KAZANDIĞIMIZ SEÇİMLERİ ÇALDIRMAYACAĞIZ
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik
Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları
söyledi:
İyi akşamlar değerli basın mensupları, biraz önce İçişleri Bakanı Sayın Soylu’nun konuşmasını dikkatle dinledim. Arkadaşlar, deveye sormuşlar ‘boynun niye eğri’ diye o da cevap vermiş ‘nerem doğru ki’ diye. Yani ben bu konuşmanın, Sayın Soylu’nun yapmış olduğu konuşmanın neresini düzeltmekle işe başlayım gerçekten bilemiyorum, ama galiba en önemlisi Büyükçekmece meselesi.
İÇİŞLERİ BAKANI DEĞİL DE SANKİ MAHKEME
Şimdi diyor ki, ‘Büyükçekmece’de bizim geçersiz oyları tam olarak ortaya çıkarmaya vaktimiz olmadı.’ Bu ne demek anlayamadım. Yani Büyükçekmece’de bir adli olay var, oradaki geçici görevli işçinin yapmış olduğu bir takım usulsüzlükler nedeniyle tutuklanması sözkonusu. Ne zaman? 18 Ocak. Seçmen listeleri ne zaman kesinleşti? 31 Ocak. Seçim ne zaman yapıldı? 2 ay sonra, 31 Mart. Şimdi zaman yetmedi ne demek? Anlaşılan Sayın Soylu hayali terörist listeleri peşinde koşarken, sağı, solu, belediye meclis üyelerini, belediye başkanlarını teröristlikle suçlarken esas görevi olan bu soruşturmayı yapmayı unutmuş. Soruyorum ben, neredeymiş kendisi? MERNİS ellerinde, buradan her şeyi ortaya çıkarmaları mümkün ama cevap ‘geç kaldık.’ Nesine geç kaldınız? Biz geç kalmadık. Biz Büyükçekmece’de 3 bin tane itiraz yaptık. 745 tane de oyu iptal ettirdik. Bu adamın 354 tane yazdığı usulsüz oy da bu 745 iptalin içinde. Sizinkiler neredeymiş Sayın Soylu? Siz neredeydiniz? Biz buluyoruz da koskoca devlet bulamıyor mu?
Tabi bize devlet adabını öğretmeye kalkan, bizi cehaletle suçlayan Sayın Soylu konuşurken bir bakıyorum İçişleri Bakanı değil de sanki mahkeme. ‘O suçlu, bu suçlu, FETÖ’yle iltisak, bunu değerlendiriyoruz var mı, yok mu?’ Allah Allah! ‘Belediye başkanı, belediye çalışanları organize işler, organize suçlar peşindeler…’ Böyle bunu demeye gelen laflar söyleniyor.
POLİSLERİMİZİ SİYASETE ALET EDİYOR
Şimdi ben anlamıyorum; kimin suçlu olduğuna mahkemeler karar verir, siz sadece zanlı yakalarsınız, zanlı olanı götürürsünüz onun suçlu olup olmadığına karar verecek olan da mahkemelerdir. Devlet konusunda bu kadar iddialı olan biri bunu muhakkak bilmek zorunda. Ama görüyorum Sayın Soylu’nun kullanmış olduğu lisana, dile bakıyorum, gerçekten devlet falan bunların hiçbirini bilmiyor. Ama bir şey daha görüyorum. Yok ‘burada daha fazla taşıma seçmen var, yığma seçmen var, aslında biz bunu tespit edemedik, şimdi bu saatten sonra buna bakacağız’ deyip oralarda bugün Büyükçekmece’de evlerde ciddi bir polis terörü yaratan… İnsanlar korkuyor ne olursa olsun. Bu lafım polislere değil, polislerimiz milletin hizmetinde, milletin güvenliğini sağlamak için canla başla çalışıyor. Ama başlarında bir bakan var, atanmış bir bakan, bir de siyasetçi olduğunu söylüyor, polislerimizi resmen siyasete alet ediyor. Bu saatte mi aklınıza geldi? Bugün seçim daha sonuçlanmamış, birçok yerde sayım yapılıyor, siz Büyükçekmece’de listeleri kontrol ediyorsunuz. İnsanlara soruyorsunuz listelerdeki bu arkadaşlar burada mı değil mi, siz burada mısınız, burada yaşıyorsunuz değil mi? Bu ne ya!
“DÜNÜN GÜNEŞİYLE BUGÜNÜN ÇAMAŞIRINI KURUTAMAZSINIZ”
Soruyorum; seçim akşamı Dolmabahçe’de Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanının başkanlığında, Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıyla ne konuştunuz? ‘Biz konuşuruz abimiz…’ Böyle bir üslup yok devlette. Devlette böyle bir üslup yok, abi kardeş üslupları. Ben çok açık söyleyeyim, buradan yapılanlara baktığım zaman buralarda ben milli iradeyi yok etmeye niyetlenen bir kumpasın elini, bu kumpas çerçevesinde üretilen senaryonun söylemini görüyorum. Bu son derece tehlikeli bir şeydir.
Efendim ben İçişleri Bakanıyım. Adın İçişleri Bakanı ama o 24 Haziran’da kurulan tek kişi parti devletinde sen devlet memurusun. Yani Süleyman Demirel’in rahmetlinin çok güzel bir lafı var, “Dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutamazsınız”.
