ESNAF İÇİN KİRA ÖDEMESİ YETMEZ
CHP Sözcüsü Öztrak, salgın döneminde esnaf için yapılması gerekenleri 17 madde halinde aylar önce açıkladıklarını belirterek, “Devlet esnafın kira borçlarını ödesin dedik. Nasıl asgari ücretin artmasını, nasıl emeklilere iki ikramiye verilmesini sağladıysak, şimdi nihayet esnafın kirasını da devletin üstleneceği anlaşılıyor” dedi.
Kabineden buna ilişkin karar çıkacağı yönünde haberlerin kamuoyuna yansıdığını söyleyen Öztrak, “Kiraları devlet üstlensin mi? Evet üstlensin. Peki bu yeter mi? Hayır. Burada biz kira desteği dışında 16 tedbir daha önermişiz. Bunların neredeyse tamamını diğer ülkeler yapmış. Esnafını borç batağından kurtarmış. Dünyayı yeniden keşfetmeyin, gelin siz de yapın. Biz diğer 16 maddemizin de takipçisi olacağız” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugünkü Merkez Yönetim Kurulu gündemimizde vatandaşın gündemi vardı. Ekonomik kriz vardı, sağlık sorunları vardı, devlet krizi vardı.
SIRTINI GÜNEŞE DÖNENİN GÖLGESİ ÖNÜNE DÜŞER
“Sırtını güneşe çevirenin gölgesi önüne düşer, gerçeklerde böyledir” diyor Hintli şair Tagore. Ekonomimiz derin bir buhranın içinde, vatandaşlarımızın omuzuna yüklenen fatura her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Saray hükümeti milletimize sırtını dönmüş. Ama şairin dediği gibi önüne düşen gölgesinden de korkuyor, oraya buraya savrulup duruyor. Enflasyon başını aldı gitti. Etin, peynirin olmadığı bir poşet bile markette 100 liradan aşağı dolmuyor. Bebek mamasına, zeytinyağı şişelerine artık alarm takılıyor. Hükümet ise enflasyon rakamlarını karartmaya çalışıyor, milletten gözlerini kaçırıyor.
ESNAF PAKETİNİ AYLAR ÖNCE AÇIKLADIK
İstanbul’da esnaf cinnet getirmiş, çatıya çıkmış işyerinin tabelasını parçalıyor. Burada 70 personel var hepsinin evde çoluk çocuğu aç, bunlar mecburlar çalışmaya, dükkanı kapat diyorsunuz o zaman bize ekmek verin kardeşim diye barbar bağırıyor. Esnaf için yapılacaklar listesini 17 madde halinde aylar önce sıraladık.
Yapılması gerekenlerin listesi burada… Devlet esnafın kira borçlarını ödesin dedik. Nasıl asgari ücretin artmasını, nasıl emeklilere iki ikramiye verilmesini sağladıysak şimdi nihayet esnafın kirasını da devletin üstleneceği anlaşılıyor. Bugün kabineden buna ilişkin kararlar çıkacağını duyuyoruz. Kiraları devlet üstlensin mi? Evet üstlensin. Peki bu yeter mi? Hayır. Burada biz kira desteği dışında 16 tedbir daha önermişiz. Bunların neredeyse tamamını diğer ülkeler yapmış. Esnafını borç batağından kurtarmış. Dünyayı yeniden keşfetmeyin gelin sizde yapın. Biz diğer 16 maddemizin de takipçisi olacağız. Esnafımızın yanında durmaya, ona destek olmaya devam edeceğiz.
