CHP İKTİDARINDA ENFLASYONLA MÜCADELEDE UYGULANACAK 9 MADDE
CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ın yaptığı hataların faturasının milletin sırtına yüklendiğini belirterek, “Hata üstüne hata yapan Saray, milletimizde ‘Sabredin, koruktan helva olacak’ diyor. O helva olsa olsa, katlettiğiniz ekonominin helvası olur. Bunlar helvayı götürüyor, millet cefa çekiyor” diye konuştu.
Resmi verilerle tüketici enflasyonunun yüzde 61’e, üretici enflasyonunun yüzde 115’e ulaştığını söyleyen Öztrak, “Kuzeyimizde savaş var. İşgale uğrayan Ukrayna’da enflasyon yüzde 10,7; işgal eden Rusya’da enflasyon yüzde 9,2. Savaş Ukrayna’da. Ambargolar Rusya’da. Ama üç haneli enflasyon, kıtlıklar ve şeker kotaları Türkiye’de” dedi.
Gıdada üreticinin bir yıllık enflasyonu yüzde 92’yi geçmesine rağmen, resmi verilere göre tüketicinin enflasyonunun yüzde 64 civarında olduğuna dikkat çeken Öztrak, “Aradaki fark 30 puan. TÜİK’in makyajlı rakamlarına göre, son 1,5 yıldır gıda sektöründe faaliyet gösteren üreticilerimiz ya zararına ya da hayrına çalışıyor. Ama nedense bu hayırsever iş insanlarımız, yine de saray ve şürekâsına bir türlü yaranamıyor. Hala ya fırsatçılıkla, ya da stokçulukla suçlanıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Öztrak, CHP iktidarında enflasyonla mücadele için atılacak 9 adımı şöyle açıkladı:
Bir, Merkez Bankası Başkanını ve Para Politikası Kurulu üyelerini hemen değiştireceğiz. Banka’nın başına, tüm dünyada saygı uyandıracak bir ismi atayacağız.
İki, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının üzerinden siyasetin vesayetini kaldıracağız. Bunun içinde gereken hukuki düzenlemeleri derhal yapacağız.
Üç, Merkez Bankası’nın kasasına arka kapıdan el uzatılmasına izin veren uygulamalara, karşılıksız para basmaya yönelik, muhasebe oyunlarına son vereceğiz. Buharlaştırılan 128 milyar doların hesabını mutlaka soracağız.
Dört, Stratejik Planlama Teşkilatını kuracağız. Bu teşkilattaki uzman kadroların eliyle, TÜİK’in, enflasyon ve milli gelir başta olmak üzere, yayımladığı tüm istatistikleri denetimden geçireceğiz. Sarayın halının altına süpürdüğü tüm yükümlülükleri açığa çıkaracağız. İlgililer hakkında da gereğini hemen yapacağız.
Beş, kamuda mali disiplini sağlayacağız. Mali çapaları kuvvetlendireceğiz. Araç ve bina saltanatına, üçer beşer ballı maaşlara, şatafata, israfa son vereceğiz.
Altı, dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası çıkaracağız. Yolsuzluğa müsamaha göstermeyeceğiz. Şeffaflığı ve hesap vermeyi sağlamak için Meclis’te Kesin Hesap Komisyonunu kuracağız. Sayıştay’ı uluslararası normlarda çalışır hale getireceğiz.
Yedi, kamu borç yönetiminde yabancı parayla ve altınla borçlanmanın ağırlığını azaltacağız. Borçlanmak gerekirse, milli paramızla yapacağız. Kamu Özel İşbirliği Projelerinde dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Gerekirse, söz konusu projelerin işletme haklarını hukuk çerçevesinde kamuya devredeceğiz.
Sekiz, sağlanacak tasarrufları özellikle dar ve sabit gelirli yurttaşlarımızı desteklemek için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortası’yla hiçbir çocuğumuzun yatağa aç girmemesini sağlayacağız. Yoksullukla hemen mücadele etmeye başlayacağız.
Dokuz, gıda ve enerji arz güvenliğini, milli güvenlik meselesi olarak göreceğiz. Bu çerçevede; özellikle tarımsal üretimi artıracak, tarladan, sofraya kadar uzanacak tedarik zincirini sağlamlaştıracak adımları vakit geçirmeden atacağız.
