DAVA AÇARSAN BENDENSİN, AÇMAZSAN SORUŞTURMAYI YERSİN
CHP Sözcüsü Öztrak, AK Parti Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı yetkisine dayanıp valilere ve kaymakamlara CHP Genel Başkanı hakkında dava açma talimatı verdiğini belirterek, “Talimatı AK Parti Grubu kürsüsünden, AK Parti Genel Başkanı olarak ama Cumhurbaşkanı yetkilerine dayanarak veriyor. Böyle bir ucubelik olur mu?” diye konuştu.
İçişleri Bakanlığı’nın bir eski CHP milletvekili hakkında açtığı davanın dilekçesinin de matbu hale getirilip devletin vali ve kaymakamlarına gönderildiğini söyleyen Öztrak, “Bu talimatın anlamı açık… Kim devletin memuru, kim kendilerinin kapı kulu onu görmek istiyorlar. Dava açarsan bendensin, dava açmazsan soruşturmayı yersin!” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün CHP Samsun İl Başkanlığı’nda yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, milli mücadelemizi başlattığı, güzel ilimiz Samsun’dayız. İl başkanlığımızı ziyaret ediyoruz. Burada olmaktan duyduğum mutluluğu ifade ederek, sözlerime başlamak istiyorum.
CHP BALKAN MASASI SAMSUN’DA
Samsun’da bugün yoğun bir programımız var. Cumhuriyet Halk Partisi Balkan Masası olarak, bir dizi etkinliğe katılacağız. Mübadelenin 98. yıl dönümünü Samsun’da anacağız. Yine Atakum belediyemizin ev sahipliğinde, Batı Trakya Türk Toplumuyla Dayanışma Toplantısı gerçekleştireceğiz.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE “AMA, FAKAT” OLMAZ
Samsundayız. Ve dün maalesef Samsun’dan gelen çok acı bir haberle sarsıldık. 42 gündür kayıp olan 2 çocuk annesi Arzu Aygün’ün, hunhar bir cinayete kurban gittiğini öğrendik. Son derece üzgünüz… Ama artık sözünde bittiği yerdeyiz. Artık kınamak, ayıplamak, üzülmek yetmiyor. Kadın cinayetleri, ülkemizin kanayan en büyük yaralarından biri… Son 12 yılda 3 bin 500 kadın, cinayetlere kurban gitti. Cinsiyetçi, ayrımcı dil, nefret dili bu cinayetlerin en büyük sorumlusu. Ülkeyi yönetenlerin de kadına bakışlarında çok ciddi sorunlar var. Daha yeni, kadına “vitrin mankeni” diyen bir zihniyete sahip olduklarını gösterdiler. Bu zihniyet, şimdi altına imza attığı, kadına, çocuğa yönelik her çeşit şiddeti engellemeyi amaçlayan “İstanbul Sözleşmesi’ni” bile, tartışmaya açabiliyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini önleyecek etkili uygulamaları amasız, fakatsız artık görmek istiyoruz. Arzu Aygün’e yüce Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyoruz.
KURUMLARI, KURALLARI, KADROLARI MOĞOL FİLLERİ GİBİ EZDİLER
Ucube tek adam vesayet rejimi elinde, “devlet krizi” her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Moğol filleri gibi bu rejim, devletimizin kurumlarını, kurallarını ve liyakatli kadrolarını ezip, tahrip edip geçiyor. Devlet geleneğimizde bugüne kadar görmediğimiz ucubelikleri, bu rejimde, vaka-i adiyeden olarak görmeye başladık. Devlette “liyakat” bitti. Saraya “sadakat” başladı. Milletin ödediği vergilerle maaşını alan devlet memurları, AK Parti teşkilatı mensupları gibi çalışıyor. Bu ucube vesayet rejiminde devletin sınırları nerede bitiyor, AK Partinin sınırları nerede başlıyor belli değil, birbirine karışmış vaziyette.
BÖYLE UCUBELİK OLMAZ
En son AK Parti Genel Başkanı, partisinin grup toplantısında kürsüye çıkıyor, devleti parti devleti haline getiren, ülkeyi koyu bir vesayet altına alan, bu ucube rejimin parti militanı haline getirdiği memurlara, militan dediği için Genel Başkanımız hakkında valilere, kaymakamlara dava açma talimatı veriyor. Nereden veriyor bu talimatı? AK Parti grubu kürsüsünden. Kim olarak? AK Parti Genel Başkanı olarak. Ama hangi yetkiye dayanarak? Cumhurbaşkanının yetkilerine dayanarak. Böyle bir ucubelik olur mu?