MİLLET YOKLUKTAN CİNNET GETİRİYOR
Sarayın sırtını döndüğü memleketimizden insan manzaralarına devam edelim. Samsun’da bir vatandaşımız avucuna iş, aş yazıp canına kıydı. Gebze Çayırova’da dış cephe işi yapan bir vatandaşımız, Antalya’da genç bir jeofizik mühendisimiz, Kocaeli’nde bir aile babası işsizlikten, yokluktan canlarına kıydılar. Burdur’dan, Trabzon’dan, Cizre’den memleketin dört yanından açım diye bağırarak hayatına son vermeye kalkışan vatandaşlarımızın haberleri geliyor. Millet artık yokluktan cinnet getiriyor. Ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı çıkıyor Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı diye açıklama yapıyor. Tabi meseleleri mesele etmezseniz meselede kalmaz. 10,5 milyon işsiz var, iş bulamayan gençlerimiz umutsuz.
SÜTTE FİYAT ARTIŞI YILBAŞINDA, PRİMDE DÜŞÜŞ ANINDA
Tarım Kredi Kooperatiflerinden borç alan çiftçi, besici, sütçü, arazisini, traktörünü, ineğini kooperatife kaptırıyor. Yurdun dört yanından haciz haberleri geliyor. Denizli’den bir çiftçi tarlalarım, ineklerim haczedildi, 60 bin liralık borç olmuş 130 bin lira, 5 arabam vardı onlar bağlı. 150 dönüm arazim vardı onlar da bağlı. İneklerimi satabilsem bile et fiyatı düşük, süt 2 lira” diye feryat ediyor. Ama Tarım Bakanı çıkıyor, “Son iki yıldır çiftçimiz hamdolsun rekor gelire sahip ve hepsi borcunu ödedi. Çiftçinin morali şu an son derece iyi…” diyebiliyor. Kırşehir’den bir besicimiz de Bakan’a cevap veriyor: “Dombrayla bu inekler doymuyor. Bakan bu işten anlamıyor” diyor. Çiğ süt fiyatı 2021’in ilk 4 ayı için 50 kuruş artacakmış. Bu artış, maliyetin altında… Yani besicinin, sütçünün maliyetinin altında bir artış. Tarım Bakanlığı sene başını bile beklemeden apar topar hemen çiğ süt prim ödemesini 40 kuruştan 30 kuruşa düşürüp çiftçinin 10 kuruşuna hemen el koyuyor. Yani çiğ süt fiyatlarındaki artış yılbaşında, ama primdeki düşüş, anında… Yani yine zulüm…
ÇİFTÇİNİN BORCUNU, DESTEK ALACAĞINDAN MAHSUP EDİN
Bu salgın döneminde, girdi fiyatları almış başını gitmiş, kooperatife, bankaya borçlar, almış yürümüş. Dardaki süt üreticisinin elindeki 10 kuruşa göz koyuyorlar. Mazot, gübre, başta olmak üzere, çiftçiye kanunen verilmesi gereken desteklerin, bugüne kadar ancak yarısı vermişler. Çiftçinin devletten 211,5 milyar TL alacağı var, destek alacağı var çünkü kanuna koymuş. Çiftçi bankaya, kooperatife, devlet de çiftçiye borçlu… “Çiftçinin borcunu yapılandırın” diyoruz, yapmıyorlar. “Bari çiftçinin borçlarını Ziraat Bankası’nda toplayın, bugüne kadar vermediğiniz tarım desteklerinden alacağını mahsup edin, karşılıklı mahsuplaşın” diyoruz. Duyan var mı? O da yok…
TİLKİYİ KÜMESE MÜDÜR ATAMIŞLAR…
Alanya’da turizmciler, “Dişimizin kanını somuruyoruz” diyor. Akdeniz’de turizm emekçileri isyan ediyor: “Açlıkla yüz yüze bırakıldık, asgari yaşam şartlarını sağlayamıyoruz” diyor. O sırada Turizm Bakanı Bodrum’da, Turizm Bakanlığı’na tahsisli arazi üzerine yapılmış, ultra lüks bir oteli satın alıyor. Şimdi bu satın alan şirketin Ticaret Sicil Gazetesi kaydına göre Turizm Bakana hala başında. Meşhur fıkra var. Kümese müdür aranıyormuş. Tilki başvurmuş. Tilkinin özgeçmişine bakmışlar beğenmişler. Sormuşlar, “Kaç para istersin?” Tilki başlamış gülmeye. “Ben gülmekten konuşamıyorum. Siz artık ne verirseniz” demiş. Tilkinin iş tecrübesi var diye, tilkiye kümes emanet edilir mi? Turizmci batıyor, Bakan, batan geminin mallarını topluyor. Sonra da çıkıyor, “Bundan daha doğal ne olabilir ki?” diyor.
