CHP’Lİ ÖZTRAK’TAN “ADALET VE ÖZGÜRLÜK SÖZLEŞMESİ” ÖNERİSİ
ÇANAKKALE – Tek adam düzenine uygun hale getirilen mevcut hukuki çerçeveyle Türkiye’de demokratik bir seçim yapılmasının mümkün olmadığını belirten CHP’li Öztrak, seçimlerin adil ve serbest şartlarda yapılmasını sağlayacak yeni bir kurumsal çerçevenin getirilmesini sağlamak için bir “Adalet ve Özgürlük Sözleşmesinin” acilen ortaya konması gerektiğini ifade etti.
Toplumsal muhalefetin katılımıyla hazırlanacak bu sözleşmede, OHAL’in kaldırılması, Seçim Yasası’nın ve YSK’nın yapısının yeniden düzenlenmesi, Cumhurbaşkanının seçimleri yenileme yetkisinin kaldırılması gibi demokratik seçimlerin yapılabilmesi için temel ilkelerin yer alması gerektiğini kaydeden Öztrak, “Bu düzenlemeler, gelişmiş demokrasilerin rejimi olan parlamenter sistemden vazgeçtiğimiz anlamına da gelmemelidir. Bunlar siyasetin parlamento zemininde kalması için asgari şartlardır” diye konuştu.
Adalet Kurultayı’nın üçüncü gününde gerçekleştirilen “Geçimde Adalet” panelinde konuşan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, adalet, gelişmiş demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan geliri artırmanın; geliri adaletle dağıtıp geçimde adaleti sağlamadan da gelir artışını sürdürmenin mümkün olmadığını ifade etti.
SİVİL DARBE ARA VERMEDEN İLERLİYOR
Bu nedenle ekonomi ile adalet, demokrasi ve hukuk arasında güçlü bir bağ bulunduğunu vurgulayan Öztrak, demokrasinin sunduğu imkân, araç ve özgürlükleri istismar eden bir kadronun, Türkiye’de demokrasiyi uçurumun eşiğine getirdiğini, ülkenin tek adam rejimine ve parti devletine doğru hızla sürüklendiğini söyledi. Bunun son örneğinin geçen hafta çıkarılan 203 maddelik KHK olduğunu ifade eden Öztrak, “Nisan ayında yapılan halk oylamasında Cumhurbaşkanına ilk genel seçimlerden sonra verilmesi öngörülen yetkilerin önemli bir kısmı 694 sayılı bu KHK ile seçim beklenmeden verildi. İktidar gayrimeşru referandumla milletten aldığını iddia ettiği yetkinin de sınırlarını tanımadı. İstihbarat, meclis, mahkemeler ilk seçime kadar sorumsuz olacak bir Cumhurbaşkanının emrine hızla giriyor. Sivil darbe ara vermeden ilerliyor” değerlendirmesinde bulundu.
KAMU KAYNAKLARI BELLİ CEPLERE AKTARILIYOR
Türkiye’de hukuk devletinin bitme noktasına geldiğini, siyasetin ve basının ağır baskı altında olduğunu belirten Öztrak, hukukun ortadan kalktığı yerlerde kamu kaynaklarının belli ceplere aktarıldığına dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kamu İhale Kanunu, son 15 yılda Kanun ve KHK’larla 42 kez değişikliğe uğradı. İhale Kanunu neredeyse her yıl üç defa değişti. Amaç, birilerine uygun elbise dikmek. Kamu İhale Kanunu’na göre doğal afet, salgın hastalık veya buna benzer mücbir sebeplerle istisnai olarak kullanılması gereken ‘pazarlık usulüyle ihale’ yöntemi hızla artıyor. 2011’de kamu kurumları pazarlık usulüyle 4,5 milyar TL’lik iş vermişler. 2015’te bu rakam 12 milyar TL’ye, 2016’da ise 22 milyar TL’ye ulaştı. Sadece son bir yılda rekabetçi olmayan usulle verilen işler yüzde 86 arttı.”
YATIRIMCI ÜRKTÜ, YATIRIM YAPMIYOR
Hukukun üstünlüğünün kalmadığı, can ve mal güvenliğinin olmadığı, ifade özgürlüğünün sınırlandığı, devletin hesap vermediği bir ortamda yatırımcının kendini güvende hissetmeyeceğini belirten Öztrak, “Böyle bir ortamda üretken yatırımları yapacak girişimcilerin yerini sıcak paracılar alır. Korkan tüketici, harcamasını asgariye indirir. Aş olmaz iş olmaz ekonomi daralmaya başlar. Nitekim, makine-teçhizat yatırımları üç çeyrektir daralıyor. Yatırımcı ürkmüş, iş imkanı sağlayacak yatırımları yapmıyor. Ekonomide aşı ve işi büyütmek, geçimi sağlamak zorlaşıyor” diye konuştu.
VATANDAŞIN BORCU GIRTLAĞI AŞTI
Yavaşlayan büyümenin, AKP döneminde hızla borca batırılan vatandaşlar ile küçük ve orta ölçekli şirketleri çok daha fazla etkilediğini vurgulayan Öztrak, “Bankalar dışındaki tüm kesimlerin borçlarının ülkenin toplam gelirine oranı, bu yılın ilk üç ayında yüzde 109’a yükselerek rekor kırdı. 2002-2017 döneminde devletin borcu 9’a, şirketlerin borcu 21’e katlanırken, ailelerin borcu 66’ya katlandı. Yani toplumun çok büyük bir kısmının evinin tapusu, arabasının ruhsatı bankaların elinde. Dünyanın geçmiş krizlerinden biliyoruz ki olası bir krizde borçlu aileler hızla mülksüzleşecek. Krizin yükü her zaman olduğu gibi yoksulun omuzunda kalacak” dedi. Hızla artan bütçe açığı faiz yükünü artırdığına dikkat çeken Öztrak, Hazine’nin borcunu çevirebilmek için son ihalede 2009’dan bu yana en yüksek faizi verdiğini belirtti.
