MEHMETÇİĞİMİZİ ŞEHİT EDENLERLE GÖRÜŞÜYORLAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Bugün 1 Mayıs, Emek ve Dayanışma Günü. Emek hepimiz için en kutsal değerlerden biridir. Dünya emekle inşa edilmiştir. Tüm emekçilerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma bayramını kutluyorum. Bugün 1 Mayıs Kutlamaları için, Kahramanmaraş’tan Şanlıurfa’ya giden emekçilerimizi taşıyan bir araç devrildi. Bu kazada yaşamını yitiren emekçilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralanan emekçilerimize ise acil şifalar diliyorum.
BÖYLE BİR ORTAMDA ÇALIŞANLAR GELECEĞE GÜVENLE BAKAMAZ
Böyle anlamı olan günlerde bir de muhasebe yapmamız gerekiyor. Emekçilerimiz ve çalışanlarımız açısından neredeyiz? Ülkemizde en geniş tanımıyla işsizlerimizin sayısı 8 milyon 300 bini aşmış durumda. Yani ben çalışarak hayatımız kazanmak istiyorum, ekonomiye katkı sunmak istiyorum deyip iş arayan ama bir türlü iş bulamayan 8 milyonu aşkın yurttaşımız var. Bugün ülkemizde yüz binlerce yurttaşımız emeklilikte yaşa takılmış, çözüm bekliyor. Yine hükümet bir program açıklamış. O programda çözüm olarak emekçilerimizin emeklerinin karşılığı olan kıdem tazminatlarına göz dikmiş durumdalar. Söz verildiği halde bir türlü çözülmeyen 3600 ek gösterge sorunu var. Bugün ülkemizde 9 milyon emekçimiz herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışıyor. Yani her 100 çalışandan 33’ü, çalışanların üçte biri kayıt dışında. Sosyal güvencesi yok. Böyle bir ortamda çalışanlarımızın geleceğe güvenle bakması da mümkün değil. Çocuk işçiler sorunu var. İş cinayetlerinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasındayız.
MİLLETİN GERÇEK GÜNDEMİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLÜYOR
Örgütlenme ve sendikalaşma sadece bu sorunların çözülebilmesi, emeğin büyümeden ve refahtan hak ettiği payı alması için gerekli değil; aynı zamanda büyümenin sürdürülebilir olması için de şart. Yani kesintisiz büyüme için de şart. Bunu artık tüm dünya kabul ediyor. Geliri adil dağıtamazsanız, büyüme kucaklayıcı olmazsa, oyunun sonunda misketler bir kişinin elinde toplanırsa ekonomi oyunu biter. O neden bütün dünya artık emekçinin yarattığı katma değerden hak ettiği payı mutlaka alması gerektiği üzerinde duruyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) verilerine göre Türkiye’de her 100 ücretli çalışandan yaklaşık 9’u sendikalı çalışıyor. Oysa aynı rakam refahın adil ve dengeli paylaşıldığı ülkelerde, örneğin Finlandiya’da yüzde 65, Danimarka’da yüzde 67. Türkiye bu sendikalaşma oranıyla Macaristan ile beraber OECD ülkeleri içinde en kötü konumda olan ülke. Türkiye’de kapsayıcı, kuşatıcı büyümeden, refahın adil ve dengeli dağılmasından bahsedemiyorsak, kuşkusuz bunun nedenlerinin başında sendikasızlaşma var.
Asgari ücret insanca yaşamak için yetersiz. Ekonomik kriz mutfakta tencereyi boşalttı. Gönül isterdi ki bugün siyasetin konusu, milletimizin bu sorunları olsun. Bunlara kafa yorup çözüm üretebilelim. Ancak seçimin üzerinden bir ayı aşkın süre geçti, hala maddi temelden yoksun, keyfi itirazlarla sürecin uzatılması için elden gelen yapılıyor. Milletin gerçek gündeminin üstü bu tartışmalarla örtülüyor.
