KKM Tıkırtısı Hızlanan Saatli Bomba Gibi
CHP Sözcüsü Öztrak, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) büyüklüğünün 3 trilyon lirayı aştığına dikkat çekerek, “KKM, ekonomide giderek büyüyen ve tıkırtısı giderek hızlanan adeta bir saatli bombaya dönüşüyor. Bankalardaki mevduatların çok büyük kısmı dolarize oldu. Türk Lirası’nda ani değer kayıpları, milletimizin sırtına çok büyük yükler yükleyecek” uyarısında bulundu.
Hükümetin son torba yasayla KKM’nin maliyetini Merkez Bankası’nın sırtına yüklediğini hatırlatan Öztrak, Merkez Bankası’nın yeni başkanının bu kararı savunmasını, “Toplam maliyeti 100 milyarlarca lirayı bulacak KKM garantilerini ödemek için Merkez Bankası ne yapacak? Para basacak. Peki bu durumda Banka enflasyonu nasıl tutacak? Bunların enflasyonu tutma niyeti falan yok” sözleriyle eleştirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, dün MYK gündeminde dair Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/OCa3dGOFdc8
Enflasyon dünyanın en sinsi, en adaletsiz vergisidir. Ünlü yazar Ernest Hemingway “İyi yönetilmeyen bir ülkede başvurulan ilk çarenin enflasyon, ikincisinin de savaş olduğunu” söyler. İkisi de hükümetlere belli bir süre için hareket alanı sağlar. “İkisi de ekonomik, politik fırsatçılar için sığınaktır.” Ama ikisinin de sonucu büyük yıkımdır.
ERDOĞAN SİYASETİNİN DAĞ GİBİ FATURASI
Ülkemizde hükümet milletimizi ezen bu çirkin oyunu 2021’in son baharından bu yana oynamaya devam ediyor. Erdoğan ve şürekası, faiz sebep enflasyon sonuç safsatasıyla, tüm dengeleri bozarak ekonomiyi büyütmek yerine şişirmeyi tercih etti. Devletin tüm imkanlarını ve parasını seçim kazanmak için sonuna kadar kullandı. Ekonomi yama tutmaz hale geldi. Genel seçimlerin ardından, paramız hızla değer kaybetti. Erdoğan, siyasetinin dağ gibi faturasını, milletimizin sırtına yükleyiverdi. Ekonomideki oyuncuların güvenini yitirdiği için, önce vitrin yenileyerek, işleri yerel seçimlere kadar idare etmeye kalktı. Olmadı. Vitrine koyduklarının, onun politikalarına “akıl dışı” demelerini de sineye çekti ama o da olmadı. Küresel piyasalar vitrine aldanıp kredi açmadı. Dün şerefsiz dedikleri Körfez ülkelerinin önünde, el pençe divan oldular, ama onları da kandıramadılar. Tulumbada su kalmayınca, Cumhurbaşkanına vergileri olağanüstü artırma yetkisi verme, bir ödeyenden bir daha MTV alma gibi, Anayasaya aykırı, haraç toplama düzenlemelerini, memur maaş zammıyla ambalajlayarak Meclis’ten geçirdiler. KDV, ÖTV, harçlar zam seli oldu milletin tepesine yıkıldı kaldı. Millete ne verdilerse misliyle geri aldılar.