GELİR DAĞILIMI GİDEREK BOZULUYOR
Konuşmasında ülkede eğitimin kalitesinin düştüğünü, genç nüfustaki işsizliğin ise arttığını kaydeden Öztrak, Türkiye’nin milletin tamamını kucaklayan bir büyümeyi sağlamakta zorlandığını vurguladı. Öztrak, Türkiye’nin OECD içinde gelir dağılımı en bozuk beş ülkeden biri olduğunu söyledi.
7 HAZİRAN, YAPILAN SON SERBEST SEÇİM OLABİLİR
Ekonomideki ve dış politikadaki başarısızlıkların üzerinin toplumu kutuplaştırılarak ve otoriterleşerek örtülmeye çalışıldığını belirten Öztrak, yine bu süreçte devlet ile iktidar partisi arasındaki mesafenin yok olduğunu ifade etti. CHP’li Öztrak, “1932 yılında Nazi Partisi’ne oy verenler, 1946’da Çekoslovakya Komünist Partisi’ne oy verenler, bunun oy verdikleri son serbest seçim olduğunun farkına varamamıştır. Türkiye’de de bu açık tehdit artık kendisini göstermektedir. Eğer tedbir almazsak bizde de yapılan son serbest ve adil seçim 7 Haziran 2015 seçimleri olabilir” diye konuştu. Öztrak, bu gidişi durdurmak için güçlü bir toplumsal muhalefet göstermek olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
YENİ BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞME
7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonucu iktidarın reddetmesiyle başlayan bu kötü gidişi durdurmak için sadece Meclisi değil, meşru her alanı ve mecrayı, sivil toplum kuruluşlarıyla oluşturulacak platformları kesintisiz olarak kullanmalıyız. Güçlü bir toplumsal muhalefet sergilenmezse, bundan sonra yapılacak hiçbir seçim serbest, adil ve eşit olmayacaktır. Bu kurultayın başarısını da somut öneriler ve ortak bir yol haritasını içeren bir toplumsal sözleşmeyi ortaya koyabilmesi belirleyecektir. Bu yol haritasında nihai hedefimiz, demokratik parlamenter rejime daha da güçlendirilmiş bir şekilde dönüş olmalıdır.
BU ŞARTLARDA YAPILACAK SEÇİM KABUL EDİLEMEZ
Bu nedenle önümüzdeki seçimlerin adil ve serbest şartlarda yapılmasını sağlayacak yeni bir kurumsal çerçevenin derhal getirilmesini sağlamak, ülkemizin en öncelikli işlerinden biri haline gelmiştir. Siyasette yanlış yapanı seçimle değiştirmenin önü kapanırsa ülkenin kesintisiz büyüme, gelirini artırma ve adil paylaşma perspektifi de kaybolur. Kısa vadede gayri meşru Anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan, siyasette adil rekabet koşullarını bitiren düzenlemelerin değiştirilmesini de sağlamalıyız. Devletle iktidar arasındaki mesafeyi yok eden saydamlığı ve denetimi engelleyen, tek adam rejiminin önünü açan mevcut hukuki çerçeveyle yapılacak bir seçimi kabul etmek mümkün değildir. Daha yapılmadan kazananı belli olan seçimlere meşruiyet kazandıran aktörler olamayız.
ADALET VE ÖZGÜRLÜK SÖZLEŞMESİ
Bu amaçla milletimizin önüne bir “Adalet ve Özgürlük Sözleşmesi” koyabilmeliyiz. Bu sözleşme ile toplumsal muhalefeti artırmalıyız. Bu sözleşme;
–OHAL’in derhal kalkmasını,
-Seçim Yasası’nın ve Yüksek Seçim Kurulu’nun yapısının uluslararası demokratik standartlara uygun olarak değişmesini, adil seçim yapılmasını güvence altına alacak, seçimlerde devlet ile siyasi partiler arasındaki mesafeyi net şekilde ortaya koyacak düzenlemelerin yapılmasını,
–Hakimler Savcılar Kurulu’nun üyelerinin belirlenmesindeki yargı bağımsızlığını bitiren mevcut usulün, meslek mensuplarının dengeli bir biçimde temsilini ve Meclis’te (örneğin nitelikli çoğunluk arama gibi yöntemlerle) iktidar ve muhalefet uzlaşmasını sağlayacak şekilde değiştirilmesini,
-Ceza Yasasında soruşturma aşamasında da yargıya müdahaleyi suç sayan düzenlemenin yeniden getirilmesini,
-Cumhurbaşkanlığı ile Parti Genel Başkanlığının aynı kişide olmamasını,
-Cumhurbaşkanının TBMM seçimlerini yenileme yetkisinin kaldırılmasını,
–Bürokraside ehliyet ve liyakati sağlayacak önlemlerin getirilmesini,
-Hem bunların hem de iç tüzük değişikliklerinin, TBMM’deki tüm partilerin eşit oya sahip olduğu Anayasa ve İç Tüzük Değişikliği Komisyonu eliyle yapılmasını hedeflemelidir.
Ancak bu düzenlemeler, gelişmiş demokrasilerin rejimi olan parlamenter sistemden vazgeçtiğimiz anlamına da gelmemelidir. Bunlar siyasetin parlamento zemininde kalması için asgari şartlardır.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın yaptığı konuşmanın tam metnine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz: