ENFLASYON CANAVARINI BÖYLE BİTİRECEĞİZ
CHP Sözcüsü Öztrak, iktidara geldiklerinde enflasyon canavarını bitirmek için atacakları adımları şöyle sıraladı:
Bir, Merkez Bankası’nın başına derhal liyakatli bir ismi atayacağız. Bankayı siyasetin müdahalesinden kurtaracağız. Bankanın araç bağımsızlığına asla müdahale etmeyeceğiz.
İki, ekonomide “kral değil, kural” olacak. En son 5 Şubat 2009’da toplanan Ekonomik ve Sosyal Konsey derhal toplanacak. Devlette liyakati ve adaleti sağlayacağız. Derhal Siyasi Ahlak Yasası’nı çıkaracağız. Rüşvetçileri, beytülmale el uzatanları, yolsuzluk yapanları, tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenleri, devlet yönetiminden süratle uzaklaştıracağız. Stratejik Planlama Teşkilatı’nı hızla kuracağız. Ülkenin en yetenekli kadroları burada toplanacak. Ekonominin gerçek fotoğrafı çekilecek. Çözüm planları buradan hızla çıkacak.
Üç, Kamu Özel İşbirliği Projelerinde dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Hukuk çerçevesinde, gerekirse bu projelerin işletme haklarını kamuya geri alacağız.
Dört, kamu bankalarının kaynaklarının yandaşa, rant projelerine aktarılmasına derhal son vereceğiz. Ziraat Bankası sadece çiftçiye, Halk Bankası da sadece esnafa avantajlı kredi sağlayacak.
Beş, dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası çıkaracağız. Yapılan büyük ihalelerin maliyetini ve verilen garantileri tek tek açıklayacağız.
Altı, bütçe disiplinini sağlayan mali çapaları yeniden güçlendireceğiz. Gerekirse yeni mali çapaları getireceğiz ve kullanacağız. Varlık Fonu’nu derhal kaldıracağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Sayıştay denetimini uluslararası standartlara ve kaliteye çıkaracağız.
Yedi, dijital alt yapıyı hızla güçlendireceğiz. Teşvik politikasını, sanayicinin katma değeri yüksek ürün üreteceği noktalara taşımak için kullanacağız. Yüksek teknoloji içeren, Yeşil Mutabakata uyumlu, dijital dönüşümü kolaylaştıracak yatırımları teşvik edeceğiz. Bu kapsamdaki doğrudan sermaye yatırımlarını destekleyeceğiz. Ülkemizin üretken kapasitesini ve verimliliği arttıracağız. Enerji arz güvenliğini, temiz ve ucuz enerjiye erişimi sağlayacağız. Bu çerçevede, yerli ve yenilenebilir enerjiye öncelik vereceğiz. İthal enerjide tedarikçileri çeşitlendireceğiz.
Sekiz, gıdada arz güvenliğini sağlayacağız, kendi kendimize yeterliliği gerçekleştireceğiz, planlama ve çiftçiye destek önlemlerini alacağız. Çiftçiye elektik, gübre, yem gibi girdileri ucuza vereceğiz. Taban fiyatı, maliyet + makul kârı karşılayacak şekilde önceden açıklayacağız. Çiftçinin kullandığı elektrikte, tüm vergi ve ek kalemleri kaldıracağız. Kuracağımız güneş enerjisi tesislerinin üreteceği enerjiyi, Çiftçi Kooperatiflerine ücretsiz vereceğiz. Bankalarda ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde takibe düşmüş çiftçi borçlarına gelen faizleri derhal sileceğiz. Kredilerin geri ödemelerini 6 ay erteleyeceğiz. Tarımsal üretimde kullanılan mazottan ÖTV almayacağız. Belediyelerin kooperatiflerle iş birliğini destekleyerek, yurttaşlarımızın ucuz ve kaliteli gıdaya erişim imkânlarını artıracağız.
Dokuz, derhal bir genelge çıkararak devlette israfa son vereceğiz. İsraf genelgesiyle, devlet millete örnek olacak. Bu suretle bütçede yarattığımız imkânları, dar gelirli ve dezavantajlı kesimlerin rahatlatılması için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortası’nı hızla hayata geçireceğiz.
On, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Programını” ortaklarımızla uygulamaya koyacağız. Böylece evrensel adalet, hukukun üstünlüğü, ifade ve girişim özgürlüğü normlarını yakalamış, güçlü bir demokrasiyle taçlandırılmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Ülkemizde iyi yönetişimi ve yargı bağımsızlığını sağlayacağız.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Başta milletimiz olmak üzere, tüm Avrupa’nın barış ve dayanışma sembolü olan, 9 Mayıs Avrupa Günü’nü kutluyorum. Ramazan Bayramı’nın ardından, ilk Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantımızın gündeminde ağırlıklı olarak, Sarayın safsatalarıyla sebep olduğu, milletimizi acımasızca ezmeye devam eden, enflasyon ve hayat pahalılığı vardı.
