini kim söyledi? Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. Söylüyorum, bu ülke yönetilmiyor, bu ülke savruluyor. Artık o parti içinde milletvekilleri, Genel Başkanlarını tekzip ediyor. Şunu açıkça ifade edeyim, bu memlekete verecek hiçbir şeyleri kalmamıştı, şimdi birbirleriyle uğraşıyorlar.
Soru- CHP’nin siyasi partiler yasasıyla ilgili çalışması nedir? Milletvekili adayını millet belirlesin formülüyle ilgili biraz daha ayrıntı paylaşabilir misiniz?
Faik ÖZTRAK- Şunu açıkça ifade edeyim, baştan itibaren söylüyoruz milletvekillerinin, parlamentonun, siyasetin lider vesayetinden kurtulması, yönetimde istişarenin hakim olması gerekir. Bu çerçevede, Siyasi Partiler Kanunu’nun da gelişmiş ileri demokrasilerdekine benzer bir biçimde yeniden gözden geçirilmesi gerekir. “Milletvekili adayını millet belirlesin” formülünü gerçekleştirecek çeşitli yöntemler vardır. Önseçim, aynı yer için iki milletvekilliği varsa bir bölgede 4 tane milletvekili adayı belirlemek ve bu suretle milletin onların arasından seçmesini sağlamak gibi çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemler üzerinde partimizin yetkili hukukçuları çalışırlar, bu önerileri partimizin yetkili organlarına getirirler, burada en doğru sonucu milletimize de sorarak, danışarak öneririz.
Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar.