BORCA BATTIK!
HER BİR YETİŞKİN YURTTAŞIN BORCU AKP DÖNEMİNDE YÜZDE 1195 ARTTI
BORÇ ARTARKEN GELİR DE SERVET DE ERİYOR
TBMM – CHP’li Öztrak, AKP’nin göreve geldiği 2002’de Türkiye’deki her bir yetişkinin 470 dolar borcu varken, 2016 itibariyle bu rakamın yüzde 1195 artarak 6 bin 89 dolara çıktığını ifade etti.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, TBMM Genel Kurulu’nda, MHP’nin ekonomide yaşanan olumsuzlukların ekonomiye etkilerinin araştırılması amacıyla verdiği araştırma önergesi üzerinde konuştu. Hükümetin, acil çözüm bulunması gereken meselelere ciddiyetle eğilmemesini ve yapılan uyarıları “kriz tellallığı” olarak nitelemesini eleştiren Öztrak, “Biz kriz tellallığı yapmıyoruz, sizi göreve davet ediyoruz” diye konuştu. Hükümetin 2016 başında yüzde 4,5 büyüme hedefiyle yola çıktığını, Ekim ayında ise bunu yüzde 3,2’ye çektiğini hatırlatan Öztrak, göstergelerin, bu iddiasız rakamın bile artık yakalanamayacağını ortaya koyduğunu kaydetti. TL’nin dolar karşısında değer kaybının sürdüğünü belirten Öztrak, özetle şunları söyledi:
TL DİĞER PARALARDAN FAZLA DEĞER YİTİRDİ
Türkiye’nin notunun düştüğü 23 Eylülden bu yana Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 14 değer kaybıyla benzer ekonomiler içinde en fazla değer yitiren para birimi oldu. ABD’de seçimlerin yapıldığı 8 Kasım’dan bu yana benzer ülke para birimleri arasında Meksika’nın ardından en çok değer kaybeden ikinci para birimi yine Türk Lirası.
DOLAR MI DOLMAZ MI DİYEMEZSİNİZ…
Türkiye’de 2002’de 6,5 milyar dolar olan reel sektörün net döviz borcu bugün 210,5 milyar dolara geldiyse, ithalatın millî gelire oranı yüzde 22’den yüzde 27’lere çıktıysa, Sayın Başbakan gibi ‘Dolardan bana ne? Dolsa ne olur, dolmasa ne olur?’ diyemezsiniz. Bu sözün söylendiği Ekim ayı ortasından bugüne kadar reel sektörün bilançosuna yazdığı kur farkı zararı 62 milyar TL’ye ulaştı. İthal girdilerde zam furyası başladı. Yılın başında 446 dolar olan asgari ücret, bugün 383 dolara düştü. Protesto edilen senetlerin tutarı bu yılın ilk on ayında, geçen yıla göre yüzde 21 arttı, 9,6 milyar Türk Lirasına çıktı.
BORCA BATTIK! ARTIŞ: %1195
Küresel Servet Raporu’na göre 2002’de bu memlekette her bir yetişkin yurttaşın borcu 470 dolar iken 2016 itibarıyla aynı borç yüzde 1195 artarak 6 bin 89 dolara çıkmış. Biz borçlardaki hızlı artışı gündeme getirdikçe AKP, ‘Bu borçlar yatırıma gidiyor, millî geliri artırıyor’ dedi ama şimdi görüyoruz ki borç artarken ne yatırım ne gelir ne de servet artmış. 2011’de özel kesim yatırımlarının millî gelir içindeki payı yüzde 18 iken 2016’da yüzde 15’e düşmüş, özel kesimin yatırım iştahı kesilmiş.
GELİR DE SERVET DE ERİYOR
OVP’de 2016’da 726 milyar dolar milli gelir öngörülüyor. Bu, 2008’deki, yani bundan tam sekiz yıl önceki 742 milyar dolarlık milli gelirin altında. Küresel Servet Raporuna göre millî servet 2016’da 1 trilyon 63 milyar dolar olarak hesaplanmış oysa 2007’de bu rakam 1 trilyon 676 milyar dolardı. Dokuz yılda millî servetimiz 600 milyar dolar erimiş.
MERKEZ’İN İTİBARINI SIFIRLIYORSUNUZ
Durum çok ciddi. Doğruları yaparsanız milletin cebindeki yangını en az hasarla söndürürsünüz. Ama bakınız, geçtiğimiz Cuma günü bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yapıldı, “Top Merkez Bankası’nda” dendi, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısının hemen öncesinde, “Yeniden bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yapalım” dediniz. Millet “Ne oluyoruz? Yine Merkez Bankasına müdahale mi edecekler?” diye düşündü. Bu toplantıyı dün sabah iptal ettiniz. Bu yaptığınız doğruydu, yanlıştan dönmüştünüz ancak bu sabah bir de baktık iptal edilen toplantı Saraya alınmış. Bu yapılacak iş değil. Merkez Bankasına müdahale görüntüsü veren her eylem Banka’nın itibarını sıfırlar, bu da millete daha yüksek faiz faturası olarak geri döner. 2006’da bunu millete yaşattınız, on yıl sonra aynı şeyi bir daha yaşatmayın.
ÇÖZÜM MİLLİ MUTABAKAT
Artık mevcut iktidar yoruldu, güvenilirliği kalmadı, sorunlar hızla ağırlaşıyor, millet işini yitirme, borcunu ödeyememe, arabasının ruhsatını, evinin tapusunu bankalara kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu gidişe dur demek, ekonomimizi gittiği bu tehlikeli yoldan çevirmek için öncelikle siyasetin ekonominin günlük işleyişine müdahalesini ve siyasi belirsizliğin gölgesini ülkenin üstünden kaldırmalıyız. Eski paradigmalardan kurtulup milletin önüne yepyeni bir büyüme ve bölüşüm stratejisini koymalıyız. Bu çerçevede belirsizliği artıran Olağanüstü Hâli, başkanlık sistemi ve referandum tartışmalarını bir de son dönemde ortaya çıkan Şanghay İşbirliği’ne katılma gibi hayali söylemleri ülkenin gündeminden derhal çıkarmalıyız. Millî bir mutabakat içinde millete ve ekonomiye ufuk verecek yeni bir ekonomi programını hazırlamalıyız.