FEDAKARLIK SIRASI SİZDE VE ŞÜREKANIZDA
CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ın “bu dönem herkesin fedakarlık yapması gerektiği” yönündeki açıklamasını eleştirerek, “Bu millet size daha hangi fedakârlığı yapsın? Milletin bir ciğerini sökmediğiniz kaldı. Daha nasıl bir fedakarlık bekliyorsunuz?” diye sordu.
Fedakârlık sırasının, Erdoğan ve şürekasına geldiğini, bir fedakarlıktan bahsedilecekse önce Sarayın lüksünden ve şatafatınızdan fedakarlık etmesi gerektiğini kaydeden Öztrak, “Şürekânız üçer beşer aldıkları ballı maaşlardan fedakârlık yapacak. Tahsildarlığını yaptığınız beşli çeteniz memleket yansa da tıkır tıkır ödenen Dolar-Avro cinsinden geçiş, uçuş, yatış garantilerinden fedakârlık yapacak. Siz de tüm bunların üstüne son bir fedakârlık daha yapacaksınız! Ülkeyi artık yönetemediğinizi kabul edeceksiniz, vakit geçirmeden milletin önüne sandığı getireceksiniz. Milletimizde size, bu hükümete, bu rejime sandıkta hak ettikleri şamarı atacak” dedi.
Erdoğan’ın yaptığı hiçbir hatanın sorumluluğunu almadığına dikkat çeken Öztrak, “Saray ve şürekası yankesici misali, havaya bakıp ıslık çalarak olay yerindeki kalabalığa karışıp, suç mahallinden sıyrılmaya çalışıyor. Azdırdıkları hayat pahalılığını sadece seyrediyorlar. Sorumluluğunu üslenmediklerini hatalarını unutturmak için, her işi bıraktılar, şimdilerde Putin’le Zelensky arasında, boğazda bir fotoğraf çektirmenin peşinde koşuyorlar” diye konuştu.
Mart ayına ait tüketici ve üretici enflasyonu rakamlarını da değerlendiren Öztrak, Tüketici enflasyonunda 2002 Ocak ayından, üretici enflasyonunda ise 1995 Mart ayından bu yana, en yüksek seviyelere ulaşıldığını belirtti.
TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla gıda enflasyonunun aylık yüzde 4,73 çıktığını söyleyen Öztrak, “İnsanlar marketlere gitmeye korkar oldu yüzde 4,73 gıda enflasyonuymuş. Sevsinler…” ifadelerini kullandı.
128 milyar dolarının yok yere heba edilerek Merkez Bankası’nın bir kolunun; “Faiz sebep enflasyon sonuç” safsatasıyla diğer kolunun kesildiğini belirten Öztrak, “Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası’nı güçlendirmek yerine, Merkez Bankası’nın iki kolunu da kesen kim? Elbette Recep Tayyip Erdoğan” dedi.
Bu Ramazan’da bir kişinin bir günlük yemek parası olan fitrenin 40 lira olarak belirlendiğini anımsatan Öztrak, “Dört kişilik ailenin fitresi günlük 160 lira, aylık 4 bin 800 lira. Yani asgari ücretin 550 lira üstünde” diye konuştu.
Ukrayna’nın Rusya ile süren savaşın sona ermesi için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 8 ülkeyi garantör olarak görmek istediğini, böylece NATO üyesi ülkelerin garantörlüğünü sağlayarak, bir şekilde NATO koruması altına girmek istediğini ifade eden Öztrak, “Sarayı uyarıyoruz. Putin ve Zelensky arasında bir fotoğraf verebilmek için, Türkiye’nin başını ileride çok ağrıtacak bu gibi taahhütlerin altına asla girmeyin. Ukrayna bir garantörlük ve güvence istiyorsa, bunun Birleşmiş Milletler tarafından sağlanması gerekir. Bu sayede sağlanacak bir barış hem uluslararası hukuk bakımından, hem de Rusya’yı bağlayıcılığı bakımından çok daha doğru olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Bir soru üzerine AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın Çanakkale Köprüsü hakkındaki “Geçenler para verdiği için geçmeyenler daha az para veriyor” sözlerini de değerlendiren Öztrak, “Neden bu köprüden geçmeyen para veriyor? Biz zaten bunu soruyoruz. Herhalde AK Partililer sorumluluktan kaçmak için işi artık deliliğe vurmaya karar verdiler. Sağlıklı bir kafadan bu sözler çıkmaz” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
“İnsanoğlunun dünyada başvurduğu en umutsuz iş sorumluluktan kaçmaya çabalamasıdır” diyor Kemal Tahir, ünlü “Kurt Kanunu” romanında… “Sorumluluktan kaçmak, insanın kendine ve topluma karşı işleyebileceği en sefil suçtur. Amacı ister kazanç, ister suçunu cezasız atlatmak olsun, insanın sorumluluktan kurtulmasına imkân yoktur” diyor Kemal Tahir. Tüm yetkileri elinde toplayıp, tek başına ülkeyi yönetmeye kalkan, ama hata üstüne hata yapıp, bugün de hatalarının sorumluluğundan kaçmaya uğraşan, kibirli bir kişi iş başında…
SARAY HEP SORUMLULUKTAN KAÇTI
Erdoğan, 2018’de seçimlere birkaç gün kala, “Verin kardeşinize yetkiyi, faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır görün” demişti. Yetmedi; 2019 mahalli idare seçimlerine giderken, “Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim, ben! Şu anda devletin başında kim var? Tayyip Erdoğan var” diye bas bas bağırdı. Tek başına koltuğa oturdu, ondan sonrada kriz üstüne kriz çıkarttı. Ama her krizden sonra önce bakkalı, marketi, manavı terörist ilan etti. Soğan depolarını bastı. Yetmedi, “dış güçler” dedi. Hep sorumluluktan kaçtı. Ama o gün, bugün; milletimiz rahat yüzü görmedi.