ENFLASYON EN SİNSİ HALK DÜŞMANI
Milletçe gülmeyi unuttuk. Milletine sırtını dönmüş, kifayetsiz bir yönetim, ülkemizin enerjisini çalıyor, potansiyelini tüketiyor. Ülkenin önündeki fırsatları heba ediyor. Bununla da yetinmiyor, milletimizin alın terini, emeğini, yarınlarını, umutlarını çalıyor. Hep diyoruz: “Enflasyon en sinsi, en acımasız halk düşmanıdır.” Çünkü milletin alın terini, emeğini, satın alma gücünü fare gibi kemirir. Cepte ne var, ne yok; bir yankesici gibi hissettirmeden çekip alır. Ve milletini unutan, sesini duymayan, beceriksiz yönetimler, bu sinsi halk düşmanıyla mücadele etmez. Aksine onu besleyip büyütür.
ÇAKMA EKONOMİST ENFLASYON CANAVARINI BİLEREK HORTLATTI
Bizde de, ekonomiyi yönettiğini sanan çakma bir ekonomist, bu en sinsi, en acımasız, en ahlaksız halk düşmanını, enflasyon canavarını, “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek, “Nas” diyerek, bilerek, isteyerek hortlattı. Erdoğan Hükümete geldiğinde; elinde tüm dünyada güven uyandıran ve enflasyonun belini kırmış bir program vardı.
20 YILIN SONUNDA ENFLASYONU KATLADILAR
İşe başladıklarında, tüketici enflasyonu yüzde 30; üretici enflasyonu da yüzde 31’di. Enflasyon hızla düşüyordu. Ama bugün, milletimiz bu beceriksizlerden vekâletini geri almaya hazırlanırken, tüketici enflasyonu yüzde 70. Üretici enflasyonu ise yüzde 122. 20 yılın sonunda Erdoğan, tüketici enflasyonunu iki buçuğa, üretici enflasyonunu ise dörde katladı. Milleti enflasyon canavarının dişleri arasına attı. Bu kifayetsiz yönetim, millete verdiği hiçbir sözü tutmadı. “Türkiye’yi en büyük 10 ekonomi arasına sokacağız” dediler. Ama ülkemizi, 20 büyük ekonomi liginden düşürdüler. Ülkemizi giderayak, tüketici enflasyonunda, üçüncü dünya liginin zirvesine taşıdılar. Artık tüketici enflasyonundaki rakiplerimiz, Venezüella, Zimbabve, Sudan, Suriye…
ÜRETİCİ ENFLASYONUNDA DÜNYA ŞAMPİYONU TÜRKİYE
Ama üretici enflasyonunda şampiyonluğu hiçbir ülkeye bırakmadılar. Bu beceriksizler, Türkiye’yi, yüzde 122’lik üretici enflasyonuyla, dünya şampiyonu yaptılar. Tekrarlıyorum: Türkiye’yi, yüzde 122 üretici enflasyonuyla, dünya birincisi yaptılar. Bu rezaletin müsebbipleri, havaya bakıp ıslık çalarak, sorumluluktan kaçamazlar. Sebep oldukları yıkımı gizleyemez, sorumluluktan kurtulamazlar. Bu kifayetsiz yönetimin en büyük siyasi sermayesi utanmazlık… Bu laf cambazları, gün geliyor Rusya-Ukrayna savaşını, gün geliyor küresel enerji ve emtia fiyatlarını, gün geliyor dış güçleri, gün geliyor çiftçiyi, esnafı hatta gün geliyor yurttaşlarımızı, enflasyonun sorumlusu ilan ediyor. Bir tek kendileri sütten çıkmış ak kaşık. Yetkileri var, ama sorumlulukları hiç yok.
YARATTIKLARI YIKIM SAVAŞTAN DA BETER
Evet kuzeyimizde acımasız bir savaş var. İşgal altına giren Ukrayna’nın bazı şehirlerinde taş taş üstünde kalmadı. Ama Ukrayna’da enflasyon yüzde 14, Ukrayna’yı işgal eden Rusya bugün görülmemiş ambargolarla karşı karşıya. Ama Rusya’da da enflasyon yüzde 17. Savaş Ukrayna’da, ambargolar Rusya’da. Ama üç haneli enflasyon ve maalesef enflasyonda dünya şampiyonlukları bizde. Allah aşkına! Bu nasıl bir yıkımdır? Çakma ekonomist ve şürekâsının yarattığı bu yıkım, savaştan da beter. Moğol ordularının bu ülkeye veremediği zararı, bunların cehaleti ve kibri verdi.
O KONUŞTU, DOLAR KOŞTU
Erdoğan bugün çıktı konuştu. O konuşta dolar koştu, o konuştu dolar koştu, 6 ay sonra kur yeniden 15 lirayı geçti. Nasıl geçmesin? Söylediklerinde eller tutar hiçbir şey yok.