MİLLET DERDİNİ MARKO PAŞA’YA ANLATSIN
Saray, milletin kasasının dibini sıyırdı, 128 milyar dolar döviz sattı, rezervleri bitirdi, Merkez Bankası’nın döviz kasasını 47 milyar dolar hem de kısa vadeli borca soktu. Tekrar ediyorum: Net Rezervlerimiz eksi bakiye veriyor, 47 milyar dolar (-) bakiye veriyor. Daha önce hiçbir kriz döneminde, böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Sarayın milletin sırtına yüklediği yük, her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Tarım Bakanı, tarıma, çiftçiye yabancı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ailelerin durumundan bihaber, Turizm Bakanı batırdığı geminin mallarını kapatmanın derdinde… Millete de derdini Marko Paşa’ya anlatmak kalıyor.
YANGINDAN MAL KAÇIRIR GİBİ
Saray’ın kibirli başı, milletin derdine derman olmak yerine, on parmağında on kara, CHP’ye sürmeye çalışıyor. Sarayın kibirlisi, hafta sonunda, açılış görünümlü ekran şovunda, yine Cumhuriyet Halk Partisi hakkında ağzına geldiği gibi konuştu. Kasada para kalmadı. Tulumbadaki suyu bitirdiler. Şimdi “Yangından mal kaçırır gibi, milletin malı mülkü, sorgusuz, sualsiz, Katar’a satılıyor” diyoruz. “Bu mallar kaça, neden, nasıl satılıyor?” diye soruyoruz. Bizi yatırımcı düşmanı ilan ediyor. Sonra da sıkılmadan akıl veriyor. “Paranın rengi, dini yoktur. Para paradır” diyor. Anlıyoruz, sizin gözünüz paradan başka bir şey görmüyor.
ASKERİMİZE ÇUVAL GEÇİRİLİNCE VERİLMEYEN NOTAYI, BUNUN İÇİN VERDİNİZ
İşte burada Avrolar, Dolarları yığmış genç. Ama bu anlayışınız sonucunda, memlekette şu fotoğrafların çekilmesine neden oldunuz. Milletimizin vicdanı bu fotoğrafları unutmuyor. Başına çuval geçirilen askerlerimiz için vermediğiniz notayı, şu fotoğrafları çektirip, ABD’ye kaçan rüşvetçi, itirafçı için verdiniz. Siz ABD’ye nota verdiniz, bakanlarınız da buna plaket verdi. Ne de olsa; “Paranın rengi dini yoktur. Para, paradır” değil mi Sayın Erdoğan? Bu memlekette yabancı sermayeyi kaçıranın kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, Sarayınızdaki aynaya bakacaksınız.
KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ
Memleketten yabancı sermayeyi kaçıran, sizin, hukuk devletini bitiren işleriniz. İhale Kanunu’nu delik deşik etmeniz. Tüm Türkiye’yi beş tane havuz müteahhidine rehin etmeniz. Bu kadar şaibeli işi yaptıktan sonra, şimdi, “Merak etmeyin. Malınız mülkünüz bizim garantimiz altında” olacak diye bakanları dolaşıyor. Size kim inanır? Zamanında biz, sizi uyardık. Bak bu işleri yapmayın başınıza bunlar gelir dedik ama dikkate almadınız. “Kendi düşen ağlamaz.” Tekrarlıyorum, yatırımcı; hukuksuzluktan kaçar, sorgusuz sualsiz milletin malına el konulursa kaçar, ihaleler hak edene değil, yandaşa giderse kaçar. Can ve mal güvenliği yoksa kaçar.
TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYANA “ALLAH RAZI OLSUN” DERİZ
Biz, bu ülkede taş üstüne taş koyandan, “Allah razı olsun” deriz. Her fabrika açanın, üretenin, vatandaşlarımıza iş ve aş imkânı sağlayanın yanında oluruz. Fakat bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkına, vatandaşlarımızın alın terine, vergisine, bu ülkenin varlıklarına göz koyana, milletin malını ona buna peşkeş çekene de “Orada dur bakalım” deriz. Bizim yatırımdan anladığımız, faiz lobilerinin piyasanın köpüğünü cebine indirmesi değil. Bizim yatırımdan anladığımız, şeffaf olmayan ihalelerle, milletimizin, çocuklarımızın, hatta torunlarımızın geleceğini, yandaşa dolarla, avroyla ipotek eden, Kamu Özel İşbirlikleri değil. Bizim yatırımdan anladığımız, milli savunma sanayimizin göz bebeği Tank-Palet Fabrikasını, Katar ordusunun şirketine bedavaya peşkeş çeken ardından da bu şirketin ordumuza teslim etmesi gereken tankları bile teslim edememesi değildir. Bizim yatırımdan anladığımız, üreten, iş, aş ve katma değer yaratan tesisler kurmaktır.
SON REFORMUNUZ “ÇEKİP GİTMEK”
Saray yönetimi iki buçuk yılda ülkede güveni bitirdi. Yatırımcıyı ürküttü. Üretim yok, yatırım yok. İş yok, aş yok. İki buçuk yılda hukuk devletini bitirenler, şimdi biraz önce söyledim işverenleri kapı kapı dolaşıp, “Canınızı, malınızı güvence altına alacağız”, “Hukuk reformu yapacağız” diyorlar. Devleti krize sokmuşsunuz. Kurum kural bırakmamışsınız. Tetikçi savcılarınız hâkimleriniz Anayasa Mahkemesini bile takmaz olmuş. Sarayın danışmanları, avukatları hâkimlere talimat verir olmuş. Siz hangi hukuk reformundan bahsediyorsunuz. Bu millet adına yapacağınız bir reform varsa o da “çekip gitmek”tir. Yeni ve güçlü parlamenter demokrasinin önünü açmaktır.
KENDİLERİ SEFA SÜRDÜLER, MİLLETE “SABRET” DEDİLER
Bu ucube sistemle, 2,5 yılda, devletin kurumları bitti. “Her şeyi ben bilirim” dedi. Salgın nedeniyle zora düşen vatandaşa beş maskeyi bile bedava dağıtamadı. 40 yıl vergi veren esnafa, 40 gün bakamadı. Kendileri uçan, kaçan, duran saraylarda günlerini gün ederken, millete askıda ekmeği göstererek, kafasına çay paketi atarak “sabret” dendi. Bu ülkede milyonlarca vatandaşı, açlık sınırının altındaki asgari ücrete, milyonlarca vatandaşı ücretsiz izne çıkarıp, günlük 39 TL’ye mahkûm ettiler. Salgında, çalışanların kıdem tazminatını bile gasbetmeye yeltendiler. Milleti borç batağına sürüklediler.
ÜLKEYİ YÖNETEMİYOR, ALGIYI YÖNETMEYE ÇALIŞIYOR
Ülkeyi yönetemeyen Saray, uzunca bir süredir algıyı yönetmeye çalışıyor. AK Parti Genel Başkanı “Tank palet özelleştirme değil” diyor. Resmi Gazete’den Saray imzalı, her yerinde “Bu bal gibi de özelleştirmedir” diyen belgeyi önlerine koyuyoruz. Yüzleri kızarmıyor. Genel Başkanımız, “Beşiktaş terör saldırısında şehit olan gencin ailesine, 121 TL aylık bağladınız” diyor. Meclis’te “Yalan” diye ortalığı birbirine katıyorlar. Şehidimizin babası açıklama yapıyor: “Biz para peşinde değiliz ama Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri doğru” diyor. Hakikat ortaya çıkıyor, utanma yok. Millet yokluktan kırılırken, milletin parasıyla üçer beşer maaşlar alanlara “El insaf” diyoruz. İletişim Başkanı, “Aldım ama bir sor neden aldım. Hayır, hasenat yapmak için aldım” diye açıklama yapabiliyor.