SORUMLU RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Bugünlerde tekrar, “Milletin aşına, ekmeğine, geçimine göz dikenlere acımayacaklarını” söylemeye başladı. Milletin aşına işine göz diken kim? Bugün, tarımın ana vatanı olan bu güzelim topraklarda, insanlar ekmek için, yağ için, ucuz kıyma için kuyruktaysa, markette şekerin satışına kişi başına 5 kilo sınır geldiyse, bunun sorumlusu kim? Bu ülkede hükümet kim? Recep Tayyip Erdoğan! Bugün bu ülkede insanlar tostun, baklavanın boşuna mahkûm olduysa, etin dürümünü yiyemiyor, dumanına tutulmuş dürüm ekmeğiyle nefis köreltiyorsa, bunun sorumlusu kim, hangi hükümet? Ülkeyi yönetemeyen kim? Recep Tayyip Erdoğan!
SİZ MANDA YOĞURDUNU GÖVDEYE İNDİRİRKEN EMEKLİ BUNU DİYOR
Siz belediyenin bakraçla gönderdiği manda yoğurduna, Medine hurmalarını doğrayıp, üstüne birde kestane balı döküp, yulaf ekleyip yiyip yatarken şifa niyetine gövdeye indirirken yönetemeyip yangın yerine çevirdiğiniz bu güzelim ülkede, Tekirdağ’daki Bağ-Kur emeklisi hemşerim, çok sevdiği kuru üzümü alıp yiyemediğini söylüyor. Başındaki örtünün, ayağındaki ayakkabının kendisinin olmadığını, ölenlerin dağıtılan eşyalarını giymek zorunda kaldığını anlatıyor. Ülkenin bereketini kaçırdınız. Domates fiyatı sizin yönetiminizde, bir yılda üçe katlandı, rekor kırdı. Marketler “çıkma meyve” reyonu açtı. Vatandaş ucuz olsun diye çürük meyve peşinde koşar oldu. Bu pahalılığın sorumlusu kim? Bu yoksulluğun sorumlusu kim? Bu ülkede hükümet yok mu? Ülkeyi kim yangın yerine çevirdi? Recep Tayyip Erdoğan!
YANKESİCİ GİBİ SUÇ MAHALLİNDEN SIYRILMAYA ÇALIŞIYOR
Saray ve şürekâsı, önce bozuyor, sonra yankesici misali, havaya bakıp ıslık çalarak olay yerindeki kalabalığa karışıp, suç mahallinden sıyrılmaya çalışıyor. Azdırdıkları hayat pahalılığını sadece seyrediyorlar. Sorumluluğunu üslenmediklerini hatalarını unutturmak için, her işi bıraktılar, şimdilerde Putin’le Zelensky arasında, boğazda bir fotoğraf çektirmenin peşinde koşuyorlar. Bir de, “Memnuniyetlerinizi bize Saraya, şikâyetlerinizi rahmetlik İsmet İnönü’ye, muhalefet partilerine ve Genel Başkanlarına iletin” diyor.