DAVA AÇARSAN BENDENSİN, AÇMAZSAN SORUŞTURMAYI YERSİN
Şu dilekçeyle, iyi bakın… Bu bizim eski milletvekilimiz Berhan Şimşek hakkında İçişleri Bakanlığı’nın vermiş olduğu dilekçe. Bu atama şimdi atama İçişleri Bakanı’nın talimatıyla bu dilekçe matbu hale getirilmiş, AK Parti Genel Başkanı’nın Meclis grubu kürsüsünden verdiği talimatın yerine getirilmesi için, devletin vali ve kaymakamlarına gönderilmiş. Bu talimatın anlamı açık… Kim devlet memuru, kim kendilerinin kapı kulu onu görmek istiyorlar. “Dava açarsan” bendensin, “dava açmazsan” soruşturmayı yersin…
DEVLET ŞANTAJLA DEĞİL, KURALLARLA YÖNETİLİR
Samsun’dan uyarıyorum. Bu mülki idareyi militanlaştırma operasyonunun dik alasıdır. Devlet keyfi talimatlarla, tehditle, şantajla yönetilmez. Devlet kurallarla yönetilir. Devlet kadrolarını parti militanı haline getirmek bu millete, bu güzelim ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür, ihanettir. Yılları devlete hizmet etmekle geçmiş, Hazine Müsteşarlığı yapmış bir insan olarak bunları söylüyorum, bu uyarıyı yapıyorum.
MİLLET KRAL DEĞİL, KURAL İSTİYOR
Kanun ve kuralın olduğu yerde; keyfi kararlar alınmaz. Tek bir kişinin iki dudağına bakılmaz. Kural ve kanun hâkimiyetinin olduğu yerde, kurallar herkese eşit uygulanır. Devlet de vatandaş da ne yapacağını bilir. Belirsizlik, karışıklık, kaos olmaz. İşte bunun için milletimiz, şimdi sokaklarda bize bağırıyor “kral değil, kural istiyoruz” diyor. Bugün 2021 Türkiye’sinde kurallar herkese, her kuruma eşit uygulanıyor mu? Hayır! Buna Samsun’da şahit oluyoruz. Atakum Belediyemizin hizmet binalarına, AK Parti döneminden kalan borçlar nedeniyle haciz geliyor. Bu binalarda milletimiz yemek yiyor, nikâh yapıyor, düğün salonu, konferans salonu bu şekilde Atakumlu hemşerilerine hizmet veriyor. Bunlardan sadece Atakum’daki hemşeriler değil tüm belde de yararlanıyor, tüm şehir yararlanıyor. AK Parti elindeyken belediyeye yapılmayan hacizler, şimdi yapılıyor. Neden? Cumhuriyet Halk Partili belediye hizmet veremesin.
BELEDİYELERİMİZİ ENGELLEMEYE GÜÇLERİ YETMEYECEK
Bunu Ankara’da yapıyorlar gördük, İstanbul’da yapıyorlar, İzmir’de yapıyorlar, diğer bütün büyükşehirlerimizde, il belediyelerimizde, ilçe belediyelerimizde, hepsinde yapıyorlar. Kendi belediyelerine ballı börek, bizim belediyelerimize haciz. Sebebi? Millete hizmeti engellemek. Ama ne yaparlarsa yapsınlar milletimiz görüyor, bizim belediyelerimiz çok iyi çalışıyor. O nedenle bunlar haset, kıskanıyorlar. Buradan şunu açık söyleyeyim, bizi engellemeye, bizim belediyelerimizi engellemeye güçleri yetmeyecek. Belediyelerimiz, Genel Başkanımızın da açık talimatıyla milletimizin yanında olmaya devam edecekler. Bizim belediyelerimiz bu pandemi döneminde millet-devlet dayanışmasının en güzel örneklerini verdiler. Bundan sonrada vermeye devam edecekler.
YALOVA’YA MÜFETTİŞ YAĞDIRIYORLAR, YA SAMSUN’A?
