İŞTE GİZLİ TUTULAN AŞI SÖZLEŞMESİ
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugüne kadar gizli tutulan Çin aşısının sözleşmesini kamuoyuna açıkladı.
Geçen yılın Kasım ayında imzalanan sözleşmede, Çin aşılarının ilk partisinin 2020 sonunda, kalanının ise birer ay arayla olmak üzere üç parti halinde teslim edileceği, Şubat sonuna kadar tedarik edilecek toplam 50 milyon doz Sinovac aşısı için 600 milyon dolar ödeneceği belirtiliyor.
Gümrük kayıtlarına göre 24 Mart tarihine kadar firmadan ancak 25 milyon doz aşının alınabildiğini ifade eden Öztrak, “Tarihini, sayısını ve özet bilgilerini verdiğimiz bu sözleşme gereği, Şubat sonuna kadar teslim edileceği taahhüt edilen 50 milyon doz aşıdan, teslim edilmeyen 25 milyon doz aşıyla ilgili hangi işlemler yapıldı? Sözleşmeye aykırı şekilde teslim edilmeyen 25 milyon doz aşı için sözleşme kapsamında hangi yaptırım ya da yaptırımlar uygulandı?” diye sordu.
Sözleşmede yüklenici firma olarak Sinovac ve Keymen İlaç firmalarının göründüğünü, gümrük kayıtlarında da Keymen İlaç’ın ithalatçı olduğunu belirten Öztrak, “Demek ki biz ‘Aracı firma var’ derken doğruları söylüyormuşuz, ‘Hayır, yok’ diyenler de yalan söylüyormuş” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Önceki Devlet Bakanlarımızdan ve önceki dönem Ağrı Milletvekillerimizden aynı zamanda Genel Başkanımızın da danışmanı olan Sayın Cemil Erhan’ı kaybettik. Sözlerime başlarken, kendisine Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bugünkü basın toplantımız, randevusu alınmış bir toplantı… Animasyonlu yalanlara karşı, hakikatleri paylaşmak için yaptığımız bir toplantı. Bu nedenle bu toplantının sonunda soru almayacağım. Sorularınızı Pazartesi günü bekliyorum.
YALANLA KURULAN, ZAMANLA YIKILIR
“Yalanla kurulan her şey, zamanla yıkılır” derler. Hep söylüyoruz, hakikatlerin, er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Ülkeyi yönetme kabiliyetini yitiren, gerçeklerden kopan, milleti unutan, söyleyecek sözü kalmayan, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemeyen, Erdoğan Şahsım Hükümeti, şimdi çareyi çizgi film üretiminde arıyor. “Çarşamba günü vizyona giren bu yapımın müellifi kim? İmzasını nasıl atmış, kendini nasıl tanıtıyor” diye baktık, AK Parti’nin isim ve logosu var, onun altında da, “Yalan Üretim Merkezi” yazıyor… Tesadüf mü, tevafuk mu… Yoksa “Şecaat arz ederken sirkatlerini mi söylemişler…” Bunu yüce milletimizin takdirine bırakıyoruz. AK Parti Yalan Üretim Merkezi prodüksiyonu olan bu yapımın, gişesi çok zayıf kaldı.
MİLLETİN 241 MİLYAR DOLARINI HEBA ETTİĞİNİZ Mİ YALAN?
Neyse, biz film işine girmeyelim, bu işi, yalanı gerçek gibi anlatan popülist siyasetin, ülkemizdeki baş mümessili Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne bırakalım. Biz, milletimizin gerçeklerine ses olmaya devam edelim. Milletimiz, bilhassa gençlerimiz, ülke çok kötü yönetildiği için, işsizlik ve hayat pahalılığı arasında eziliyor. Canıyla cüzdanı arasında sıkışıyor, ülkemiz fakirleşiyor. Acı gerçek bu… Şimdi metal yorgunu, popülist, gerçek ötesi olduğunu kendi itiraf eden, yalanı doğru gibi anlatan Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne soruyoruz: 2013’te 958 milyar dolara çıkan milli gelirimin, tek adam vesayet rejiminin düğmesine basılmasıyla birlikte tepe taklak aşağı gittiği ve 2020’de 717 milyar dolara düştüğü yalan mı? Tek adam hevesinizin peşinde milletimizin 241 milyar dolarını heba ettiğiniz yalan mı?