PEYNİR EKMEKLE KARIN DOYURMAK VARDI, O DA BİTTİ
Ramazan ayındayız, ilk oruçlar tutuldu, ilk iftarlar açıldı. Mübarek Ramazan ayında edilen duaların, yapılan ibadetlerin kabul olmasını diliyoruz. Bir kere daha Ramazan’ın ülkemize, huzur ve bereket getirmesini temenni ediyoruz. Ama Ramazan öncesinde yeni bir zam yağmuruyla karşı karşıya kaldık. Gelen zamlarla şekerin tadı kaçtı. Şu Ramazan günü iftarda bir tatlı yemek için küçük bir servet ödemek gerekiyor. Et fiyatları zaten çok yüksekti, ayrıca artık iyice ulaşılmaz oldu. Kıyma 120 liraya, pirzola gibi etlerin kilosu 200 liraya, bonfilenin kilosu 250 liraya dayandı. Süt ve süt ürünlerinde zaten bir zam bekleniyordu. Ama el insaf, bu kadarda olmaz. Eskiden “peynir ekmekle karın doyurmak” diye bir şey vardı. Şimdilerde beyaz peynirin kilosu 90 liraya dayandı. Birde yanına Ramazan’da pide alacaksanız, 2012 yılında 400 gramı 1,5 lira olan pide bugün hem 330 grama düşürüldü, hem de fiyatı 6 liraya çıktı. Gramajla falan oynayarak sanki çok artmamış gibi yapmaya çalışıyorlar. Algıyı yönetiyorlar. Daha birkaç hafta önce, “Bir marul 10 lira olur mu?” diyorduk. Bugün bir demet maydanoz oldu 10 lira… Marul 20 lirayı gördü. Antalya Hali’nde meyvenin sebzenin merkezinde; domates 17 lira, patlıcan 18 lira, kılçık biber 40 lira. Bunun üstüne bir de yol parası var, mazot parası var, komisyoncu parası var, bakkalın, manavın, pazarcının kar payı var.
TÜFE 27 YILIN, ÜFE 20 YILIN REKORUNU KIRDI
Bugün Mart ayına ait tüketici ve üretici enflasyonu açıklandı. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile; son bir yılda tüketici fiyatları yüzde 61, üretici fiyatları da yüzde 115 arttı. Tüketici ve üretici fiyatları arasındaki fark 54 puana çıktı. Böyle bir makası daha önce hiç yaşamadık. Enflasyonda turpun büyüğü hala heybede… Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ise, Mart ayı enflasyonu, TÜİK’in söylediğinin iki katından fazla. ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 143. Tüketici enflasyonunda TÜİK’in yine makyajlı rakamlarıyla 2002 Ocak ayından, üretici enflasyonunda ise 1995 Mart ayından bu yana, en yüksek enflasyonu yaşıyoruz.
GIDA ENFLASYONU %4,73’MÜŞ… SEVSİNLER
Bu makyajlı rakamlarla gıda enflasyonu aylık yüzde 4,73. Biraz önce söyledim, etteki fiyat artışını söyledim, şekerdeki fiyat artışını söyledim, meyve sebzedeki fiyat artışını söyledim. Bunlar 4,73’ün içine sığmaz. Ama buna rağmen yıllık gıda enflasyonu yüzde 70,33. 27-28 yaşlarındaki gençlerimiz ilk kez, üç haneli enflasyonla tanıştı. İnsanlar marketlere gitmeye korkar oldu yüzde 4,73 gıda enflasyonuymuş. Sevsinler.
ENFLASYONUN ŞAMPİYONLAR LİGİNDEYİZ
Türkiye tüketici enflasyonunda, dünyada en yüksek enflasyona sahip 6. ülke oldu. Türkiye’yi en büyük 10 ekonomi arasına sokacaklarını söylediler, ama dünyada en yüksek enflasyonu yaşayan 10 ülke arasına ancak sokabildiler. Bütün bunların sorumlusu kim? Bu ülkede kimin hükümeti var, kim hükümetin başında? Tabi ki, Recep Tayyip Erdoğan…
ANLAŞILAN BU YIL ENFLASYON %70’İ DE GEÇECEK
Son bir yılda; patates yüzde 207, salatalık yüzde 193, patlıcan yüzde 185, margarin yüzde 160, kabak yüzde 153, karnabahar yüzde 146 zam görmüş TÜİK’in makyajlı fiyat toplama sistemiyle. Ama söylüyorum bunlar daha iyi günlerimiz. Doğalgaza yapılan fahiş zamlar bu rakamlarda yok. Yine son bir yılda; kömür yüzde 221, mazot yüzde 210, LPG yüzde 193, benzin yüzde 161, tüp gaz yüzde 137 zam görmüş. Bunlar iğneden ipliğe her şeyin girdisi. Artan bu maliyetler marketlerin raflarına, manavların, pazarcıların tezgâhlarına, kasapların vitrinlerine bundan sonrada yansımaya devam edecek. Anlaşılan bu yıl enflasyon yüzde 70’i de geçecek.
ZAMLARIN SORUMLUSU REZERVİ ERİTEN, MERKEZ’İN KOLUNU KESEN ERDOĞAN
Peki bu zam dalgasının sorumlusu kim? Bu ülkenin 128 milyar dolarını yok yere heba edip, Merkez Bankasının bir kolunu kesen, “Faiz sebep enflasyon sonuç” safsatasıyla, Merkez Bankasının elindeki bağımsızca kullanacağı araçları elinden alan kim? Enflasyonla doğru dürüst, bilinen usullerle enflasyonu indirecek olan usullerle Merkez Bankasını güçlendirerek mücadele etmeyen kim? Elbette Recep Tayyip Erdoğan!