ENERJİ ENFLASYONUNDA OECD ŞAMPİYONU OLDUK
Enflasyonun sebebi, küresel enerji fiyatlarındaki artışmış. Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, OECD ülkelerinde enerji enflasyonu ortalama yüzde 34. Türkiye’de yüzde 121. Türkiye tüm OECD’nin enerji enflasyonu şampiyonu! Türkiye’deki enerji enflasyonunun sadece dörtte biri dışarıdan… Dörtte üçü Erdoğan’ın kendi hatasından saray mamulü! Erdoğan yine küresel gıda fiyatlarındaki artışı da Türkiye’deki fiyat artışlarına bahane göstererek, sorumluluktan kaçmaya kalktı.
GIDA FİYATLARI DÜNYADA 1 BİZDE 3 YÜKSELİYOR
Türkiye ve dünyada gıda enflasyonunu bu grafikten görmek mümkün. Dünyada bugün ortalama gıda enflasyonu yüzde 30. Türkiye’de yüzde 89. Aynı şekilde enerji fiyatlarında olduğu gibi gıda fiyatları, dünyada bir yükseliyorsa, Türkiye’de üç yükseliyor. Yani bizdeki gıda enflasyonunun dörtte biri dünyadan, dörtte üçü Sarayın beceriksizliğinden… Çakma ekonomist ve şürekâsının, kifayetsizliği ve liyakatsizliğinden… Şu Türkiye’nin de üyesi olduğu; OECD’de gıda enflasyonu şampiyonu olduk. Orada ortalama gıda enflasyonu yüzde 10. Bizdeki gıda enflasyonu Türkiye’deki yüzde 89. OECD’nin 9 katı. Yani bizdeki gıda enflasyonunun biri dünyadan geliyor, sekizi bizden kaynaklanıyor, Saray kaynaklı.
ET VE SÜT ÜRÜNLERİNDE BÜYÜK BİR KRİZ KAPIDA
Ama turpun büyüğü de heybede… Bunların beceriksizliği yüzünden, et ve süt ürünlerinde çok büyük bir kriz kapıda… Ulusal Süt Konseyi, Nisan başında, çiğ sütün litresine 5 lira 70 kuruş fiyat açıkladı. Yine sütün litresine Mayıs sonuna kadar 1 lirada prim vereceğini ilan etti devletin. Yem ve diğer girdilerin maliyeti düşerken bu fiyat ve primler üreticinin yüzünü zaten güldürmemişti. Süt Konseyi geçenlerde bir kez daha toplanarak, çiğ sütün alım fiyatını 7,5 liraya çıkardı. Ama devlette Mayıs sonuna kadar vereceğini taahhüt ettiği 1 liralık primi 20 kuruşa indirdi. Üreticiye devletçe verilen, üreticinin kazanılmış hakkı elinden alınıyor. Maliyetleri üretici ve tüketiciye yükleyip, devlet işin içinden elini yıkayıp sıyrıldı. Sadece son altı ayda kaba yemin torbası yüzde 113 zam görmüş. Besici elindeki hayvanları kesime göndermeye başlamış. Şunu buradan ifade edeyim, anası olmayanın danası olmaz derler. Önümüz kurban bayramı. Bugün süt veren anaları kesime gönderirseniz, yarın sütünü içeceğimiz inekleri, etini yiyeceğimiz danaları bulamazsınız.
TEKİRDAĞ’DA KARKAS KESİM FİYATI 110 LİRAYI BULDU
Nitekim memleketim Tekirdağ’ın mezbahalarında, dana karkasın kesim fiyatı 105-110 liraya çıkmış vaziyette. 15-20 güne bunun 120 lirayı bulacağı söyleniyor. Böyle giderse yarın çocuklar içecek süt, milletimizde yiyecek et bulamayacak. Bunu anlamak bu kadar mı zor?
ZALİM HÜKÜMET ÇİFTÇİYİ PERİŞAN ETTİ
Bu zalim hükümet, çiftçilerimizi perişan etmiştir. Çiftçi toprağına küsmüştür. Son bir yılda mazot yüzde 229, ÜRE gübresi yüzde 290, DAP gübresi yüzde 205 zam gördüyse, çiftçi toprağına nasıl küsmesin? Çakma ekonomist ve şürekâsı, çiftçiyi sadece fahiş girdi maliyetleriyle ezip geçmedi. Çiftçinin kanuni haklarını da gasp etti, çiftçiyi perişan etti. Tarım Kanunu’na göre milli gelirin en az yüzde 1’i, çiftçilere destek olarak verilmek zorunda… Bunu kanun yazıyor, kanunen bunun ödenmesi gerekiyor. Ama 2007’den bu yana bu kanun hükmü, hiçbir yıl yerine getirilmedi. Şuanda çiftçilerimizin birikmiş devletten kanuni alacağı 272 milyar lirayı buldu. Her bir çiftçi ailesinin bu hükümetten, 124 bin 736 lira birikmiş alacağı var. El insaf hükümet vatandaşına borç takar mı? O hükümetin adı Erdoğan Şahsım Hükümeti ise takar… Hem de hiç acımaz… Sonunda da gıda enflasyonunda ülkeyi şampiyon yapar. Gıdada kendine yeten ülkemizi ithalata mahkûm eder. Birde üstüne çıkar der ki, gıda fiyatlarındaki artış yurtdışından geliyor. Bir kez daha altını çiziyorum. “Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağız” dediler. Türkiye’yi; gıda enflasyonunda, enerji enflasyonunda OECD ve G20 şampiyonu yaptılar, dünyada şampiyonlar ligine soktular. Tüketici enflasyonunda, OECD ve G-20 şampiyonu yaptılar. Dünyada da en yüksek enflasyona sahip altıncı ülke durumuna soktular. Üretici enflasyonunda ise bir daha altını çizerek söylüyorum dünya birincisi yaptılar. Bugüne kadar böyle bir şey olmadı. Yine haklarını da yemeyelim başka şampiyonlukları da var.
