“BU ASGARİ ÜCRET ZULÜMDÜR”
CHP Sözcüsü Öztrak, 3 bin 100 TL’lik asgari ücret tekliflerine karşın Hükümetin önümüzdeki yıl için asgari ücreti 2 bin 825 lira olarak açıkladığı belirterek, “Bu zulümdür. Ülkenin şartlarına uygun değildir. Açlık sınırının hemen üzerinde, yoksulluk sınırının da dörtte biri kadar bir asgari ücretle, insanlarımız kirasını, faturalarını, eğitim, sağlık, ulaşım masraflarını nasıl ödeyecekler?” diye sordu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün, 2020’nin son Merkez Yönetim Kurulu toplantısını yapıyoruz. Her yıl bitimi aynı zamanda, bir hesap çıkarma, bir muhasebe yapma zamanıdır. Biz de yılın son Merkez Yönetim Kurulu toplantısında, 2020 için böyle bir değerlendirme yaptık.
2020 PARLAK BİR YIL OLMADI
Maalesef 2020 ülkemiz ve milletimiz için parlak bir yıl olmadı. 2018’de başlayan ekonomik kriz, 2020’de daha da derinleşti, buhrana dönüştü. 2020’de, yaşadığımız devlet krizi daha da derinleşti. Ülkemiz Ucube Saray Rejimiyle yönetilmez hale geldi. 83 milyonluk koskoca bir ülke, bir yaprak gibi oradan oraya savrulmaya başladı.
GÜLMEYİ UNUTTUK
Ünlü Fransız mizah yazarı Moliere, “İnsan gülebildiği kadar insandır” diyor. Maalesef 2020’de hepimiz gülmeyi unuttuk. Büyük acılar sıkıntılar yaşadık. 2020’de yaşadığımız ilk büyük üzüntü, Ocak ayındaki Elazığ Depremi’ydi. 41 vatandaşımızı yitirdik. Şubat’ta Van’daki çığ facialarını yaşadık. İki ayrı çığda 42 vatandaşımızı kaybettik. Şubat sonunda bir başka büyük acıyı Suriye’de yaşadık. Rus uçaklarının hava saldırısında 36 Mehmetçiğimizi şehit verdik. Bu korkunç acı, kor gibi yüreklerimizi dağlarken Erdoğan, askerlerimizi şehit eden Rusya’nın ayağına koşarak gitti. Yetmedi, Kremlin’in kapısında Sarayın kapısında ayakta dakikalarca bekletildi. Bu ezilmişlik askerlerimize atılan bombalar kadar bizi üzdü. Milli gururumuzu kırdı. Ama bütün bunlar yaşanmamış gibi, bir de yakın zamanda Erdoğan çıktı; “Putin, özü sözü birdir” diyerek ona övgüler düzdü. 2020’de depremler, seller, orman yangınları çok can yaktı. En son Ekim ayında İzmir’deki depremde 117 yurttaşımızı kaybettik.
SALGININ GERÇEK BOYUTU AYLARCA SAKLANDI
Ama kuşkusuz 2020’ye damgasını vuran Korona Virüs Salgını oldu. Salgın, dünyada hayatı alt üst etti. Ülkemizde ilk vaka Mart ayında tespit edildi. O günden bu yana, 19 bin 878 vatandaşımızı kaybettik. Sağlık çalışanlarımız canla, başla çalıştılar. Salgında yine hemşirelerimizi, hekimlerimizi, birçok sağlık çalışanımızı yitirdik. Diğer taraftan Saray salgını hiç iyi yönetemedi. Her alanda yaptığı gibi, salgın istatistiklerini cilalamaya kalktı. Vaka sayılarına bin bir takla attırdı. “Hasta sayısıydı, vaka sayısıydı” diyerek salgının gerçek boyutunu aylarca vatandaşlarımızdan sakladı. İnsanların gerekli önlemleri zamanında alınmasını engelledi. Bu nedenle binlerce canı yitirdik. Biz; “Madem bu ülkede, her şeyin sorumlusu da, yetkilisi de Saray, Sarayın kibirlisi derhal istifa etmelidir” dedik. Ama skandalın Saraydaki sorumlusu oralı dahi olmadı. Saray şimdi aşı konusunda da kötü bir yönetim sergiliyor.