HER DÖRT GENÇTEN BİRİ EV GENCİ
Erdoğan şahsım rejimi elinde, ülkemizde kapanmayan bir başka yara da işsizlik. Gerçek işsizlerimizin sayısı, dünya üzerindeki 98 ülkenin nüfusundan fazla. Ucube saray yönetiminin iş başına gelmesinden bu yana, işsizlerin sayısı 3,5 yılda 2 milyon 902 bin kişi arttı. Ne bir işte çalışan, ne de okuyan gençlerimizin sayısı 3 milyon! Bu hükümet her dört gençten birini “Ev Genci” yapmış.
ERDOĞAN MİLLETİN GENÇLERİNİ SARAY SOSYETESİ SANIYOR
Şimdi bunun sorumluluğundan da kaçmaya çalışıyor. Havaya bakıyor ıslık çalıyor. Umudunu yitiren gençlere, internet, sosyal medya ve benzeri alanlardan istifade etmeyi, demli bir çay veya güzel aromalı bir kahve eşliğinde, sosyalleşmeyi, bir de dünyayı gezip görmeyi öneriyor. El insaf… Anlaşılan Erdoğan, bu milletin gençlerini saray sosyetesi sanıyor. İstanbul
3 GÜN YURT DIŞINA ÇIKMANIN BEDELİ, 3 ASGARİ ÜCRET
Milletvekilimiz Sn. Özgür Karabat, Avrupa’ya 3 günlük gezinin maliyetini çıkardı. Pasaportundan uçak biletine, en ucuzundan bir otelde kalmak kaydıyla, konaklamasına toplam masraf 12 bin 300 lira. Saray’ın tavsiyesi üzerine, gençlerin üç gün yurt dışına çıkması asgari bedel olarak üç tane asgari ücreti gerektiriyor. Gençler bu parayı nereden bulacak?
BUNLARIN KALBİ ÖLMÜŞ
Kahramanmaraş’ta konuştuğum telefon satıcıları, artık doğru dürüst telefon alan kalmadığından aksesuar satarak ayakta kalmaya çalıştıklarını söylüyor. Akılla telefona ulaşamayan, hatta akıllı telefonlarını satmak zorunda kalan gençler, internetten, sosyal medyadan, nasıl istifade edecek? Bunlar çaresiz bıraktıkları milletimize karşı, işte böyle kayıtsızlar. Milletin halini görmüyorlar. Kendileri ve yandaşları için atan kalpleri, vatandaşa karşı mühürlenmiş. Utancı gidenin kalbi ölürmüş, bunların kalbi ölmüş.
ROMA DA BÖYLE BATTI
Aydınlanma döneminin önemli düşünürlerinden Montesquieu, “Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine Düşünceler” adlı eserinde, Romanın çöküş dönemini şöyle anlatıyor: “Yeni bir tür yozlaşma baş gösterdi. Saray milletten koptukça içindeki zehir arttı. Makamlar muktedir olmayanlara bırakılıyordu. Önceki imparatorların meseleleri bizzat bilmesini sağlayan istişareler ortadan kalktı. Güç sahibi, az sayıdaki sırdaşının aktardığı kadarını biliyordu. Sarayda şatafat ve gösteriş yerleşti. Sadelik ve tevazu, asaletin ihmali olarak yorumlandı.” O günlerden bugüne geldik. Bugün ülkemizdeki saray da milleti duymuyor, halini görmüyor. Bugün de devlet yönetiminde istişare bitti. Bugün de millet kuyruklarda beklerken görgüsüz bir lüks ve şatafat Sarayı sardı. Bugün de tevazu, “İtibardan tasarruf olmaz” denerek hakir görülüyor. Bugün de yönetimde liyakat sona erdi.
SARAYIN NEBATİ’YE KONUŞMA YASAĞI GETİRDİĞİ SÖYLENİYOR
En kritik makamlar, beceriksiz ellere teslim ediliyor. Erdoğan daha önceleri; “Tıpkı bayrak gibi, tıpkı milli marş gibi, ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Aynı zamanda milletin itibarıdır ” diye tarif ettiği, milli paramızı kendi elleriyle pul etti. Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturttuğu Nebati Bakanları da çıktı bununla övündü. Şimdilerde Sarayın kendisine konuşma yasağı getirdiği söyleniyor.
İKİŞER ÜÇER BALLI MAAŞLAR
Bir de ikişer üçer ballı maaşlarla gününü gün edenler var. Bunların bol sıfırlı maaşları, Yönetim Kurulu üyelik ücretleri tıkır tıkır hesaplarına yatıyor. Zonguldak milletvekilimiz Sn. Deniz Yavuzyılmaz, Ballı Yönetim Kurulu üyeliklerine getirilen Bakan Yardımcılarını, tek tek ortaya koyuyor. Bir Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı, 40 bin lira maaş alıyormuş. Yetmiyor, üstüne 67 bin lira TÜPRAŞ Yönetim Kurulu üyeliğinden de para alıyor. Aylık geliri 107 bin lirayı buluyor. Asgari ücretin 4 bin 253 lira olduğu yerde, bir bakan yardımcısı, her ay 25 asgari ücret tutarında maaşı alıp cebine koyuyor.
KUPON ARAZİYİ BİLE TAKİP EDEN ERDOĞAN BUNLARI BİLMİYOR MU?
Şimdi bunun hak neresinde, adalet neresinde? Bu yağmanın, bu talanın sorumlusu kim? Bu kişileri buraya kim atıyor? İstanbul’daki kupon arazileri bile tek tek takip eden, her şeyden haberi olan Erdoğan’ın, bunlardan haberi olmaması mümkün mü? Bu, “Rabbena, hep bana, hep bana” düzeninin başı bellidir: Recep Tayyip Erdoğan!
BU ÜLKENİN BAŞKA ERDOĞANCIKLARA İHTİYACI YOK
Ne yazık ki ülke devlet, devlet gibi değil, Saray ve şürekâsı tarafından aile şirketi gibi yönetiliyor. Erdoğan’ın oğlunun bu devlette resmi bir görevi var mı? Yok. Ama devlet protokolünde ilk sırada. Damatlardan biri ülkenin 128 milyar dolarını hiç etti. “At izi it izine karıştı” deyip, çekti gitti. Şimdi bir diğeri de, bu ülkenin önde gelen gazetecilerinden, Sayın Çiğdem Toker’e ayar verip, tehdit etmeye kalkıyor. Bu ülkeyi germek için, bir tane Recep Tayyip Erdoğan fazlasıyla yetiyor. Ülkenin başka Erdoğancıklara ihtiyacı yok. Herkes kendi işine baksın…
ÇAKMA OLİGARKIN İSTİFASI SÖYLEDİKLERİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEZ
Bu arada Erdoğan için Amerikalılara, “Aman deliğe süpürmeyin, kullanın” diyen, Erdoğan’ın danışmanlarını görmüştük. Şimdi de AK Parti’de görev yapmış, Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı Eski Maocu, yeni çakma oligarkın, “AK Parti’yi ABD iktidara getirdi” sözleri, yenilir yutulur gibi değil. Ama anlaşılan Saray bu itirafı da bir güzel, yiyip yutacak. Çünkü yiyip, yutmak bir de üstüne unutturmaya çalışmak, bunların en iyi bildiği iş! İstifa söylenen sözlerin üstünü örtmez. Bu sözleri de kimse unutmaz.
4 KİŞİLİK AİLENİN FİTRESİ ASGARİ ÜCRETİ GEÇİYOR
Mübarek Ramazan ayındayız. Ülkemizdeki yoksullaşma, fukaralık bu Ramazan’da daha da görünür oldu. Millet Ramazan’ının sonunu nasıl getireceğini, şimdiden kara kara düşünüyor. Fitre, yani bir kişinin bir günlük yemek parası bu yıl 40 lira olarak belirlendi. Dört kişilik ailenin fitresi günlük 160 lira, aylık 4 bin 800 lira. Yani asgari ücretin 550 lira üstünde. Ve bu ülkede çalışanların yüzde 60’ı, asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Yapılan son anketlere göre, toplumun yüzde 59’u, “Gelirim, giderimi karşılamıyor” diyor. Bir tarafta kişi başına 1.250 liraya lüks otellerde iftar açanlar, bir tarafta da iftarda, sahurda ekmeğinin yanına katık arayanlar… İşte en son Gaziantep’te yaşananlar… Millet iftar çadırının önünde ucu bucağı olmayan kuyruklarda… Tıpkı hükümetin başı gibi Belediye Başkanı da şehrindeki yoksulluktan bihaber… “Kuyruk çok olunca, lokantalardan takviye yaptık” diye açıklama yapıyor.
YA ZENGİN VAR YA FAKİR… ORTASI YOK
Ülkede orta direk hepten silindi gitti. Bir yoksul var, bir de çok zengin… Ortası artık yok… Bu ülkede, yoksulun ekmek alırken ödediği vergiyle, zenginin parasına kur garantisi veren, kur koruması veren bir hükümet var. Yandaşına dolarla avroyla gelir garantisi bağlayan bir Hükümet var. Ülkenin döviz kasasını tam takır ettiler. Mart ayının son haftası itibariyle, Merkez Bankası’nın döviz kasası, net 46,5 milyar dolar açık veriyor. 1970’lerin Dövize Çevrilebilir Mevduatına, Erdoğanca isim verdiler. “Kur korumalı” dedikleri mevduata 3 ayda, vatandaşlarımızın sırtından 13,6 milyar lira ödediler.
