İKTİDARIN DERDİ: EKONOMİDEKİ YANGIN TARTIŞILMASIN
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztraki MYK sürerken yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
BÜLENT ECEVİT’İ ANIYORUZ
Bugün MYK toplantımızı geç başlattık çünkü toplantı öncesinde önceki dönem Genel Başkan Yardımcılarımızdan Parti Meclisi Üyemiz, Milletvekilimiz Sayın Tekin Bingöl’ün annesinin cenazesine katıldık. Bu vesileyle merhumeye Allahtan bir kez daha rahmet, acılı ailesine de başsağlığı diliyorum. Yine bugün büyük devlet adamı, Kıbrıs Fatih’i olarak ülkemizin tarihine damga vuran büyük siyasetçi, şair, başbakan, önceki dönem Genel Başkanlarımızdan Karaoğlan Bülent Ecevit’in vefatının 12. yıldönümü. Kendisini bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Birde iyi haber, Meksika’da Ampute Milli Takımımız futbolda dünya ikincisi oldu. Futbolcularımızı kutluyor, daha nice başarılar diliyoruz.
EMPERYALİZM İŞBİRLİKÇİLERİ KARŞILARINDA CHP’LİLERİ BULACAK
Geçtiğimiz hafta, 4 gün önce bu topraklarda saltanatın kaldırılmasının 96. yılını kutladık. Saltanatın kaldırılması egemenliğin saraydan alınıp millete verilmesi insan olma ve Allah’tan başka kimseye kulluk etmeme mücadelesinin en önemli kilometre taşlarından bir tanesidir. Yaklaşık bir yıl sonra Cumhuriyetin ilanı da bu büyük devrimi taçlandırmıştır. Ülkemizi bu yoldan ayırmak isteyen karşı devrimciler milletimizi yeniden saraylara kul yapmak isteyen köhne zihinler ve emperyalizmin işbirlikçileri karşılarında her zaman Cumhuriyet Halk Partilileri bulacaklardır. Yine ben bu vesileyle bu devrimlerin hakiki sahibi olan milletimizin huzurunda başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu devrimlerin öncülerini saygı, sevgi, minnet ve rahmetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.
BİR GÜN GELİR O TERAZİDE SİZ TARTILIRSINIZ
Bugün MYK gündemimizde bugün açıklanan enflasyon rakamları vardı. Arkadaşımız Eren Erdem’e karşı yürütülen dava vardı. Yine ekonomiyle ilgili gelişmeler vardı. Bunları sırasıyla sizlere arz edeceğim. İlk olarak arkadaşımız Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem’le ilgili yürütülen dava hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Bu davanın bir kumpas olduğunu ve daha önceki kumpas davaları gibi çökeceğini söylemiştim. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu davanın gizli tanığı da ifadesini reddetti. Buna rağmen arkadaşımızın tutuksuz yargılanma talebi mahkeme heyeti tarafından kabul edilmedi. Amerikalı rahibi Türkiye’deki bir hapishaneden Beyaz Saray’daki oval ofise 24 saatte gönderen irade öyle gözüküyor ki arkadaşımız Eren Erdem’e kendince siyasi bir ceza kesmek istiyor. Aynı şey Sayın Osman Kavala içinde geçerli. Sayın Osman Kavala bir yıldır tutuklu. Daha yazılmış bir iddianame ortada yok, bir hukuk devletinde insanların özgürlüğü anayasaya ve uluslararası hukuk normlarına aykırı bir biçimde bu kadar kolay kısıtlanmamalı. Adaletin terazisiyle oynayanlara şunu hatırlatmak istiyorum. Gün gelir o terazide sizde tartılabilirsiniz. Gelin bu terazinin ayarlarıyla oynamayın. Bırakın adalet işini yapsın.
DERTLERİ, EKONOMİDEKİ YANGIN TARTIŞILMASIN
Geçtiğimiz hafta AKP Genel Başkanı Danıştay’ın andımız kararı üzerinden Cumhuriyet Halk Partisine hücum etmeye devam etti. Bu safsatalara defalarca cevap verdik. Milletimizde artık bunların karın doyurmadığını gayet iyi biliyor. Andımız üzerinden milleti bölerek oy devşirmeye çalışan bu yaklaşımın bir amacı var. Ekonomide büyüyen yangının tartışılmasını, bununla ilgili önlem alınmasını istemeyi engellemek. Millet hayat pahalılığı altında eziliyor, icranın başı muhalefetle uğraşıyor. Bırakın bizle uğraşmayı, siz şu milletin derdine bir derman olmaya çalışın. Kendinin çıkarttığı ve milletimizin sırtına yüklediği ekonomik krizin üstünü örtmeye çalışıyor. Siz iktidarsınız, beni tek adam yapın her şeyi çözerim diyen sizsiniz. Ama milletin durumu siz tek adam olarak işbaşına geldiğinizden beri her gün biraz daha kötüye gidiyor. Cumhuriyet Halk Partisine hücum ederek çıkarttığınız bu krizin üstünü örtmeniz mümkün değildir.
BU İŞLER, BİZİM EKSİĞİMİZİ GÖRMEYİN MUHALEFETE BAKIN DİYEREK ÇÖZÜLMEZ
İcraat yapın, milletin derdine derman olun. Yapamayacaksınız da görevi bırakın gidin. Cumhuriyet Halk Partisinde bu krizleri daha önce yaşanmış birçok krizi çözmüş son derece yetenekli kadrolar mevcuttur. Daha krizin hemen başında hatırlayacaksınız 13 tane maddeyi kendilerine önermiştik. Bu 13 maddenin hiçbiriyle ilgili somut bir adım atılmamıştır. Vatandaşlarımız krizin üstesinden gelmek için kimlerin çözüm önermeye çalıştıklarını, kimlerinde millet inim inim inlerken, insanlar kendini yakarken, gencecik babalar canlarına kıyarken, koltuğum gider endişesiyle krizi yok saydığını açık seçik artık görüyor. Bu işler, bizlerin eksikliğimizi, yanlışlığımızı görmeyin, muhalefete bakın diyerek çözülmez arkadaşlar.
EN YÜKSEK ENFLASYONA SAHİP 10. ÜLKEYİZ
Bugün nitekim Ekim ayı enflasyon rakamları açıklandı. Konulan narhlara rağmen, alınan tüm zabıta tedbirlerine rağmen enflasyon aylık yüzde 2,67’nin altına düşmedi 2,7. Bu da 2011’den buyana Ekim ayları itibariyle yaşanan kaydedilen en yüksek enflasyon. İlk 10 ayda gerçekleşen enflasyon ise yüzde 23’e dayandı. Mevcut seride yüzde 23 gibi bir rakam yok. Bırakın yüzde 23’ü iki haneli bir rakam yok ilk 10 için.
Bu yeni bir rekor ve yıllık enflasyonda yüzde 25’in üzerine çıktı. Bu da yeni bir rekor. Daha yeni Merkez Bankası’nın enflasyon raporu açıklandı. Biliyorsunuz yılsonu enflasyon tahmini yüzde 13,4’ten yüzde 23,5’e çekmişlerdi. Şimdi yıllık enflasyonun yüzde 25 olması bu hedefinde tutturulmasının giderek zorlaştığını ortaya koyuyor. Bu rakamlarla, dünyada en yüksek enflasyona sahip onuncu ekonomi olduk. Peki bizimle beraber ilk 10’da kimler var? Liberya, Suriye, savaştaki Suriye, Kuzey Kore, Sudan. Şimdi Türkiye’yi bu hallere düşürenler utanmıyorlar siz bunlara bakmayın, bunları görmeyin CHP’ye bakın diyebiliyorlar.
ENFLASYON CANAVARI MİLLETİN CEBİNİ KEMİRMEYE DEVAM EDİYOR
Üretici enflasyonu da 10 ayda yüzde 40’ın üstüne çıktı. Yıllık üretici enflasyonu ise yüzde 45. Bir tek rakamı hatırlatmak istiyorum. AKP işbaşına 2002 yılında geldiğinde bu rakam yüzde 31’in altındaydı. Aslında bu rakam bir yandan da turpun büyüğünün heybede olduğunu gösteriyor. Ancak bir konunun burada altını çizmek istiyorum. Bu TÜİK’te başkan yardımcılığı gerçekleştikten sonra ilan edilen ilk enflasyon rakamları. Ekim ayı üretici fiyatları yüzde 0,91 artmış. Bu 2018 yılı içinde kaydedilen en düşük aylık üretici fiyatları endeksindeki artış. Buna bir dikkatinizi çekmek istiyorum. Rakamları dikkatle izliyoruz. Endişemiz suni rakamlarla emeklilerimizin, emekçilerimizin devletten alacağı enflasyon farkına göz dikilmesidir. Sokaklarda mızrağın çuvala sığmadığı da bir gerçektir. Enflasyon canavarı milletin aşını, cebini kemirmeye devam ediyor.
SARAY ŞİMDİ DE GENÇLERİ FAİZ LOBİLERİNİN ELİNE DÜŞÜRMEYE AHDETMİŞ
Hafta sonu Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı gençlerle bir etkinlikteydi. Burada söylediği sözler Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 16 yıldır izlediği ekonomi politikalarının adeta bir özetiydi. Sayın Erdoğan gençlerle konuşmasında onlara şunu söyledi, “Burs değil kredi al, bedavacılığa alışma” dedi. Faiz lobilerinin eline düşmeyen bir tek bu ülkenin umudu gençlerimiz kalmıştı şimdi anlaşılan saray gençleri de borca batırmaya, faiz lobilerinin eline düşürmeyi ahdetmiş. Eskiler ne demiş, “benim oğlum bina okur döner döner bir daha okur.” Bunların ekonomiden anladıkları bir tek şey var borçlanma. Yani el atına binip çalım satmak.
ÜLKE BOĞAZINA KADAR BORCA BATTI
Bunların elinde ülke boğazına kadar borca batmıştır. Dış borç 129 milyar dolardan 457 milyar dolara çıkmıştır. 2002 yılında bu ülkede elde edilen her 100 liralık gelire karşılık devletin, şirketlerin, ailelerin bu üçünü topladığınız zaman toplam borcu 94 liraydı. Yani 2002’de borcumuz gelirimizden azdı. Gelirimiz borcumuzdan fazlaydı. Şimdi her 100 liralık gelirimize karşılık toplam borcumuz 110 liraya çıkmış. Yani borcumuz artık gelirimizden büyük. Memuru, işçiyi, emekliyi, çiftçiyi, hatta iş insanlarını yani milletçe hepimizi faiz lobilerinin ellerine düşürdüler. Ülkeyi borca batıran Sayın Erdoğan şimdi de gençlere burs değil borç alın, iş bulunca kredinizi ödersiniz diyor. İşsizlikten ve borç alanın emir alacağından hiç bahsetmiyor.
GENÇLERİN ÇIĞLIĞI SARAYA ULAŞMIYOR
Tabi efuliler, ejder suları içildikçe saraydan her şey tozpembe gözüküyor. Milletin gençlerin hali nice, onların çığlıkları bir türlü saraya ulaşmıyor. Danışmanlar söylemiyorlardır ama ben söyleyeyim, sizin 16 yıldır yönettiğiniz bu ülkede her 100 işsizden 29’u üniversite mezunu. Çocukları okutuyoruz ama iş veremiyoruz. Üniversiteli işsizlerin sayısı 1 milyonu aşmış durumda. Sizin yönettiğiniz bu ülkede ne eğitimde, ne de istihdamda yani işte olmayan, yani boşta gezen 5 milyon 300 bin gencimiz var. Yine bu ülkede her 5 gençten biri işsiz. Anneler, babalar bin bir zahmetle, emekle çocuklarını okutuyor ama devlet onlara iş imkanı sağlayamıyor. Oysa bu sosyal devlet olmanın gereği.
SİZ EFULİ İÇİN DİYE MİLLET KURU EKMEĞE VERGİ ÖDÜYOR
İyi yetişmiş gençlerimiz umutlarını yitiriyorlar, ülkeyi terk edip yurtdışına gidiyorlar. Bu ülkede bedavacılığa alışan birilerini arıyorlarsa saraydaki aynalara ve etraflarına bakacaklar. Bu milletin her bir ferdi sizler saraylarda oturun, uçan saraylara binin, efuliler, ejder suları için ve itibarınızdan tasarruf etmeyin diye yediği kuru ekmekten, içtiği sudan, bebeğine aldığı mamadan vergi ödüyor. Ondan sonrada bu vergiler nereye gidiyor diye sorduğumuzda millete diyorsunuz ki sen bunları görme, sen muhalefete bak. Bak 60 sene önce şu olmuş, 70 sene önce bu olmuş.
VERGİ ÖDEMEK PRESTİJDİ, ŞİMDİ ADLARINI AÇIKLAMAKTAN ÇEKİNİYORLAR
Bizim kültürümüzde biliyorsunuz vergilendirilmiş kazanç kutsal kabul edilir. Vergi ödemek aynı zamanda önemli bir vatandaşlık görevidir. Geçmiş yıllarda bu en yüksek vergi ödeyenler listesine girmek bir prestijdi. Ama son zamanlarda bakıyorum insanlar bu listelerde yer almaktan vazgeçmiş görünüyorlar. Bu listelerde isminin açıklanmasını istemeyen kişi sayısı 2002 yılında 22 kişiydi, 2007’de 21 kişiye düşmüş, 2013’te 32 kişiye çıkmış, 2017’de ismini açıklamayan yani en yüksek vergi ödeyip ismimi açıklamayın, gözükmesin o listede diyen mükellef sayısı ilk 100’de 53’ye yükselmiş. Yani yarısından fazlası isimlerinin açıklanmasını istemiyor. Neden istemiyor? Ya yoksulluk çok ciddi şekilde büyük bir baskı oluyor bu insanların üzerinde ya da başka bir nedenle. Bunun nedenlerinin mutlaka araştırılması gerekiyor.
Yine en çok kurumlar vergisi ödeyen kuruluşlar listesine baktığımızda da şampiyonun Merkez Bankası olduğunu görüyoruz. Arkadaşlar unutmayın işler kötüye gittiği zaman Merkez Bankası şampiyon olur. Yani Türk lirası değer kaybettiği zaman rezervleri Türk lirası cinsinden artar, Türk lirası cinsinden arttığı içinde kar, zararı artar, karı artar.
ÜLKE FAİZ LOBİLERİNİN ELİNE BIRAKILDI
Diğer taraftan yine baktığımız zaman kurumlar vergisi şampiyonları listesinde ilk 10 kuruluşun 8’i finans sektöründe. Yani Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle en fazla vergi veren 8 kuruluş faiz lobisinin üyesi. Bu ilk 10 kuruluş arasında bu yıl bir tane sanayi kuruluşu yok. Oysa 2002’de en fazla vergi veren 10 kuruluş içinde 4 tane sanayi kuruluşu vardı. Ülkenin sanayi tabanı 16 yılda eriyip bitti. Vergi verecek sanayi şirketi de kalmadı. Ülke faiz lobilerinin eline bırakıldı. Ben boşuna söylemiyorum, faiz lobilerinin en sevdiği iktidar AKP iktidarlarıdır diye. Ama yine onlar dönüyorlar diyorlar ki milletimize aman ha sakın bunları görme, sen muhalefete bak.
UÇAN SARAYIN HİBE KAYDI YAPILMAMIŞ
Kaç haftadır soruyordum nihayet uçan sarayın hibe kaydıyla ilgili plan ve bütçe komisyonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bir açıklama yapmış. Uçan sarayın hibe kayıt işlemi daha hala yapılmamış. Ayrıca uçak içinde hediye demiş. Uçağı boyuyorlar, yeniden tefriş ediyorlar ama devletin envanterinde bu uçak hala yok kaydı yapılmamış. Bu paraları o zaman hangi bütçeden harcıyor bunlar? Ondan sonrada dönüp diyorlar ki, sen bunları görme millete. Aman ha sen bunları görme sen muhalefete bak.
KAMU BANKALARINDAN YEREL SEÇİMLERDE DESTEK ALINMIŞ
İngiltere’nin ve dünyanın en prestijli üniversitelerinden biri olan London School Of Economics’te bir araştırma yapılmış. Buna göre Türkiye’nin son 16 yılda mahalli idare seçimlerinde kamu bankalarını kullandığı incelenmiş. Öyle görünüyor ki kamu bankalarından seçimlerde ciddi destek alınmış. AKP iktidarları mahalli idare seçimleri yaklaşırken kamu bankalarından kendilerinin belediyesine sahip olduğu veya belediyesine sahip olma olasılığının yüksek olduğu il ve ilçelerde kredileri arttırmışlar kamu bankalarından verilen kredileri. Buna karşılık diğer il ve ilçelerde bu kredileri azaltmışlar.
Şimdi bu ne demek? Bu şu demek, kredileri arttırdığınız zaman orada istihdam yaratıyorsunuz. İstihdam yarattığınız zamanda mutluluk katsayısı yükseliyor, size olan destekte artıyor. Ama bir şey daha oluyor. Bu kredileri güdümlü olarak verdiğiniz için geçmişte de çok iyi gördüğümüz kredi kalitesi hızla bozuluyor. Geri dönmeyen krediler artıyor. Böyle bakıldığında kamu bankalarına yakın zamanda işsizlik fonundan sermaye olarak verilen 11 milyar lira ve bütçeden verilmesi öngörülen 28,5 milyar liralık özel tertip devlet tahvili sadece krizin tahribatını gidermek için verilmemiş. Aslında bir başka amacı daha var. Yerel yönetim seçimlerine kadar kamu bankaları tahkim edilmek istenmiş ki aynı oyuna devam edebilsinler. Yani Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren seçmenlerin çoğunlukta olduğu bölgelerdeki işadamlarına daha fazla kredi verilebilsin, buna karşılık diğer yerlerdeki krediler azaltılsın diye. Bunun çok ciddi zararları vardır ve şunu söyleyeyim, uzun dönemde Türk ekonomisinin rekabet gücünü önemli ölçüde yıpratır.
TL DEĞER KAZANDI AMA NET REZERV ERİMEYE DEVAM EDİYOR
Diğer taraftan yine ilginç bir durum. Sarayın Trump’a boyun eğerek rahip Brunson’ı iade etmesinden sonra Türk lirasının dolar karşısında değer kazandığını görüyoruz. Ama buna rağmen Merkez Bankasının rezervleri aynı dönemde 1 milyar dolar erimiş. Bu demektir ki, Merkez Bankası rezerv satıyor. Cari açığımızda düzeldiğine göre. Daha da ilginci, eğer kamu bankaları döviz piyasalarındaki harareti söndürmek amacıyla kullanılmışsa bununda krizi çözmesi mümkün değildir. Ama bir şeyi yapar, rezervlerin aşağı doğru gitmesi nedeniyle ekonomiye duyulan güvenilirliği azaltır.
TAMAMEN PANSUMAN TEDBİR, TAMAMEN ASPİRİN TEDAVİSİ
Geçtiğimiz hafta mobilyada, konutta, beyaz eşyada, otomotivde ÖTV ve KDV indirimleri yapıldı. Yine bunlarında yıl sonuna kadar bu indirimler yapıldı ve bunlarında ekonomide çıkarılan yangını söndürmesi mümkün değil. Tamamen pansuman tedbir, tamamen aspirin tedavisi. Ancak bazı kalemlerde yapılan vergi indirimleri ülkemizdeki üreticilerden ziyade ithalat yapanları yani elin oğlunu mutlu etmeye dönük. Otomotiv sektörü işte bunlardan bir tanesi. Yine tabi bu indirimler bir etki daha yapar enflasyonu düşürür. Geçici olarak enflasyonu baskı altına alır. Enflasyonu baskı altına alınca da emekliye, memura, işçiye verilecek enflasyon farkını düşürür, daha sonra önümüzdeki yıl enflasyon yeniden patlar. Çünkü tedavi edecek önlemleri almamış durumdasınız. Eğer amaç kriz nedeniyle ürkekleşen vatandaşın yeniden harcama yapmasını sağlamak, ekonominin büyüme patikasına geri dönmesini sağlamaksa burada yapacağınız şey vergi indirimleri değil. Burada yapılması gereken şey vatandaşın güvenini, yani tüketici güvenini artırmak ama maalesef o da yerlerde sürünüyor.
