BİZE GÜVENMİYORLARSA ÖNERGEYİ KENDİLERİ GETİRSİNLER
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine ilişkin düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün MYK’mızın gündeminde, ABD ve İran arasında yaşanan ve bölgemizi tehdit eden gerginlikler, İdlib ve Libya’daki son durum ve elbette milletin gerçek gündemi olan ekonomik kriz vardı. Sözlerime başlamadan önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı, Milli Mukavemet’in kahraman Toros’u, büyük devlet adamı Sayın Rauf Denktaş’ı vefatının 8. yıl dönümünde saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Yine dün kaybettiğimiz, değerli çalışma arkadaşımız Sayın Taner Coşkun’a Allahtan rahmet, ailesine, sevenlerine ve başta Genel Başkan Yardımcımız Sayın Seyit Torun olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarına baş sağlığı diliyoruz. Yine dün, Almanya milli takımını yenerek Tokyo olimpiyatlarına gitmeye hak kazanan A Milli Kadın Voleybol Takımımızı yani “Filenin Sultanlarını” da tebrik ediyoruz. Başarılarının olimpiyatlarda da devam etmesini diliyoruz.
HAYATINI KAYBEDEN MASUM SİVİLLER İÇİN ÜZGÜNÜZ
Bölgemizde yakın zamanda çok büyük gerginlikler yaşadık. ABD’nin bir İranlı komutana suikast düzenlemesi, ardından İran’ın Irak’taki ABD askeri üslerine füze saldırıları tansiyonu iyiden iyiye yükseltmişti. İran ve ABD arasında tırmanan gerginlik aslında tüm dünyada ciddi endişe ve korkulara neden olmuştu. Bu gerginlik esnasında Ukrayna’ya ait bir yolcu uçağı, İran tarafından düşürüldü. Uçakta bulunan 180’e yakın yolcu maalesef hayatını kaybetti kurtulan olmadı. Buna benzer bir olayı 2014’te Rusya-Ukrayna gerginliğinde de yaşamıştık. Malezya’ya ait bir yolcu uçağı Ukrayna-Rusya sınırında karadan atılan bir füze ile düşürülmüş, 298 yolcu burada hayatını kaybetmişti. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, İran’da düşürülen uçakta yaşamını yitiren masum siviller için üzüntülerimizi ifade ediyor, ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Bir daha böyle bir olayın, ne dünyada ne de bölgemizde yaşanmaması tek dileğimiz.
NATO’YA YENİ MİSYON YÜKLEME ÇABALARINA KARŞI İHTİYATLIYIZ
Maalesef içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan çatışma ve gerginlikler başta masum siviller olmak üzere herkesi bir şekliyle etkiliyor. Bu nedenle sağduyu, akıl ve diplomasiye daha fazla şans verilmesi gereken günlerden geçtiğimiz kanaatindeyiz. Bu çerçevede gerek ABD’nin gerekse İran’ın gerilimi daha da tırmandırmamak amacıyla attığı son adımları olumlu buluyoruz. Ancak dün Irak’ta ABD üslerine yapılan yeni saldırılar ve İran’da sokaklarda başlayan gösteriler bölgemizde yaşanan bu gerginlikleri azaltmanın da hiç kolay olmayacağını açık seçik ortaya koyuyor. Diğer taraftan, ABD Başkanı tarafından NATO’ya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında, yeni bir misyon yüklemeye çalışmasını da ihtiyatla karşılıyoruz.
BÖLGENİN SORUNLARINI BÖLGE ÜLKELERİ ÇÖZMELİ
İçinde bulunduğumuz coğrafya, son 10 yılda çok yoruldu. 2010’ları kan ve gözyaşı ile kaybeden bölgemizin 2020’leri de kaybetmeye tahammülü artık kalmadı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim önerimiz son derece açık: Bölgenin sorunlarını bölge ülkeleri çözmelidir diyoruz. Bunun için OBİT, yani Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında; bölge ülkeleriyle geliştireceğimiz iyi ilişkilerle, bu teşkilatın kurulması, Ortadoğu’da kalıcı barışın sağlanması için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
SARAY, DEDİĞİMİZ YERE GELDİ
Baştan beri Türkiye’nin Libya’daki iç savaşa taraf olmaması gerektiğini savunduk. Sayın Genel Başkanımız; Birleşmiş Milletlerin de desteğiyle, Libya’da ateşkes sağlanması gerektiğini birkaç defa dile getirdi. Türkiye’nin de taraflar arasında ara bulucu rol oynamasının daha doğru olacağını da ifade etti. AK Parti Genel Başkanı, bu çağrılarımızı Genel Başkanımızı “uluslararası hukuku bilmemekle” suçlayarak yanıtladı. “Meşru hükümet ile darbeciler arasında ara buluculuk olur muymuş?” Ama üç gün sonra, Putin Türkiye’ye geldi. Bir de baktık aynı Erdoğan Rusya’yla birlikte Hafter ile Sarraj arasında arabuluculuğa soyunmuş. Yani bizim söylediğimiz yere gelivermiş.
DOĞRUYU BULMAK İÇİN PUTİN’İN Mİ SÖYLEMESİ GEREKİYORDU
Şimdi soruyoruz. Doğru noktaya gelebilmek için, aklın yolunu bulabilmek için illaki Putin’le görüşmek mi gerekiyor? Akıl size Putin tarafından verilince sus, pus kabul ediyorsunuz. Ama biz muhalefet olarak öneride bulunduğumuz zaman aynı şeyleri söylesek bile ağzına geleni söylüyorsunuz. Şimdi bizim dediğimizi daha önce yapmış olsaydınız Ankara’nın bölgedeki etkinliği ve itibarı artacaktı. Şimdi ne oldu? Moskova’nın ve Putin’in itibarı ve etkinliği artmış oldu. Moskova, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında uluslararası oyun kurucu oldu. Bugün Moskova’da Sarraj ve Hafter arasında ateşkes anlaşmasının imzalanacağı söyleniyor. Dikkat edin Ankara’da değil, İstanbul’da değil Moskova’da. Libya için Ateşkes anlaşması Moskova’da, Barış görüşmeleri Berlin’de, Bölgenin sorunları emperyal başkentlerde görüşülüyor. Tüm bunlara rağmen Libya’daki ateşkesi olumlu karşıladığımızın altını çizmek isteriz.
SARAY KİBRİ BIRAKIP MUHALEFETE KULAK VERMELİ
Moskova’nın etkinliğini artırdığı bir diğer yer ise Suriye ve özellikle İdlib. İdlib’de çatışmaların ne zaman başlayacağına ne zaman duracağına Rusya karar veriyor. İdlib meselesini kesin olarak çözmek zorundayız. Buradan ülkemize gelecek yüzbinlerce radikal, ülkemiz için en büyük beka meselelerinden biridir. Açıkça söylüyoruz bu meseleyi Suriye Hükümeti ile görüşerek kesin bir sonuca bağlamalıyız. Tekrar ediyorum, İdlib meselesi Türkiye’nin başını daha fazla ağrıtmadan Suriye yönetimiyle görüşülerek kesin bir çözüme bağlanmalıdır. İdlib’de ateşkes ilan edilmesini olumlu karşıladığımızı burada belirtmek isterim. Saray kibri bırakıp, muhalefetin sesine kulak verse ülke de kendileri de bu içten karlı çıkar. Aksi halde Trump ile Putin arasında, bugün olduğu gibi, pinpon topu gibi gidip gelirler.