UCUBE REJİM 3,5 YILDA 68 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİ
Bu mevduata Hazineden ödenen faizin yıllığı yüzde 90’ı buluyor. Hani faiz nastı? Faizi düşürmenin inancınız gereği olduğunu siz söylemediniz mi? Faiz bütün kötülüklerin anası, babası değil miydi? Peki, bu yüzde 90 faizi nasıl izah ediyorsunuz? Bu ucube rejimin ilk 3,5 yılında, Bütçeden yapılan faiz harcaması tam 68 milyar 300 milyon dolar. Her ay 1 milyar 551 milyon doları, her gün 51 milyon doları, her saat 2 milyon 125 bin 329 doları, vatandaşın cebinden almışlar, içerideki ve dışarıdaki faiz lobilerinin kasasına aktarmışlar. Bu nasıl nas? Yazık, günah değil mi?
HER MÜTEAHHİT O KADAR ŞANSLI DEĞİL
“Kasamızdan 1 kuruş çıkmayacak” dedikleri, geçilmeyen yollar, köprüler, uçulmayan havalimanları için, son 5 yılda vatandaşın cebinden alıp, yandaş müteahhitlerin cebine koydukları para 10 milyar doların üstünde. Ama devletle iş yapan müteahhitlerin hepsi bu kadarda şanslı değil. Onlar dörde beşe katlanan inşaat maliyetleri karşısında kendilerine sadece yüzde 3’le yüzde 5 fiyat farkı verildiğini söylüyor. “Batıyoruz” diye feryat ediyorlar. Bir kamu müteahhidi, zam furyası nedeniyle şirketlerin konkordato ilan ettiğini, teminatını yaktığını söylüyor. “30 yıldır sektördeyim, böyle bir dönem görmedim” diyor.
VATANDAŞIN VERGİSİNİ AÇ KURTLAR GİBİ BEKLİYORLAR
Vatandaşın vergisini cebe indirmek için aç kurtlar gibi bekleyen, Saray ve şürekâsı ve onların beslemeleri nedeniyle, akaryakıttan alınan vergi düşmüyor. Çiftçiye, esnafa, üreticiye hak ettikleri destek verilmiyor. Sofraya ucuzluk gelmiyor. Peki, tüm bunların sorumlusu kim? Hükümet koltuğunda kim oturuyor? Tabii ki Recep Tayyip Erdoğan!
MİLLET SARAYIN HATALARININ BEDELİNİ ÖDÜYOR
Geçtiğimiz hafta Ekonomi Masası olarak, Kahramanmaraş ve Hatay’daydık. Kahramanmaraş’ta bıçak kemiğe dayanmış. Esnaf canla başla çalışıyor, ama insanların alım gücü bitmiş. Dükkânlar artık her ay ne kadar kazandığını değil, ne kadar eksiye girdiğini hesaplıyor. Hatay’da üretici de nakliyeci de Saray’ın üst üste yaptığı dış politika hatalarının faturasını ödüyor.
ESNAF EKMEK TEKNESİNİN BATIŞINI KARANLIKTA İZLİYOR
Ekonomi Masası programımızın tamamlanmasının ardından, memleketim Tekirdağ’da iş dünyasıyla, Sivil Toplum Örgütleriyle, çiftçilerle bir araya geldim. Esnaf çalışırken batıyor. Fatura az gelsin diye elektriklerini kısmış, ekmek teknesinin batışını karanlıkta izliyor.
SARAY, “ÖLEN ÖLÜR KALAN SAĞLAR BİZİMDİR” DİYOR
Çiftçi Tekirdağ’ın verimli topraklarında dahi üretmekte zorlanıyor. Mazot, gübre, tohum, ilaç fiyatları sadece bir yıl içerisinde ikiye üçe katlanmış. Sayın Genel Başkanımız, bizde buradan aylardır bağırıyoruz. “Büyük bir gıda krizi giderek yaklaşıyor. Derhal önlem alın” diyoruz. Oralı bile olmuyorlar. Oysa günümüzde gıda güvenliği, artık bir milli güvenlik meselesi haline geldi. Özellikle pandemiden sonra, gıda ve sağlıkta kendine yeterliliğin ne kadar önemli olduğunu bütün dünya gördü. Ama bir bizdeki hükümet görmedi. Gözlerini sımsıkı yumdu, kulaklarını kapattı, “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” dedi. Saray en iyi bildiği işi yaptı. Sorumluluktan kaçtı, ama sorumluluktan kaçmanın sonuçlarından kaçamıyor. Şimdi her hatası gibi sorumluluktan kaçmasının acı faturasını millet olarak hep birlikte ödüyoruz. Erdoğan’ın umurunda mı? Değil.