GÜZELİM ÜLKEMİZİ SEFALETİN ŞAMPİYONU YAPTILAR
Bu da sefalet endeksi grafiği. İşsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşuyor bu endeks. Üyesi olduğumuz OECD ve G-20 ekonomileri içinde, güzelim ülkemizi Sefalet Şampiyonu yaptılar. Tekrarlıyorum; üyesi olduğumuz OECD ve G-20 ekonomileri içinde, Türkiye’mizi sefalet şampiyonu yaptılar. Bu tablonun sorumlusu çakma ekonomist, şimdi çıkmış milleti “şükürsüzlükle” suçluyor. Sebebi olduğu bu sefaletin, bu yıkımın sorumluluğunu milletimize yıkmaya çalışıyor. Ama bunun sorumluluğundan kurtulamaz. Kurtulamayacak. Ama milletimizde ne yapacağını biliyor. Önüne gelecek ilk sandıkta ondan kurtulacak, emaneti de ehline verecek. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla, sofraların bereketini kaçıranları, kendisini kuru ekmeğe muhtaç edenleri, kuyruklarda bekletenleri evlerine gönderecek.
SATIN ALMA GÜCÜ KAR GİBİ ERİYOR
Bugün ülkemizde ne çalışanlar, ne emekliler hayatlarından memnun. Nasıl olsunlar? Emekçinin hali ortada… Ocak ayında asgari ücrete yapılan zam, Şubat geldiğinde eridi gitti. Çalışanın satın alma gücü kar gibi eriyor. Asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Asgari ücretli enflasyon karşısında, bu gidişle yılsonuna kadar dayanamaz.
BUNUN ADI EMEĞİN SÖMÜRÜSÜDÜR
İşte Türkiye’deki emek sömürüsünün tablosu bu… 2021’in Ocak ayından bu yana gerçekleşen enflasyon yüzde 76, aynı dönemde yapılan asgari ücret zammı yüzde 50,5. Bunun adı emeğin sömürüsüdür. Emekçinin hakkını gasbetmektir. İşverenler bile artık, yıl ortasında, asgari ücrette ayarlama yapılabileceğini söylüyor. Ama saraydan ve şürekasından tık yok. Sadece işçilerimizin emekleri değil, memurlarımızın emekleri de sömürülüyor. Bu yılın ilk 6 ayı için, memur maaşlarına yüzde 7,5 zam yapıldı. Ama yılın daha ilk dört ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 31,7. TÜİK’in makyajlı enflasyon rakamları bile, memur zammının 4 katından fazla. Ne diyor sevgili peygamberimiz; “İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” Çünkü en kutsal kazanç, alın teriyle kazanılan helal kazançtır. Ama bu hükümet, emekçilerimizin alınlarındaki ter daha kurumadan, ücretlerini enflasyon canavarıyla iç ediyor. Bu kul hakkı yemenin daniskasıdır. Bu kölelik düzeninin daniskasıdır.
KULAĞNIZIN ÜSTÜNE YATMAYIN, ASGARİ ÜCRET ZAMMI İÇİN ARALIK AYINI BEKLEMEYİN
Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Kulağınızın üstüne daha fazla yatmayın. Asgari ücret zammı için, Aralık ayına randevu vermekten vazgeçin. En geç Temmuz’da, memur ve emeklilere verilecek enflasyon farkıyla beraber, asgari ücrette de enflasyon düzeltmesini mutlaka yapın.