CHP Sözcüsü Öztrak, Et ve Süt Kurumu’nu ziyarete giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na kurumun kapılarının kapatılmasını eleştirerek, “Genel Başkanımız, ‘Öğün atlamak zorunda kalan çocuklarımızın kursağından et ve süt geçsin’ dedi. Genel Başkanımıza bugün kapatılan kapılar, aslında yavrularımızın yüzüne kapatıldı. (…)Sayın Genel Başkanımızın yaptığı bu ziyaretler aynı zamanda devlet kurumlarının içinde bulunduğu durumu görmek ve milletimize de göstermek için yaptığı ziyaretlerdir. Bu ülkenin çocuklarının, bu ülkenin yoksullarının hakkını soracak bir Kemal Kılıçdaroğlu var, biz varız. İktidara gelir gelmez bu bozuk düzeni düzeltecek adımları hızla atacağız. Milletimiz müsterih olsun” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün Dünya Romanlar günü… Sözlerime başlarken hiç bir ayrımcılığın olmadığı, hiç bir dezavantajlı insanın kalmadığı günlere ulaşmaktaki kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyor, bu ülkenin eşit yurttaşları olan, Roman kardeşlerimizin, Dünya Romanlar Günü’nü kutluyoruz.
ENFLASYON BİR NUMARALI HALK DÜŞMANI
“Enflasyon bir numaralı halk düşmanıdır.” Bu sözler, ekonomi okumuş bir siyasetçiye, eski Amerikan Başkanı Gerald Ford’a ait… Ne yazık ki ülkemizde, bu acımasız halk düşmanı, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturup, her şeyi yönetebileceğini sanan, kendi kendini ekonomist ilan eden bir kişinin, “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek, Merkez Bankası başkanlığına soyunmasıyla hortladı. Bu azgın halk düşmanı, Mübarek Ramazan ayında, ülkemizi kasıp, kavuruyor. Çarşıdan, pazardan, milletimizin “Yandım Allah!” feryatları yükseliyor.
SAVAŞ UKRAYNA’DA, AMBARGO RUSYA’DA, 3 HANELİ ENFLASYON BİZDE
Milletin sofrasında, artık Ramazan’ın bolluk ve bereketi kalmadı. “Nerede o eski Ramazanlar…” deyimi, bu yönetim altında maalesef hakikat oldu. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, tüketici enflasyonu yüzde 61, üretici enflasyonu yüzde 115. Kuzeyimizde savaş var. İşgale uğrayan Ukrayna’da enflasyon yüzde 10,7; işgal eden Rusya’da enflasyon yüzde 9,2. Savaş Ukrayna’da. Ambargolar Rusya’da. Ama üç haneli enflasyon, kıtlıklar ve şeker kotaları Türkiye’de…
ENFLASYON LİGİNDE İLK 10’A GİRDİK
“Söz, namustur” derler… Türkiye’yi 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapma sözünü verdiler. Ama sözlerini tutamadılar. “2023’te 2 trilyon dolar olacak” dedikleri milli gelir, “25 bin dolara çıkaracağız” dedikleri kişi başına gelir, kendi yayınladıkları resmi dokümanlara göre, bunların yarısına bile ulaşamayacak. 2023’te dünyada en büyük 10 ekonomi arasına ülkemizi sokamayanlar, sözlerini tutmayanlar dünya enflasyon şampiyonları liginde, ülkemizi ilk 10’a sokmayı becerdiler. Ne demiş büyüklerimiz, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde… TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, üretici enflasyonunda, Azerbaycan’la beraber dünya şampiyonuyuz. Tüketici enflasyonunda ise dünya altıncısıyız. Dünya enflasyon liginde, adımızın yan yana yazıldığı ülkeler: Zimbabve, Surinam, Lübnan, Sudan…
KIZILELMA: İLK 10 EKONOMİ HAYAL OLDU
2023 için verdiği sözleri tutmayan Hükümetin başı şimdi çıkıyor, “Bu bizim ‘kızıl elmamız’ oldu” diyor. Lafın kısası, ilk 10 ekonomi arasına girmek artık hayal oldu diyor. Bıraktık “kızılını”, “yeşilini”; devri iktidarlarının sonunda milletimizi, sofrasına “Çıkma elma” bile koyamaz hale getirdiler. Ama sıkılmadan hala konuşuyorlar. Soruyoruz ülkemizi bu hale getiren kim? Bir numaralı halk düşmanı olan, enflasyonu azdıran kim? Enflasyon canavarını hortlatan kim? Sorumlusu havaya bakıp ıslık çalıyor. Hamaset yapıyor. İşler yolundayken “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diyen, sıkılmadan “ben ekonomistim” diyen, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasını, milletin başına bela eden, Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları, damadıyla bir olup, talan eden, Merkez Bankası’nın hini hacette kullanılacak, ihtiyat akçelerine el koyan kim? Sarayın çakma ekonomisti ve onun atama Hükümeti…
PARAMIZI CEHALETİYLE PUL ETTİ
Döviz kurlarının yükselmesine, azdırdığı hayat pahalılığına şimdi “rasyonel bir neden” arıyormuş. Ne demekse? Sarayın kibirlisi, kendi yarattığı yıkımın, tek rasyonel sebebinin, kendisi olduğunu artık görmelidir. Ama görmüyor. Kibir gözlerini kör etmiş. Bu “çakma ekonomist”, önce enflasyon canavarı karşısında Merkez Bankası’nı felç etti. Eli kolu bağlı boksöre çevirdi. Bu şikeli maça razı olacak birini bulmak için, dört yılda Merkez Bankası’nın başına, dört tane ayrı Başkan getirdi. Bankayı İstanbul’a taşıma bahanesiyle liyakatli kadroları tasfiye etti, onlara kıydı. Fiyat istikrarını sağlamakla görevli kurumu, bile isteye bitirdi. Bir numaralı halk düşmanı olan enflasyonu, cehaletiyle azdırdı. Paramızı cehaletiyle pul etti.