MİLLETİN CİĞERİNİ SÖKMEDİĞİNİZ KALDI
Çıkmış diyor ki, “Böyle dönemler, hep birlikte fedakârlık yapmamız, hep birlikte günlük kazancımızı değil, ortak geleceğimizi düşünmemiz gereken dönemlerdir” diyor. Millete ahkâm kesiyor. Yeter artık. Siz “yeter nedir” bilir misiniz? Bu millet size daha hangi fedakârlığı yapsın? Milletin bir ciğerini sökmediğiniz kaldı. Daha ne yapacaksınız? Daha nasıl bir fedakarlık bekliyorsunuz?
FEDAKARLIK SIRASI SİZDE VE ŞÜREKANIZDA
Artık fedakârlık sırası sizde ve şürekânızda. Lüksünüzden, şatafatınızdan fedakarlık yapacaksınız. Şürekânız üçer beşer aldıkları ballı maaşlardan fedakârlık yapacak. Tahsildarlığını yaptığınız beşli çeteniz memleket yansa da tıkır tıkır ödenen Dolar-Avro cinsinden geçiş, uçuş, yatış garantilerinden fedakârlık yapacak. Siz de tüm bunların üstüne son bir fedakârlık daha yapacaksınız! Ülkeyi artık yönetemediğinizi kabul edeceksiniz, vakit geçirmeden milletin önüne sandığı getireceksiniz. Milletimizde size, bu hükümete, bu rejime sandıkta hak ettikleri şamarı atacak.
UKRAYNA GÜVENCE İSTİYORSA BUNUN BM TARAFINDAN SAĞLANMASI GEREKİR
Bugün son olarak, Rusya-Ukrayna savaşına değinmek istiyorum. Savaş tüm acımasızlığıyla sürüyor. Ukrayna’nın şehirleri Rus füzelerinin hedefi oldu. Çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerden toplu mezar haberleri ve hepimizin içini yakan görüntüler geliyor. Sivillerin katledilmesi insanlık suçudur. Bunu şiddetle kınıyoruz. Bu iddialar ciddiyetle araştırılmalı, failleri bulunmalı ve mutlaka cezalandırılmalıdır. Savaşın bir an önce diplomasi yoluyla son bulması, hepimizin ortak dileğidir. Fakat burada da çok dikkatli olunmalı. Ukrayna ülkemizin de aralarında bulunduğu 8 ülkeyi garantör olarak görmek istediğini söylüyor. Bu 8 ülkenin 7’si, NATO üyesi. Ukrayna, NATO üyesi ülkelerin garantörlüğünü sağlayarak, bir şekilde NATO koruması altına girmek istiyor. Dışişleri Bakanlığı’nı parti örgütüne çeviren Sarayı biz buradan uyarıyoruz. Putin ve Zelensky arasında bir fotoğraf verebilmek için, Türkiye’nin başını ileride çok ağrıtacak bu gibi taahhütlerin altına asla girmeyin. Ukrayna bir garantörlük ve güvence istiyorsa, bunun Birleşmiş Milletler tarafından sağlanması gerekir. Bu sayede sağlanacak bir barış hem uluslararası hukuk bakımından, hem de Rusya’yı bağlayıcılığı bakımından çok daha doğru olacaktır.
TUR OPERATÖRLERİNE ACİL DESTEK GEREKİYOR
Diğer taraftan bu savaşın turizm gelirlerimize ve ekonomimize ciddi etkileri görülmeye başladı. Rusya ve Ukrayna’dan turist getiren, tur operatörlerimizin kullandığı kiralık uçaklar, kiraya verenler tarafından geri çağrılmaya başlandı. Bu yıl tur operatörlerini ayakta tutmak için devletin mutlaka finansal destek sağlaması şart. Aksi halde yerli ve milli tur operatörlerimiz, birer birer yabancıların eline geçecek.
BU ZULMÜ HEP BİRLİKTE BİTİRECEĞİZ
Türkiye büyük bir ülkedir. Milletimiz ortaklarımızla beraber bize görevi verdiğinde, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, ülkemize adaleti getireceğiz. Birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. Türkiye’yi üreten ve üreterek zenginleşen bir ülke yapacağız. Ülkemizin zenginliğini hakça paylaşacağız. Bizim iktidarımızda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bizim iktidarımızda derelerimiz, denizlerimiz, dağlarımız, rant uğruna yok edilmeyecek. Parasal ve mali dengeler siyasi rant uğruna heba edilmeyecek. Bütçe açıklarını alabildiğine attırıp ülkeyi borç batağına sokmayacağız. Para politikasını etkisizleştirip enflasyonun elden kaçmasına göz yummayacağız. Hem ekonomide hem de ülkemizde kural hâkim olacak. Biz milletimizle el eleyiz. Ülkemizin ufkunu karartan bu zulmü, hep birlikte sandıkta bitirmeye hazırız.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Sorularınız varsa alıyım.