Kuralların adaletli uygulanmasından bahsettik, bir başka olay daha var Samsun’da. Samsun Büyükşehir Belediyesinde görevli bir daire başkanı, rüşvet ve irtikâp soruşturması kapsamında tutuklanmış. Bu daire başkanının evinde ve iş yerinde yapılan aramalarda, koskoca bir servet çıkmış. Hatırlarsanız eskiden de çıkardı ayakkabı kutularında falan. Konu ulusal basına da yansımış. Tamam “suçun şahsiliği” ilkesi var ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu mutlaka sormamız gerekiyor. Bizim Yalova Belediye Başkanımız, altında çalışan memurların yolsuzluğunu fark ediyor, bunu kendi ihbar ediyor ama görevinden uzaklaştırılıyor. İçişleri Bakanı geçen yıl, Yalova Belediyesine müfettiş yağdırıyor. Peki, aynı İçişleri Bakanı bugün Samsun Büyükşehir Belediyesine, bu rüşvet ve irtikâp olayını incelemek üzere, müfettiş gönderdi mi, göndermedi mi? Bu belediye CHP’de olsaydı, müfettiş gönderir miydi, göndermez miydi? Samsun Büyükşehir Belediyesinde, rüşvet ve irtikâp soruşturması genişletilecek mi? Yoksa üstü mü kapatılacak? Bu soruların cevabını bekliyoruz. Milletvekilimiz bu soruları mecliste de sordu. Bu durumu kıymetli Samsunluların takdirine ve tüm Türkiye’nin vicdanına bırakıyorum. Ama ne olursa olsun biz bu olayın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Çünkü burada tüyü bitmedik yetimin hakkı var.
ÜLKEYİ UÇURACAKLARINA YOLSUZLUĞU UÇURDULAR
Maalesef ucube vesayet rejimiyle, bugün ülkemizde hukukun üstünlüğü kalmadı. Denge ve denetim yok. Şeffaflık, hesap verebilirlik yok. “Ülkeyi yönetenler yolsuzluk yapıyor” algısı her geçen gün biraz daha güçleniyor. Bunu ben demiyorum. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün her yıl yayımladığı, “Küresel Yolsuzluk Algı Endeksi” var. Tek adam vesayet rejimi projesinin düğmesine basıldığı günden bu yana, yolsuzluk endeksinde tepetaklak aşağı düşüyoruz. 2013’ten bu yana, 33 basamak gerilemişiz. Yolsuzluk algısının en hızlı bozulduğu beş ülkeden biri Türkiye. Bu konuda aynı ligde yer aldığımız ülkeler; Kolombiya, Ekvator, Trinidad Tobago ve Doğu Timor. “Ülkeyi uçuracak” dedikleri ucube tek adam rejimi, “yolsuzluğu” uçurmuş.
UÇAN ÜLKE DEĞİL, MERKEZ BANKASI’NIN 128 MİLYAR DOLARI
Bu ucube rejimle başka şeylerde uçmuş? Döviz uçmuş, faiz uçmuş, hayat pahalılığı uçmuş, işsizlik uçmuş, dükkanın kapısına kilit vuran esnafın sayısı uçmuş gitmiş, arazisini, traktörünü, ineğini Tarım Kredi Kooperatiflerine, bankalara kaptıran çiftçilerin sayısı uçmuş gitmiş. Kayınpeder, damat bir olmuş, “faiz sebep, enflasyon netice”dir demişler. Merkezi Bankası kasasındaki 128 milyar doları uçurmuşlar. Daha dün açıklandı. 2020’de Merkez Bankasının kasasında, bankaya ait tek kuruş döviz kalmamış. Emanet dövizleri ayıkladığınızda, yani başkasından kısa vadeli iade edeceğim sana diye borç aldığınız dövizler ayıklandığında, bankanın kasası 44 milyar dolar açık veriyor.
UÇAAN REZERVLER YÜZÜNDEN, FAİZLERİ DE UÇURDULAR
Şimdi uçan rezervleri yerine koymak için faizleri uçuruyorlar. Dünyanın en yüksek politika faizine sahip 10 ülkesinden biriyiz. Bizimle aynı ligde Haiti, Sudan, Kongo gibi ekonomiler var. Peki, bu yüksek faizle, millete “Al bununla idare et” diye verilen borçlar nasıl çevrilecek? Esnaf, işadamı bunun altından nasıl kalkacak? Çiftçi bunun altından nasıl kalkacak? Bankalarda bugün yakın izlemeye düşmüş 360 milyar liralık kredi var. Üstüne birde 150 milyar liralık da tahsili gecikmiş kredi var. Bunlar nasıl ödenecek bu yıl? Bu yüksek faizle nasıl yatırım yapılacak? Bu arşa çıkmış işsizlik nasıl düşürülecek?