FAİZ SEBEP SİYASETİ ÖRTÜLÜ OLARAK SÜRÜYOR
Ama saray, faiz sebep enflasyon sonuç siyasetini örtülü olarak hala uygulamayı sürdürüyor. Bunu görüyoruz. Kendisine hareket alanı tanınmayan vitrin yönetimi de enflasyon birinci önceliğimiz demekten artık vazgeçti. Enflasyonu düşürmeyi orta vadeye erteledi. Geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalarla Merkez Bankası havlu attığını gösterdi. Yılsonu enflasyon hedefini 30 puandan fazla artırdı. Erdoğan millete “tek haneli enflasyon” masalları anlatırken, Merkez Bankası guvernörü, önümüzdeki 2,5 yıl boyunca, tek haneli enflasyonun artık hayal olduğunu ilan etti. Yeni Başkan, ekonomide şu anda, dezenflasyon öncesi geçiş süreci yaşadığımızı söyledi. Yani mealen, “Elimi tutanlar var, seçime kadar enflasyonu saldım” dedi. Yeni başkan, hükümet istemediği için, enflasyonla mücadeleyi erteleyen bir Merkez Bankası Başkanı olarak çok ciddi kredibilite kaybına uğradı. Enflasyonda zirvenin, 2024’ün ikinci üç ayında görüleceğini, gerçek dezenflasyonun ondan sonra başlayacağını, istikrarın ise 2025 sonrasına kaldığını yaptığı konuşmada ilan etti. Tabi bu arada “Hazır olun, turpun büyüğü heybede”de dedi. Seçim sonrasında uygulayacakları “gerçek” istikrar programıyla, milletimizi bugünleri de aratacak şekilde ezim ezim ezeceklerini itiraf etmiş oldu.
İTO TEMMUZ ENFLASYONU REKOR KIRDI
2023 sonunda yüzde 58 enflasyon hedefi, Merkez Bankası’nın tabelasında yıllardır yazan yüzde 5 enflasyon hedefinin tam 12 katıdır. Geçtiğimiz yılın rekor enflasyonunun da sadece 6 puan altındadır. TÜİK Temmuz ayına ait enflasyon rakamını iki gün sonra açıklayacak hep beraber göreceğiz. Ama bugün açıklanan İstanbul Ticaret Odası’nın verilerine göre, Temmuz ayında; enflasyon yüzde 9,8’e çıktı tek bir ayda. Yani çift hanelinin, iki hanelinin çok az altında. Ama bu, İTO serisinde Temmuz enflasyonu rekoru. Yılın ilk 7 ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 37’ye, yıllık enflasyon ise yüzde 64’e ulaştı. Ve İTO serisinde enflasyonda seçimden önce başlayan, 8 aydır devam eden düşüş, yerini yeniden yükselişe bıraktı. Temmuz ortasında yapılan vergi artışlarının ve son zamların etkisi de bu hesapta tam olarak görünmüyor. Bir de Türk-İş’in açıkladığı mutfak enflasyonu var. Başkent’te yaşayan dört kişilik bir ailenin asgari gıda harcaması tek bir ayda yüzde 12,38 artmış.
EMEKLİNİN, EMEKÇİNİN PARASINA ÇÖKMEK NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK DEĞİL Mİ?
Bu göstergeler yılsonunda yüzde 58’lik enflasyon hedefinin oldukça iyimser olduğunu gösteriyor. Rakamlar tek haneli “yıllık” enflasyonu bırakın, tek haneli “aylık” enflasyonun bile hayal olabileceğini söylüyor. Tabii bir yandan da milyonlardan gerçeğin gizlenmesi var. Merkez Bankası enflasyonun yılsonunda söylediğinden 30 puan daha yüksek olacağını sadece son bir ayda mı gördü? Yani buradan Saraya da vitrin yönetimine de soruyoruz, madem enflasyon yılsonunda yüzde 60’a dayanacaktı, o zaman daha bir ay önce maaşları artırırken, neden hesabınızı yüzde 22’lik eski enflasyon tahmini üzerinden yaptınız? Yılın ikinci yarısında, işçinin, memurun, emeklinin dul ve yetimin parasının üçte birine enflasyonla çökmek nitelikli dolandırıcılık değil de nedir?
AYLIK GÜNCELLENSE BİLE YETMEZ
Enflasyondaki artış ve beklentiler artık öyle bir hal aldı ki hükümete yakın sendikalar bile, bugün başlayan Toplu İş Müzakereleri görüşmelerinde kamuda maaş, ücret ve aylıkların önümüzdeki yıl, her üç ayda bir belirlenmesini talep ediyor. Tabi hükümet bunu yapar mı? Hiç sanmıyoruz. Çünkü şimdiden daha havuz gazetelerinde, asgari ücretin, “Enflasyonist etkisini kırmak için” bundan böyle asgari ücretin yılda bir kere arttırılacağı haberlerini yaptırmaya başladılar. Aylık enflasyon iki haneye dayanmışken, asgari ücret de, maaşlar da, aylıklar da, bırakın yılı, bırakın altı ayı, bırakın üç ayı, ayda bir güncellense bile, emekçinin, memurun, emeklinin kaybını telafi etmez. Bunu milletimiz yaşayarak görüyor.