ERDOĞAN, PARTİSİNİN DE YANDAŞLARININ DA BAŞINI DÖNDÜRDÜ
Erdoğan’ın fırdönme siyaseti partisini, çalışma arkadaşlarının, hatta yandaş havuz medyasının da başını döndürmeye başladı. Zavallılar sürekli dün ak dediklerine, bugün kara demek zorunda kalıyorlar. Bunun en son örneği, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın tüm Libya’da yaşananların ardından çıkıp, “Ara buluculuk yok” demesiydi. Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra Türkiye ve Rusya Dış İşleri Bakanları kameraların karşısına geçtiler mi? Geçtiler. İki bakan Erdoğan ve Putin adına ortak arabuluculuk açıklaması yaptılar mı? Yaptılar. Bu bir yazıyla kamuoyuna da açıklandı mı? Açıklandı. Ama Sayın Ünal Sarayın yaptıklarının farkında değil. Arabuluculuk yapmadık demekle kalmadı bir de ateşkes çağrısı üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’ni Hafter’e uluslararası meşruiyet kazandırmaya çalışmakla suçladı. Ama anlaşılan Sayın Ünal, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’la ortak açıklama yapanın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu değil, Cumhuriyet Halk Partisi Dış İlişkilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz olduğunu sanmış. Birkaç gün sonra da Sayın Çavuşoğlu çıktı “Hafter’i yok sayamayız” diyerek partisinin Genel Başkan Yardımcısını yalanladı.
KOALİSYONDA BİLE BÖYLE KAKOFONİ YAŞANMAZ
Erdoğan’ın çok eleştirdiği koalisyon hükümetlerinde dahi böyle bir kakofoni yaşanmamıştı. Kimin ne dediği belli değil, kimin ne yaptığı belli değil. Ucube tek adam rejiminde her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Devlet yönetiminde bu kadar gayrı ciddiliği bu millet daha önce hiç görmedi. İstikrar artacak, kararlar hızlı ve seri alınacak diyerek millete dayatılan “ucube tek adam rejiminde” artık tutarlı tek bir söz yok. Önü arkası düşünülmüş tek bir kararda yok. İşler mehter adımlarıyla, iki ileri, bir geri bile yürümüyor. Cuma günü pek çok örnekle bunları açıkladık. Hafızaları tazelemek için termik santrallerdeki baca düzenlemesini bir daha hatırlatayım. Şimdi termik santralleri bacalarına filtre takılmasını öteleyen kanun teklifi AK Parti’nin mutfağında, Saray’ın mutfağında hazırlanmıştı. Onu yine her zaman yaptıkları gibi kendi partilerine mensup bir takım milletvekillerine verdiler, kendi partilerine mensup milletvekilleri de bunu kanun teklifi olarak getirdiler. Tabi millet kendisine ciddi şekilde zarar verecek, havasını kirletecek bu düzenlemeye karşı çıkınca da bu yasayı kalktı AK Parti Genel Başkanı veto etti. Ne oldu? Kendisini kurtarmak için AK Partili ve MHP’li milletvekillerini açığa düşürdü.
BU, MİLLETİN AKLIYLA ALAY ETMEKTİR
Sonra birde baktık bu açığa düşürülen milletvekillerinden özellikle AK Partili olanlar veto nedeniyle Genel Başkanlarını tebrik için sıraya girdiler. Bu kadar tebrik edecekseniz daha önce buna niye olumlu oy verdiniz? Tabi hiç kimsede bu yasanın Saray mutfağında pişmediği konusunda ikna olmadı. Yani partide şu anda umreye kimin gideceğine dahi Sayın Erdoğan karar verirken, herhalde bu yasanın ondan habersiz meclise geldiği söylenirse buna kimse inanmaz. Bu milletin aklıyla alay etmektir. Bu ucube rejimde devlet ile parti arasındaki sınır tamamen ortadan kalktı. Devlette liyakat bitti. Metal yorgunlarının kirli siyaseti devleti artık işlemez hale getirdi. Bürokrasi çalışmıyor, devlet gemisi bir oraya bir buraya yalpalayıp duruyor.