İŞSİZ SAYISINI 10,2 MİLYONA ÇIKARDIĞINIZ MI YALAN?
Şimdi Saray’a bağlı Türkiye İstatistik Kurumu’nun elimdeki bülteninde yer alan verilerden yaptığımız hesaplamalara göre ülkede gerçek işsiz sayısının, tek bir yılda 2 milyon 918 bin kişi arttığı, 10 milyon 219 bin kişiye ulaştığı yalan mı? 15-29 yaş arasında her üç gençten birinin taşı sıksa suyunu çıkaracak 6 milyona yakın evladımızın “Ev genci” olarak anasının babasının eline baktığı yalan mı? 19 yıldır yönettiğiniz, daha doğrusu yönetemediğiniz ülkemizde; ev genci sayısının dünya üzerindeki 83 ülkenin, toplam işsiz sayısının ise 107 ülkenin nüfusunu geçtiği yalan mı? İnsanlara iş bulmak şöyle dursun, son iki yılda işi gücü olan 2 milyona yakın vatandaşımızın işini gücünü kaybetmesine neden olduğunuz yalan mı?
RÜŞVETTEN AKLANMAMIŞ MAKARACIYI BÜYÜKELÇİ YAPTIĞINIZ MI YALAN?
Yoksa, ana babaların bin bir emekle okuttuğu 1 milyonu aşkın üniversite mezunu gencimiz işsiz gezerken, Genel Merkezinizdeki ofis boyların milyonluk araçlarda, burunlarına pudra şekeri çektiği yalan mı? Millet inim inim inlerken, rüşvetten aklanmamış makaracı eski bakanınızı, Prag’a Büyükelçi atadığınız mı yalan? Yine hakkında rüşvet iddiaları olan, 15 Temmuz darbesinin en önemli isimlerinden birinin kardeşi olan bir şahsı eski milletvekili, Hollanda’ya büyükelçi yaptığınızda mı yalan? Mütekait Milletvekillerinize, arpalığa çevirdiğiniz büyükelçilik, rektörlük koltuklarını ulufe gibi dağıttığınız yalan mı? Yoksa, vatandaş avucuna “iş, aş” yazıp canına kıyarken “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı” diyebilen, eski Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanınızın, görevden almanızın üzerinden 15 gün geçmeden, 40 bin lira aylıkla bir şirketin yönetim kuruluna atandığınızda mı yalan?
HAYAT PAHALILIĞI MI YALAN?
Bugün herhangi bir markete gidin, kapısında 5 dakika durun. Göreceğiniz manzara şu, alışveriş yapan herkes elindeki fişe bakıyor, “Ya ben ne kadar aldım ki bu kadar para ödedim?” diye, kendi kendine soruyor. Market kasalarında faturayı görenlerin, gözleri yuvalarından fırlıyor. Yine elimde tuttuğum TÜİK’in bülteninde yer alan verilere göre son bir yılda, Ayçiçek yağının yüzde 54, mısırözü yağının yüzde 51, tavuk etinin yüzde 45, domatesin yüzde 44 zamlandığı mı yalan? Son bir yılda benzinli otomobil fiyatının yüzde 117, dizel araba fiyatının yüzde 81 arttığı da mı yalan? Bir otomobil almanın artık orta gelirli için hayal olduğu da mı yalan? “TÜİK’in açıkladığı verilere göre” diyoruz, çünkü bağımsız akademisyenlerin hesaplamalarına göre vatandaşın yaşadığı hayat pahalılığı, TÜİK’in gösterdiğinin en az iki katı. Bilim insanları neyi nasıl hesapladıklarını açık açık yazıyorlar. Yöntemleri belli, TÜİK’in ağırlık setini kullanarak, sahadan kendi topladıkları verilerle enflasyonu hesaplıyorlar. Dolayısıyla eleştirebilirsiniz bu doğru bu yanlış diye. Ama bakıyoruz dün akşam Hazine ve Maliye Bakanı çıkıyor, “Bilim insanları hakkında suç duyurusunda bulunduk” diyebiliyor TÜİK olarak.