KKM’YE 22 MİLYAR VAR, EMEKLİYE 10 MİLYAR YOK
Sadece emekçilerimiz değil, emeklilerimiz de bu zalim hükümet elinde perişan. Bu zalimler, özellikle emeklilerimizin umutlarıyla çok oynadılar. Genel Başkanımızın zorlamasıyla 2018’de emekliye, 1.000 lira bayram ikramiyesini verdiler. Geçen yıl yine Genel Başkanımızın zorlamasıyla, bu ikramiye, 1.100 lira yapıldı. Türkiye’de olağanüstü bir pahalılık var. Özellikle en düşük gelirlilerin yaşadığı enflasyon çok daha şiddetli. DİSK-AR oturmuş hesaplamış. Emeklilerin son bir yılda karşı karşıya kaldıkları gıda enflasyonu yüzde 113,5. İşte bu yıl bizde olağanüstü hayat pahalılığına binaen; “Emekliye verilecek bayram ikramiyesi 4 bin 253 lira olsun” dedik. Cevap yine kocaman bir “Hayır” oldu. Bu arada atama Çalışma Bakanı çıktı: “1.100 liralık ikramiyeyi biz 400 lira artırmış olsaydık, bunun tek seferde maliyeti 10 milyar lira olacaktı” dedi. Ama diğer taraftan Kur Korumalı Mevduat için bir avuç mevduat sahibine, bir defada 22 milyar lirayı buldular, sıra milyonlarca emekliye gelince de, 10 milyar lirayı bulamadılar.
BAKAN DUT YEMİŞ BÜLBÜLE DÖNDÜ
Atama Çalışma Bakanı bunun yerine başka bir söz verdi. Dedi ki, Temmuz’da en düşük emekli maaşları için bir artış yapacağız, detayları da 1 Mayıs’ta açıklayacağız dedi. 1 Mayıs geçti gitti. Ramazan Bayramı geçti gitti. Ama ortada açıklamaydı, sürprizdi yok. Bakan maşallah dut yemiş bülbül. Bugün Sarayda kabine toplantısı var. Bu konuda bir açıklama yapacaklar mı göreceğiz. Ama bunların gözünde de, gönlünde de emeklilerimiz yok. Bunlar fakiri, fukarayı değil, faiz lobilerini ve beşli çetelerini seviyorlar… Emekçinin, emeklinin, çiftçinin, esnafın haklarını gasbedip, emeklerini ve haklarını sömürüp, yandaşlarını ihya ediyorlar.
İNANMAYAN BANKALARIN KÂRINA BAKSIN
İnanmayan, faiz lobisi diyerek, Erdoğan’ın ağızından düşürmediği, bankaların son kârlarına bir baksın. Geçtiğimiz yılın ilk üç ayında, 16 milyar 383 milyon lira kâr eden bankalar, bu yılın ilk üç ayında, 63 milyar 245 milyon lira kâr etmişler. Banka kârlarındaki artış yüzde 286. Son bir yılda, emeklinin aylığı yüzde 286 artmadı. Emekçinin asgari ücreti yüzde 286 artmadı. Çiftçilerin, esnafların kazancı yüzde 286 artmadı. Peki, kimin kârı yüzde 286 arttı? Bankaların yani faiz lobilerinin… Ağızlarından faizi, faiz lobilerini düşürmezler. Ama faiz sebep enflasyon sonuç diyerek, nas diyerek, faiz lobilerini ihya ederler. Siyasi riyanın daniskası budur. Bankalara yüzde 14 faizle, Merkez Bankası’ndan borç verirler. Bankalar da bunu götürür, Hazine’den yüzde 23 faizle tahvil alır. Taş atıp kolu yorulmadan, aradaki 9 puan faiz farkını bankalar ceplerine atar. Bu da yetmez. 1970 model Dövize Çevrilebilir Mevduata, Kur Korumalı Mevduat etiketi yapıştırırlar. Bunu da ülkeyi kurtaracak model diye millete yutturmaya kalkarlar. Sonuç? Bu model çerçevesinde bankalar yüzde 17 faizle mevduat toplar. Mevduata milletin vergileriyle kur garantisi verilir. Kur farkını da Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi milletten topladığı vergilerle öder. Yani mevduat faizini dövize endekslerler. Kendi yandaşlarına, rant ve faiz lobilerine, görülmemiş bir servet transferi yaparlar. Ardından; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek, “Nas” diyerek, milletin gözünü boyamaya kalkarlar.
İZAHINI YAPAMADIKLARI ŞEYLERİN MİZAHINA KATLANAMIYORLAR
Ondan sonra da, izahını yapamadıkları şeylerin, mizahına bile katlanamazlar. Televizyonda çok izlenen bir mizah programı, Bakan Nebati ile ilgili bir skeç hazırlamış. Ama birileri bu skece müdahale edip, yayından kaldırmış. Saraydakiler millete yaşattıkları acıların skecine dahi katlanamıyor. Ama yaşattığı acılara milletin katlanmasını bekliyor, şükretmesini bekliyor. Aslında saraydakiler de şunu çok iyi biliyorlar. Tarihte bir despot, bir zalim fıkralara ve mizaha konu olmaya başladıysa, zevali de yaklaşmıştır. Zevali yaklaşanın mizaha hiç tahammülü olmaz.