TÜM VERİLER DEĞİŞİYOR, VEFAT SAYILARI HARİÇ
Gerçeğin belgelerle ortaya çıkacağını bile bile, saçma sapan lafların arkasına sığınıyorlar. O da olmazsa, rakamlarla oynayarak, gerçekleri milletten saklıyorlar. Hükümet Salgında millete yardım edeceğine İBAN numarası gönderip milletten yardım istedi. Saray millete beş maskeyi bedava dağıtamadı. Bir de çıkıp, “Üç kıtanın sağlık merkezi olacağız” diye hava attılar. Ama sonunda gördük ki en başarısız üç ülkeden biri olmuşuz. Artık açıkladıkları her veri lime lime dökülüyor. Toplam vaka sayısı değişiyor, beraberinde iyileşen hasta sayısı da değişiyor. Toplam vaka sayısı bir gecede ikiye katlanıyor. 20 gün sonra da iyileşen hasta sayısını, bir gecede bütün bu dönem için 1 milyondan fazla arttırıyorlar. Ama her nasılsa, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı, bir türlü değişmiyor. Bunu konuştuğumuz zaman da “Siyaset yapıyorsunuz” diyorlar. Siyaset yapmıyoruz. Sayıları gizleyerek, belki de yüzlerce vatandaşımızın, durumun ciddiyetini anlamamasına, tedbir almamasına, hayatını kaybetmesine neden oluyorsunuz. Milletin her akşam televizyon karşısında “Acaba ne söyleyecek?” diye ağzının içine baktığı Sağlık Bakanı da, Bilim Kurulu da, bu gerçekleri vatandaştan kaçırma operasyonlarına ortak edilmiş durumda.
TÜM KURUMLARIN ÇİVİSİ ÇIKTI
Sadece Sağlık Bakanlığı değil, devletin tüm kurumlarının çivisi çıktı… EBA çöktü, Milli Eğitim Bakanlığı dijital saldırı dedi. Üç beş gün sonra aynı Bakan çıktı, “Pardon saldırı değilmiş, bizim çocuklar derse girmeye çalışıyormuş” diye açıklama yaptı. 4 milyon gencimiz, uzaktan eğitime erişemiyor. Bakan Bey, dağıtılacağı söylenen 500 bin tablet bilgisayarın 150 bin tanesinin dağıtıldığını, söylüyor. 9 ay geçmiş, sene bitmiş, dönem geçmiş… İnşallah tabletlerin gerisi de gelecek. Badel Harabül Basra… Yani Basra harap olduktan sonra herhalde… Uzaktan eğitim zaten başlı başına bir facia… Dersleri EBA’dan takip eden öğrencilerin yüzde 58’i “Yeni konuları ders videolarından öğrenemiyorum” diyor. Öğrencilerin yüzde 62’si “Uzaktan eğitim seneye devam etmesin” diyor. Biz “Bir nesli kaybediyoruz, tedbir alın” diye bağırıyoruz, tüm dünya okullarını açık tutmanın peşinde, biz ise patinaj yapıp duruyoruz.
MAFYA BOZUNTUSUNUN SORUŞTURMASI NE AŞAMADA?