ERDOĞAN: “FAİZE KARŞIYIM”
MERKEZ BANKASI BAŞKANI: “FAİZLER YÜKSEK KALACAK”
Bu ülkede 10,5 milyon işsiz var. Çalışıyor göründüğü halde bir türlü iş başı yapamayan günde 47 liraya talim eden 2 milyon yurttaşımız var. Bunlar ne yapacak? Erdoğan “yüksek faize karşıyım” diyor. Ama atadığı yeni Merkez Bankası Başkanı çaresizlik içinde, “faizler uzun süre yüksek kalacak” diyor. Kasada döviz bırakmayıp, milleti tefeci faizine mahkum eden bakan ve memurlardan ne zaman hesap sorulacak? Burada soruyoruz, kaç haftadır bunu soruyoruz. Milletin 128 milyar doları gitmiş hesap soran yok. Aynı memurlar hala daha işbaşında. Olan dar gelirliye, fakir fukaraya oluyor. Ya yüksek faize işsizliğe razı olacak ya da paramızın pul olmasına ve pahalılığa razı olacak. “Kırk katır mı? Kırk satır mı?” hikayesi…
HEM ENFLASYONUN HEM FAİZİN ŞAMPİYONLAR LİGİNDEYİZ
Sadece faizde değil, enflasyonda da dünyanın şampiyonlar ligindeyiz. En yüksek enflasyona sahip 15 ülkeden biriyiz. Burada da rakiplerimiz, Nijerya, Etiyopya, Haiti, Zambiya… Türkiye bu hale getirdi. Tencereler boşaldı. Mutfaklarda yangın var. Ayçiçek yağı, gençler arasında tek taş pırlanta gibi muamele görüyor. Hırsızlar evlerde para ve altın değil, artık “ayçiçeği yağı” arıyorlar. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, çiçek yağları çalınıyor.
BİZDEKİ MUTFAK ENFLASYONU DÜNYANIN BEŞ KATI
Bu ucube rejimin iş başı yaptığı Haziran 2018’den bugüne kadar, ülkemizde mutfaklardaki enflasyon yüzde 50’ye dayandı. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla… Dünyada aynı dönemdeki gıda enflasyonu yüzde 11. Bizdeki mutfak enflasyonu, dünyanın beş katı. Beceriksizliğin bu kadarı olmaz. 19 yıldır iktidardalar. 19 yıldır bu memleketin “soğan-patates” sorununu bir türlü çözemediler. 2019’da soğan ve patates fiyatları, arz yetersizliği ve hastalık nedeniyle yükseldi, tüccara, depocuya edilmedik hakaret kalmadı. Adamlara terörist dediler. Sonra Mısır’dan fahiş fiyatla döküntü soğanları getirdiler, soğan ve patates ihracatına da yasakladılar. Ama buna rağmen milleti o soğuk kış günlerinde tanzim satış mağazalarının önünde patates, soğan kuyruklarına soktular. Bu yıl salgın nedeniyle oteller, lokantalar kapanınca, soğanlar, patatesler üreticinin, tüccarın elinde kaldı. Depoda kuru soğanın kilosu 60 ila 80 kuruşa düştü. Soğanın üretim maliyeti bunun çok çok üstünde.