AŞIDA ZAMAN KAYBEDİYORUZ
Aşı gelmeden önce KDV’si geldi. Ancak 11 Aralık’ta gelecek denen aşılar hala ortada yok. Güya dün akşam gelecekti. Şimdi; “Çin gümrüğündeki Korona vakaları var. Birkaç gün daha gecikecek” deniyor. Oysa pek çok ülkede aşılama başladı bile. Aşılamada kaybettiğimiz her dakika ülkemizin zarar hanesine yazıyor.
SARAY VE BEKÇİSİ BU KONUDA SESSİZ KALAMAZ
Çin deyince… Avrupa basını dünden beri, Türkiye’nin, Çin’le Uygur Türklerinin iadesine dair, bir anlaşma imzaladığı haberleriyle çalkalanıyor. Ama saraydan ve bekçisinden çıt çıkmıyor. 13 Mayıs 2017’de Çin’le suçluların iadesi anlaşması imzalamışlar. Bu anlaşmayı 24 Nisan 2019’da TBMM’ye göndermişler. Meclis Başkanı da hiç bekletmeden, 26 Nisan 2019’da anlaşmayı ilgili komisyona sevk etmiş. Şimdi Çin Meclisi anlaşmayı onaylamış. Biz soruyoruz, bu anlaşmayı Genel Kurula getirecek misiniz? Müslüman Uygur Türklerini Çin’e geri gönderecek misiniz? Onlara bu kötülüğü yapacak mısınız? Ne Sarayın ne de Sarayın bekçisinin bu konuda sessiz kalma hakkı yoktur. Milletimize bunu açıklamak zorundadırlar.
AŞIDA TORPİL FELAKET OLUR
Gelen aşıların uygulamasında, şeffaflık ve adalet çok önemli… Dünyada üçüncü faz incelemelerini geçmiş sadece iki aşı var. Astra Zenaca ve Pfizer/BionTech. Ama bu aşılardan her nedense, yeterince tedarik edilmediği anlaşılıyor. Neden aşılarda gerekli çeşitlendirme yapılmadı? Neden üçüncü faz değerlendirmesinden geçmiş aşılardan, yeteri sayıda alınamadı? Saraydan bu sorulara da cevap bekliyoruz. Gelecek aşıların adaletli bir şekilde, hiçbir kayırma olmadan, en kırılgan gruplardan başlayarak, planlı programlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Uyarıyoruz: Aşıda torpil tam bir felaket olur.
EN AZ DESTEK, EN FAZLA BORÇ VEREN HÜKÜMET BİZDE
Koronavirüs salgını, elbette öncelikle bir sağlık krizi… Ama ekonomiye de büyük darbeler vuruyor. Bazı iş kollarında faaliyetler, salgını önlemek için tamamen durduruluyor. Ülkeler bu iş kollarında faaliyette bulunanları korumak için salgının ardından bu işletmelerin hızla ayağa kalkabilmelerini sağlamak için vatandaşlarına karşılıksız paralar veriyorlar. Bu durumu İkinci Dünya Savaşı’ndaki durumla karşılaştırıyorlar. İşçinin, esnafın, iş insanının ücret, gelir ve ciro kayıplarını telafi ediyorlar. Bizde ise Saray yönetimi; milletimize bedava beş maske bile dağıtamadı, devletine 40 yıl vergi veren esnaflarımıza, 40 gün bakamadı. Destek yerine İBAN numarası gönderip bağış topladı. Ülkemiz kendi liginde; vatandaşına en az doğrudan nakdi destek, buna karşın en fazla kredi veren ülke oldu. Saray destek vermedi, faiziyle borç verdi. Geri alınacak borç verdi.
NE KİRAYA NE FATURAYA YETER
Her zaman yaptığı gibi; “Pansumanla, aspirinle bu işi de atlatırız” zannettiler. Biz; “Bu olmaz. Dünyanın yaptığını yapın. Esnafı borca batırmayın, gelir kaybını hibeyle telafi edin” dedik durduk. Ancak salgının ikinci pikinde, sözümüzü dinler gibi yaptılar. Sonunda esnafa 3 ay için vere vere “Günde 33 lira” verebildiler. Bu para bile ortada yok. Olsa zaten ne olacak? Bu parayla kira mı ödeyecekler, fatura mı ödeyecekler, eve ekmek mi götürecekler…
2021’İN EN BÜYÜK SORUNLARINDAN BİRİ BORÇLARIN GERİ ÖDENMESİ OLACAK
Salgının hemen başında açılan kredi musluklarıyla, şimdi herkes çok daha borçlu… Milletin bankalara borcu: Geçtiğimiz yılsonunda 2,8 trilyon TL idi. Şimdi Ekim ayında bu 3,8 trilyon TL’ye çıktı. Sadece ailelerin kullandığı tüketici kredisi ve kredi kartı borçları, 10 ayda 584 milyar TL’den, 809 milyar TL’ye sıçradı. Vatandaşın, esnafın, çiftçinin, KOBİ’lerin bu borçları nasıl ödeyeceği, 2021’in en büyük sorunlarından biri olacak. Bunu çok tartışacağız.
BİR UMUTSUZLUK TSUNAMİSİ
Bir ekonominin iyi yönetilip yönetilmediği, çalışmak isteyen vatandaşlarına ne kadar iş yaratabildiğiyle ölçülür. Bu yılın ilk 9 ayında, bırakın yeni iş vermeyi, yeni işler yaratmayı, 905 bin çalışanımız mevcut işini kaybetmiş. En ağır darbeyi de tarım ve hizmetler sektörü yemiş. Son bir yılda gerçek işsiz sayımız, 2 milyon 266 bin kişi artarak Eylül ayında 10 milyon 249 bin kişiye ulaşmış. Bir de bunun yanında, çalışıyor göründüğü halde iş başında olmayan, 1 milyon 963 bin yurttaşımız var. Topladığımızda 12 milyon 212 bin işsizimiz var. Bu, yeryüzündeki 118 ülkenin nüfusundan daha fazla. Ama TÜİK, “işsizlik azalıyor” diyor. Neden? Çünkü TÜİK iş bulma ümidini kesip, iş aramayanı işsizden saymıyor. Bu durumdaki yurttaşlarımızın sayısı bir yılda, iki kattan fazla artarak 1 milyon 400 bine ulaşmış. Böylesine berbat bir rekorla daha önce hiç karşılaşmamıştık. Büyük bir umutsuzluk Tsunamisi, insanlarımızı ezip geçiyor.
BÖYLE ÇÜRÜME GÖRÜLMEDİ
Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi, hasta bakıcı ve temizlik görevlisi olarak 81 kişiyi işe alacak, duyuru yapıyor tam 16 bin 848 başvuru geliyor. Ama ülkeyi yönetenlere sorduğunuzda, “Kimse işsiz değil, iş beğenmiyorlar” diyor. Tabi vatandaşın çift diplomalı evlatları işsizken, sahte diplomalı Saray sosyetesine, dört ayrı yerden maaş geliyor nasıl bunun farkında olsunlar ki. Ama bunun daha acısı da var. Üstüne üstlük bu sahte diplomaya, AK Parti Grup başkanvekilleri, Meclis kürsüsünden sahip çıkıyorlar. Cumhuriyet tarihinde, böyle bir çürüme, böyle bir kokuşmuşluk ne görüldü, ne de duyuldu…
ASGARİ ÜCRET, ORTALAMA ÜCRET OLDU
Sadece işsiz değil, çalışan da yoksulluğun pençesinde… Gencecik bir sağlıkçımız, boş cüzdanını kameralara gösteriyor; “Artık o kadar sabırım kalmadı, yokluktan, ekonomik sıkıntıdan… O kadar umutsuzum, mutsuzum o kadar önümü göremiyorum ki, şimdi evime giderken bir araba çarpsa, gözüm asla arkada kalmaz. Bu hale geldim” diyor. Uzatılan mikrofon karşısında koskoca bir adam “Sabah akşam param olursa simit yiyorum, olmazsa onu da yiyemiyorum. Bu Hükümet nerede? Ben açım diyorum, Suriyeli’ye değil, bana sahip çık. Türk milletiyim ben” diye gözyaşlarını tutamıyor. Ama ülkeyi yönetenlere sorduğunuzda, “Yoksulluk diye bir şey yok.” “Kuru ekmek bulabilen aç değildir” diye cevap veriyorlar. Eve ekmek götüremiyorum diyeni, “Abartma” diye azarlayıp, kafasına çay paketi atıyorlar. Millet yoklukla boğuşuyor, Saray’da çalgılı, türkülü eğlenceler, vur patlasın çal oynasın devam ediyor. Kendisi de zor durumda olan esnaflarımız, “Vatandaşa fiyat söylerken utanıyoruz” diyor. Sofra, çarşı, pazar yangın yerine dönmüş. Asgari ücret artık ortalama ücret olmuş. Neredeyse herkes asgari ücretle çalışıyor.