Bir mafya bozuntusu, Sarayın bekçisinin ısrarıyla özel afla hapisten çıkarılıyor, sonrada ana muhalefet partisi Genel Başkanı’nın üstüne salınıyor. Genel Başkanımız açık açık tehdit ediliyor, Sarayın bekçisi buna sahip çıkıyor. Tehdit edene sahip çıkıyor. AK Parti Genel Başkanı’nın yanından sinek uçsa harekete geçen Saray savcıları, ana muhalefet partisi lideri tehdit edilirken, biz şikâyetçi olmadan resen harekete geçemediler. Şimdi soruyoruz: Bu soruşturma ne aşamada, bu mafya bozuntusunun ifadesi alındı mı? Alınmadıysa neden alınmadı?
ATAMA MEMUR, MİLLETİN VEKİLİNE SAYDIRIYOR: HADDİNİZİ AŞMAYIN
Bu ucube rejim, bağımsız yargının, hukuk devletinin köküne kibrit suyu döktü. Hukuk devletini, demokrasiyi bitirdiler, devleti krize soktular, ekonomiyi çökerttiler, salgınla mücadeleyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar, dış politikayı karaya oturttular, 2,5 yılın sonunda bu güzel ülkeyi buhrana soktular. Artık Tarzan zorda! Kendisi de, atama bakanları da, memur bakanları da bu işin farkında. Sarayın atadığı bakanlar, Meclis kürsüsüne çıkıp milletin seçtiği vekillere bağırıp çağırıyor, ağızlarına geleni saydırıyor. İşte ucube vesayet rejiminin geldiği son nokta bu… Yıllarca “Seçilmişler atanmışlardan önce gelir” deyip durdular. Vesayetle mücadele ediyoruz diye pek çok hayatı kararttılar. Şimdi Sarayın atama memurları, milli iradenin tecelligahı Gazi Meclisin kürsüsünden, milletin vekiline saydırıyor. Saray, memurlarına milletin vekillerini ezdirmeye kalkıyor. Beyler, siz o kürsüye bağırıp çağırmak için değil, milletin vekiline bilgi vermek, millete hesap vermek için çıkıyorsunuz. Yetti artık. Haddinizi aşmayın.
SARAY, YÖNETME KABİLİYETİNİ YİTİRDİ
Saray, artık yönetme kabiliyetini tamamen yitirmiştir. 83 milyonluk nüfusuyla, Dünyanın kalbindeki konumuyla, genç nüfusuyla, dinamik iş insanlarıyla, alınan her tedbire çok hızlı cevap veren ekonomisiyle, büyük potansiyele sahip bu ülkeyi, kendisiyle birlikte dibe çekmeye çalışıyor. Masayı devirip hesap ödemeden masadan kaçmak istiyor. Ama yok öyle yağma… Türkiye büyük bir ülkedir. Milletimiz büyük bir millettir. Ekonomimiz büyük bir ekonomidir. AK Parti’nin daha esamesi bile yokken, bu ülke G-20 üyesiydi, Dünyanın önde gelen ekonomilerinden biriydi. Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti doğru bir yönetimle, mucizeler yaratacak, çok hızlı şekilde ayağa kalkacak bir potansiyele sahiptir. Bu yönetim artık, vakit kaybetmeden değişmelidir. Saray Hükümetinin, sandıkta yaptıklarının hesabını vererek, tarihin raflarında yerini alma zamanı gelmiştir. Milletimiz bunların ne yaptığını görmektedir. Söyledikleri her sözü duymaktadır ve notlarını da vermektedir. Tekrar ediyorum, önüne gelen ilk sandıkta, bunları evlerine göndermek içinde gün saymaktadır. Artık yeni kadrolara, yeni kurumlara ve yeni kurallara ihtiyaç vardır.
