CHP İÇİNDE ÇETE ARAYANLAR KARŞILARINDA KUVAYI MİLLİYEYİ BULUR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızda; milletimizin gerçek gündemi olan ve bir yılı aşkın süredir devam eden ekonomik kriz, Sarayın bu gündemin üzerini örtmek için nefret diline ve kutuplaştırma siyasetine başvurması ve yine Türkiye’nin gerçek gündemini karartmak amacıyla partimize yönelik saray operasyonu vardı.
ÖĞRETMENLERE VERİLEN MAAŞ’TA OECD İÇİNDE SONDAN ALTINCIYIZ
Dün öğretmenler günüydü. Bizim de üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın 34 üyesi içerisinde öğretmenlere verilen maaşlarda sondan altıncı sıradayız. 15 yıllık tecrübeye sahip bir lise öğretmenimiz, aynı tecrübeye sahip Almanya’daki öğretmenin maaşının sadece yüzde 35’ini, Hollanda’daki öğretmenin yüzde 38’ini, Amerika’daki öğretmenin maaşının yüzde 44’ünü alabiliyor. Yani bizim öğretmenlerimiz, Almanya’daki, Hollanda’daki ve ABD’deki meslektaşlarının aldığı ücretin yarısını bile almıyor. Hadi bunlara gelişmiş ekonomi diyelim, diğerlerine de biraz bakalım. Yine öğretmenlerimiz; Meksika’daki meslektaşlarının maaşının yüzde 46’sı, Kore’dekilerin yüzde 51’i, Şili’dekilerin de yüzde 80’i kadar maaş alıyor. Oysa bu ülkeler kalkınma yarışında bizim rakibimiz. Ve öğretmenlerimize rekabet ettiğimiz ülkeler kadar maaş veremiyoruz.
DENGELENDİYSEK 3600 EK GÖSTERGEYİ VERİN
İktidar, hatırlayacaksınız geçen seçimlerden önce bizden de kopya çekerek, öğretmenlerimize 3600 ek gösterge vereceğini vadetmişti. Seçimlerin üzerinden neredeyse 1,5 yıl geçti. Öğretmenlerimize söz verilen 3600 ek gösterge halen ortada yok. Ama bu dönemde, yandaşların milyarlarca liralık banka borçları ötelendi, yine yandaşların devletten alacaklarını tahsil etmelerine imkan veren bir dizi düzenleme yapıldı. Damat Bakan her fırsatta ekonomi dengelendi diyor. Madem dengelendik, öğretmenlerimizin 3600 ek göstergesi neden verilmiyor? Diğer taraftan, yüzbinlerce öğretmen de atanmayı bekliyor. Bu konu ciddi bir sosyal mesele olarak karşımızda duruyor.
ÖĞRETMENLER ATANMAYI, ÖĞRENCİLER ÖĞRETMENLERİNİ BEKLİYOR
Devlet, üniversitelerde bölüm açıyor. Ailelerimiz çocuklarını öğretmen olsun diye bu bölümlere gönderiyor ama yüzbinlerce üniversite mezunu gencimiz atanmayı bekliyor. Mezun oluyorlar atanamıyorlar. Öğrencilerimiz ise öğretmen bekliyor. Gençlerimiz, aileleriyle beraber, perişan ediliyor. Atanan öğretmenler perişan, atanamayan öğretmenler ise ayrı bir perişan. Öğretmenini mutlu etmeyen bir toplum, geleceğe güvenle bakamaz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında öğretmenlerimizin hak ettiği maaşları alması, atanamayan öğretmenlerin atanması en önemli önceliklerimizden biri olacaktır. Biz, vefakâr öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü bu vesileyle kutluyoruz. Başta başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere üzerimizde emeği olan ve ahirete intikal eden tüm öğretmenlerimizi saygıyla yâd ediyor; vazifesi başında şehit düşen öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET İNSANLIK SUÇUDUR
Yine bugün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Kadına yönelik şiddet ülkemizin önemli bir sorunu… Gazete taramalarından yapılan güncel bir araştırmaya göre 1 Ocak-20 Kasım tarihleri arasında ülkemizde en az 302 kadın cinayete kurban gitti. Bu ülkede neredeyse her gün bir kadın cinayeti yaşanıyor. Biz kadına yönelik şiddetin her türlüsünü reddediyoruz. Bu, ciddi bir insanlık suçudur. Toplumsal huzurumuzu tehdit eden önemli bir meseledir. Bu sorunla sadece kolluk kuvvetleriyle baş etmekte mümkün değildir. Kadına karşı şiddetle mücadele bir eğitim ve zihniyet meselesidir. En mükemmel yasaları çıkarsanız dahi kadın erkek eşitliğine inanmadığınız sürece kadına yönelik şiddeti engellemeniz mümkün değildir.