BU ASGARİ ÜCRET ZULÜMDÜR
Ama asgari ücretlilerin sayısını bilen yok. Böyle bir ortamda asgari ücret pazarlıkları bugün sonuçlandı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz; “Asgari ücretten gelir vergisi alınmamalı ve asgari ücret net en az 3 bin 100 TL olmalı” dedik. Ama saray hükümeti pazarlıklardan sonra net asgari ücreti 2 bin 825 lira olarak açıkladı. Vergiden de vazgeçmedi. Bu zulümdür. Ülkenin şartlarına uygun değildir. Nitekim işçi kesimi de bu ücreti reddetmiştir. Bugün bu memlekette dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 517 lira. Yoksulluk sınırı ise 8 bin 198 lira. Ücretiyle geçinenlere açlık sınırının hemen üzerinde, yoksulluk sınırının da dörtte biri kadar bir asgari ücret vererek, insanlarımız kirasını, faturalarını, eğitim, sağlık, ulaşım masraflarını nasıl ödeyecekler bunu düşünüyor musunuz? “Asgari ücret” adı üzerinde, en düşük ücret… Asgari düzeyde geçimini sağlayacak kadar ücret alan bir işçiden, nasıl gelir vergisi alıyorsunuz?
VERGİ YÜKÜ ASGARİ ÜCRETLİLERİN SIRTINDA
Aslında bunun bir teknik boyutu da var. Asgari ücretli gelirine göre en fazla dolaylı vergi yükünü taşıyan kesim. Zaten ondan dolaylı vergiyi alıyorsunuz, birde üstüne üstlük ondan bari gelir vergisi almayın. 5 müteahhidin milyarlarca liralık vergi borçlarını af ediyorsunuz, milyarlarca liralık ihaleleri bunlara adrese teslim etmeyi biliyorsunuz. Dünyanın ilk 10’u arasına giriyorlar devletten ihale alan şirketler arasında. Asgari ücretliden neden vergi alıyorsunuz?
ASGARİ ÜCRET EN AZ 3 BİN 100 TL OLMALI
Genel Başkanımız son Grup Toplantısında, asgari ücretin gelir vergisinden muaf tutularak, net 3 bin 100 lira olmasını söyledi. Biz alın terine, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesine odaklanırken; “Esnafımızın, işverenimizin üzerine de titriyoruz, onlara yük getirmeyecek şekilde gelir vergisi de düşsün” istiyoruz. Tekrarlıyoruz; “Asgari ücretten vergi alınmadan, gelir vergisi kesilmemeli, asgari ücret en az net 3 bin 100 TL olmalıdır.”
CHP’Lİ BELEDİYELERDE ASGARİ ÜCRET 3 BİN 100 TL ALACAK
Sayın Genel Başkanımız Belediye Başkanlarımıza, en az 3 bin 100 lira asgari ücret net verip veremeyeceklerini sordu? Belediyelerimiz gerekli incelemeleri yaptılar. Bunun verilebilir olduğunu tespit ettiler. Genel Başkanımız da belediyelerimize talimat verdi, “En az 3 bin 100 lira net asgari ücret uygulamasına bizim belediyelerimizde başlayın” dedi.
BELEDİYELER VERİP SARAY VEREMİYORSA, BU TERCİHTİR
Belediyeler de devlet kurumu… Biz belediyelerimizde ayda net 3 bin 100 lira asgari ücret verebiliyoruz çalışanlara, Saray neden bunun altında kalıyor? Bu sadece siyasi tercihtir başka hiçbir şey olamaz. Kaynak var. Bu akşam Bakanlar Kurulu’ndan sonra, Erdoğan’ın asgari ücreti 3 bin 100 lira yapmasını bekliyoruz. Her şeyi yapabiliyor. Aksi takdirde sayısını açıklamadıkları milyonlarca asgari ücretliyi değil, Saray sosyetesine mensup dört maaşlıları, dolarla garanti verilen Saray müteahhitlerini tercih ettikleri bir kere daha ortaya çıkacaktır.
2020’DE ÇİFTÇİ DE PERİŞAN OLDU
2020’de çiftçilerimiz de perişan oldu. Saray yönetimi çiftçilerimizin birikmiş kanuni alacağı olan, 212 milyar TL’lik desteği ödemedi. Ama Bankalar, Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçilerimizin ineğini, tarlasını, traktörünü haczetmeye devam etti. Haczetti.