ŞEYTAN BİLE BU İŞE ŞAPKA ÇIKARIR
Adil hükümetler zenginden alır fakire verir. Erdoğan Şahsım Hükümeti ise fakir fukaradan, garip gurebadan alıp, yandaşlarına verir. Ondan sonrada Sarayının TÜİK’ine yani İstatistik Kurumuna, “Gelir dağılımı düzeliyor” diye çalışma yaptırır. Doğrusu şeytan bile bu işe şapka çıkarır. TÜİK, 2020 yılını kapsayan, gelir ve yaşam koşulları araştırmasını geçtiğimiz Cuma açıkladı. 2020 pandeminin ülkemize geldiği ve yoğun kapanmaların yaşandığı bir dönem… Tüm dünya yurttaşlarına doğrudan gelir desteği verirken, Türkiye’de kredi muslukları açtı. Vatandaşı borca batırdığı bir dönem… Diğer hükümetler vatandaşlarını paraya boğdu, bunlar millette IBAN numarası atıp, onlardan bağış toplamaya kalktı. Gerçek işsiz sayısının 3 milyon 114 bin kişi arttığı, kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği, işsizlik ödeneği adı altında, 8 milyon çalışana, normal ücretinin altında ödeme yapıldığı bir dönem. Şimdi TÜİK diyor ki, “Ben araştırdım, bu dönemde ülkemizde gelir dağılımı, bozulmamış, aksine düzelmiş. En zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir farkı azalmış”. Yani 2020’de milli gelir bölüşümünün, emek aleyhine ve sermaye lehine geliştiğini ben söylemiyorum, yine TÜİK’in milli gelir rakamları söylüyor. Yani emeğin milli gelirden aldığı pay azalırken sermayenin milli gelirden aldığı pay artmış. O zaman bu gelir dağılımı nasıl düzeliyor? Bu nasıl perhiz, bu nasıl bir lahana turşusu…
ÜÇ ÇEŞİT YALAN VAR: YALAN, KUYRUKLU YALAN, İSTATİSTİKLERLE YALAN
Boşuna üç çeşit yalan vardır dememişler. Yalan, kuyruklu yalan ve istatistikle yalan. Ama TÜİK istatistiklerinin bile saklayamadığı bazı hakikatler var. Saraydakiler yediği dana rozbifleri, zencefilli somonlu suşileri; manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması ve yulaf ezmesiyle sindirmeye çalışırken, bu ülkede milyonlarca insanımız, yeterli protein alamıyor. Çocuklarda yetersiz beslenme, büyüme ve gelişme sorunlarına neden oluyor. Kız çocukları, erkek çocukları kansızlıkla mücadele ediyor. Çocuklarda kansızlık sıklığı Avrupa’nın 4 katı. Çocuklarımızın boyu yetersiz beslenme nedeniyle kısa kalıyor… Bu ülkede, 31 milyon 730 bin yurttaşımız, iki günde bir sofrasına bir kap et, balık ya da tavuk yemeği koyamıyor. Yine pandemi döneminde verilen kredi ve borçlar aileleri bunaltıyor. Borç taksiti ve ödemeleri altında 47 milyon 272 bin kişinin yaşadığı aile eziliyor. 61 milyon 920 bin yurttaşımızın yaşadığı aileler, konut masraflarından bunalıyor. Ve bu ülkede 50 milyon 369 bin yurttaşımız, evinden uzakta bir hafta tatil yapamıyor.
BU KARANLIK TABLOYU KÖKTEN DEĞİŞTİRECEĞİZ
İşte biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu karanlık tabloyu kökten değiştirmeye talibiz. Bu memleketi yüzü gülen insanların ülkesi yapmaya kararlıyız. Bizim yönetimimizde, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacak. Biz bunu başaracağız. Üreteceğiz, kazanacağız, hakça paylaşacağız. Kimse aç ve açıkta kalmayacak. Hiçbir çocuğumuz yatağa aç girmeyecek. Doğamıza, denizimize, dağlarımıza, derelerimize, ormanlarımıza, gözümüz gibi bakacağız. Para ve maliye politikasında sürdürülebilir olmaya dikkat edeceğiz.
ENFLASYON CANAVARINI BİTİRMEK İÇİN BU ADIMLARI ATACAĞIZ
Ama her şeyden önce enflasyon canavarını bitirebilmek için, şu adımları sırasıyla atacağız.
Bir, Merkez Bankası’nın başına derhal liyakatli bir ismi atayacağız. Bankayı siyasetin müdahalesinden kurtaracağız. Bankanın araç bağımsızlığına asla müdahale etmeyeceğiz.
İki, ekonomide “kral değil, kural” olacak. En son 5 Şubat 2009’da toplanan Ekonomik ve Sosyal Konsey derhal toplanacak. Devlette liyakati ve adaleti sağlayacağız. Derhal Siyasi Ahlak Yasası’nı çıkaracağız. Rüşvetçileri, beytülmale el uzatanları, yolsuzluk yapanları, tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenleri, devlet yönetiminden süratle uzaklaştıracağız. Stratejik Planlama Teşkilatı’nı hızla kuracağız. Ülkenin en yetenekli kadroları burada toplanacak. Ekonominin gerçek fotoğrafı çekilecek. Çözüm planları buradan hızla çıkacak.