SANIRSINIZ DEVLET AİLE ŞİRKETLERİ
Medya sahipliğinin yandaşlara aktarılması için kullanılan krediler devlet bankalarından, İstanbul Finans Merkezi’ni bitiremeyen müteahhitlere hayat öpücüğü veren finansman Varlık Fonu’ndan. Milletin atadan deden kalma gümüşlerini bir Fon’a toplanmışlar. Fonun başına da AK Parti Genel Başkanı ile damadı oturmuş. İstediklerini kurtarıyorlar, istediklerini batırıyorlar. Sanırsınız devlet aile şirketi. En son çiftçinin bankası Ziraat Bankası’nın bir iştirakinin simitçi kurtarma operasyonu ortaya çıkmıştı. Biz tam bunu tartışırken bu sefer başka bir rezalet gündeme geldi. Perakende sektöründe iş yapan bir şirkete Ziraat Bankası 20 milyon lira kredi vermiş. Şirket krediyi almış bundan tam 28 gün sonra konkordato ilan edivermiş. Çiftçiye 10 bin lira kredi vermek için ya evinin tapusunu rehin alacaksın veya iki memurun ona kefil olmasını isteyeceksin. Ama batma noktasına gelen bir şirkete 20 milyon lirayı hesapsız kitapsız vereceksin. Bu ne biçim banka yönetmek anlamak mümkün değil.
TÜBİTAK KENDİ GÖRÜŞÜNÜ İNKAR ETTİ
Tek adam parti devleti rejiminin ve bu rejimin başının korkuları, başarısızlık bataklığına battıkça artıyor. Korkuları arttıkça da dönüp millete, kurumlara, insanlara korku salmaya çalışıyorlar. Bakın geçenlerde yaşadığımız TÜBİTAK meselesi bunun en güzel örneklerinden biri. TÜBİTAK’ın; Kanal İstanbul ucubesiyle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderdiği ÇED raporu eleştirisi, Sayın Genel Başkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Kanal İstanbul’la ilgili eleştirilerin ve değerlendirmelerin yer aldığı TÜBİTAK’ın görüşünde elektronik imzada var, ıslak imzada var. Ama anlaşılan siyasi baskılarla, bilimsel gerçeklerden başka hiçbir şeye itibar etmemesi gereken TÜBİTAK; kendi yazdığı görüşünü inkâr etmek zorunda kaldı. Soruyoruz? Daha önce başına hayvanat bahçesinden yönetici atanan, şimdi de attığı imzanın arkasında duramayan bir kurum, ülkemizin bilim ve teknoloji politikalarına nasıl yön verecek?
AKLA, SAĞDUYUYA VE GELECEĞİ DÜŞÜNMEYE İHTİYAÇ VAR
Boş bir kibrin yönettiği ülkemizde tüm kurumlar çökertiliyor. Devlette liyakatin yerini saraya sadakat alıyor. Mehdi bekleyen danışmanların veya Kurtlar Vadisi jargonuyla ülkeyi yönetmeye kalkan yardımcıların verdiği akılla ülke yönetilmeye kalkışılıyor. Tabii bunun sonunda da hep hatalar geliyor. Düzeltmek de ya Trump’a ya da Putin’e kalıyor. Türkiye’nin akla, sağduyuya ve geleceği düşünerek adım atmaya bugün her zamankinden çok ihtiyacı var. Bu arada İstanbul’da yeni bir deprem daha bu hafta sonunda oldu. Deprem bu ülkenin gerçeği ama bu gerçeği gerektiği gibi bir türlü tartışmıyoruz. Oysa tartışmayı geçip biran önce süratle ciddi tedbirler almak zorundayız. Bu, Kanal İstanbul’a 75 milyar lirayı harcamayı düşünenler tarafından herhalde fark edilmiyor. Ekonomi dediğimiz şey sınırlı kaynakların milletin öncelikleri çerçevesinde tahsis edilmesinden başka bir şey değildir. 75 milyarla İstanbul’da yüzbinlerce konut depreme hazır hale getirilebilir. Tarihi binalarımız, ulaşım alt yapımız, okullarımız, hastanelerimiz depreme karşı tahkim edilebilir. Depremde yurttaşlarımızın toplanacağı alanlar şimdiden hazır hale getirilebilir.