AMPULÜ PATLATTILAR, DEĞİŞTİRMEYİ YASAKLIYORLAR
Bunlar önce ampulü patlattılar, sonra da ampulü değiştirmeyi yasaklıyorlar. Ondan sonra da “Ampulü bırak, filme bak filme!” deyip, milleti karanlıkta oturtmak istiyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar… TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, dünya enflasyon liginde 2020 yılında, Uluslararası Para Fonu’nun verilerine göre 17. sırada en güncel verilerle ise 14. Sırada olduğumuz dünyada. Bu da mı yalan? İşsizlikle, yoksullukla sınanan vatandaşın sefalet içinde olduğu, dünyada hesaplanan farklı sefalet endekslerinde, Türkiye’nin listenin en başındaki ülkelerden biri olduğu. Örneğin CATO Enstitüsü’nün hazırladığı Hanken’in yaptığı Sefalet Endeksi’nde Türkiye’nin Namibya, Güney Sudan, Gabon’la aynı sıralarda olduğu da mı yalan? Şuraya bakın, bu ülkenin vatandaşları, yokluktan, ödeyemediği borçlarından, işsizlikten önünü göremiyor.
ATA YADİGARLARINI 62 MİLYAR DOLARA SATTIĞINIZ MI YALAN?
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerinde yer alan: 2002’de 130 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borcunun, 2020’de 450 milyar doları geçtiği de mi yalan? “Biz geldiğimizde her şey çok kötüydü” diye anlattığınız 2002 yılı sonunda, dış borcun milli gelire oranı yüzde 54 iken, bugün yüzde 63’e yükseldiği de mi yalan? 2002’de 6,6 milyar TL olan vatandaşın kredi ve kredi kartı borçlarının bugün 847 milyar TL’ye çıktığı, devr-i hükümetinizde; vatandaşın borçlarının 128’e, bu borçların milli gelire oranının da 2020 itibariyle 9’a katlandığı da mı yalan? Cumhuriyet döneminde ve sonrasında yapılan ata yadigârı fabrikaları, işletmeleri, Erdemir’i, Tüpraş’ı, Türk Telekom’u ve diğerlerini 19 yılda 62 milyar dolara sattığınız, Telekom’da bizim deremizin taşıyla bizim deremizin kuşunu vuran, kârları gövdeye indirip, Telekom’u milyar dolarlık borçla milletin sırtına bırakan Haririlerle verdiğiniz samimi pozlar da mı yalan?
ERGENE SUYUNU SARAYA GÖNDERELİM, AFİYETLE İÇİN
Şu salgın döneminde, geçtiğimiz yıl vatandaşına doğrudan destek vermekte kendi akranlarımız arasında sondan üçüncü olduğumuzu gösteren Uluslararası Para Fonu verisi de mi yalan? Daha birkaç ay önce, geçtiğimiz Kasım ayında, Erdoğan, Tekirdağ İl Kongresi’nde partililerine “Ergene nasıl? Şu an temiz, gürül gürül akıyor mu?” diye soruyor, partilileri hep bir ağızdan “evet” diye bağırıyordu. Şimdi bugün Ergene’de, Çorlu Deresi simsiyah akıyor. Leş gibide kokuyor. Madem Ergene’nin suyu temiz gürül gürül akıyor, Sarayınıza gönderelim de afiyetle için. Hangisi yalan, hangisi doğru bir görelim.
YASALARI YAP-BOZA ÇEVİRDİĞİNİZ Mİ YALAN?