8,1 MİLYON İŞSİZ 95 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN FAZLA
Kış artık kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Soğuyan havalarla birlikte yaz aylarında seçimden sonra yapılan doğalgaz ve elektrik zamlarının etkisi şimdi daha fazla hissedilmeye başlandı. Yurdun dört bir yanından evini ısıtmakta zorlanan vatandaşlarımızın feryatları Genel Merkezimize ulaşıyor. Sadece bu da değil. Çarşı pazardaki fiyatlarlar da cep yakmaya devam ediyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Ekim ayı itibariyle 2 bin TL’nin üzerinde, yoksulluk sınırı ise 7 bin liraya dayanmış durumda. İşsizlik ülkemizin kanayan yarası olmayı sürdürüyor. Gerçek işsiz sayımız 8,1 milyon kişiyi buldu. Bu, dünya üzerindeki 95 ülkenin nüfusundan daha fazla. Sarayın Damadı 2019 başında 2,5 milyon kişiye yeni istihdam iş verme sözü vermişti. Bıraktık 2,5 milyon ilave istihdamı, bir yıl önce işi olan 789 bin yurttaşımız şimdi işsiz kalmış. Son bir yılda işten çıkarılan bu vatandaşlarımızın 690 bini çok düşük kazanç elde eden ve eğitim seviyesi de düşük olan yani toplumun en kırılgan kesimlerinde bulunan kişiler. Bu vatandaşlarımızı ve ailelerini sosyal destek ve koruma sistemleriyle mutlaka kucaklamak zorundayız. Krizin en yıkıcı etkisini bu insanlar hissediyor. Ve bu etki kalıcı olur gerekli tedbir almazsak. Ama bakıyoruz saray sosyetesinde acı çeken bu yurttaşlarımız için tedbir alma konusunda tık yok. Varsa yoksa borcu borçla çevirme, pansuman, aspirin tedavisi ve çözüm ortaklarımız dedikleri yandaşların mutlu edilmesi.
PROTESTOLU SENETLER 18 MİLYAR TL’YE DAYANDI, KARŞILIKSIZ ÇEKLER 24 MİLYAR TL’Yİ AŞTI
Ekonomideki derin kriz, borçlu vatandaşlarımızı ezip geçiyor. Bu yılın ilk 10 ayında protesto edilen senetlerin tutarı 18 milyar TL’ye dayandı. Yine ilk 10 ayda karşılıksız çıkan çeklerin tutarı 24 milyar TL’yi aştı. Çekini ödeyemediği için hapse girme riskiyle karşılaşan vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Sarayın yanlış politikalarının sonucunda krize giren ekonomi nedeniyle çeklerini ödeyemeyen bu insanlar, “Bize bir nefes alma süresi verin, bizi içeri atarsanız, biz bu çeki nasıl ödeyeceğiz” diye soruyorlar. Ama Beştepe’deki Saray’dan milletin sesini duyan var mı derseniz, maalesef yok.