TERÖRİST DAMGASI YEMEMEK İÇİN YÜKSEK FAİZE RAZI OLDULAR
Şimdi pahalılığın tek sorumlusu olan Saray, depo basarım, polis yolların deyince de, iş alemini, esnafı temsil eden, TÜSİAD, MÜSİAD, TESK, TOBB bir araya geliyor. Sanayici, tüccar ve esnaf kuruluşları, “Merkez Bankası ne yaparsa razıyız, faizden şikayet etmeyeceğiz” anlamına gelen açıklamalar yapıyorlar. Ne oldu? Sizin ağa babalarınız düne kadar, “Bu faizle, bu iş gitmez” diyordu. Anlaşılan yarın bir gün “terörist” damgası yememek için, yüksek faize de razı oldular. Bir de istişare istediler. Hala anlamıyorlar, görmüyorlar. Sarayın en çok nefret ettiği şey, istişare… Saray hubris hastalığına tutulmuş sadece kendi aklını beğeniyor. Kendi aklı bir yana, milletin aklı başka bir yana…
ÇİFTÇİYE DEĞİL, YANDAŞ MÜTEAHHİTLERE SAHİP ÇIKIYORLAR
Tarımda üretim planlaması yapmadan, çiftçiye destekleri tam zamanında vermeden, girdi maliyetlerini düşürecek önlemleri almadan, bu sofradaki yangın sönmez. Şu anda Türkiye’de büyük bir “gübre krizi” var. Tam toprağa gübre atma dönemindeyiz. Geçen yıl bu zamanlar; taban gübresinin tonu 1.700 liraydı. Bugün 2.600 lira. Üre gübresinin tonu 1.650 liraydı. Bugün aynı gübre 3.000 lira. DAP gübresinin tonu 1.850 liraydı. Bugün 3.450 lira. Gübre fiyatları, yüzde 53 ile yüzde 86 arasında bir yılda zam görmüş. Ama ülkeyi yönetenlerden gık yok. Tarlası, traktörü haczedilen çiftçiler, 2 Şubat tarihinde beşinci defa Ankara’ya gelmeye hazırlanıyorlar. Bir kere daha seslerini Saraya duyurmaya çalışacaklar. Aslında çiftçinin, üreticinin devlet katında sahibi yok… Varsa yoksa yandaş, varsa yoksa 5 tane havuz müteahhidi. Geçen yıl bütçeden 2 milyon 100 bin çiftçi ailesine, 22 milyar lira destek verdiler. Ama geçilmeyen köprülere, geçilmeyen tünellere, uçulmayan havaalanlarına, köprü ve yollar için, 14 milyar lira verdiler. Bu yıl çiftçiye verilen destek miktarı geçen yılla aynı tutuldu bütçede 22 milyar. Ama yine müteahhitlerin garantileri dövizli olduğu için onlar kat kat artarak gidecek.
BU PAHALILIK SİZİN ESERİNİZ SAYIN ERDOĞAN
Bu ülkeyi, koskoca ülkeyi, bir avuç müteahhidin ikbali için çalıştırmak doğru bir şey mi? Ondan sonra da çıkacaksınız, “Bu fiyatları acaba kim artırıyor?” diye sağa sola bakacaksınız. Bu pahalılık sizin esriniz, sizin Sayın Erdoğan.
VERİLEN PARA HEM AZ, HEM DE ARTIK ÇOK GEÇ
Bu ucube rejimi halka yutturmaya çalışırken, “Kararlar çok hızlı alınacak”, “İşler çok hızlı yürüyecek” diyordunuz. Ama salgında esnaflarımıza yardım hızla verilemedi. Onun yerine esnafa IBAN numarası gönderip, siz onlardan yardım istediniz. Devlete 40 yıl vergi veren esnafa, 40 gün bakamadınız. Vere vere faiziyle borç verdiniz. Bu süreçte lokantalar, eğlence yerleri, eğlence mekânları, kafeler, kahvehaneler esnaflarımız perişan oldu, kapandı. Dilimizde aylardır tüy bitti. “Esnafın gelir ve ciro kayıplarını telafi edin”, dedik. İskoçya’dan, İngiltere’den, Amerika’dan örnekler verdik. “Dünya ne yapıyorsa, siz onu yapın” dedik. Laf, söz dinlemediler. En sonunda baktılar olmayacak; esnafa, kaybedilen cirolarının yüzde 3’ü kadar bir destek vermeye razı oldular. Ama onu da doğru düzgün veremiyorlar. Çok açık söylüyorum, bu verdiğiniz para çok az, hem de artık çok geç kaldınız. Aslında bütün dünya bu yaşadıklarımızın aynen bir dünya savaşı gibi olduğunu kabul ediyor. Salgın bitince eğer biz esnafımızı ayağa kaldıramazsak o hani hep bahsettikleri yeni fırsatlar geliyor dedikleri var ya, o fırsatları kaçıracağız, savaşı da kaybedeceğiz.