KEÇİYİ SALONA BAĞLARSAN HALIYA PİSLER
Şimdi işleri batıran Saray, sorumluluktan kaçmak için, artık kabak tadı veren “dış güçler”, “dış saldırılar” laflarını, yeniden tedavüle sokmaya çalışıyor. Sakallı Celal’in dediği gibi; “Keçiyi salona bağlarsanız, halıya pisledi diye kızamazsınız.” Halı pislendiyse, sorumlu keçi değildir, keçiyi ahır yerine salona bağlayandır. Ekonomiyi batıranı öğrenmek mi istiyorsunuz? Sarayınızdaki altın varaklı aynalara bir bakmanız yeterli. Çakma ekonomistin dış güçler masalı tutmayınca, şimdi başka bahanelerde ortaya çıktı. Hayat pahalılığının sebebi Rusya-Ukrayna kriziymiş. Talimatla tabela faizini indirmeye başladığı, geçtiğimiz Eylül ayından bu yana, paramız Amerikan Doları karşısında yüzde 41 değer kaybetti. Bizim paranın değer kaybı o kadar büyük ki, en yakın rakibimiz Arjantin’in Pesosundaki değer kaybını neredeyse dörde, Savaştaki Rusya’nın Rublesindeki değer kaybını, beşe katlamış vaziyette.
O HELVA KATLETTİĞİNİZ EKONOMİNİN HELVASI
Hata üstüne hata yapan Saray, bugünlerde de çıkmış, milletimizde hal bırakmış gibi, sabredin, “Koruktan helva olacak” diyor. O helva olsa olsa, katlettiğiniz ekonominin helvası olur. Hep diyoruz. Bunlar milletten koptu. Bunlar helvayı götürüyor, millet cefa çekiyor. Yokluk artık yeni normal oldu. Bu ülkede çalışanların yarıdan fazlası, açlık sınırının altında kalan asgari ücretle çalışıyor. Yoksulluk artık babadan oğula miras kalıyor. Milletimiz sebep olduğunuz tüm yıkımları görüyor. Notunuzu da veriyor. Tasdiknamenizi de elinize tutuşturmak için, sabırsızlıkla sandığı bekliyor.
MİLLETE TÜİK MARKETLERİNİN YERİNİ SÖYLEYİN
Son dört ayda enflasyonun üçe katlanmasına sebep olanlar, enflasyonla mücadele edeceklerine, istatistikleri eğip bükmeye çalışıyor, üstünü örtmeye çalışıyor. Çarşı Pazar yangın yeri, millet market raflarına, pazar tezgâhlarına yaklaşamıyor. Ama Mart ayında TÜİK marketinde: Balın, kaşarın, tulum peynirinin, beyaz peynirin, salçanın, yoğurdun, tereyağının, bulgurun fiyatı nasıl olduysa düşmüş. Gel de inan! Ucuzcu market diye sağa sola açtıkları, Tarım Kredinin marketlerinde bile, TÜİK marketindeki fiyatlar yok… Bu marketler nerede TÜİK’in marketleri? Milletimize bir söyleyin! Milletimizi şu Ramazan ayında daha fazla perişan etmeyin.
ÜRETİCİ YA ZARARINA YA DA HAYRINA ÇALIŞIYOR
Ama çaldıkları minareye, artık kılıf uyduramıyorlar… Gıdada üreticinin bir yıllık enflasyonu yüzde 92’yi geçmiş. Tüketicinin enflasyonu ise yüzde 63,6 yani 64 civarında… Aradaki fark 30 puan. Aslında gıdada üretici enflasyonu, 2020’nin son üç ayından itibaren, sürekli olarak, tüketici enflasyonundan yukarıda… Yani TÜİK’in makyajlı rakamlarına göre, son 1,5 yıldır gıda sektöründe faaliyet gösteren üreticilerimiz, ya zararına, ya da hayrına çalışıyor. Ama nedense bu hayırsever iş insanlarımız, yine de saray ve şürekâsına bir türlü yaranamıyor. Hala ya fırsatçılıkla, ya da stokçulukla suçlanıyorlar.