Diyor ki, İçişleri Bakanıyla Adalet Bakanı görevlerini layıkıyla yapamıyorsa istifa etmelidir. Evet etmelidir, biz de onu söylüyoruz. Seçimler sonuçlanmadan, oylar sayılırken Adalet Bakanlığının araştırma başlatması, muhaberat polislerinin seçim kurullarında gezinmeye başlaması, yine İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin Büyükçekmece’de görünmesi, bugün polislerin ev ev dolaşmaya başlaması, bunların hepsi hem İçişleri Bakanının, hem Adalet Bakanının usulsüz olarak ellerini çuvala soktuklarının bir göstergesidir. Bu usulsüzlüğü yapanlar istifa etsin diyoruz. İstifa etmelidir böyle seçim olmaz, böyle seçim güvenliği olmaz. Seçimin güvenliğini sağlamakla görevli olan devlet memurları seçim sonuçlarını milli iradeyi değiştiriyor izlenimini, ya da bununla ilgili baskı yapıyor izlenimini veriyorlar. Bu Türkiye’ye yakışmayan bir görüntüdür.
KAZANDIĞIMIZ SEÇİMLERİ ÇALDIRMAYACAĞIZ
Bakınız vakti zamanında seçimlerde, zamanında tam da zamanında, Üsküdar’da, Çatalca’da partimiz çok ciddi sayıda taşıma, yığma seçmen tespit etmişti. Bununla ilgili itirazlarda bulunduk, il seçim kurulları reddetti. Yani bunlar oluyor. Şimdi döneceksiniz buradan seçimleri iptal ettirmeye dönük bir organizasyon, organize suç çıkarmaya çalışacaksınız. Kusura bakmayın bu olmaz. Söylüyoruz, kazandığımız seçimleri çaldırmayacağız.
SİZİNKİ SUÇLULARIN TELAŞI
Son olarak Sayın Soylu bilmem hangi engin tecrübesiyle ama Sayın Genel Başkanımıza ve bana devleti, siyaseti öğretmeye kalkıyor. Hasbelkader biz devlette bulunmuşuz. Sayın Soylu, biz devletin içinde en şerefli kariyerlerden geliyoruz. Bizler, Genel Başkanımız hesap uzmanlığı yapmış, genel müdürlük yapmış, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı yapmış; ben de aynı kariyerlerden geçtim, ben de planlama uzmanlığı yaptım, genel müdürlük yaptım, daire başkanlığı yaptım, müsteşar yardımcılığı yaptım, müsteşarlık yaptım ve bugün de siyaset yapıyorum. Ama ben siyaseti bugün yapmıyorum Sayın Soylu. Hani siz diyorsunuz ya ‘ben babamın elinden tutup şu tarihte 1980’lerde seçim sandıklarına gitmiştim.’ Yani sizinle belki yarışamam ama ben doğduğumda benim babam seçim meydanlarındaydı 1954 yılında. Benim doğumuma yetişememişti. O gün bugündür benim evimde siyaset konuşulur. O gün bugündür benim evimde, bizim evimizde siyaset tartışılır.
Şimdi açık söyleyeyim, sizinki elleri iş üzerinde yakalanmış suçluların telaşıdır. Bu telaş içinde de on parmağınızda on kara seçim sürecinde yaptığınız gibi her yere bunu sürmeye çalışıyorsunuz.
Bakın ben size bir şey söyleyeyim, bizler öyle bir kültürden geliyoruz ki bizim için milletimizin çıkarları, devletimizin bekası siyasi çıkarlarımızın önünde gelir. Sayın Soylu bu arada bu beka ne oldu, hangi cami avlusunda unuttunuz? Nerede, ne oldu bu beka meselesi?
Çok açık söyleyeyim, benim yine ilk hatırladığım seçim de 1961 yılında babamın girdiği seçimdir. Ben daha öncesini de hatırlarım Sayın Soylu. Babamın seçim gezilerine gidip de eve dönmediği, evde yine gözaltına alınmış diye konuşulduğu dönemleri de gayet iyi hatırlarım. Biz böyle yerlerden geldik.
BUNU HAZMEDECEKSİNİZ
Şimdi yine izin verirseniz en son elimizdeki verilere göre Sayın İmamoğlu’nun İstanbul’da 14 bin 347 oyla önde olduğunu burada belirtmek isterim ve herkese de şunu söylemek isterim. İmamoğlu 1 Nisan’da seçimi kazanmıştır, Ekrem İmamoğlu bugün de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Bunu hazmedeceksiniz.
İBRETLİK BİR DURUM
Çok açık söyleyeyim, bugün Sayın Soylu’nun yapmış olduğu konuşmayı bir İçişleri Bakanına yakıştıramadım. Diyebilir ki, sen İçişleri Bakanı konuşmasını ne bilirsin? Ben İçişleri Bakanı konuşmasını çok iyi bilirim. Benim dedem de İçişleri Bakanıydı, babam da İçişleri Bakanıydı. Kendisini bir an önce göreve dönmeye davet ediyorum. Bugün siyasette tek bir siyasi sorumlu vardır, o da Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanıdır. Kendisi memurdur, atanmış memurdur ve açık söyleyeyim çıkmış bir şeyden bahsediyor. ‘Benim siyasi bir kariyerim var’ diyor. Yani söyleyeceğim bunları üzülerek ifade ediyorum açık söyleyeyim, kendisi siyasi kimliğini reddetmiş, kaybetmiş bir insan. Tavsiye ediyorum bir dönsün hatırlasın, bugün kendisini İçişleri Bakanı yapan kişiye o partiye geçmeden önce neler söylemiş. İbretlik bir durum, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin diyor, hepinize beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.