ÜLKEYİ BUHRANDAN CHP ÇIKARIR
Ülkemizi bu buhrandan çıkaracak, “Güveni” yeniden sağlayacak kadrolar, Cumhuriyet Halk Partisindedir. Ehliyetli, liyakatli kadroların elinde, temelinde kuvvetler ayrılığı olan, denge ve denetimin güçlü olduğu yeni ve güçlü parlamenter demokrasiye geçiş yer alacaktır. Uyum içinde çalışan, kurumsal altyapısı güçlü, ekonominin tüm aktörleriyle istişareye açık yeni bir yönetim anlayışını getireceğiz. Ayakları yere basan, yapısal reformlarla güçlendirilmiş, üreterek zenginleşmeye dayanan, tüm yurttaşlarına iş veren, aş veren, yükü ve refahı adaletle paylaştıran ülkemizi insani gelişmişlik bakımından en üst sıralara taşıyacak, bir büyük kalkınma hareketini başlatacağız. Türkiye’nin ve milletimizin önünde yeni bir yüzyıl var. Bu ülkenin aydınlık yarınlarına, demokrasiye inanan Millet İttifakı’yla, yeni yüzyıla, yeni bir nefesle gireceğiz. Biz milletimize inanıyoruz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Cumhuriyet Halk Partisi Konya İl Başkanı hakkında bir mektup kamuoyunda tartışıldı. Bu konu hakkında disiplin süreci hangi aşamada, MYK’da bu konu ele alındı mı?
Faik ÖZTRAK- Hayır. Ama partimiz her mağduriyet iddiasını ciddiye alır, soruşturur. Bir suç tespit edildiğinde de gereğini yapar. Bu çerçevede bu olayda da parti içi hukukumuz işlemektedir. Merkez Yönetim Kurulu üyesi bir arkadaşımız başkanlığında bir heyet bu konuyla ilgili olarak görevlendirilmiştir. İlgilinin ifadesi istenmiştir, gerekli soruşturma yapılmaktadır.
Soru- Asgari ücret tespit komisyonunda gözler. Yarın yapılacak ikinci toplantı bekleniyor. Siz pazarlığın en az 3 bin 100 liradan başlaması gerektiğini söylemiştiniz parti olarak. Gerek siyasilerin, gerekse çalışanların beklentisi de büyük. Sizce iktidar kanadı bu beklentiyi karşılayacak mı? Bir kez daha belirtmeniz gerekirse asgari ücret taban ve tavan fiyatları nasıl olmalı?
Faik ÖZTRAK- CHP olarak biz pazarlığın nereden başlaması gerektiğini yani bu işin asgarisi ne olmalıdır, bunu söyledik. Ama şu ana kadar hükümetin bu konuda bir sesini duymadık. Havuz müteahhitlerine dolarla, avroyla bütçeden verdikleri garantileri ödemek için her türlü gerekçeyi üreten hükümet bugün emekçiler için ortalama ücret haline gelen asgari ücret konusunda ağzını açmıyor. Bugün Türk-İş Başkanı “Önce onlar bir şey söylesinler de ondan sonra biz söyleyelim” demiş. Haklı. Biz de bu hükümetin bu aşamada ne diyeceğini uymak istiyoruz. Bu hükümet işçiden, emekten yana mıdır yoksa havuz müteahhitlerinden mi yanadır bunu da görmek istiyoruz.
Soru- Sağlık Bakanı Fahrettin Koca önceki açıklamalarında Covid-19’un meslek hastalığı sayılabileceğinin işaretini vermişti. Ancak Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Covid-19’un meslek hastalığı sayılamayacağını ifade etti. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Tüm doktorların, tüm sağlık çalışanlarının, Türk Tabipleri Birliği’nin, Sağlık Bakanı’nın Covid’in meslek hastalığı sayılması yönünde talepleri var. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekillerimizin verdiği bu yönde bir yasa teklifi de var. Şimdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın “Gerekli evrak tamamlanırsa Covid’in meslek hastalığı sayılmasının önünde engel yok” demesi kendisi tarafından bu konunun yeterince takip edilmediğini ortaya koyuyor.