KARŞILIKSIZ ÇEKTE ÖDEME SÜRESİ UZATILMALI
Buradan tekrar çağrımızı yapıyoruz. Çek Kanunu’nda değişiklik yapılması gerekiyor. Şu an yaşadığımız türden sistemik kriz dönemlerinde ödenemeyen çeklere hapis cezası verilmemesi, ödeme sürelerinin uzatılması en doğru yoldur. Sadece çek ve senet değil… Bankalarda ödenmediği için yasal takibe düşen tüketici kredileri de bu yılın Eylül ayında 14 milyar TL’yi buldu. Vatandaşın da, esnafın da, iş insanının da borcu gırtlağını aşmış durumda. Ödenemeyen borçlar artık öyle bir felaket haline geldi ki borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımız eşleri ve yavrularıyla birlikte bu dünyayı terk etme noktasındalar.
BORCUN NASIL ÖDENECEĞİNİ TARTIŞMAYA BAŞLADIK
Yurttaşlarımız, umutsuzluk ve çaresizlikle, en kıymetli varlıklarını bu hayattan çekip koparma felaketinin içine girdiler. Sadece vatandaşlarımızın borçları değil, devletin borcu da alıp başını gitti. Merkezi Yönetimin yani Ankara’nın toplam borç stoku bu yılın ilk on ayında 194 milyar lira artarak 1,3 trilyon liraya dayandı. Saray iktidarının sonunda borcun sürdürülebilirliğini, bu borcun nasıl ödeneceğini tartışmaya başladık. İşte ülkemizin gerçek ve yakıcı gündemi budur. Milletin dertlerine çare bulamayanların, şimdi sıkıntıların üzerini örtmek için siyaset mühendisliğinden medet umduğu görülüyor. Hatırlayacaksınız, Saray’ın kibirlisi geçtiğimiz hafta kutuplaştırıcı söylemine ve nefret siyasetine hız vermişti. Memlekette kimsenin başörtüsüyle, kılık, kıyafetle bir derdi yok. Ama Erdoğan, İstanbul’daki vahim ancak münferit bir olay olduğu görülen olay üzerinden milleti kışkırtmak için elinden geleni ardına koymuyor. Kabataş’ta yalandan medet umanlar şimdi bundan medet umuyor. Aynı Erdoğan, TBMM’de grup başkanvekilleri arasındaki bir tartışmadan 28 Şubat çıkarmaya çalışıyor. Tank palet fabrikasının peşkeş çekilmesiyle ilgili sorularımızı yanıtlayamayan, ABD Başkanı’nın yazdığı hakaret mektubuna hak ettiği karşılığı veremeyen, 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan milyonlarca liranın nereye gittiğini bir türlü açıklayamayan Saray, seviyesizliğin sınırlarını zorlayan bir dille, milletimizin bu karanlık günlerden çıkış umudu olan CHP’ye saldırıyor.
TEK ADAM REJİME EN BÜYÜK ENGELLERDEN BİRİ CHP VE GENEL BAŞKANIMIZ
Saray’daki kibirli kişinin derdinin ne olduğu, bizzat kendisinin yaptığı açıklamalardan gayet güzel anlaşılıyor. Daha Mehmetçiğimiz, Barış Pınarı Harekatı’na yeni başlamışken çıkıp “Millet İttifakının zayıflaması, parçalanması önemli” diyerek fikrini zikretmişti. En sonunda Sarayın milletten kopuk lüks yaşamını sürdürmesinin önünde en büyük engel olarak gördüğü Genel Başkanımıza “çek git” diyecek kadar gözü döndü. Neden Genel Başkanımıza “çek git” diyor? Çünkü Türkiye’de tek adam saray rejiminin önündeki en büyük engellerden biri Sayın Genel Başkanımız ve partimizdir. Şimdi bu engeli aşmak için kendince elinden geleni ardına koymuyor.
MİLLETİN GÜNDEMİNİ UNUTTURMAK İÇİN KUMPAS SENARYOSU SAHNELENİYOR
Son günlerde müellifinin Saray olduğu her yerinden belli olan bir kumpas senaryosu sahneye kondu. İstanbul’u kaybeden iktidarı kaybeder psikozundaki Saray mızıkçılığa devam ediyor. Bu senaryonun Saray’da yazıldığını görmek için sadece Saray medyasına bir bakmak yeter. Aynı yerden hazırlanmış metinler üzerinden koparılan ve bir haftadır devam eden bu senkronize yayın çılgınlığını açık söyleyeyim biz Barış Pınarı Harekatı’nda dahi görmemiştik. Saray arkada, kalemşörleri, kurşun askerleri önde, otuz iki kısım tekmili birden bir kumpas senaryosu milletin gündemini unutturmak için sahneleniyor. Bu kumpas senaryosu medyada bazı aktörler kullanılarak ortaya konuyor.
GENEL BAŞKANIMIZ HODRİYE HODRİ DEDİ
Saray bunun Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline gelmesini daha bu iş ilk ortaya çıktığında bekledi. Ama olmadı. O zaman Sarayın kibirli kişisi dayanamadı, İzmir’de kürsüye çıktı. Tıynetindeki yalanı doğru gibi anlatarak siyaset yapma stratejisinin yeniden düğmesine bastı. Kumar masasında pey sürer gibi bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamını ortaya koydu. Saray medyasının Genel Başkanımızın televizyondaki söylemini çarpıtarak köpürttüğü ve hiçbir zaman söylenmemiş, biliyorum ama söylemem dedi yaygarasının arkasına sığındı. Medyadaki asılsız iddiaların ispatını, bunlarla uzak yakın hiçbir ilgisi olmayan Genel Başkanımızdan isteyerek kendisine meydan okudu. Genel Başkanımız da İzmir’de çıktı, aynı gün kumpasın kime yaradığını, hangi amaçla yapıldığını anlatıp hodriye hodri dedi. O bugündür AK Parti Genel Başkanından tık yok.
MATRUŞKALAR AÇILIYOR, OYU İÇİNDEN OYUN ÇIKIYOR
Matruşkalar teker teker açıldıkça; oyun içinden oyun çıkıyor. Senaryosunun Saray’da yazıldığı belli olan bu kumpasın açık hedefi Cumhuriyet Halk Partisi ve onun Genel Başkanıdır. Bu Cumhuriyet Halk Partisi’ne düzenlenmiş bir kumpastır. Tekrar ediyorum: Bu kumpas ona buna değil, Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı tezgâhlanmıştır. Sayın Genel Başkanımızın bu konudaki sözlerinin, uyarılarının haklılığı bir defa daha ortaya çıkmıştır.
BU KUMPASI BOZACAĞIZ
Esasen gören gözler için bu olaydan ibret alınacak ciddi dersler vardır. Saray beslemesi medyanın Barış Pınarı Operasyonu’na göstermediği ilgi alakayı, bu olaya göstermesi tezgâhın müelliflerini de açık seçik ortaya koymaktadır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı kurulan bu kirli kumpası sükûnetle, genel hukuk ve parti hukuku içinde bozmaya kararlıyız. Bu süreçte gazeteciliğin tüm temel ilke ve değerlerinin çiğnendiğini de özellikle not etmek isterim.
MİLLETİN SESİ DUYULMASIN DİYENLERİN İŞİNE YARADI
Herkes kendine şu soruyu sormalıdır: Bu kumpas kimin değirmenine su taşımaktadır? Adres bellidir. Kim, CHP’nin karışmasını istediyse, kim CHP Genel Başkanına “çek git” diyecek kadar gözünü karatmışsa, bu kumpas onun değirmenine su taşımıştır. Kim, milletin sesi duyulmasın, ülkenin gündemi karartılsın istediyse bu kumpas onların işine yaramıştır. Bu kumpasın iki amacı vardır: Birincisi milletin aş, iş sorununu gizlemek. İkincisi milletin umudu haline gelen CHP’ye itibar suikastı yapmaktır.
CHP İÇİNDE ÇETE ARAYANLAR KARŞILARINDA KUVAYI MİLLİYEYİ BULUR
Artık bu dakikadan sonra, herkes dikkatli olmalı, kimse kendine siyasi rant devşirme fırsatçılığına girmemelidir. Hiç kimse unutmasın. CHP’nin ruhunda Kuvayı Milliye vardır. Bir tek CHP ruhunu hiç anlamayanlar, bu ruhu hiçbir zaman içlerine sindiremeyenler, CHP’nin içinde çete arama gafletine düşebilir. CHP’de çete arayanlar, her zaman karşılarında Kuvayı Milliye ruhunu bulmuşlardır. Bundan sonra da bulacaklardır. Çeteler tek adam yönetimini sever. Çete arıyorsanız Saraya ve etrafına bakacaksınız. Kumpas CHP’ye kurulmuştur. Bunu bir olarak, beraber olarak püskürteceğiz.
MİLLETİMİZİN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Türkiye’nin gerçek gündeminde işsizlik, açlık, sefalet ve çaresizlikle yaşamına kıyan ailelerimiz vardır. Toprağını ekemeyen çiftçi, siftah edemeyen esnaflar vardır. Kadına şiddet vardır. Katar Ordusu’na peşkeş çekilen Tank Palet Fabrikası vardır. 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan yardımların ortadan yok olması vardır. Filtresiz çalışma izni verilen termik santrallerin zehirlediği insanlarımız vardır. Biz milletimizin derdiyle dertlenmeye ve onun sesi olmaya devam edeceğiz. Bu kumpasa en güzel cevabı yapılacak ilk seçimde milletimiz, sandıkta verecektir. Biz milletimizin ferasetine güveniyoruz.
SARAY SOSYETESİNİN DİNLENME KULÜBESİNE GİTME VAKTİ GELDİ
Milletimiz kendisinden kopan Saray yönetimine 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde çok net bir mesaj vermiştir. Milletimiz kendi bağrından çıkan Millet İttifakı’na büyük bir teveccüh ve destek göstermiştir. Milletimiz, sorunların çözümü için adres olarak, Cumhuriyet Halk Partisi’ni, Millet İttifakı’nı gördüğünü net şekilde ortaya koymuştur. Vatandaşlarımız saray iktidarına sarı kartı göstermiştir. Sarayın metal yorgunu kadrolarının ikinci sarı kartla oyun dışı kalması artık an meselesidir. Türkiye’nin yarınında Saray ve Havuzcuları olmayacaktır. Türkiye’nin yarınında CHP, Millet İttifakı ve demokrasi isteyenlerin sandıkta gerçekleştirdikleri ittifak vardır. Biz şunu söylüyoruz: Saray ne kadar operasyon yaparsa yapsın. Hangi kumpasları kurarsa kursun. Artık Türkiye’nin önündeki yol bellidir. Milleti unutan Saray sosyetesinin devri kapanmış, dinlenme kulübesine gitme vakitleri gelmiştir.
Türkiye’nin geleceğinde; ülkemizin kurucu değerlerini savunan, yepyeni birinci sınıf bir demokratik parlamenter rejimi benimseyen, kendi ikbalini değil, halkını düşünen vatansever kadrolar olacaktır. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alayım lütfen.
Soru- Efendim biraz önce isim vermediniz ama kurulan kumpastan bahsettiniz. Sayın Muharrem İnce’nin açıklamaları vardı, size yönelik eleştirileri de vardı, CHP’ye yönelik eleştirileri de vardı, şu ifadeleri kullandı “Partim bana sahip çıkmıyor, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu telefonla aradım birlikte bir fotoğraf verelim, birlikte kameraların karşısına çıkıp bu işi örtbas edelim bu iş daha da büyümesin dedim ancak kendisi bana bir dönüş yapmadı” dedi. Partim bana sahip çıkmıyor ifadelerini kullandı. Bununla ilgili cevabınız ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Şimdi Sayın Muharrem İnce’yle ilgili iddiaların gündeme gelmesinin üzerinden üç gün dahi geçmedi. Biz dikkat ederseniz bu konuda hiçbir arkadaşımızla ilgili bir açıklama yapmadık. Biz hiçbir arkadaşımızın böyle bir savunmaya ihtiyacı olduğunu da düşünmüyoruz. Dolayısıyla zaten bu üç günün iki gününde belediyelerle ilgili yapılan seminerdeydik. Bugün de gerekli açıklamayı yapıyoruz.