MERKEZ BANKASI RAPORUNUN SÖYLEDİĞİ: ASGARİ ÜCRET GENEL ÜCRET HALİNE GELDİ
Dün Türk-İş açlık sınırı verilerini açıkladı. Açlık sınırı 11 bin 658 lira olmuş. Ne zaman? Temmuz ayında. Bir çalışanın yaşam maliyeti 15 bin 123 liraya, yoksulluk sınırı 37 bin 974 liraya yükselmiş. Peki Temmuz ayında asgari ücreti alayiş valayişle artırdılar. Ne kadar oldu? 11 bin 402 lira. Enflasyon asgari ücret daha ele geçmeden açlık sınırının altına çekmiş. Başka ülkelerde, asgari ihtiyaçları karşılayabilecek bir ücret olan ve ancak istisnai olarak uygulanan asgari ücret, ülkemizde hem asgari yaşam şartlarını sağlamaya yetmiyor, hem de giderek genel ücret haline geliyor. Bunu ben söylemiyorum. Merkez Bankası’nın son yayımladığı enflasyon raporunun, 51. sayfasına bakmak gerekiyor. Buradaki bilgilere göre; imalat sanayinde her 100 kişiden 52’si, giyim sanayinde her 100 kişiden 70,5’i yani 71’i, gıdada her 100 kişiden 67’si, inşaatta her 100 kişiden 71’i, konaklama ve yiyecek sektöründe çalışan her 100 kişiden 73’ü şu anda artık açlık sınırının altında kalan asgari ücrete çalışıyor.
GEÇİM ENDİŞESİNDE OECD’DE LİDERİZ
Yine yeni bir rapor yayınlandı. Bu Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın yayınladığı bir rapor. Yüksek enflasyon ortamında temel ihtiyaçları karşılamayla ilgili endişeleri incelemişler yazmışlar. Bu araştırmanın sonuçlarına göre Türk vatandaşlarının yüzde 70’ten fazlası, gıda ve barınma ihtiyacını karşılayamama, evinin enerji faturalarını ve borçlarını ödeyememe endişesi taşıyor. Ve Türkiye bu oranla tüm OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. Enflasyon arttıkça gelir dağılımındaki adaletsizlik de artıyor. Yoksullar sürekli kan kaybediyor, zengin, yoksulun sırtından giderek daha fazla doyuyor.
YANDAŞLAR BİLE İSYAN EDİYOR
Bu zamlar, bu zulüm, bu adaletsizlik öyle bir seviyeye geldi ki artık en hükümet yanlıları, en yandaşlar bile “bu kadar da olmaz” demeye başladı. Dün seçimlere giderken, ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı destekleyen yandaş dergiler, bugün akaryakıt fiyat listelerini paylaşıp, “Aşkın gözü kördür de ama bu ne kardeşim” diye sızlanıyor. Dün “Artık gaz patronuyuz, yaz ayı da olsa kombileri açın” diyen troller bugün “Faturayı bize çıkarma, git dışarıdan bul” diye doğrudan Erdoğan’a çatıyor. En birinci yandaşlar, bugün artık, “Müjde dediğiniz her şeye zam geliyor. Bilseydim Kılıçdaroğlu’na oy verirdim diyenlerin sayısı az değil” diye videolar yayınlamaya başladılar. “Ben kafayı sıyıracağım. Hayat nasıl yaşanmaz bir hal aldı” diye Erdoğan’ı ve Hükümeti eleştiriyorlar. Düne kadar Saray ihsanlarıyla semiren yanaşmalar, bugün havuz kanallarında emekli aylığına isyan etmeye başladılar. Dün, “Rabbim benim ömrümden al, Erdoğan’a ver” diyen AK Partililer, bugün “Artık sabrımız bitti” dediği için Belediye Meclis üyeliklerinden atılıyorlar. Erdoğan’a bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı yolu açan sandık ortakları da şimdi bunda kendilerinin hiçbir payı yokmuş gibi bu olan bitende, günah üstüne günah çıkarıp birde akıllar vermeye kalkıyorlar.