Soru- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin başkanlık divanında köklü bir değişikliğe gitti. Millet İttifakı ortağınız İYİ Partideki bu değişikliği siz nasıl yorumlarsınız?
Faik ÖZTRAK- Önce hayırlı olsun. Biz ortağımızda olsa başka partilerin içişlerine karışmayız. Biz AK Parti değiliz. Biz Millet İttifakı’yız Cumhur İttifakı da değiliz. Bizde her şeyden önce karşılıklı saygı var, sevgi var. Diğer tarafta sadece biat var.
Soru- HDP Eş Başkanı Mithat Sancar Malatya’da yaptığı konuşmada Millet İttifakı’na gönderme yaptı. “Cesur olun, ürkek mesajlarla kuru değişim sözleriyle ağır sorunları çözemezsiniz. Değişim istiyorsanız şimdi HDP zamanı mesajı” yolladı. Bu sözlere sizin cevabınız olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Yine her zamanki gibi ucu başı kesilmiş bir soru. Sayın Sancar’ın sözlerini gördüm. Kendisi yaptığı çağrının bir barış çağrısı olduğunu söylüyor. Hem iktidardaki partilere, hem de diğer partilere bu çağrıyı yaptığını ifade ediyor. Yani bu soru, soruyu soranların üstü kapalı şekilde yönlendirmeye çalıştığı yere çıkmaz. Ben bu sorunun sahiplerinin bu soruyu aynı zamanda Cumhur İttifakı’na da sormalarını bekliyorum.
Soru- AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda Çanakkale Köprüsü’nün geçiş ücretinin AK Parti MYK’sında gündeme geldiğini söyledi ve şu cümleyi kurdu: “Bazı arkadaşlar ben dahil 195 lira yapalım dedik. Hani esnaf 9 lira 99 kuruş yapar ya algıyı yönetmek için” dedi. Cumhurbaşkanı da bunu kabul etmediğini söyledi. Bülent Turan’ın “algıyı yönetmek için” sözlerini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Biz hep söylüyoruz, bunların dertleri ülkeyi yönetmek falan değil. Müflis bezirganlar gibi algıyı yöneterek bu işi götürmeye çalışıyorlar. Ama şunu söyleyeyim, algıyla olgu değiştirilemez. Yamayla da bu ekonomi hiç düzelmez. Vatandaş artık 200’e de 195’e de bunların yaptığı her zulmede isyan ediyor. Bir de aynı programda Grup Başkanvekilleri “Geçenler para verdiği için geçmeyenler daha az para veriyor” demiş köprüden. Bu nasıl bir açıklamadır? Sizin Genel Başkanınız milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak demedi mi? Şimdi geçmeyen daha az para veriyor diyorsunuz? Neden bu köprüden geçmeyen para veriyor? Biz zaten bunu soruyoruz. Herhalde AK Partililer sorumluluktan kaçmak için işi artık deliliğe vurmaya karar verdiler. Sağlıklı bir kafadan bu sözler çıkmaz. Bu hesapta çıkmaz.
Soru- Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati uzunca bir aradan sonra televizyona çıktı. “İşler elhamdülillah iyi” dedi. “Faiz arttırılmadan olmaz diyenler vardı elhamdülillah o da tamam” diye konuştu. Siz bu açıklamaları nasıl yorumlarsınız?
Faik ÖZTRAK- Estağfurullah. Üretici enflasyonu yüzde 115 ile 1995’in Mart ayından bu yana en yüksek seviyesine çıkmış. TÜİK’in makyajlı tüketici enflasyonu 2002 Ocak ayından buyana zirve yapmış, 27 – 28 yaşındaki gençlerimizi bu hükümet üç haneli enflasyon rakamlarıyla tanıştırmış. Türkiye enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan Sefalet Endeksi’nde şaha kalkmış, en başa geçmiş rakip tanımaz hale gelmiş. Kimin işleri iyi? Tabi ki, saray ve şürekasının işleri iyi. Bunların milletin ne çektiğinden haberleri yok. Herkes kendileri gibi yaşıyor zannediyorlar. Böyle bir günde üst üste bir bakan çıkıp elhamdülillah iyiyiz diyorsa bu bakan ya işi bilmiyordur ya da mezarlıktan geçerken korkudan ıslık çalıyordur. Hep söylüyoruz, başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmesin.
Teşekkür ediyorum.