DİYANET “RAMAZAN VE DOĞRULUĞU” SARAYA ANLATSIN
Şunu açıkça ifade edeyim, serbest piyasa ekonomisinin “görünmez eli” fiyatlardır. Bir ülkede fiyat istatistikleri doğru değilse, o ekonomide alınan hiçbir karar, imzalanan hiçbir sözleşmede doğru değildir. Deveye sormuşlar “Boynun neden eğri?” diye… “Nerem doğru ki?” demiş. Tesadüf bu ya, Diyanet İşleri Başkanlığı da bu Ramazan’ın ana temasını, “Ramazan ve Doğruluk” olarak belirlemiş. Peki, enflasyon rakamlarının doğru olmadığı bir yerde doğruluktan, dürüstlükten nasıl bahsedilir? Emekçinin ücreti, emeklinin aylığı, ev ve dükkân sahibinin kirası, hepsi yalan, yanlış enflasyon rakamlarına göre belirleniyor. Bu açıkça bu; milletin hakkını gasbetmek değil midir? Çatır çatır kul hakkı yemek değil midir? Tavsiyemiz, Diyanet İşleri Başkanı, Saray ve şürekâsını, Saraydaki camide bir teravih namazına davet etsin. Anlatabiliyorsa bunları yüzlerine anlatsın.
ÜLKE YANIYOR, BUNLAR AVRUPALIYA AĞIT YAKIYOR
Hep diyoruz, bunlar el iyisidir. Ülkemiz yangın yerine dönmüş, kalkmışlar bunlar Avrupalıya ağıt yakıyorlar. Hayat pahalılığında, Avrupa ülkelerinin çoğu, bizden daha vahim tablolarla karşı karşıyaymış. Bu gidişle yakında Avrupalılara yardım için, bu millete İBAN numarası gönderirlerse kimse şaşırmasın. Sarayın çakma ekonomistine, o ülkelerdeki gıda enflasyonuna ilişkin rakamları buradan bir söyleyiverelim; Fransa’da yüzde 2,3; İrlanda’da yüzde 3; Belçika’da yüzde 4,8; Hollanda’da yüzde 5,; Almanya’da yüzde 5,1… Ve Avrupa için yüreği yanıp tutuşan sarayın elinde, Türkiye’deki gıda enflasyonu Şubat ayında yüzde 64, Martta yüzde 70… Türkiye gıdada da, enerjide de, toplam enflasyonda da, ağır TÜİK makyajına rağmen açık ara Avrupa ve OECD şampiyonu…
27 LİRAYA ÇEYREK ALTIN ALINIYORDU, ŞİMDİ ANCAK BİR KİLO BİBER ALINIYOR
Enflasyon bir numaralı halk düşmanıdır. Ama özelliklede dar ve sabit gelirlilerin düşmanıdır. Yüksek enflasyon, gelir dağılımını bozar. Dar ve sabit gelirliyi ezer geçer. Yüksek enflasyon yoksulluğu ve yoksunluğu artırır. 20 yıl önce tek bir yüzükle iş başına geldiklerinde, bu ülkede çeyrek altın 27 liraydı. 20 yılın sonunda giderken, millet 27 lirayla bir kilo yeşilbiber alamaz hale geldi. Patlıcanın kilosu 40 liraya dayandı. Maydanoz 10, kıvırcık 20 lira olur mu? Oldu!
YÜKSEK ENFLASYON VERİMLİLİĞİ DE OLUMSUZ ETKİLİYOR
Yüksek enflasyon ekonomide belirsizlik yaratır. Tüketim, tasarruf ve yatırım kararlarını olumsuz etkiler. İşi de, aşı da azaltır. Son bir yılda; ticarethanelerde doğalgaz fiyatı yüzde 157, sanayide yüzde 549, elektrik üretiminde yüzde 638 zam görmüş, bu zamların devam edeceği de belli. Bu ülkede iş insanları nasıl yatırım yapacak? Aşı, işi nasıl büyütecek? Yüksek enflasyon sadece üretimi değil, verimliliği de olumsuz etkiler. Sınırlı kaynaklar, üretken alanlara değil, altın, döviz ve gayrimenkul gibi spekülatif alanlara gider, ranta gider. Kazanan rant ve faiz lobileri olur. İşte bankaların kârları ortada… Sayın Kerim Rota, bu banka kârlarının ardında, enflasyona endeksli kâğıtların olduğunu ortaya koyan, önemli bir çalışmaya imza atmış. Sarayın Merkez Bankası enflasyonla mücadeleyi bırakınca, Sarayın Hazinesi de çareyi bankalara, enflasyona endeksli kâğıtları yeniden ihraç etmekte bulmuş. İşin kolayına kaçmış. Bir “koruklu” atasözü de ben söyleyeyim. Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır… Ne yazık ki Sarayın ekonomide işlediği günahların ağır bedelini, çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecek. Sarayın “Kur Korumalı Mevduat” diyerek, “Kamu Özel İşbirliği” diyerek, çocuklarımızın ve torunlarımızın üzerlerine bıraktığı gizli-koşullu yükler yetmedi. Bir de eve oturmaya mahkum ettikleri gençleri, yüksek ve belirsiz bir faiz yükü altına sokup, geleceklerini iyice karartıyorlar.
NASREDDİN HOCA MODELİ
Yüksek enflasyon, ülkenin rekabet gücünü zayıflatır. Fiyatlarda yaşanan hızlı artış, ülkenin mal ve hizmetlerine olan dış talebi düşürür. Geçtiğimiz Eylül ayında “Çin olacağız” dediler. Nasreddin Hoca’nın fıkrası gibi bir model uydurdular. Faiz inecek, döviz çıkacak, rekabet gücü artacak, dış açık kapanacak, rezervler artacak, enflasyon düşecekti. Ama bunların hiçbiri olmadı. Enflasyon azdı. Üretici maliyetleri şahlandı. Kurdan gelen avantaj üç ayda yok olup gitti. İhracatta rekabet gücünü gösteren geçtiğimiz Eylül ayında 79,2 olan seviyesinde olan ÜFE bazlı reel kur endeksi, Aralık’ta 68’in altına kadar düştü. Ama yüksek enflasyon nedeniyle bu yılın Mart ayında yeniden yüzde 78,7’ye geri geldi. Paranın pul olması, ona bağlı olarak ortaya çıkan enflasyon sonucunda rekabet gücü kalmadı.
SARAY YENİ SAFHA DEDİKÇE MİLLET FAKİRLEŞİYOR
Şimdilerde Saray çıkmış, “Yeni bir safhaya geçtiklerinden, alım gücünü yükselteceklerinden” bahsediyor. Aman diyelim… Siz ne zaman yeni bir safhadan bahsetseniz, abat olan, yandaşlarınız, beslemeleriniz, beşli çeteniz… Fukaralaşan ise milletimiz oluyor.
MERKEZ BANKASI KENDİSİ SÖYLÜYOR
Sürdürülebilir kalkınma ve büyüme için, fiyat istikrarı olmazsa olmazdır. Fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda yaşamak, insanlar için bir haktır. Şimdi bunları biz söylemiyoruz. Bunlar Merkez Bankamızın geçmişteki yayınları. Merkez Bankasındaki uzmanların yazdığı bu yayınlarda bu açıkça ifade ediliyor. Bugünkü Merkez Bankası yöneticileri bir açsın, bu dokümanlara bir zahmet bir baksın. Tekrarlayalım, bugün ülkemizin önündeki en öncelikli sorun enflasyondur. Hayat pahalılığıdır. Ama sorunun sebebi olanlar, çözümün parçası olamaz.
CHP İKTİDARINDA ENFLASYONLA MÜCADELE İÇİN ATILACAK ADIMLAR
Milletimiz içini ferah tutsun. Milletimiz bizi göreve getirir getirmez enflasyonla mücadele için şu adımları derhal atacağız:
Bir, Merkez Bankası Başkanını ve Para Politikası Kurulu üyelerini hemen değiştireceğiz. Banka’nın başına, tüm dünyada saygı uyandıracak bir ismi atayacağız.
İki, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının üzerinden siyasetin vesayetini kaldıracağız. Bunun içinde gereken hukuki düzenlemeleri derhal yapacağız.
Üç, Merkez Bankası’nın kasasına arka kapıdan el uzatılmasına izin veren uygulamalara, karşılıksız para basmaya yönelik, muhasebe oyunlarına son vereceğiz. Buharlaştırılan 128 milyar doların hesabını mutlaka soracağız.
Dört, ölçemediğiniz şeyi kontrol edemezsiniz. Kontrol edemediğiniz şeyleri yönetemezsiniz. İş başına gelir gelmez, Stratejik Planlama Teşkilatını kuracağız. Bu teşkilattaki uzman kadroların eliyle, TÜİK’in, enflasyon ve milli gelir başta olmak üzere, yayımladığı tüm istatistikleri denetimden geçireceğiz. Sarayın halının altına süpürdüğü tüm yükümlülükleri açığa çıkaracağız. İlgililer hakkında da gereğini hemen yapacağız.
Beş, kamuda mali disiplini sağlayacağız. Mali çapaları kuvvetlendireceğiz. Araç ve bina saltanatına, üçer beşer ballı maaşlara, şatafata, israfa son vereceğiz.
Altı, dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası çıkaracağız. Yolsuzluğa müsamaha göstermeyeceğiz. Şeffaflığı ve hesap vermeyi sağlamak için Meclis’te Kesin Hesap Komisyonunu kuracağız. Sayıştay’ı uluslararası normlarda çalışır hale getireceğiz.