Üç, Kamu Özel İşbirliği Projelerinde dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Hukuk çerçevesinde, gerekirse bu projelerin işletme haklarını kamuya geri alacağız.
Dört, kamu bankalarının kaynaklarının yandaşa, rant projelerine aktarılmasına derhal son vereceğiz. Ziraat Bankası sadece çiftçiye, Halk Bankası da sadece esnafa avantajlı kredi sağlayacak.
Beş, dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası çıkaracağız. Yapılan büyük ihalelerin maliyetini ve verilen garantileri tek tek açıklayacağız.
Altı, bütçe disiplinini sağlayan mali çapaları yeniden güçlendireceğiz. Gerekirse yeni mali çapaları getireceğiz ve kullanacağız. Varlık Fonu’nu derhal kaldıracağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Sayıştay denetimini uluslararası standartlara ve kaliteye çıkaracağız.
Yedi, dijital alt yapıyı hızla güçlendireceğiz. Teşvik politikasını, sanayicinin katma değeri yüksek ürün üreteceği noktalara taşımak için kullanacağız. Yüksek teknoloji içeren, Yeşil Mutabakata uyumlu, dijital dönüşümü kolaylaştıracak yatırımları teşvik edeceğiz. Bu kapsamdaki doğrudan sermaye yatırımlarını destekleyeceğiz. Ülkemizin üretken kapasitesini ve verimliliği arttıracağız. Enerji arz güvenliğini, temiz ve ucuz enerjiye erişimi sağlayacağız. Bu çerçevede, yerli ve yenilenebilir enerjiye öncelik vereceğiz. İthal enerjide tedarikçileri çeşitlendireceğiz.
Sekiz, gıdada arz güvenliğini sağlayacağız, kendi kendimize yeterliliği gerçekleştireceğiz, planlama ve çiftçiye destek önlemlerini alacağız. Çiftçiye elektik, gübre, yem gibi girdileri ucuza vereceğiz. Taban fiyatı, maliyet + makul kârı karşılayacak şekilde önceden açıklayacağız. Çiftçinin kullandığı elektrikte, tüm vergi ve ek kalemleri kaldıracağız. Kuracağımız güneş enerjisi tesislerinin üreteceği enerjiyi, Çiftçi Kooperatiflerine ücretsiz vereceğiz. Bankalarda ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde takibe düşmüş çiftçi borçlarına gelen faizleri derhal sileceğiz. Kredilerin geri ödemelerini 6 ay erteleyeceğiz. Tarımsal üretimde kullanılan mazottan ÖTV almayacağız. Belediyelerin kooperatiflerle iş birliğini destekleyerek, yurttaşlarımızın ucuz ve kaliteli gıdaya erişim imkânlarını artıracağız.
Dokuz, derhal bir genelge çıkararak devlette israfa son vereceğiz. İsraf genelgesiyle, devlet millete örnek olacak. Bu suretle bütçede yarattığımız imkânları, dar gelirli ve dezavantajlı kesimlerin rahatlatılması için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortası’nı hızla hayata geçireceğiz.
On, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Programını” ortaklarımızla uygulamaya koyacağız. Böylece evrensel adalet, hukukun üstünlüğü, ifade ve girişim özgürlüğü normlarını yakalamış, güçlü bir demokrasiyle taçlandırılmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Ülkemizde iyi yönetişimi ve yargı bağımsızlığını sağlayacağız.
Biz hazırız. Milletimiz hazır. Artık sandık gelsin. Millet emaneti ehline versin. Milletimizin bahtı gülsün.
Benim diyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Karadeniz turuna belediyenin imkanlarıyla gittiği yönünde eleştiriler var. Buna bir değerlendirmeniz olur mu?
Faik ÖZTRAK- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın Karadeniz ziyaretinin iki boyutu var. İlki, hemşerileriyle bayramlaşma. İkincisi, bazı belediyelerimizin daveti üzerine yürütülen faaliyet ve projelerle ilgili görüş alışverişinde bulunmak, açılışlara katılmak, teknik destek taleplerini görüşmek.
Kamu kaynaklarının kullanımına hassasiyetinizi önemsiyoruz. Aynı hassasiyetin keşke bayram öncesi Suudi Arabistan’a yapılan ziyaret için gösterilmesini de sorgulasaydınız. Bayramda küslük olmaz, barışmak SWAP’tır dediler, koşa koşa Suudi Arabistan’a gittiler. Baktılar SWAP olmadı, bari sevap olsun diyerek geziyi umreye çevirdiler. Gazeteciler, bakanlar tüm saray şürekası ihrama girdi boy boy poz verdi. Kamu kaynağıyla sevap olur mu? Bunu sormadınız. Yine Cumhurbaşkanının birinci derece akrabaları devlet protokolünün başına oturup ülke ülke geziyorlar. Bunlara da aynı soruyu sorabiliyor musunuz? Umarım bu saatten sonra bu soruyu onlara da sorabilirsiniz.