ONLAR FİLM ÇEVİRİYOR, OLAN VATANDAŞA OLUYOR
Ne filmler çevirirlerse çevirsinler, olan yine vatandaşa oluyor. Bu milletin hak ettiği refahı bir avuç yandaşa pay ettiler. Eşinin dostunun düğününe çeyrek altın götürürken utanan bu aziz milleti, evine çeyrek karpuz götüremez duruma düşürdüler. Vatandaş karta kartla takla attırıyor. Bireysel kredi kartı borçları son bir yılda üçe katlanmış, 800 milyar lirayı aşmış. Toplam bireysel kredi borcu ise 2 trilyon 208 milyar lirayı bulmuş. Yılın ilk 8 ayında 8 milyon 835 bin yeni icra dosyası açılmış. İcra dairelerinde 22 milyon dosya yığılmış duruyor. Ekonomik Güven Endeksi üç ay sonra yeniden güven sınırının altına inmiş. Türkiye İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), Temmuzda eşik değer olan 50’nin altına düşmüş. Bu yılın en düşük seviyesi. Ekonomide ciddi bir yavaşlama ve çok ciddi bir işsizlik dalgasının işaretleri her gün biraz daha netleşiyor. Bu durumda emekçiyi korumak için kullanılacak tek kaynak İşsizlik Sigortası Fonu. Ama maalesef bu iktidar fonu da, işverene kaynak aktarma kapısı haline getirmiş.
ERDOĞAN’IN DEDİĞİ GİBİ “KİMSE BELİNİ DOĞRULTAMIYOR”
Bu hükümetin gözünde, millet yok, emekli yok, emekçi yok. Bu hükümet, en düşük emekli aylığını artırırken emekliye tuzak kurdu. En düşük emekli aylığı alan milyonlarca emeklimize, yılın ikinci yarısında bir kuruş zam vermedi. Şimdi hem zam vermediler, hem de emeklinin aldığı maaşın üçte birine de enflasyonla çökmeye hazırlanıyorlar. Bu zulüm değildir de nedir? Emekliler sokaklarda hakkını arıyor. Erdoğan ve şürekası, fakiri fukarayı sandık geldiği zaman, zengini ise her zaman seviyor. Seçime giderken “müjde veriyoruz” diyerek milletin sırtına yükleri hissettirmeden öyle bir “yüklediler” ki, “çaktılar” ki Erdoğan’ın ifadesiyle şimdi seçimden sonra “Kimse belini doğrultamıyor.”
HAKİKAT ÇARŞIDA PAZARDA
Akaryakıta zam, tüpe zam, gübreye zam, akaryakıta zam üstüne zam, vergiye altı ayda bir otomatik güncelleme… Seçimden önce 20 lira olan benzinin litresi bugün 37 liraya, seçimden önce 19 lira olan mazotun litresi bugün 36 liraya çıktı. Fiyatlar neredeyse ikiye katlandı. İnsanlar marketi geçtik, yaz günü pazardan meyve sebze alamaz hale geldi. Tek bir ayda en ucuz protein yumurtanın fiyatı yüzde 17, yeşil fasulyenin fiyatı ise yüzde 19 artmış. Eskişehir’deki semt pazarında Arife Hanım, “Pazarcıya da bize de zor. İki kilo alacaksak bir kilo alıyoruz. Emekli maaşını yetiremiyoruz” diyor. Mehmet Bey, “Ancak yarımşar kilo alabildim. Öldük, öldük” diye dert yanıyor. Münire Hanım, 250 liranın bir pazarı çıkarmaya yetmediğini söylüyor, “Bu fiyatlarla almamız mümkün değil” diyor. Hakikat çarşıda, pazarda, gerçek orada. Ve çok üzgünüm bu daha başlangıç. Temmuz ayında, ÜRE gübre fiyatları yüzde 33, mazot fiyatı yüzde 52 arttı. Şimdi bu maliyet artışları da hızla sebze meyve fiyatlarına yansıyacak.