Yedi, kamu borç yönetiminde yabancı parayla ve altınla borçlanmanın ağırlığını azaltacağız. Borçlanmak gerekirse, onu milli paramızla yapacağız. Kamu Özel İşbirliği Projelerinde dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Gerekirse, söz konusu projelerin işletme haklarını hukuk çerçevesinde kamuya devredeceğiz.
Sekiz, sağlanacak tasarrufları özellikle dar ve sabit gelirli yurttaşlarımızı desteklemek için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortasıyla hiçbir çocuğumuzun yatağa aç girmemesini sağlayacağız. Yoksullukla hemen mücadele etmeye başlayacağız.
Dokuz, gıda ve enerji arz güvenliğini, milli güvenlik meselesi olarak göreceğiz. Bu çerçevede; özellikle tarımsal üretimi artıracak, tarladan, sofraya kadar uzanacak tedarik zincirini sağlamlaştıracak adımları vakit geçirmeden atacağız.
BESİCİ PARA KAZANSA İNEĞİNİ PURO SABUNUYLA YIKAR
Biliyoruz ki, bu ülkenin çiftçisi alın terinin karşılığını aldığında, yarınına umutla bakabildiğinde, dişini tırnağına takar, biri beş yapar. Bu ülkenin besicisi, süt üreticisi para kazansa, ineğini, öküzünü puro sabunuyla yıkar. Biz işe tarladan başlayacağız. Üreticiye her türlü desteği verecek, gübre, mazot, tohum, ilaç fiyatının, elektrik tarifelerinin altında çiftçinin ezilmesine müsaade etmeyeceğiz. Kuracağımız güneş tarlalarından çiftçiye elektriği bedava vereceğiz. Kamu bankalarını kuruluş amaçlarına uygun kullanacağız. Ziraat Bankası çiftçinin, Halk Bankası da esnafın bankası olacak.
SARAYIN BOZDUĞUNU BİZ DÜZELTECEĞİZ
Sarayın bozduğunu, biz düzelteceğiz. Sarayın yıktığını, biz yeniden inşa edeceğiz. 20 yıldır milletten çalınanı biz yerine koyacağız. Kayıpları telafi edeceğiz. Sarayın bölüp parçaladığı milletimizi biz barıştıracağız. Saray üzdü, biz milletimizi sevindireceğiz. Biz milletimize güveniyoruz: Bu millet en zor zamanda dahi, doğru bir yönetimle, viraneleri mamureye çevirir. Biz kendimize güveniyoruz: Biz tüm sorunların üstesinden geliriz. Tüm sorunları çözeriz. Yeni kadrolarla, yeni kurumlarla, yeni kurallarla ülkemizi biz ayağa kaldırırız. Biz hazırız. Ülkemiz hazır.
HADİ ANLAT ANLATABİLİRSEN
Geliyor gelmekte olan… Bunu gören Sarayın kibirlisi ve onun siyaset işportacıları, işin şirazesini iyice kaçırdılar. On parmaklarında on kara bize çalmaya kalkıyorlar. Sarayın kibirlisi Edirne’de asfalt şantiyesinden tarım arazisine dökülen, ziftle ilgili bizim belediyemizi suçlamış. İl başkanlarına “Bunları anlatmamız lazım” demiş, talimat vermiş. Hadi anlatsınlar bakalım anlatabilirlerse… Beyefendinin bizi ve Belediyemizi sorumlu tuttuğu o geçici asfalt şantiyesi, birinci sınıf tarım arazisi üzerinde. İzni veren de bizim belediyemiz değil, Sarayın yani kendisinin atadığı Tarım İl Müdürü. İşte böyle yönetiyorlar ekonomiyi, bu kadar haberdarlar Türkiye’den. Oranın ÇED raporunun olmadığı da ortaya çıktı. Hadi bakalım değerli il başkanları bunları açıklarken size kolay gelsin. Bu arada açıklamaya başlamışken, ben de, AK Partili il başkanlarından bir şey rica edeyim: Karadeniz’i İstanbul’a bağlayan yollar birer birer çöküyor. Bir de bunu da çıkın, milletimize bir anlatın bakalım.
BU LAFLARI ODUNA SÖYLESENİZ DİLE GELİR
Sadece Saray değil, atama İçişleri Bakanları da kara çalmakta çok mahir. Geçtiğimiz hafta “Bu zırvaları ispatla. İspat etmeyen, namerttir, alçaktır, şerefsizdir, haysiyetsizdir” dedik. Daha ne diyelim? Bu lafı duvara söyleseniz utanır. Oduna söyleseniz, üzüntüsünden dile gelir. Ama atama Bakandan 10 gündür ses yok. Ya elinde dilinden çıkanı ispat edecek bir şey yok, ya da ortada zımni bir kabul var. Biz muhataplarımızdan biraz izan, biraz akıl, biraz edep beklerken, Saray’ın Kibirlisi de benzer iddialarda bulunuverdi. Müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Sakın o da atama bakanı gibi sin külahın görünmesin demesin. İddiasını ispat etsin! Bakanı için söylediklerimizin aynısı onun için de geçerlidir.