SÜKSENİN VE RANTIN PROJESİ
Kanal İstanbul için Erdoğan çıkıyor, “Sükse projesi” diyor. Erdoğan’ın atama Bakanı Cahit Turhan çıkıyor “Rant projesi” diyor. Bu ucubenin hiçbir yerinde görüldüğü gibi insanımız yok. Ya sarayın süksesi var ya da yandaşların rantı var. Milletimiz, ben yaptım oldu anlayışından ve kutuplaştırma siyasetinden artık bıktı. AK Partiye oy veren kardeşlerimize de bu siyaset tarzından gına geldi. Birkaç müteahhidi daha zengin etmek için yapılan ve milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak diyerek gerçekleşen projeler bugün milletimizin sırtına büyük yükler yüklemeye başladı. Hem kira hem de hizmet alımı adı altında şehir hastaneleri için önümüzdeki üç yılda bütçeden çıkacak para 49 milyar lira. Bunu ben söylemiyorum Hazine Bakanlığı söylüyor. Yine önümüzdeki üç yılda köprü geçişleri için bütçeden çıkacak para 31 milyar liradan fazla. İkisi toplayın 80 milyar lira ediyor. Birde biliyorsunuz havaalanları var. Havaalanları burada yok. Havaalanlarını da bunun üstüne koyun önümüzdeki üç yılda milletimizin sırtına bu “bütçeden beş kuruş para çıkmayacak” dedikleri projeler nedeniyle gelecek yük 100 milyardan fazla. Saray iktidarı ülkemizin atadan dededen kalan eserlerini yani geçmişini satmakla kalmadı, gelecek kuşakların omuzlarına da bu projelerle çok ciddi yükler yükledi. Daha henüz bunların tam olarak maliyetini göremiyoruz.
KANAL İSTANBUL İÇİN TEK KURUŞ ÖDEMEYİZ
Biz şimdiden uyarıyoruz. Milletimizin teveccühüyle iktidara geldiğimizde, ki bunun artık çok yakın bir zamanda olduğu anlaşılıyor, bu proje için yani Kanal İstanbul için yapılan harcamalar karşılığında tek bir kuruş ödemeyeceğiz. Bu projeye teklif verecek yandaş müteahhitler ve finans kuruluşları hesaplarını şimdiden doğru düzgün yapsınlar.
DOĞRU BİR YÖNETİMLE DÜNYAYA PARMAK ISIRTIRIZ
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. İyi bir yönetimle vatandaşlarına daha fazla refah ve çok daha iyi bir yaşam sağlayabilir. Bunu daha önce yaşadık ve gördük. Bu ülke, geçmişte en ağır ekonomik krizlerden, doğru tedbirlerle çok süratle çıktı. Bütün dünya parmak ısırdı. Bir yılda enflasyonu yarıya indirdi, büyüme ibresini yeniden 6 ayda pozitife çevirmeyi başardı. Fakat bugün içinde bulunduğumuz kriz kötü yönetimle maalesef geçmiştekiler gibi değil giderek derinleşiyor. Yapışkan bir işsizlik ve hayat pahalılığı milletimizi eziyor. Saray sosyetesi sorunlara çözüm bulacağına; 40 milyar dolar harcadıkları Suriyeliler için 40 milyar dolar daha harcamanın, Suriyelileri vatandaş yapmanın, Kamu bankalarının kaynaklarıyla yandaş kurtarmanın peşinde.
ANLAŞILAN DAMAT DA TÜİK’İN MAKYAJLI VERİLERİNE İNANIYOR
Milletin derdine o kadar kör, tasasına o kadar sağır ki… Arkadaşının yönettiği TÜİK’in makyajladığı istatistiklere anlaşılan damat dahi inanır hale geldi. İl il dolaşıyor değişim başlıyor diye bir hikâye anlatıyor. Ama daha geçen yılın başında il il dolaşarak 2,5 milyon vatandaşa iş vereceğim deyip, bir yılda 527 bin vatandaşımızı işsiz bırakmanın hesabını bir türlü vermiyor, vermek istemiyor.