KKM TIKIRTISI HIZLANAN SAATLİ BOMBA GİBİ
Vatandaşımız her türlü fedakarlığı yapıyor. Ama Erdoğan ve şürekası hiçbir fedakarlığa yanaşmıyor. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre tasarruf genelgesinin yayımlanmasından bu yana geçen iki haftada kamunun taşıt kiralamaları için 1 milyar 149 milyon liralık 52 ayrı sözleşme yaptığı söyleniyor. Bunun yanında milyonlarca liralık toplantı-organizasyon ihalesi de cabası… Diğer yandan Dövize Çevrilebilir Mevduatın tüm kötülüklerin anası olarak geçmişte gösterilen kötü bir kopyası olan KKM, ekonomide giderek büyüyen ve tıkırtısı giderek hızlanan adeta bir saatli bombaya dönüşüyor. Kur Korumalı Mevduatın büyüklüğü geçen hafta 3 trilyon lirayı aştı. Liralaşma hikayeleriyle girilen yolda, bankalardaki mevduatların çok büyük kısmı dolarize oldu. Türk Lirası’nda ani değer kayıpları, milletimizin sırtına çok büyük yükler yükleyecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, KKM’den çıkış için herhangi bir planının olmadığını, “Rezervler arttıkça” “Kendilerinden daha emin oldukça” “Kurla ilgili endişeler azaldıkça” bu konuya tekrar bakacaklarını söylüyor. Kur Korumalı Mevduattan çıkmayı, Merkez Bankasının 2025 yılından sonraya ertelediği istikrara endekslediler.
HEM PARA BASIP HEM ENFLASYONU TUTACAK
Saray KKM’nin maliyetini, Merkez Bankası’nın sırtına yükledi. Ama esas şaşırtıcı olan Merkez Bankası’nın ABD’den ithal ettiği guvernör buna çıktı “doğru” dedi. Biz şimdi bu karara doğru diyenlere sormak istiyoruz: Toplam maliyeti 100 milyarlarca lirayı bulacak KKM garantilerini ödemek için Merkez Bankası ne yapacak? Para basacak. Peki bu durumda Banka enflasyonu nasıl tutacak? Bunların enflasyonu tutma niyeti falan yok.
HUKUK YIKILMIŞ, BAKAN ADALET SARAYI AYAKTA DİYE SEVİNİYOR
Erdoğan rejimi, etrafındaki her şeyi ve vitrine koyduğu herkesi acımasızca öğütüyor. Bu rejimin acımasızca öğüttüğü bir diğer şey ise hukuk devleti. Ülkede hukuksuzluk giderek yayılıyor. Bir taraftan Gazeteci Merdan Yanardağ hala hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Yürütmeyi durdurma kararının bugün kaldırılmasıyla TELE-1’in ekranları bir hafta boyunca karanlığa gömülecek. Türkiye İşçi Partisi’nin seçilmiş milletvekili Can Atalay haksız ve hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Hatay’ın milletvekili, Hataylının iradesi hapse tıkılmış, hak, hukuk, adalet yerle bir edilmiş. Ama Adalet Bakanı Hatay’da yaptıkları Adalet Sarayının depremde yıkılmamasıyla övünüyor. Bir taraftan, ülkenin dört yanında silahlar patlıyor. Hukukun olmadığı yerde gücü yeten yetene… Daha birkaç ay önce başka ülkelerin mafyalarının Türkiye’deki hesaplaşma cinayetlerini konuşuyorduk. Şimdi artık neredeyse her gün yurdun başka köşesinden silahlı çatışmaların, ölümlerin haberi geliyor. Devlet sokakları silahlı külahlılara terk etti.