BU ORBAN AŞKI KATAR’I KISKANDIRACAK
Bir de Saray ve şürekâsının, Orban aşkını anlamakta doğrusu çok zorlandık. Orban seçildi diye bu nedir, bu ne sevinç? Bak buradan söylüyorum, vallahi Katar sizin Orban muhabbetinizi kıskanır. Macaristan da enflasyon yüzde 8,5. Senin yönettiğin Türkiye’de yüzde 61. Orban’dan medet ummayın. Sizi sandıkta Orban da kurtaramaz.
SARAY ARİTMETİĞİ: 3Y, 4’LÜ RABİA, 5’Lİ ÇETE
Bir de arkadaşlarınıza “Bizim bir üçlümüz vardı, unutmayın” demişsiniz. Aslında sizin unuttuğunuz çok üçlünüz, dörtlünüz, beşliniz var. Biz bir hatırlatıverelim, 3 Y ile mücadele edeceğiz diye milletten oy istediniz yönetime geldiniz. Giderken ülkeyi yoksulluğa, yasaklara ve yolsuzluklara ezdiren bir hükümet olarak çekip, gidiyorsunuz. 3Y elde kaldı. Bu sefer, 4 parmağınızı havaya diktiniz. Rabia diye bağırarak ülkemize milyonlarca sığınmacıyı yığdınız. Bu milletin milyarlarca dolarını harcadınız. Onu da şimdilerde unuttunuz. Bugün bu ülkenin başkentinde, bir IŞİD evinde 3 yıldır rehin tutulan genç bir kadın, Kanada’daki akrabalarının ödediği fidyeyle serbest kalıyor. Sınır namustur. Ama sınırlarımız yolgeçen hanı olmuş. Bir de çok sevdiğiniz 5’li çeteniz var. Milletin bugününe çöktüğünüz yetmedi, bu beşli çeteyle yarınına da çöktünüz.
TARIM BAKANININ BAHSETTİĞİ ETE İLGİ ANCAK PLATONİK OLABİLİR
Bugün bu ülkede artık yoksulluk değil, açlık var. Millet eti, sebzeyi unuttu. Ama bu ülkenin kifayetsiz Tarım Bakanı, “Vatandaşlarımız ete olan ilgisini kesmesin” diye milletle alay edebiliyor. Millet eti görebilirse, bayramdan bayrama görüyor. Bu atama Bakanın bahsettiği ilgi olsa bu ilgi olsa olsa platonik bir ilgi olabilir.
BİR NESLİ KAYBEDİYORUZ
Bugün bu ülkede çocuklar yatağa aç giriyorsa, sebebi Saray ve Saray beslemelerinin sınır tanımaz aç gözlülüğüdür. Çocukların yatağa aç girmesi, büyüme ve gelişme sorunlarına neden oluyor. Bugün ülkemizde her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük. Her beş kız çocuğundan dördü, her dört erkek çocuktan üçü kansızlıkla mücadele ediyor. Çocuklarda kansızlık görülme sıklığı Avrupa’nın 4 katı. Bir nesli kaybediyoruz. Çocuklarımızın yeterli beslenme hakkı, artık milli öncelik, milli bir meseledir.
O KAPILAR BU YAVRUMUZUN YÜZÜNE KAPATILDI
İşte bugün Sayın Genel Başkanımız, kadın milletvekillerimizle ve Kadın Kolları Başkanımızla beraber, ülkemizdeki çocuklarımızın açlığına dikkat çekmek için, Et ve Süt Kurumuna gitti. “Öğün atlamak zorunda kalan çocuklarımızın kursağından et ve süt geçsin” dedi. Beşli çeteye verilen milyarlarca doların binde biriyle, ülkede açlık sorununun biteceğine işaret etti. Genel Başkanımıza bugün kapatılan kapılar, aslında bu yavrumuzun yüzüne kapatıldı. Ülkenin gerçek sorunlarını karartabilmek için, artık sadık savcılarıyla, hâkimleriyle, Genel Başkanımızın sesini kısmaya cüret eder oldular. Ama ne yaparlarsa yapsınlar… Genel Başkanımızın söylediği gibi, biz milletimizin hakkını, hukukunu, sonuna kadar korumaya devam edeceğiz. Bunda kararlıyız. Milletimiz sizin ülkeyi nasıl çöpe, çukura, çamura batırdığınızı görüyor. Milletimizin dertlerine nasıl bigâne kaldığınızı ibretle izliyor. Size sandıkta evinizin yolunu göstermek, milletin ittifakını iktidara getirebilmek için gün sayıyor.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alıyım.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Avrupa’da son 20 yılda öğretmen maaşlarını en çok iyileştiren ülkedir. OECD’nin verilerine göre Avrupa ülkeleri içerisinde en az stres yaşayan öğretmenlerde bizim öğretmenlerimiz dedi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Biz boşuna kendisine çakma ekonomist demiyoruz. Saray istatistikleri eğip bükebilir ama gerçekleri eğip bükemez. Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde Türkiye öğretmen maaşlarının en düşük olduğu 6. ülkedir. Kore’deki, Meksika’daki öğretmen maaşları bizdekinin iki katıdır. Atanamayan yüzbinlerce öğretmenimiz var. Atananlar ise hayat pahalılığının altında ezilmektedir. Analar, babalar evlatlarını bu ülkede okutuyor, evladım öğretmen olsun diye yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyor ama bu hükümet o evlatları atamayıp evde bekletiyor.