Kamu İhale Yasasında 200’e yakın değişiklik yapıp, vatandaşın parasıyla, yandaşlara ihale verdiğiniz yalan mı? Bu yılın bütçesinden, ilk üç ayda bu yandaşlara, dolarla avroyla verdiğiniz garantiler karşılığında 7,5 milyar lira ödediğiniz de mi yalan? 2014’ten bu yana; Dünya Adalet Projesi’nin hazırladığı şu gördüğünüz Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, ülkemizi 48 sıra birden gerileterek 107. sıraya düşürdüğünüz de mi yalan? Yolsuzluk Algı Endeksinde aynı dönemde ülkemizi 22 sıra gerileterek 86. sıraya düşürdüğünüz de mi yalan? Gece yarısı operasyonuyla, bir torba yasada, vesayetiniz altındaki AK Parti gurubuna verdirdiğiniz ve ertesi sabahta hemen şipşak onayladığınız değişiklik önergesiyle, ülkede ödemeler sistemini felç etiğiniz, sonrada yasayı tebliğle değiştirmek zorunda kaldığınızda mı yalan? O tebliği bile, tarihi ile gününü yan yana getirip yazmayı beceremediğiniz de mi yalan? Bugüne kadar çıkardığınız 70 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nden 45 tanesinin önceki kararnameleri düzelten kararnameler olduğu da mı yalan?
MERKEZ BANKASI’NIN 45 MİLYAR DOLAR EKSİDE OLDUĞU MU YALAN?
Ve tabii ki buharlaştırdığınız 128 Milyar Dolar… 2019 Şubat ayında 54 milyar dolar fazla veren Merkez Bankası’nın net rezerv hesabının ekonomi kadrolarının değiştirildiği 2020’nin Kasım ayında 47 milyar dolar açık verdiği de mi yalan? Bu yılın Nisan ayı sonu itibariyle de Merkez Bankası’nın kasasında, kendine ait tek bir cent bile döviz olmadığı, kısa vadeli yükümlülükler ayıklandığında da kasanın 45 milyar ekside yani borçlu olduğu da mı yalan? Biz “128 milyar dolar buharlaştırıldı” derken, AK Parti Genel Başkanı’nın grup toplantısında çıkıp “128 milyar dolar ne ki? Biz 165 milyar doları sattık gitti. Ne yapacaktık, turşusunu mu kuracaktık?” dediği de mi yalan?
MERKEZ BANKASI’NI KENDİ EVİNDE KİRACI YAPTIĞINIZ MI YALAN?
Merkez Bankası rezervlerini, arka kapıdan buharlaştırmanıza dayanak gösterdiğiniz, yasanın açık bir biçimde Merkez Bankası’na, “Bağımsız bir biçimde sana verdiğimiz hedefleri gerçekleştirmek için araç olarak kullan” dediği bu milletin döviz rezervlerini, başında bir siyasetçi olan Hazine ve Maliye Bakanı damadın eline oyuncak diye veren 21 Şubat 2017 tarihli bu protokol de mi yalan? Damadın 2019’da sahte istikrar algısı yaratarak yerel seçimleri kazanmak için, 2020’de de kayın pederinin kerameti kendinden menkul “Faiz enflasyonun sebebi” teorisini ispatlamak için, kısmen de pandemiyle mücadelede Merkez Bankası’nın elindeki döviz rezervlerini, Hazine’ye aktarıp kamu bankaları üzerinden talimatla sattığı da mı yalan? Buharlaşan rezervleri saklamak için de, emanet dövizlerle, Merkez Bankası’nın kasasını yamadığı, Merkez Bankası’na evini sattırıp, aynı evde kiracı olarak oturttuğu da mı yalan?
MADEM SAVUNUYORSUNUZ, NEDEN GÖREVE GELİNCE UYGULAMAKTAN VAZGEÇTİNİZ?
128 Milyar Doların encamı hakkında uzun süre susan Hazine ve Maliye Bakanı dün akşam bir televizyon programında çok şey söyledi de, neden göreve gelir gelmez, ayağının tozuyla Kasım ayında şu protokolü uygulamaktan vazgeçtiğini açıklamadı. Yoksa bu da mı yalan?