AKBELEN’DE BU ÜLKENİN EVLATLARININ KARŞISINA BU ÜLKENİN EVLATLARINI DİKTİLER
Ülkede hukuksuzlukta aldı başını gitti. Memleket vahşi batıya döndü. Ve bir kez buna ses çıkarılmamaya başlandığı zaman, bir kez hukuksuzluk kanıksandığı zaman bu hayatın her alanına yayılıyor. Yayıldığı her yeri de onarılmaz bir şekilde bozuyor. Türkiye’nin günlerdir konuştuğu Akbelen’deki orman katliamı, bunun en somut örneği. “Ormanlarımdan bir ağaç kesenin başını keserim” diyen Fatih’in torunları olmakla övünen, memleketin düzüne yokuşuna, ırmağının akışına türküler yakan, sözde yerli ve milliler, bu toprakların ormanlarının yok edilmesine izin verdiler, katledilmesine izin verdiler. Devletin jandarmasını da orman katillerini korumaya memur ettiler. Çevre ve Ekoloji Hareketi avukatlarının belgeleriyle ortaya koyduğu bu katliamı süresi dolan ve yenilenmeyen bir orman kesim iznine dayanarak yaptılar. Haksızca, hukuksuzca, vicdansızca yapılan katliama göz yumdular. “Ormanlarımızı katletmeyin” diyen bu ülkenin vatansever evlatlarının karşısına yine bu milletin evladı güvenlik güçlerini dikmekten bir an bile çekinmediler. Ormanını, ağacını korumaya çalışanlara yaşlı başlı demeden ters kelepçe vurdular. 80 küsur yaşındaki ninelere gaz sıktılar. Anayasaya göre ormanları korumak devletin göreviyken, aynen 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi, millet birleşti, ormandan devleti toplamaya çalıştı. Genel Başkanımız hafta sonunda, Akbelenlilerin mücadelesine destek vermek için oradaydı. Bu mücadeleye sonuna kadar destek olma sözü verdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kesilen ağaçların, yok edilen ormanın ve bunların sorumlularının sonuna kadar takipçisi olacağız.
YILGINLIĞA TESLİM OLAMAYIZ
Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere her alanda sorunları giderek altından kalkılmaz hale geliyor. Ekonomiyle ilgili ciddi bir program ortada yok. Hükümet zam yapmaktan, enflasyon hedefini yukarı çekmekten başka bir şey bilmiyor. Halka yıllarca sürecek yokluk ve hayat pahalılığı vadediyor. Geleceğimiz gençler ülkeyi terk ederken, başka ülkelerden gelen sığınmacılar ülkemizi istila ediyor. Ve bu gidiş umutsuzluğu körüklüyor. Ama artık içe kapanma vakti değil. Artık yılgınlığa teslim olma zamanı hiç değil. Şimdi ayağa kalkmak, yenilenmek, önümüzdeki kısa sürede, yerel seçimlere hazır olmak durumundayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak örgütlerimizin yenileme süreci hızla ilerliyor. İl kongrelerimizin ardından Parti Meclisi’mizin uygun gördüğü en kısa sürede, tüzüğümüzü ve parti programımızı da yenileyecek, Kurultayımızı toplayacağız. Taptaze bir güçle, milletimizin huzuruna çıkacağız. Diğer yandan da yerel yönetim seçimleri için çalışmalarımız hızla sürüyor. En iyi, en uygun, yöre halkının içine sinecek, Belediye Başkan adaylarını belirleme çalışmaları hızla ilerliyor. Bir yandan da, bugüne kadar, sosyal demokrat belediyecilik anlayışımız çerçevesinde bundan önce yaptığımız gibi, iktidarın zamlarla canına tak dedirttiği milletimizin derdine derman olacak yerel projelere de çalışıyoruz. Hedefimiz 25,5 milyon oyu, 30 milyona, 35 milyona çıkarmak. Bizlere oylarını veren, vermeyen, her partiden, düşünceden, görüşten, hükümetin ezdiği milyonların hakkını, hukukunu savunacağız, savunmaya devam edeceğiz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar, şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- MHP Genel Başkanı Bahçeli, bugün yaptığı açıklamasında CHP’nin Akbelen’deki eylemlerden bir gezi parkı kalkışması çıkarmaya çalıştığını iddia etti. Akbelen’deki görüntülere atıf yaparak CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. Yine yaptığı açıklamada yerel seçimde CHP’ye geçen belediyelerin fetret devrine girdiğini ileri sürdü. Bu belediyeleri HDP’li belediyelerle bir arada anarak bunların cumhur ittifakına geçmesi gerektiğini ifade etti. Bu açıklamalara yorumunuz ne olur?