SALGINDA OLDUĞU GİBİ AŞIDA DA KARARTMA UYGULUYORLAR
Ucube rejimin vadettiği hızlı karar alma yeteneği, aşıda da kendini gösteremiyor. Ocak sonuna kadar “40 milyon doz aşı gelecek” dediler. Bu sabah gelenlerle beraber, gele gele Ocak sonuna kadar gelen aşı miktarı 12 milyon doz. Bunun tamamı da Çin’den… Birde, bu ay sonuna kadar 1,5 milyon doz Alman aşısı gelecekti. Nerede bu Alman aşıları? Gelmediyse niye gelmedi? Çok açık söyleyeyim, aşıda özellikle Anadolu’da çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu sabah Konya’dan bir arkadaşım aradı, dedesiyle babaannesini aşı olmak üzere hastaneye çağırmışlar. O da sabah almış götürmüş. Hastaneye gitmişler, daha henüz aşılar gelmedi demişler. Bu ne biçim aşı yönetimi? Yaşlı başlı insanları oraya kadar, hastaneye kadar götürüp kapıdan niye çeviriyorsunuz? Telefon yok mu açarsınız daha aşı gelmedi öğleden sonra gelin dersiniz. Söylüyorum, salgın konusunda olduğu gibi, yaptıkları gibi aşıda da karartma uyguluyorlar.
AŞI TEDARİKİNDE GECİKTİK AMA HAVA ATMAKTA GECİKMİYORUZ
Yalnızca aşıların tedarikinde değil, aşılamanın kendisinde de çok geç kalıyoruz. Aşıları diğer ülkeler bizden çok daha hızlı yapıyorlar. Bakın İngiltere’de, beğenmiyorlar İngiltere’yi nüfusun yüzde 12’si aşılandı. Amerika Birleşik Devletlerinde nüfusun yüzde 8’i aşılandı, Birleşik Arap Emirliklerinde nüfusun yüzde 29’u aşılandı. Rekor İsrail’de. İsrail nüfusunun yüzde 50’si aşılandı bile. Bizde ise dün itibariyle yüzde 2’deydik. Aşı tedarikinde geciktik, aşılamada gecikiyoruz. Ama hava atmakta hiç gecikmiyoruz. Erdoğan dün çıkıyor diyor ki, “en çok aşı projesi yürüten üçüncü ülkeyiz” diyor. Bu işler proje yürütmekle olmuyor. Soruyorum ben buradan: Bu projeler ne zaman tamamlanacak, ne zaman bu aşılar millete yapılmaya başlanacak? Proje anlatarak milletin sağlığını korumak mümkün değil ki.
SARAY’IN 82 GÜNDÜR YAPAMADIĞI REFORMU, BİZ 15 GÜNDE YAPARIZ
Şimdi yine hızlı karar alma demişken. Damat “At izi, it izine karıştı. Allah sonumuzu hayreyleye” deyip, kaçıp gitmesinden bu yana 82 gün geçti. 82 gündür Erdoğan’ın ağzında, bir “reform türküsü”dür gidiyor. 82 gündür reform yapacağız, reform yapacağız. Ama 82 gündür reformun adı var, kendi ortada yok. Kaç yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz. Bu ülkede hangi reformlara ihtiyaç var bunu daha hala öğrenemediniz mi? Açık söyleyeyim, biz işbaşına gelsek 15 günde bu reform işlerini bitiririz hem de çok daha kapsamlı reformları yapar ülkeyi biran önce düze çıkarırız. Çünkü biz takip ediyoruz. Nerede ne eksiklik var görüyoruz. Tecrübeli kadrolarımızla da bunlara gerekli çözümleri üretiyoruz. Ama ben şüpheleniyorum, acaba bu reform ataletinin arkasında huylunun huyundan vazgeçmemesi mi yatıyor? Öyle gözüküyor ki, nasıl huylu huyundan vazgeçmiyorsa tek adam da tek adamlığından vazgeçmek istemiyor? Bir takım yetkilerini elinden bırakmak istemiyor.
MİLLET SARAYIN TESDİKNAMESİNİ HAZIRLADI
Milletimizin çektiği acılar her gün daha da ağırlaşıyor. Bu Saray ittifakının elinde geçen her gün, zam ve zulüm daha da ağırlaşıyor. Milletimiz dört gözle, seçim sandığının önüne gelmesini bekliyor. Ülkeyi yönetenlere bunlara notunu verdi. Karnelerini hazırladı. Önüne gelecek ilk sandıkta, tasdiknamelerini ellerine verecek, yerlerini gösterecek, evlerine gönderecek. Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemle, yeni kurallar, yeni kurumlar ve yeni kadrolarla dostlarımızla beraber ülkemizi hak ettiği özgürlük, güven ve refaha taşıyacağız. Biz buna inanıyoruz, biz buna hazırız.