FAİZCİLERE VERDİKLERİNİ ASGARİ ÜCRETLİYE VERMEDİLER
Bu yönetim, 2020’de milli paramızı pul etti. Saray yönetimi milletin 128 milyar dolar döviz rezervini 8 ayda har vurdu, harman savurdu. 128 milyar doları yandaşlara, faizcilere kolaylıkla veren Saray, asgari ücretliye 3 bin 100 TL veremedi. Çarçur edilen milyarlarca dolara rağmen, hem paramızın değer kaybında, hem de faiz artışında dünya rekorları kırdık. Bu yıla girerken dolar 5 lira 94 kuruştu. Bugün 7 lira 44 kuruş faizlerin yüzde 17’ye çıkmasına rağmen. Avro 6 lira 65 kuruştu. Şimdi 9 lira 7 kuruşa çıktı. Milli paramızın değeri güneş görmüş kar gibi eridi. Arjantin ve Brezilya’nın ardından, dolar karşısında en fazla parası değer yitiren ülke biziz. Yıla başlarken TCMB’nin politika faizi yüzde 12 idi. Şimdi yüzde 17. Son üç ayda faiz artışında rekor kırıp, yüksek faiz şampiyonları ligine girdik. Faizcilere istediklerini veren Saray, asgari ücretliye 3 bin 100 TL veremedi.
SICAK PARACIYA VERDİKLERİNİ ASGARİ ÜCRETLİYE VERMEDİLER
Yıla başlarken Merkez Bankası kasasında, SWAP hariç, 37 milyar net döviz rezervi vardı. Bugün öğrendik ki; 2020 Kasım ayı itibariyle TCMB kasasındaki net rezerv bilançomuz, 49 milyar dolar açık veriyor. Sıcak paracıya, tefeciye ne isterse veriyorsun. Ama asgari ücretliye 3 bin 100 TL veremiyorsun.
YA ALANI EKONOMİ OLMASAYDI
Kayınpeder- Damat bir olup, milletin döviz rezervlerini tükettiler. Yetmedi Merkez Bankasını, 49 milyar dolar net borçlandırdılar. Bu işe yardımcı olan çoğu bürokrat da Para Politikası Kurulu’nda hala oturmaya devam ediyor. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, yeni başkana arkadaşlarımız ısrarla, “Bu buharlaşan 128 milyar doların hesabını soracak mısınız diye sordular ama bir türlü cevap alamadılar. Yeni banka yönetimi bu hesabını sormadan güveni sağlayacağını zannediyorsa çok yanılıyor. Bu arada, tüm bunların müsebbibi olan sarayın kibirlisi, şimdi çıkmış; “Benim alanım ekonomi” diyor. Fıkra gibi… Ekonominin haline bakınca insan, “Bir de alanı ekonomi olmasaydı” ne olurdu diye düşünmeden edemiyor.
MADEM TEFECİLERİN DEDİĞİNE GELECEKTİNİZ, 128 MİLYAR DOLARI KİME YEDİRDİNİZ
2020’nin sonunda döndüler dolaştılar, uluslararası tefecilere, sıcak paracılara teslim oldular. Yaşadıklarımıza bakınca, ister istemez insanın aklına, o meşhur hikâyedeki, marabanın ağaya söylediği sözler geliyor: “Ağam, at yolun başında sendeydi. Yolun sonunda yine sende… Peki, biz bu kadar tezeği yolda niye yedik?” Şimdi biz de saray yönetimine soruyoruz. Madem yılın sonunda sıcak paracıların, uluslararası tefecilerin, istediği faiz artışlarını yapacaktınız, istediklerini verecektiniz, milletin 128 milyar dolarını neden, kime yedirdiniz? Paramızın pul olmasına neden izin verdiniz?