ANKARA VE İSTANBUL’DA T.C. TABELALARA GERİ DÖNDÜ
Saray ittifakının zehirli beyanat ve mesnetsiz iddiaları toplumu gerçekten rahatsız etmeye başladı. Dün AK Parti Sözcüsünün, bugün de MHP Genel Başkanının açıklamaları; ikisinin de gündeminde millet olmadığını, milletin sorunları olmadığını tek derdin koltukları olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Seçim sonuçlarını, özellikle de İstanbul’daki sonuçları bir türlü hazmedemeyen koltuk ittifakının ortakları, milletimizin zekâsıyla adeta alay ediyorlar. Görmüyorlar ki 31 Mart’tan önce de bunları söylediler, milletimiz bunların sözlerine prim vermedi. Hatırlayın, seçimden önce bu cenah, milleti korkutmak için “Ankara’da belediyelerin su faturalarını terör örgütlerinin mensupları dağıtacak” diyorlardı. Ankara ve İstanbul’da Büyükşehirlerde iş başına gelen CHP’li belediye başkanları geldi ve o Büyükşehirlerin tabelalarından önceki yönetim tarafından sökülüp atılmış olan “T.C.” ibaresi yeniden belediyelerin girişine asıldı.
MEHMETÇİĞİMİZİ ŞEHİT EDENLERLE GÖRÜŞÜYORLAR
Herhalde bugün Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamanın ardında söylediklerinin ne kadar yanlış olduğunun ortaya çıkmasının telaşı yatıyordur diye düşünüyorum. Bu telaş ve hakaret dolu açıklamaların altında söylediklerinin gerçek dışı olduğunun anlaşılmasının yattığını düşünüyorum. Beka laflarıyla, muhalefete olmadık suçlamalarda ve hakaretlerde bulunulurken bir şey daha devam ediyormuş. Bu yazılı olarak çıktığı için dışarıda burada bir daha söylüyorum; Suriye’de ortakları, PKK/PYD ile görüşmeler yapıyormuş. Acaba bu ortaya çıkmasın diye mi bu kadar telaş içindeler? Burada cambaza bak cambaza taktiğinin olduğunu düşünüyorum.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey bugün Saray’da konuk edildi. Temsilci Türkiye’de görüşmelere devam ediyor. Yine bir başka ABD’li yetkili geçen gün önemli bir açıklamada bulundu. Kim bu? ABD Savunma Bakan Yardımcısı Charles Summers, Pentagon’da 18 Nisan 2019 tarihinde düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. Bunu Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız da soru olarak Dışişleri Bakanlığı’na yöneltti. Summers şöyle diyor: “Suriye Demokratik Güçleri ile Türkiye arasında birçok meşru konuda doğrudan görüşmelerin devam ediyor.”
Suriye Demokratik Güçlerinin ana unsuru PKK/PYD. Meşru konu ne demek? Yapılan ne? Dün, -bir defa daha rahmetle anıyorum, ulusumuza başsağlığı diliyorum- Mehmetçiğimizi şehit edenlerle bunlar doğrudan görüşüyorlarmış. Bu doğru mu? Bunu kimden öğreniyoruz? ABD Savunma Bakan Yardımcısından. Bunların içeriye söyledikleriyle, dışarıda yaptıkları arasında ciddi bir uçurum var. Şimdi bu açıklama, pek çok soruyu da akla getiriyor. Saray ve onun bekçisi, dışarıda PKK/PYD ile yürüttükleri bu müzakerelerin üzerini örtmek, bunu karartmak için mi, içeride Kuvayı Milliye’nin devamı olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, partimize ve Genel Başkanımıza ipe sapa gelmez suçlamalarda bulunuyorlar? Bu “doğrudan görüşmeler” ne zaman başladı? Bu görüşmelerin içeriği ve amacı nedir? Bu teröristlerle kaç kez görüşüldü? Ellerinde hakaret ve iftiradan başka siyasi sermayesi kalmayanlar bu sorulara ne cevap verecek? Millet geçim derdiyle bunalırken, sınırlarımızda Mehmetçiğimiz kanıyla canıyla büyük bedeller öderken, bu beyler koltuklarını korumak için İstanbul’da seçimleri yeniletmeye çabalıyorlar.
HERHALDE OYLARI BİR DE BAHÇELİ’YE SAYDIRMAK LAZIM
Gelir gelmez ilk işi kapısına T.C. ibaresini asmak olan belediye başkanlarımızı, yabancıların yaptığı nezaket ziyaretleriyle suçlamaya çalışıyorlar. Yetmiyor, YSK’yı baskı altına almaya çalışıyorlar. Tablo son derece açıktır. Ülkeyi 17 yıldır yönetenler ve onun yancıları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi koltuğundan seçimle kalkmayı kabullenememektedirler. Yüksek Seçim Kurulu’nu baskı altına almak için yapılan itirazların ve açıklamaların hukuk nezdinde hiçbir maddi geçerliliği yoktur. Hukuk, bir hakkın suiistimalini korumaz. İstanbul’da ilkin geçersiz oylar sayılsın dediler. Geçersiz oyların tamamı sayıldı. Sonuç değişmedi. Yetmez altı ilçede oyların tamamını sayacağız dediler. Saydılar sonuç değişmedi. Hatta CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu önde çıktı. Yetmedi 22 ilçede 57 sandıkta Yüksek Seçim Kurulu sondaj yaptılar. Orada da sonuç d eğişmedi. Herhalde Bahçeli’nin içini rahat ettirmek için bir de oyların tamamını kendisine saydırmak lazım.