VATANDAŞ ÖZ YURDUNDA GARİP, ÖZ VATANINDA PARYA
128 milyar doları buharlaştırdınız, şimdi başta turistler olmak üzere dövizim var diyenin peşinden koştuğunuz da mı yalan? Kasa tam takır olunca turizm gelirlerine bel bağlayan Erdoğan Şahsım Hükümetinin Dışişleri Bakanının, daha dün çıkıp, “Turistin görebileceği herkesi aşılayacağız” dediği de mi yalan? Daha millete edilmiş bu hakaretin dumanı tüterken, gece de Hazine ve Maliye Bakanı’nın çıkıp, kapanmanın vatandaşın sağlığı için değil, turizm için olduğunu açık seçik söylediği de mi yalan? Yoksa, kasayı boşaltan Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin bu ülkenin vatandaşlarını, “Öz yurdunda garip” “Öz vatanında parya” gibi gördüğü de mi yalan?
LEBALEPTEN BERİ 11 BİN 725 YURTTAŞ YAŞAMINI YİTİRDİ
Salgının kontrol altına alınmaya yaklaştığı dönemde, kendi parti kongrelerinin kongrelerini lebalep doldurup, memleketin dört yanına virüsü bulaştırdıkları da mı yalan? AK Parti’nin son kongresinden bu yana, salgın nedeniyle 11 bin 725 yurttaşımızın hayatını kaybettiği de mi yalan?
MUTEMET DAMAT NEREDE? EMEKLİNİN 400 TL’Sİ NEREDE?
Sormaya devam edelim: Bu ülkenin 128 milyar doları eritilirken, ekonominin başına oturtulan “mutemet damadın” bugün ortalarda görünmediği de mi yalan? Emeklinin ikramiyesinin resmi enflasyona göre en az 1.500 TL’ye çıkması gerekirken, 1.100 TL verdiniz. Ve her bir emekliden 400 TL kestiğiniz bu da mı yalan?
ESKİ TİCARET BAKANI NEREDE?
İstanbul Belediye Başkanı, “Elini arkasına bağladı” diye inceleme başlattığınız, ama hakkında her gün bir başka yolsuzluk iddiası ortaya çıkan Eski Ticaret Bakanınız Ruhsar Pekcan’ın etrafta “Elini kolunu sallayarak” dolaştığı da mı yalan? Bundan iki sene önce, yerel seçim zamanında, İstanbul’da meydan meydan dolaşıp “Seçimde Sisi mi diyeceğiz, Binali mi?” diye bağırırken, bugün “Mısır’la tarihi birlikteliğimizi yeniden devam ettirme gayretinden” bahsetmeye başladığınızda mı yalan? Bu ülkeden gri pasaport operasyonlarıyla yurtdışına götürülen ve buharlaşan 804 vatandaşın olduğu da mı yalan?
CANINA KIYAN VATANDAŞLARIMIZ DA MI YALAN?
Çizgi film çekip eğlenen AK Parti yöneticilerine, bir eli yağda, bir eli balda olan, Saray efradına soruyoruz: Muğla’nın Milas ilçesinde, “Borcum çok, traktörümü de satın borçlarımı ödeyin. Bu onursuzluğa dayanamam” diye not bırakıp canına kıyan Çiftçi Fahrettin Aktaş mı yalan? İzmir’de iş yerlerinin aylardır kapalı olması sebebiyle düştükleri ekonomik sıkıntılara dayanamayan kahveci esnafları, Nuri Çengeloğlu ve Erdal Şenözpak mı yalan? Mersin’de dükkanını günlerce siftahsız kapatan sonunda oğluna “Beni affet” diye mesaj bırakıp bu dünyadan ayrılan kokoreççi Murat Gümüş’te mi yalan? Bunların hepsi bu ülkenin gerçekleri… Ama Erdoğan Şahsım Hükümetinin gözleri var görmez, kulakları var duymaz. Kalbi millete karşı mühürlü.