TENCEREDE ET DEĞİL DERT KAYNIYOR
Her gün ortaya atılan gündemlerin hiçbirinin vatandaşın sıkıntılarına çözüm bulmakla ilgisi yok. Varsa yoksa top çevirmenin varsa yoksa gündem değiştirmenin peşindeler. Bu iktidarı uyarıyoruz. Bu ülkenin gerçek gündemi ekonomidir. Evlerinde oturan genç işsizlerdir. Artan madde bağımlılığıdır. Çocuk yaşa inmiş artık. Borcunu ödeyemeyen esnaftır. Çekini ödeyemediği için hapse düşen iş insanlarıdır. Mutfaktaki boş tenceredir. Vatandaşın tenceresinde bugün mutfakta et değil dert kaynıyor. Saray sosyetesinin derhal Türkiye’nin gerçek gündemine odaklanması gerekiyor.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim. İsimleriniz ve kurumlarınızla birlikte lütfen.
Soru- Efendim FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasıyla ilgili Sayın Devlet Bahçeli’nin bir açıklaması olmuştu. Siz de ardından Meclis’e bir araştırma önergesi sundunuz. Fakat Sayın Devlet Bahçeli’ye dün bu sorulduğu zaman destek verecek misiniz diye, CHP’ye güvenimiz yok şeklinde bir açıklaması oldu. AK Parti’den de bunun siyasi olarak kullanıldığı yönünde eleştiriler var. Nasıl değerlendirirsiniz süreci?
Faik ÖZTRAK- Bizim vermiş olduğumuz önerge henüz Genel Kurul’a inmedi. Eğer Sayın Bahçeli Cumhur İttifakı içindeki ortağıyla birlikte onu çok daha güvenilir bularak bir FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili araştırma önergesi verecekse, bizim grup başkanvekili arkadaşlarımız ve Meclis grubumuz bunu Genel Kurul’a indirmezler. Ama bekliyoruz. Kendilerinin bir çoğunluk problemi yok. Meclis’te gerekli çoğunluğa sahipler. Eğer bize güvenmiyorlarsa, bizim oy dahi vermememizi istiyorlarsa biz çekimser de kalırız onların getirdikleri önergeye karşı. Ama getirsinler FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasıyla ilgili önergeyi… Görelim bakalım Cumhur İttifakı içinde birbirlerine olan bağlılıkları ne kadarmış, tesanüt ne kadarmış.
Soru- AK Parti “siyasi propaganda olarak bunu kullanıyor” diyormuş.
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, baklavacıyı ortaya çıkartmışsınız, öğretmenleri ortaya çıkartmışsınız, askerleri ortaya çıkartmışsınız, Dışişleri’ndeki meslek memurlarını, İçişleri Bakanlığı’ndaki idari memurları, herkesi ortaya çıkartmışsınız FETÖ’nün bir tek siyasi ayağı ortada yok. Bu neyin siyaseti anlamadım. Bu gerçekten kamu vicdanında çok ciddi bir yaradır. Bunun biran önce ortaya çıkarılması gerekir.
Sayın Bahçeli anlayabildiğimiz kadarıyla bunun sıkıntısını görüyor. Biz de söylüyoruz, buyursunlar getirsinler kendi önergelerini, Meclis’te çoğunluğa da sahipler, herhangi bir problemleri yok. Samimilerse bunu araştırsınlar.