SEN, BEN, BİZİM OĞLAN TOPLANMIŞLAR…
Şimdi nasıl güven sağlarsınız burada hep anlatmaya çalışıyorum. Toplumun tüm kesimlerini bir araya getirip her kesime adil davrandığınız izlenimini vererek. Ama bakıyoruz saray damadı ekonomik ve sosyal konseyi toplayıp böyle bir geniş istişare zemini oluşturmak yerine FİKKO diye bir komite kurmuş. O komitede sen, ben, bizim oğlan toplanmışlar bunu da müjde diye kamuoyuna sunuyorlar. Toplananlar arasında tek bir işçi sendikasının temsilcisi yok. Toplananlar arasında emeklileri temsil eden tek bir kuruluş yok, memuru temsil eden yok, işveren sendikası yok, reel sektörü temsil eden kimse yok. Oysa kriz biliyorsunuz en çok emekçiyi, işvereni, reel sektörü ezip geçiyor. Sonrada yine diyorlar ki, sen bizim bu yaptıklarımızı görme ey milletim sen muhalefete bakmaya devam et.
SUUDİ KONSOLOSUN GÖNDERİLMESİNE ÖN AYAK OLAN KİMDİR?
Suudi Arabistanlı Gazeteci Kaşıkçı’nın katledilmesinin ardından Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ABD’deki önemli bir gazeteye bir köşe yazısı göndermiş. Danışmanları tarafından kaleme alındığı anlaşılan bu yazıda Sayın Erdoğan bir takım sorular sorarak cevap istiyor. Ancak burada sorulması gereken esas soru atlanmış. Nedir bu soru? Bu olayın tüm boyutlarıyla aydınlatılmasını, Suudi konsolosun ülkesine gönderilmesine önayak olarak engelleyen kimdir? Bu soru sorulmamış. Sarayın bir danışmanının ifadesiyle Türkiye bu olayı kullanıp Suudilerin başına dünyayı yıkmak yerine yine kraliyet ailesine dostluğunu gösterip olayı fazla deşelemeden aksine iyi niyetli adımlar atarak Kral Selman’a yardımcı mı olmuştur?
İTİBARIMIZIN PEY AKÇASI GİBİ MASAYA SÜRÜLMESİ
Rahibi gönderip ABD Başkanına ABD’deki ara seçimler öncesi, bugün yapılmakta olan, Türkiye üzerinden oval ofiste şov yapma imkanını veren saray şimdi dönmüş diyor ki, “Ey Trump mahalli idare seçimlerinde benim yaptığımı sende bana yap. Bu Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısını Türkiye’ye gönder.” Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısının Türkiye’ye dönmesi, ailesine ve sevenlerine kavuşması hepimizi mutlu eder. Ama seçimlerde siyasi şov yapmak için ülkemizin itibarının pey akçesi gibi masalarda sürülmesi her Türk vatandaşı gibi bizi de rahatsız eder.
YAPILAN AÇIKLAMALAR YAKLAŞAN TEHLİKENİN İPUÇLARINI VERİYOR
Suriye’de Menbiç çevresinde Amerikalılarla beraber volta atılmaya başlandı diye yandaş basından zafer çığlıkları yükseliyor. Ama aynı ABD sınırımızın hemen yanı başında PKK’lı teröristlerle volta atmaya başlıyor. Nitekim ABD’nin Suriye özel temsilcisi ve eski Ankara büyükelçisi James Jeffrey’in açıklamaları yaklaşan tehlikenin ipuçlarını veriyor. Buna göre ABD’nin bölgedeki iki ortağı SDG yani PKK ile Türkiye arasında bir çözüm bulunmasına dönük çabaları yeniden başlattığı ifade ediliyor. Bu ifadelerle ilgili son Suriye zirvesi sonuç bildirisinde terörist listesine PKK, YPG, PYD’nin ismini yazdıramayan saray kanadından hiçbir tepki gelmiyor. Anlaşılan yerel seçimlere kadar saray bu konuda da sessiz kalmayı ve ABD ile daha uyumlu bir görüntü vermeyi tercih ediyor. Ortağı da MHP’de bu tavrı destekliyor. Sonrada dönüp milletimize diyorlar ki, bizi bırak, bizi görme, bizim yaptıklarımızı görme muhalefete bak. Biz muhalefet olarak tüm bu hususları yakından izlemeye devam edeceğiz, bölgede ülkemizin menfaatleri aleyhine gelişecek her eylem karşısında dimdik duracağız.
Benim sizlerle paylaşacaklarım bu kadar. Şimdi isim ve bağlı olduğunuz kurumları açıklayarak soru sorabilirsiniz.