ÇİN AŞISIYLA İLGİLİ SÖZLEŞMEYE ULAŞTIK
Son olarak bugün sizler aracılığıyla milletimize, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin daha önce reddettiği Çin aşısıyla ilgili gerçekler konusunda bir belge sunmak istiyoruz. Biz AK Parti gibi randevuları, çizgi film göstermek için değil, milletimizin sıkıntılarını, milletimizin gerçeklerini anlatmak için veriyoruz. Bugüne kadar defalarca kez sorduğumuz, ama Hükümet tarafından açıklanmayan Çin aşısıyla ilgili sözleşmeye ulaştık. Bu belgeye göre, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Sinovac şirketi ve Keymen İlaç San. ve Tic. AŞ ile bir sözleşme imzalamış. 24 Kasım 2020 tarih ve 2020-991 numaralı sözleşme. Buna göre; sözleşmenin yüklenici firmaları Sinovac Life Sciences Co. LTD. ve Keymen İlaç San. ve Tic. AŞ. Gümrük kayıtlarında da Sinovac aşılarında, bu şirket ithalatçı gözüküyor Keymen. Demek ki biz “Aracı firma var” derken doğruları söylüyormuşuz, “Hayır, yok” diyenler de yalan söylüyormuş.
50 MİLYON DOZ İÇİN ANLAŞILDI, YARISI GELMEDİ
Yüklenici firma Koronavirüs aşısını, Devlet Malzeme Ofisi’ne KDV hariç 12 dolardan satmayı taahhüt ediyor. Söz verilen aşıların; ilk partisi 31 Aralık 2020’de olmak üzere birer ay arayla, 20 milyon doz + 20 milyon doz + 10 milyon doz şeklinde teslim edileceği belirtiliyor. Böylece 2021 yılı Şubat ayı sonunda, toplam 600 milyon dolar karşılığında, 50 milyon doz aşının ülkemize teslim edileceği, Devlet Malzeme Ofisine teslim edileceği sözleşmede hükme bağlanmış. Ancak gümrük kayıtlarından 24 Mart 2021 tarihine kadar 25 milyon 113 bin 484 doz aşının teslim edilebildiği anlaşılıyor. Sağlık Bakanı da 13 Nisan 2021 tarihinde, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Bu tarihe kadar, 26 milyon doz Sinovac aşısının tedarikinin gerçekleştirildiğini” açıklıyor. Sağlık Bakanı 12 Nisan’da yaptığı açıklamada ise 4,5 milyon doz da Biontech aşısının ülkemize geldiğini söylüyor. Toplarsanız 29 milyon doz aşı yapar. Yapılan aşılarda ortada, bugüne kadar Türkiye’de 14 milyonu birinci doz, 10 milyonu ikinci doz olmak üzere, küsuratları dahil 24,5 milyon doz aşı uygulandı. Anlaşılan elde topu topu 4,5 milyon doz aşı kalmış.
DÜNYA SÖZLEŞMELERİ TAMAMLADI, ŞAHSIM HÜKÜMETİ HALA İNŞALLAH DİYOR
Bakan bunu gördüğünde geçtiğimiz günlerde, “Aşı tedarikinde önümüzdeki iki ay sıkıntı var” deyiverdi. Sonra saraydan zılgıtı yedi sert bir u dönüşü yaptı. Erdoğan’da inşallahla, maşallahla bir aşı tedarik takvimi açıkladı, daha önce Nisan ayı için söz verdiği yerli aşı için de “Bana söz verdiler, eylül-ekimde üretime geçilecek” dedi. Tüm dünya aşı tedariki ve çeşitlendirmesi için, sözleşmeleri geçtiğimiz yıl tamamlamıştı… Erdoğan Şahsım Hükümeti ise hala “inşallah” diyerek aşı kovalıyor.
TESLİM EDİLMEYEN AŞILAR İÇİN YAPTIRIM UYGULANDI MI?