HEDEFLERE ULAŞAMAYACAĞINI İTİRAF ETTİ
2020’de sadece milli paramızın değeri değil, milli gelirimiz de güneş görmüş kar gibi eridi. 2020’ye 761 milyar dolarlık milli gelirle başladık. Şimdi, 2020’yi 702 milyar dolarla kapatacaklarını söylüyorlar. Ama görünen o ki 2020’de 702 milyar doları da bulamayabiliriz. Milli gelir, 700 milyar doların altında kalabilir. Ama Sarayın kibirlisi hala, sıkılmadan 2023 hedeflerinden bahsedebiliyor. 2023 hedefleri diyor da, eskisi gibi, “Bu hedeflerin ne olduğunu” bir türlü söylemiyor. O hedefleri ben bir söyleyeyim de birde şimdi söyledikleriyle karşılaştıralım bir görelim bakalım. Bundan 10 yıl önce bu millete, “2023 yılında 2 trilyon dolar Milli Gelire” ulaşmayı vadettiniz. Şimdi ne diyorsunuz? 2023’te milli gelir ancak “875 milyar dolar olacak” diyorsunuz. Yine, “2023’te 25 bin dolar kişi başına gelir” vadettiniz. Yani bu ülkede yaşayan her bir kişinin yıllık kişi başına geliri 25 bin dolar olacaktı. Şimdi “İnşallah 10 bin dolar olur” diyorsunuz. Beceremediğinizi, millete taahhüdünüzü yerine getiremeyeceğinizi, milletin cüzdanıyla ilgili hedeflerin yarısına bile ulaşamayacağınızı, imzanızla çıkardığınız Orta Vadeli Program’da itiraf ediyorsunuz.
HADİ CANIM SEN DE!
Yine; 2023’de “Yüzde 5 olacak” dediğiniz işsizlik hedefini ıskaladığınızı, “İşsizliğin 2023’de neden yüzde 10’un üzerinde kalacağını” milletimize bir anlatın… Bu ülkenin, bu milletin o müthiş potansiyelini şu döneminizde nasıl heba ettiğinizi bir açıklayın. 2023 hedefleri tutacakmış… Hadi canım sen de!
DİKİZ AYNASINA BAKARAK İLERİYE HEDEF KONMAZ
Aslında ekonomimiz doğru dürüst liyakatli bir yönetimle, hızla ayağa kalkıp; 2 trilyonluk milli geliri de, 25 bin dolarlık kişi başına geliri de rahat rahat yakalardı. Bunların iddialı hedefler olmadığını o zamanda söyledik, kendi hedeflerimiz bunlardan daha iddialıydı. Ama sürekli dikiz aynasına bakarak, ileriye hedefler koyan bu yönetimle bu iş bu kadar olur daha fazlası olmaz. Erdoğan “2023’de ilk 10 ekonomi arasına gireceğiz” diyordu. Ama anlaşıldı ki ekonomimiz 2023’ü görmeden, önümüzdeki yıl, ilk 20 ekonomi liginden düşecek. Hâlbuki ilk defa iktidara geldiklerinde biz Türk ekonomisi ilk 20’nin içindeydi. Uluslararası Para Fonu dünya ekonomi liginde 2021’de 21. sıraya düşeceğimizi söylemişti. Şimdi CEBR diye bir kuruluş İngiltere’de dünya ekonomi ligi tablosunu hazırlamış. Yakın zamanda yapılan bu tahminlere göre 2021’de Türkiye 22. sıraya düşecek.
MİDENİN GÜRÜLTÜSÜ, SARAY’IN GÜRÜLTÜSÜNÜ BASTIRIYOR
Saray işte bu temel sorunlara çözüm bulamayınca, hedefleri ıskalayınca milletin gerçek gündemini karartmaya çalışıyor. Kuru gürültüyle milletin midesinin gurultusunu bastırırım zannediyor. Milletin meselelerini haber yapan, basın-yayın kuruluşlarına cezalar yağıyor. Yayın hayatına yeni başlayan ve tarafsız yayıncılık yapan Olay TV, daha bir ayını doldurmadan kapanıyor. Saray’ın kibirlisi, ikram ettiği pestili yemek istemeyen kadın muhabire “Dayağı yersin ha” diyebiliyor. Diğer tarafta Anayasa Mahkemesi kararları yerel mahkemeler tarafından uygulanmıyor, ülkeyi yönetenler Anayasadaki açık hükme rağmen “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bizi bağlamaz” diyebiliyor. Şu veya bu kişi önemli değil Saray, Anayasamızı bu tavrıyla tağyir, tebdil ve ilga ediyor. Anayasanın, hukukun, demokrasinin, basın özgürlüğünün askıda olduğu yerde, milletimize de askıda ekmek kalıyor.