Soru- Efendim enflasyon rakamlarıyla ilgili başlamak istiyorum öncelikle. Hazine ve Maliye Bakanı Beraat Albayrak bugün enflasyon rakamları sonrasında Eylül ayı en zor ayımız olacaktı, sonrasında yolunu bulacaktı zaten demiştik, Eylül’deki fahiş fiyatlama algısı enflasyona yansıdı diye bir açıklama yaptı. Bunu nasıl değerlendirmek istersiniz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi her fiyat artışından sonra Sayın Albayrak buna benzer açıklamalar yapıyor. Önümüzdeki dönemde enflasyon düşecek diyor. Bende şunu sormak istiyorum, ne yapıyorsunuz da enflasyon düşecek? Yani narh koyarak, vergi indirerek enflasyonu düşürmek mümkün değil. Tedbir alın diyoruz, biran önce bu oyunun kurallarını değiştirin diyoruz, insanların güven katsayısı yeniden yükselsin diyoruz, dışarıya anlatacak yeni bir hikayeniz olsun diyoruz ama bununla ilgili olarak ortada hiçbir şey yok. İşte bakın çok ilginç, son bir ayda fiyatı düşen ürün sayısı 37. Buna karşılık fiyatı artan ürün sayısı 395’ten 37’yi çıkardığınız zaman 360 civarında. Bu kadar narh, bu kadar zabıta kontrolü, bu kadar bakanlık kontrolü tablo bu. Peki ne düşmüş fiyat olarak baktığınız zaman? Mesela bir hafta ya da daha fazla süreli turların fiyatı düşmüş. Ama üzümün fiyatı yüzde 27, domatesin fiyatı yüzde 30 bir ayda. Biberin fiyatı yüzde 12, unun fiyatı yüzde 7 artmış. Düşen müşen bir şey yok. Kötüsü geri kaldı diye de bir şey yok. Biraz önce söyledim üretici fiyatları endeksine bakın, turpun büyüğü heybede dedim.
Şimdi ben şu soruyu soruyorum, ne yapılıyor da Türkiye’nin bu yüksek borçluluğu çözülüyor? Bunu çözen hiçbir şey yok. Mart’a kadar biz bu işi irade edelim. Mart’tan sonra? Geçen defa söyledim şimdi de söylüyorum, IMF’nin kapısında soluğu alırlar.
Soru- Efendim CHP listelerinden milletvekili seçilen daha sonra istifa eden Saadet Partili Cihangir İslam geçtiğimiz günlerde genel kurulda bir konuşma yaptı. 15 Temmuz gecesiyle ilgili bazı ifadeler kullandı, ardından da hakkında soruşturma başlatıldı. CHP’nin bu konuyla ilgili görüşü nedir?
Faik ÖZTRAK- Çok açıkça şunu ifade edeyim, meclis kürsüsünde ifade edilen görüşler tam dokunulmazlığa sahiptir. Bu görüşleri eğer genel kurulda aksine alınmış bir karar yok ise kamuoyuna bir kere daha ifade etmekte yine bu sorumsuzluk kapsamına girer. Dolayısıyla soruşturma açılması buradan görebildiğim kadarıyla milletvekillerinin dokunulmazlık hakkına müdahaledir. Meclis Başkanının bunu derhal durdurması lazımdır.
Soru- Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Mansur Beyle görüşüyoruz demişti Ankara için. İYİ Partide de yine Mansur beyin adı sıkça zikrediliyor. İYİ Partiyle bir temasta bulundunuz mu, Mansur bey ortak aday olabilir mi? İkinci sorumda efendim, İYİ Partiden Lütfü Türkkan CHP’nin bir liderlik sorunu var dedi. Bununla ilgilide görüşlerinizi alabilirsem?
Faik ÖZTRAK- Birincisiyle ilgili olarak, yani bu görüşmeler oluyor, şu oluyor bu oluyor. Bizde bunları sizler gibi gazetelerden takip ediyoruz.
Sayın Türkkan’ın açıklamasına gelince, şimdi tabi Sayın Türkkan’ın açıklaması eğer doğruysa ben şunu ifade edeyim, yani böyle bir dönemde muhalefet partilerinin birbirlerine muhalefet etmesi kadar abesle iştigal olamaz. İzin verirseniz ben bununla ilgili bu kadarını söyleyeyim.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.