Soru- Açıklamanızda kurulan bu kumpası genel hukuk ve parti içi hukuk içerisinde bozmaya kararlıyız dediniz. Bunu birazcık açar mısınız?
Faik ÖZTRAK- Ne dediğim son derece açık.
Soru- Disiplin süreci başlatılacak mı?
Faik ÖZTRAK- Onlar henüz gündemimizde yok. Bunları değerlendirmedik yukarıda, konuşmadık arkadaşlarla.
Soru- Yargıya mı taşıyacaksınız?
Faik ÖZTRAK- Hepsini değerlendiriyoruz arkadaşlar.
Soru- Biraz önceki soruma ek başka bir sorum olacak. Bu dakika itibariyle Sayın Muharrem İnce Genel Merkez’e gelme teklifine karşı ya da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kendisini CHP’ye çağırma yönünde bir adım olur mu? Yan yana bir fotoğraf bir açıklama söz konusu olur mu, MYK’da gündeme geldi mi?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, benim açıklamamın içinde her şey var. Bu konular Merkez Yönetim Kurulumuzda gündeme gelmedi.
Soru- Efendim Muharrem İnce’nin bir de aynı teknede tatil yapan bir takım isimlerden bahsettiği cümleler var. Bu tekne tatiliyle ilgili bugün bir takım açıklamalarda oldu. Siz ne demek istersiniz?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, bu konuyla ilgili zan altında tutulan arkadaşlar bu konuyla ilgili gerekli cevabı, kendi şahıslarıyla ilgili gerekli cevapları veriyorlar.
Soru- Efendim siz de sıklıkla Sarayın yaptığı bir kumpas olduğundan bahsediyorsunuz ancak Muharrem İnce’de CHP’deki bir çetenin yaptığını söylüyor. İddiaların odağındaki bir diğer isim Talat Atilla’da ısrarla Kılıçdaroğlu’na doğrulattığını söylüyor. Yüzde yüz onay almadan bunu söylemeyeceğini söylüyor. Tabi ortada bir kafa karışıklığı oluşturuyor. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz olmayacak mı?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, burada kafa karışıklığı olacak hiçbir şey yok. Talat Atilla zaten bu kumpasın bir unsuru ve dolayısıyla o çerçevede konuşmalarını sürdürüyor. İkincisi, çete iddiasıyla ilgili gerekenleri ben konuşmamda söylediğimi düşünüyorum.
Soru- Efendim konuşmanızda söylediniz ama karşısında Kuvayı Milliye ruhunu bulacak dediniz. Bundan ne anlamalıyız, nasıl bir tepki görecek önümüzdeki günlerde?
Faik ÖZTRAK- Çok açık yani Cumhuriyet Halk Partisi içinde çete olmaz dedim. Daha açık söylenir mi? Ne demek çete?
Soru- Bir diğer sorumda AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in sizden bir özür talebi vardı kendilerine yönelik bir itham olduğu iddiasıyla. Bu konuya ne söylersiniz?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, ortada bizim bir iddiamız var. Yani Cumhuriyet Halk Partisi olarak sürece baktığımız zaman bunun dört başı mamur tezgahlanmış bir komplo olduğu ortada. Ne diye özür dileyecekmişiz? Bu komployu yapanlar bizden özür dilesin.
Soru- Birinci sorum, Sayın İnce bir açıklama yaptı Cumhuriyet Halk Partisi bu haberi yayanla ilgili bir çalışma yapmalıdır gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nden çıkıyorsa. Birincisi bu Sayın Öztrak. İkincisi de, Muharrem İnce’yle ilgili bir disiplin süreci başlayacak mı açıklamalarından kaynaklı?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar söyledim, yani biraz önce konuşmamda da ifade ettim. Bu haberi yayan sonuç itibariyle bu kumpasın parçası, bu kumpasın bir unsuru. Dolayısıyla ne olacak, ne bitecek bizde orada bu kumpas çerçevesinde neler oluyor dikkatle takip ediyoruz. Ve buna da cevap veriyoruz olan bitene. Bir disiplin sürecinin başlatılması konusunun bugün topladığımız MYK’nın gündeminde olmadığını söyledim.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.