Faik ÖZTRAK- Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili mafya liderleriyle kol kola fotoğraf çektirmemiştir. Cumhuriyet Halk Partisine geçen belediyelerde fetret dönemi sona ermiş, halka hizmet dönemi başlamıştır. Belediyelerin cumhur ittifakına geçmesi meselesine gelince, aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış.
Soru- İYİ Partili Nebi Hatipoğlu, AK Parti ve MHP’yi destekleyelim sözlerinin arkasında durdu. Bugünde sosyal medya hesabından “CHP’yle işlevsiz, partimize faydası değil zararı dokunan ortaklığa mecbur değiliz. Yapılacaksa da bu defa bir kazan kazan modeli oluşturulmalıdır” dediğim aynen budur ve sözlerimin de aynen arkasındayım dedi. Siz nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Sözkonusu milletvekilinin şahsi görüşlerini ifade ettiği İYİ Parti Sözcüsü tarafından söylenmiştir. Bunun ötesinde söylenecek bir söz yoktur.
Soru- CHP Grup Başkanı Özgür Özel, seçim sonuçlarını yenilgi olarak görmeyenler nedeniyle parti tabanında öfke olduğunu söyledi. Özel’in bu minvalde yaptığı açıklamalar MYK’da gündeme geldi mi? Genel Merkez bu açıklamalara nasıl bakıyor? Ve bir ek daha, Özel’in istifasını isteyenler oldu mu?
Faik ÖZTRAK- Biz parti içi meselelerimizi kamuoyu önünde tartışmak gibi bir usule sahip değiliz. Böyle usulümüz yok bizim.
Soru- Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski isimlerinden Önder Sav, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görev süresinin dolduğunu, kurultay yapılmadığı içinde tüzük ihlali olduğunu iddia etti. Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz nedir?
Faik ÖZTRAK- Bu iddianın hiçbir hukuki karşılığı yoktur.
Soru- Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir programda “Herkes bilir ki en son tercihim seçime CHP listelerinden girmekti. Ondan önce her şeyi denedim. 3 partiye gelin birlikte girelim dedim. İYİ Partiye teklif götürdüm. Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermez beraber olalım dedim” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Ben siyasi ve toplumsal bakımdan en büyük fedakarlığı yaptım. 10 milletvekiliyle ölçülemeyecek bir fedakarlık” cümlesini de kurdu. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Bu tabi Sayın Genel Başkanın kendi değerlendirmesidir. Bizim Sayın Genel Başkanların değerlendirmelerine bu kürsüden cevap vermek gibi bir usulümüz yoktur. Dolayısıyla takdir kamuoyunundur.
Soru- Depremin ilk günlerinde Kızılay’ın çadırlarını sattığı ortaya çıkan, aylar sonra da istifa eden Kerem Kınık’a Kızılay yönetimi iyi niyet ve merhamet elçisi ünvanını verdi. Bu ünvanla yapacağı tüm çalışmaların gideri de Kızılay bütçesinden karşılanacak. Sizin bu ünvana, bu yetkilendirmeye ilişkin değerlendirmeniz nasıl olur?
Faik ÖZTRAK- Kerem Kınık’a verilen bu paye ve parasal destek aslında asırlık kuruluşumuz Kızılay’ın AK Parti yönetimi tarafından ne hallere düşürüldüğünü açık seçik göstermektedir. Kızılay’ı çadır satacak hale getiren bir kişiye ödül verilmesi AK Partinin yandaş kayırma zihniyetinin ikrarıdır. Ve buradan açıkça söylüyorum, utanılacak bir durumdur.
Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP ve SHP’nin eski Genel Başkanlarıyla bir araya geldi. Bu buluşmadan birkaç gün öncede 6 maddelik bir açıklama yapmış Genel Başkan değişimi dahil CHP’de köklü değişimin gerekliliğine de vurgu yapmıştı. Bu açıklamalarını ve dünkü buluşmayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Bizim partimizde herkesin, tüm parti mensuplarının görüşlerini ifade etme hakkı vardır. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının önceki dönem Genel Başkanlarımızla bir araya gelip istişarelerde bulunmasında da olağandışı hiçbir durum yoktur.
Teşekkür ediyorum.