Soru- İmamoğlu’na otobüse aldığı gazeteciler nedeniyle de çok tepki geldi. İlk başta destek veren ünlüler ile binlerce takipçi kaybetti. Sizin değerlendirmeniz ne olur?
Faik ÖZTRAK- Değerli arkadaşlar, bu konuda söylenmedik söz kalmadı. Aslında Türkiye’nin gerçek sorunları bellidir. Ülkemizin gerçek sorunu milletimiz ezip geçen hayat pahalılığıdır, mutfaklardaki yangındır, artan emek sömürüsüdür. Nasrettin Hoca’nın türbesine dönen sınırlarıdır. Ülkemizin sessiz demografik işgali ve kaçak göçmen sorunudur. Ben bunlar konuşulmasın diye gösterilen gayretleri anlıyorum. Ama biz ülkemizin gerçek sorunlarıyla ilgilenmeye devam edeceğiz.
Soru- Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun DEVA ve Saadet Partisiyle ayrı bir ittifak kurmak istediği belirtiliyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Faik ÖZTRAK- Altılı masanın etrafında bir araya gelen diğer partiler ve bu partilerin Sayın Genel Başkanlarının ne düşündükleri konusunda spekülasyon yapmam hem nezaketsizlik olur, hem de yetkili değilim buna. Masa etrafında toplanan partiler elbette seçimlerde en üst başarıyı yakalamak için alternatifleri değerlendirirler. Ama ben şunu ifade etmek isterim. Altı partinin etrafında toplandığı bu masa her gün biraz daha güçleniyor. Tavsiyem kimse boş yere heyecanlanmasın.
Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi sonrası yaptığı açıklamalar tartışılıyor. Sayın Genel Başkanın İmamoğlu’yla bir görüşmesi oldu mu? Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Sayın İmamoğlu CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Genel Başkanımız nasıl bütün Büyükşehir Belediye Başkanlarımızla görüşüyorsa Sayın İmamoğlu’yla da elbette görüşür. Gerçekten bu sorunun mahiyetini anlamış değilim.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan sığınmacılarla ilgili bir hafta önce 1 milyon Suriyelinin dönüşü için hazırlık içinde olduklarını söylemişti. Bugün ise ülkemize sığınan kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız, siz ne derseniz deyin biz oradayız. Kendileri arzu ettikleri zaman vatanlarına dönebilirler ama biz onları asla bu topraklardan kovmayız ama kovmayacağız dedi. Bir hafta içinde bu iki açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Anlaşılıyor ki, Erdoğan Suriyeliler konusunda asli görüşüne geri dönmüş bayramdan sonra. Şimdi tabi Erdoğan’ın sık sık görüş değiştirmesi bu devleti yönetemediğini, bugün yaşadığımız sıkıntıların sebebini de ortaya koyuyor. 2011’den buyana hiç kimseye sormadan Ensar’dı, muhacirdi diyerek milletimizin 10 milyarlarca dolarını harcadılar. Sadece 2021 sonunda harcanan paranın 51 milyar doları bulduğu yazılıyor Cumhurbaşkanlığının raporlarında. Türkiye ve Suriye’de 9 milyon Suriyeliye baktıklarını ballandıra ballandıra kendileri anlatıyorlar.
Ülkede milletimiz oturacak ev bulamıyor. Bunlar İdlib’de evler, okullar, park ve bahçeler inşa ediyorlar. Siz kimin parasını kime harcıyorsunuz? Bunları yaparken kime soruyorsunuz? Milletimize sormadığınız açık. Bir de şunu sormak istiyorum, peki madem böyleydi bayramdan önce Suriyelilerin gidişini neden yasakladınız? Anlaşılan küçük ortağınızdan korktunuz. Bayram bitti yeniden Ensar, muhacir demeye başladınız. Ensarlık yapacaksanız milletimizin sırtından kurban kesmeyi bırakacaksınız. Ensar mı olacaksınız? Beştepe’deki 1100 odalı sarayınızın odalarını, Ahlat’taki kışlık sarayınızın odalarını, Okluk’taki yazlık sarayınızın odalarını açın bakalım Suriyeli, Afganlı göçmenlere. Bunları da devletin kesesinden değil, kendi şahsi servetinizle yapın. Devletin kesesinden, milletin kesesinden Ensarlık yapılmaz.
Bu arada birde bize zekat dersi vermeye kalkmışlar. Biz zekatı da çok iyi biliriz, intifakı da çok iyi biliriz. Ama sizin kendinizden başka bir şey bilmediğinizi bütün milletimiz biliyor, görüyor.
Çok teşekkür ediyorum.