MİLLET SANDIĞI BEKLİYOR
Aslında milletimiz bütün bu olan biteni görüyor. Ödediği bedel daha fazla ağırlaşmadan, bir an evvel hakemliğine başvurulması için, bunlara yerlerini gösterip evlerine göndermek için dört gözle de sandığı bekliyor.
İLK SEÇİMDE İKTİDARA GELECEĞİZ
Biz, milletimizin kararıyla, dostlarımızla beraber, önümüzdeki ilk seçimde iktidara geleceğiz. Yeni kurallar, yeni kurumlar ve yeni kadrolarla, Yepyeni bir Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle, ülkemize zorla giydirilen bu deli gömleğini yırtıp atacağız. 2021 bu umutların yeşereceği bir yıl olacak. İçine düşürüldüğümüz, Devlet Krizini de, ekonomik Krizi de, ağır buhranı da hep birlikte aşacağız.
İlk adım olarak; bitkisel hayata giren hukuk devleti ve demokrasiyi ayağa kaldıracağız. Güveni sağlayacağız.
İkinci adımda; bu sağlam temel üzerinde küresel pazarlarda yarışma gücümüzü, üretimi ve geliri artıracak, işsizlik zulmüne son verecek, Kovid sonrası, yenidünya düzeninin sunduğu yeni fırsatlardan yararlanmamızı sağlayacak, yepyeni bir büyüme stratejisini hataya geçireceğiz.
Üçüncü adımda; artan refahı ve geliri adil bir şekilde paylaşmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Büyümeden ve refahtan üç beş yandaşın değil, bu ülkenin tüm vatandaşlarının yararlanması için gereken her türlü tedbiri alacağız. Bunun için Aile Destekleri Sigortası’nı hayata geçireceğiz.
Ve dördüncü adımda da; tüm bu yapıyı sürdürülebilir kılmak için çevresel, ekonomik ve mali çapaları sağlamlaştıracağız. Biz ülkemize ve milletimize güveniyoruz. Biz kendimize güveniyoruz. 2021 Türkiye için bu rejimden kurutulmanın yılı olacak. 2021 yepyeni ve umut dolu bir dönemin başlangıcı olacak.
Sözlerimi tamamlarken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yeni bir yılın eşiğinde, tüm milletimizi bir kere daha saygıyla, sevgiyle selamlıyor, bütün vatandaşlarımızın yeni yılını kutluyor, yeni yılın sağlığa, refaha, umuda, güzelliklere vesile olmasını diliyoruz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alıyım.
Soru- Bir CHP milletvekilinin Muğla’da öldürülen Pınar Gültekin’in ailesini aradığı ve davadan vazgeçmesini istediği iddiası gündeme geldi. İddia yalanlandı ama Genel Merkez olarak bu iddiayla ilgili tutumunuz nedir?
Faik ÖZTRAK- Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, Genel Merkezimiz, Meclis Grubumuz bu tür olaylar karşısında hiçbir taviz vermeyiz. Bu tür olaylara hiçbir şekilde izin vermeyiz. Ama bu iddialar mesnetsizse, dayanağı yoksa bununla ilgili olarak da gerekli her türlü hukuki takibi yaparız. Değerli milletvekili arkadaşımız açıklamasını yapmıştır. Diyor ki, “Taziyede bulunmak için aileyi aradım, topu topu 1,5 dakika konuştum. Eğer bu iddialar ispat edilirse Cumhuriyet Halk Partisinden de, milletvekilliğinden de istifa ederim.”
Tekrar söylüyorum, bu mesnetsiz iddiaların hukuki takibini yapacağız.
Soru- İçişleri Bakanlığının yılbaşındaki kısıtlamalarla ilgili genelgesine göre salgın, terör, trafik, asayiş gibi alanlarda sosyal medyaya yansıyabilecek her türlü olumsuz durumun siber suçlarla mücadele birimleri tarafından tespiti yapılacak ve müdahale edilecek. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Öyle görüyorum ki, İçişleri Bakanlığı’nın bu sosyal medya konusundaki hassasiyeti her geçen gün bir başka zirveye ulaşıyor. Önce madem bu kadar hassassınız, “Gereğini yapacağız” diyorsunuz; Saray’da hiçbir sosyal mesafe gözetilmeden gerçekleştirilen çalgılı, türkülü yemeklerle ilgili olarak neden gereğini yapmıyorsunuz? Burada salgın problemi var ve sosyal mesafe ihlal edilmiş. Ne yaptınız bununla ilgili olarak? Zaten bu konuların trafikti, asayişti, terördü, salgındı bu konularla ilgili bir suç varsa bunları tabi ki sosyal medyada takip edecekler. Şimdi bugün bu açıklamayı yapmalarının bir tek nedeni var. Millet sosyal medyadan dahi birbirlerinin yeni yılını kutlamasın istiyorlar. Çok açık söyleyeyim, insanların yaşam biçimine müdahale etmekten vazgeçsinler. Bundan kimseye hayır gelmez.