Şimdi bu sözleşmeyle ilgili bazı soruları ve aşılarla ilgili bazı soruları sormak istiyoruz. Sorularımızın muhatabı, Sağlık Bakanı değil, sorularımızı DMO’nun ilgili kuruluşu olduğu Hazine ve Maliye Bakanına soruyoruz: Tarihini, sayısını ve özet bilgilerini verdiğimiz bu sözleşme gereği, Şubat ayı sonu itibariyle Türkiye’ye teslim edilmiş olması gereken 50 milyon doz aşı nerede? Şubat sonuna kadar teslim edileceği taahhüt edilen 50 milyon doz aşıdan, teslim edilmeyen 25 milyon doz aşıyla ilgili olarak hangi işlemler yapıldı? Sözleşmeye aykırı şekilde teslim edilmeyen 25 milyon doz aşı için sözleşme kapsamında olan hangi yaptırım ya da yaptırımlar uygulandı?
TEMİNAT VEREMEYEN FİRMAYA ÜLKENİN SAĞLIĞINI NASIL EMANET ETTİNİZ?
Bu aşı meselesinin en başında, “Keymen İlaç aracı firma değil, sadece lojistik süreci yürütüyor” demiştiniz. Sonrada aracı olduğu ortaya çıkan bu firmanın teminat bile verme imkanı olmadığı görülüyor. Sinovac, ilk 1 milyon doz aşıyı hibe diye göndermişti. Sonra bunu Keymen adına DMO’ya teminat versin diye Keymen’e gönderdiği, Keymen’in de aşıyı Devlet Malzeme Ofisine parayla satarak aldığı 12 milyon doları, DMO’ya teminat ve diğer masraflar için yatırdığı ortaya çıktı. Şimdi bu teminat ne oldu? Firma edimini zamanında yerine getirmediği için bu teminata el kondu mu? Bu aşılar gelmediyse, gecikmenin gerekçesi ne? Bir teminatı bile veremeyen firmaya, koca ülkenin sağlığını nasıl emanet edebildiniz? Bu konuda bir soru önergesini Milletvekilimiz Sayın Murat Emir verecek, bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de takipçisi olacağız.
KÖTÜ YÖNETMEN İLE KÖTÜ SENARYO BİRLEŞİNCE
AK Parti film çevirmekten hoşlanabilir. Ama biz yine de üstümüze düşeni yapalım, Sarayın kibir abidelerini, ünlü yönetmen Akira Kurosawa’nın sözleriyle bir uyaralım; “İyi bir yönetmen, iyi bir senaryoyla bir başyapıt üretebilir. İyi senaryoyla, vasat bir yönetmen sıradan bir film çıkarır. Fakat kötü bir senaryoyla, çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz.” AK Parti’deki yönetmenin iyi olmadığını biliyoruz. Filmlerin senaristleri de berbat. Burnuna pudra şekeri çekenlerle beraber çalışıyorlar. Kötü yönetmenle kötü senaryo birleşince, ortaya şecaat arz ederken sirkatin söyleyen animasyon filmler çıkıyor. Şimdide bu filmi galiba AK Parti kendi web sayfasından çekmiş. Anlaşılan utandılar. Ampulü patlattılar. Değiştirmeyi de yasaklamaya çalışıyorlar. Karanlıkta millet sıkılmasın diye de çizgi film göstermeye uğraşıyorlar. Ama millet bunların filmini seyretmiyor.
52 SORUYA YANIT VERİN, VEREMİYORSANIZ SANDIĞI GETİRİN
Konuşmamın başından bu yana, 52 soru sordum. Filmi falan bırakın. Bu sorularımıza cevap verin. Cevap veremiyorsanız da artık sandığı milletin önüne getirin. Milletimiz, bunlara da, yaptıkları filme de notunu veriyor bu kibir abidelerinin tasdiknamelerini hazırladı çoktan, evlerine göndermek için sandığı dört gözle bekliyor. Benim söyleyeceklerim bu kadar arkadaşlar. Teşekkür ederim.