Soru- Efendim yeni kurulan partilere ilişkin olarak daha önce Sayın Genel Başkanın ortak konularla ilgili yüzde 99 oranında bir benzerlik teşkil edildiğine yönelik bir açıklaması vardı. Yine bugün gazetelerde bir ittifak altyapısının arandığı ve kurmaylarına da Sayın Genel Başkanın yeni kurulan partileri eleştirmeyin şeklinde bir talimat verdiği ifade ediliyor. Bu doğru mudur? Bu konuyla ilgili neler söylersiniz?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar şimdi Türkiye’nin gündemi belli. Bir, ekonomi; iki, ekonomiyi bu hale getiren tek adam parti devletinin ülkenin hukuk devleti ligindeki, demokrasi ligindeki yerini hızla aşağıya doğru çekmesi. Şu anda Türkiye’de tek adam parti devleti rejiminin neden olduğu tahribatın ortadan kaldırılması için çok geniş bir anlayış birliği ortaya çıkmış vaziyette. Dolayısıyla özelliklede bu yeni kurulan partilerin yaptığı açıklamalara baktığımız zaman onların da bu noktada olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye’nin en büyük ittifakı sadece bu yeni kurulan partiler değil. Bundan önce hep söylemiştim sandık ittifakı diye. AK Parti’ye oy veren seçmenler, MHP’ye oy veren seçmenler tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin en büyük ittifakı ortaya çıkmaya hazır.
Dolayısıyla ülkenin bu kadar ciddi, yakıcı bir sorunu varken burada ortaya çıkacak olan ittifakı yadsımak, bu demokrasi sorunu karşısında ortaya çıkacak olan ittifakı yadsımak mümkün değil. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ittifakın gerçekleşmesi için hep baştan beri söylüyoruz, elimizden gelen her şeyi, her türlü fedakarlığı yapıyoruz.
Soru- Efendim Libya tezkeresi noktasında Sayın Baykal’ın desteği olmuştu ve sonrasında da aslında ateşkes sağlandı. Siz ateşkesi zaten olumlu bulduğunuzu söylediniz. Peki bu aslında şu anlama da geliyor mu? Hükümetin Libya politikasına destek veriyor musunuz bu saatten sonra?
Faik ÖZTRAK- Baştan beri ifade ediyoruz. Bir, Libya’yla yapılan bu münhasır ekonomik bölge anlaşmasına hatırlayacaksınız TBMM’de biz de destek verdik. Ama Libya’ya asker gönderilmesine ve ülkemizin taraflardan birinin yanında onu savunmak üzere yer almasına karşıydık, karşı olmaya da devam ediyoruz. Zaten şimdi baktık oradan çıkılmış arabuluculuk noktasına gelmiş. Bu nedenle de arabuluculuğu olumlu karşılıyoruz diyoruz. Yani dönülüyor dolaşılıyor bizim aklıselime dayanarak söylediğimiz stratejiye geliniyor. Ama bizi üzen nokta şu, neden bizim lafımızla gelinmiyor da Putin’in sözleriyle geliniyor?
Soru- Efendim İstanbul’daki bir konu gündemde birkaç gündür. İstanbul’da Sayın Ekrem İmamoğlu’nun Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş’ın eşlerinin birlikte tiyatro seyretmeleri gündeme geldi, gündemde çokça tartışılır hale geldi. Sizin değerlendirmeniz ne olacak? AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş’tan da buna tepki vardı. İlk sorum bu olacak efendim.
İkinci sorum da, bugünkü gazetelerde yine yer aldı. Ankara il kongresiyle ilgili istişare toplantısının bir balıkçı lokantasında yapılmasıyla ilgili bir haber. Bu toplantının burada yapılması ve o toplantıya gelen eleştirilere yaklaşımınız nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi arkadaşlar, birincisi sosyal bir olaydır. Dolayısıyla bu tür sosyal olaylar neden bu ülkede yadsınıyor, neden illa kutuplaşma isteniyor bunu bizim anlayabilmemiz mümkün değil.
İkincisi şunu söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi’nde örgütteki yöneticileri seçecek olan yine örgütün kendisidir. Ancak bunun dışında seçilmişler, onlar da örgütün bir parçası, bir araya gelerek zaman zaman nerede olunduğu, ne yapılmakta olduğu konusunda değerlendirme toplantıları yaparlar. Bunu da yadsımak doğru değildir. Yani burada kimse öküzün altında buzağı aramasın. Kongrelerimiz yapılıyor, 818 tane ilçede kongrelerimizi tamamladık. Son derece başarılı gidiyor kimse bu işe gölge düşürmeye kalkmasın. Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayına, kongrelerini yaparak büyük bir başarıyla yürüyor.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.