Sağlık çalışanlarında hastalık görülme sıklığı yüzde 11,6. Toplum genelinde ise yüzde 2,0. Ne diyor yasa? “Eğer bir kesimde belli bir hastalığın görülme sıklığı toplum ortalamasının üstündeyse bu meslek hastalığı sayılır” diyor. Ama bununla ilgili şu ana kadar sadece 5 başvuru var ve bu 5 başvuruyla ilgili bir şeyler yapılmış. Demek ki, şu pandemi döneminde bu işleri zorlaştıran bir şeyler var ki bizim Grup Başkanvekillerimiz, Sağlık Bakanı, Türk Tabipleri Birliği biran önce bunun meslek hastalığı sayılması yönünde taleplerde bulunuyorlar. Onun için biran önce bu işin gereği yapılmalı, bu hastalıkla gerçekten ön saflarda mücadele eden, savaşan, hastalığa en fazla yakalanan, çocuklarını göremeyen, ailesini göremeyen, büyük fedakarlıklarla çalışan sağlık çalışanları ve doktorlar için Covid-19 salgınının buna bağlı olan hastalıkların otomatik olarak meslek hastalığı sayılması yönünde gerekli adımlar hiç beklenmeden atılmalıdır.
Soru- MHP lideri Devlet Bahçeli, “HDP kapatılmalı” çağrısı yaptı. Bu konudaki sizin değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, bizim tabi dileğimiz hiçbir partinin kapatılmamasıdır. Parti kapatarak demokrasi sürdürülemez. Dolayısıyla bu konuyla ilgili prosedür bellidir. Bu prosedürün nasıl işleyeceği de bellidir, Sayın Bahçeli kapatın dedi diye bir parti kapatılmaz.
Soru- EPDK Başkanı yaptığı açıklamayla elektrik faturalarında yer bulan ağırlama giderlerinde geri adım attıklarını açıkladı. Ancak aynı açıklamada 2011’den buyana bu tutarın alındığını da kabul etmiş oldu. Birçok vatandaş geçmişteki kesintiler için yargıya gidebileceğini açıklıyor. CHP bu yaşananlara nasıl bakıyor, nasıl değerlendiriyor?
Faik ÖZTRAK- Yani şimdi burada baktığınız zaman ortada vatandaşın bir mağduriyeti var ama vatandaşa diyorsun ki “Sen bu mağduriyetin giderilmesi için tek tek mahkemeye gitmek zorundasın.” Böyle bir şey olmaz. Burada yapılması gereken açıktır. Eğer ortada bir mağduriyet varsa, eğer ortada bir haksızlık varsa bununla ilgili her bir vatandaşın tek tek mahkemeye gidip karar almasını beklemek yerine bununla ilgili bir düzenleme yaparsınız tüm vatandaşların hakkını verirsiniz.
Soru- İş-Kur’a işsizlik ödeneği için başvuranların sayısı 1 milyona dayandı. Bu dönemde kısa çalışma ve ücretsiz izin kapsamındaki işçiler için işverenin prim ödemeleri de aksayınca İşsizlik Fonu’nun geliri azaldı. Hal böyle olunca da işçinin kumbarası eridi. Bu konu hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
Faik ÖZTRAK- Biz bunu uzunca bir zamandır söylüyoruz, bu tür hallerin ortaya çıkması durumunda İşsizlik Fonu’nun ciddi sıkıntılar içine girebileceğini ve bu nedenle de “İşsizlik Fonu’nun parasına dokunmayın” diyoruz. Ama İşsizlik Fonu’nun parasını bu iktidar her yere verdi. Yani hatırlayın bundan önce olan bitenleri. Şimdi ortada tabi çok sıkıntılı bir manzara var. İkincisi şunu söyleyeyim, yani bu ülkede İşsizlik Fonu’nun nasıl kullanılacağı işsizlik ödeneği verilmesi suretiyle kullanılacağını ya da kısa çalışma ödeneği verilerek kullanılacağı açık. Diğeri, aslında bir sosyal yardım… Dolayısıyla bunların da bütçeden ödenmesi için gereken düzenlemeler hemen yapılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.