Atanmayan öğretmen Fedai Altun çalıştığı inşaatta elektriğe kapılıp yaşamını yitirdi. Atanmayan öğretmen Mustafa Kaya Şanlıurfa’da yaşamına kıydı. Bunun gibi kaybettiğimiz daha nice gençlerimiz var. Bu şartlarda kalkıp bizim öğretmenlerimiz en az stres yaşayan öğretmenlerdir nasıl diyebiliyorlar? Demek ki saraydan bakıldığında milletimiz gibi öğretmenlerimizin de hali nedir görülmüyor, sesleri duyulmuyor.
Soru- TÜİK ve Milli Eğitim Bakanlığının ardından Sayın Kılıçdaroğlu’na bu kez de Et ve Süt Kurumunda randevu verilmedi. Kapı açılmadı, içeri alınmadı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Bakan atanmış bir siyasidir. Et ve Süt Kurumu ise bir kamu iktisadi teşebbüsüdür. Sayın Genel Başkanımız ana muhalefet lideri olarak üstelikte 27,5 yılını bu devlete hizmet ederek geçirmiş bir lider olarak elbette ki millet adına devletin kurumlarını ziyaret etme hakkına sahiptir. Hele ki, bu milletin yoksul çocuklarının et hakkını, süt hakkını konuşmak için Et ve Süt Kurumunu haydi haydi ziyaret eder. Peki bunlar bu kapıları hangi hakla kapatmaktadır? Sayın Genel Başkanımız bu ziyareti yapacağını ilan edince atama bakan çıkmıştır gece vakti devletin resmi kanalında pişkin pişkin bu ülkede aç açıkta kimse yok herkesin karnı tok diye masallar anlatmıştır. Allah aşkına siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Sarayın duvarları çok yüksek onu biliyoruz da milletten bu kadar mı koptunuz? İşte Sayın Genel Başkanımıza eşlik eden Hacer Foggo derin yoksulluğu fotoğraflarla orada anlattı. Bu fotoğrafı da mı görmüyorsunuz? Biz Allah’ın izni, milletimizin de takdiriyle inşallah önümüzdeki seçimde iktidara geliyoruz. Biz bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Sayın Genel Başkanımızın yaptığı bu ziyaretler aynı zamanda devlet kurumlarının içinde bulunduğu durumu görmek ve milletimize de göstermek için yaptığı ziyaretlerdir. Bu ülkenin çocuklarının, bu ülkenin yoksullarının hakkını soracak bir Kemal Kılıçdaroğlu var, biz varız. İktidara gelir gelmez bu bozuk düzeni düzeltecek adımları hızla atacağız. Milletimiz müsterih olsun.
Soru- AK Parti Ağrı Gençlik Kollarının yaptığı sahur ve yansıyan görüntüler kamuoyunun gündemine oturdu. Ayrıca bu görüntüler gelen tepkiler sonrasında da hemen kaldırıldı. Sizin bu görüntülerle ilgili bir değerlendirmeniz ve yorumunuz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturup milletin kesesinden sarayında eski AK Partili vekillere, partisinin küskünlerine öğlen Anadolu aşı, Antep usulü kuru dolma, kereviz salata, talaş böreği, kuzu incik kızartması, bademli basmati pilav, tahinli profiterol ikram ederse AK Parti’nin Gençlik Kolları Başkanları da, yine milletin kesesinden, AK Partili gençlere sazlı sözlü, çalgılı, çengili sahurlar yapar. Millet bir kuru ekmeğe muhtaçken birde bu yaptıklarını sıkılmadan sosyal medyadan paylaşırlar. Genel Başkanları millete “sabırla koruk helva olur” derken, öldürdükleri ekonominin helvasını sazlı sözlü sahurlarda afiyetle yerler.
Teşekkür ediyorum.