Soru- Yenişafak yazarı Yusuf Kaplan derneklerle ilgili teklifte İslami çalışmalara engel olunmayacağı yönünde İçişleri Bakanlığından güvence aldıklarını yazdı. Bu yönde AK Partili bazı milletvekilleri Meclis Genel Kurulu’nda hassasiyetlerini sorularla dile getirmişti. İslami çalışmalara engel olma ya da olmama kaygısı ne anlama geliyor?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bunun açıkçası şu, yandaşa kayyum yok ama bize muhalefet eden diğer demokratik kitle örgütlerinin hepsine, “Dikkat etsinler, kayyum getirebiliriz” diyor. Yani İçişleri Bakanı mı güvencesini veriyor bu işin? Baştan beri söylüyoruz bu yasa STK’ları susturma yasasıdır. Ve onun için de Meclis’te buna itiraz ediyoruz. Biz İçişleri Bakanı’nın keyfi kararlarıyla mahkeme kararı olmadan hiçbir STK’ya kayyum atanmasını kabul edemeyiz. Eğer demokrasi varsa bu ülkede bu işlerin mahkeme kararıyla yapılması lazım İçişleri Bakanının keyfi kararıyla değil.
Soru- Bursa Osmangazi İlçe Başkanıyla ilgili taciz iddialarına ilişkin başlatılan incelemede son durum nedir?
Faik ÖZTRAK- İlçe Başkanı istifa ettirilmişti, şimdi dosyası disiplin kuruluna sevk edildi. Disiplin Kurulu’nda süreç devam ediyor.
Soru- Hafta sonu Meclis’te kabul edilen, içerisinde derneklerle ilgili maddelerinde olduğu yasal düzenlemeye ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi’nin itirazları vardı. Bu itirazların bir sonraki adresi Anayasa Mahkemesi olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Şunu açıkça ifade edelim, biz anayasaya aykırı olan, vatandaşın özgürlüğünü kısıtlayan, vatandaşın refahını azaltacak olan her türlü yasal düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götürürüz.
Soru- İçişleri Bakanlığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski döneme ait iş ve işlemlerde usulsüzlük yaptığına dair açıklamalarından sonra İçişleri Bakanlığı üç mülkiye müfettişi görevlendirdiğini açıkladı. Sizin bu görevlendirmeye ilişkin yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Açık söyleyeyim, bizim belediyelerimizin kendilerinden önceki belediyelerin geçmişe dönük işlemlerini soruşturmak veya bu sıkıntılı günlerde hizmet etmek için yaptıkları her şeyi müfettişlere incelettiriyorlar. Buyursunlar incelettirsinler. Ne biz, ne de belediye başkanlarımız demirden korksa trene binmezdi. Ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Genel Başkanımızın talimatlarıyla Belediye Başkanlarımız bu tür tehditlerden hiç çekinmeden milletimize sonuna kadar hizmet vermeye ve geçmişte yapılan hataların hesabını sormaya da devam edecekler.
Evet teşekkür ediyorum ve ben de bütün arkadaşlarımızın yeni yılını kutluyorum. Bir soruyla yeni yıla girmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta hatırlayacaksınız Erdoğan Cumhuriyet Halk Partililerin AK Parti’yi kapatmak istediğini söylemişti. Yine partililerin malına, mülküne el koyacağımızı iddia etmişti. Ben buradan soruyorum, biz o zaman sorduk bunu, “Bunu kim dedi?” dedik. Bir defa daha soruyorum, bunu bizim partimizden kimse söylemez. Buyursun açıklasın kimin dediğini. Hala cevap bekliyoruz ortada bir cevap yok.
Evet bitirirken bütün yıl boyunca beni dinleyen basın mensubu arkadaşlarımıza çok çok teşekkür ediyorum. Hepsinin yeni yıllarını da kutluyorum. Aileleriyle sağlıklı, sıhhatli nice mutlu yıllar diliyorum. Teşekkür ederim.