KENDİ ARANIZDA TEK KALE MAÇ YAPIN
Millet Ekrem İmamoğlu’nu Belediye Başkanı seçmiş, milletin sözü bu. Bu söze kulak vermeleri ve içlerine sindirmeleri lazım. Sandıktan bu beyler çıkana kadar milletin önüne sandık mı getirilecek? Millet bu arada bedel ödermiş, ekmek, aş küçülürmüş, huzur kaçarmış… bunların umurunda değil. Sandıktan çıkan sonucu, siyasi mühendislikle masada değiştirmenin peşindeler. Aslında, bunu 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında bunu yaptılar. Sonucu beğenmeyip yeniden seçim yaptılar. Millete büyük sıkıntılar yaşattılar.
Maşeri vicdan, esas sandıkla gelenin sandıkla gitmek istememesinden rahatsız olur, Sayın Bahçeli. Madem milletin ne dediğinin sizin için hiç önemi yok. Oyunun kurallarını beğenmiyorsunuz. Kendi aranızda tek kale maç yapın olsun bitsin. Milleti bu kadar yormayın. Aslında siz, milletin soy isminden kime ne oy vereceğini biliyorsunuz. Devletin SEÇSİS ve MERNİS sistemleri de elinizde. Bakın bunlara, yazın kağıda istediğiniz sonucu, “işte bizim meşruiyetimizin kaynağı budur” deyin. Görelim bakalım. Demokrasilerde oyunun kuralı bellidir. Sandıkla gelen sandıkla gider. Sandıkla gelen sandıkla gitmeyi hazmedemez ve istediği sonuç çıkana kadar kurumlara ve millet iradesine baskı ve manipülasyon yaparsa o ülkede rejimin adı artık demokrasi olmaz. İktidardakiler de demokratik meşruiyetten falan bahsedemezler.
Biz işin başından bu yana tek bir şey söyledik. Yüksek Seçim Kurulu’nun tek bir pusulası olmalıdır. O da seçim mevzuatı ve bugüne kadar geliştirdiği kendi içtihatlarıdır. Biz hâkimlerimizin, Bahçeli’nin azmettiricisi olmaya cüret ettiği bir hukuk cinayetine ortak olmayacağına inanıyoruz.
Söyleyeceklerim bu kadar sorularınız varsa alabilirim.
Soru: Sn. Bahçeli’nin terörle (…) sözleri vardı. İkincisi de Türkiye ittifakı kapsamında Cumhur İttifakı vurgusu vardı. Cumhur İttifakı’nın bozulması için birilerinin çaba gösterdiğini ifade etti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik Öztrak: Cumhuriyet Halk Partisi Kuvayı Milliye’nin devamıdır. Bizi kimse ne bölücü ne darbeci hiçbir terörle bir aya getiremez. Ama bizi bunlarla bir araya getirenlerin geçmişinde ordunun kozmik odasına teröristleri sokma olayı vardır. Şehirlerin altına bomba döşenirken valilere müdahale etmeyin emrini verme olayı da vardır. Dolayısıyla, CHP’yi terörle, teröristle yan yana getirmek hevesinden vazgeçsinler. Oturup kendilerine bir baksınlar, kimlerle işbirliği yaptıklarına bir baksınlar. İpe sapa gelmez bu laflar suçluların telaşı içinde söylenmiş olan laflardır. İşte orada ABD’nin savunma bakan yardımcısının açıklaması duruyor, önce onun altından bir kalksınlar. Daha o günlerde Fransa’yı şunla bunla görüşmekle suçluyorlardı meğer kendileri de görüşüyormuş. Bunun altından kalmaları, bunun hesabını vermeleri lazım. Bu doğru mudur yanlış mıdır?
Cumhur İttifakı’na gelince, Cumhur İttifakını bozma tekeli Sayın Bahçeli’ye aittir. Geçmişten itibaren Sayın bahçeli içine girmiş olduğu koalisyonları ve ittifakları bozma konusunda ne kadar mahir olduğunu göstermiştir. Ondan sonra da çıkıp kimseyi suçlamasın onu bozmaya çalışıyorlar bunu bozmaya çalışıyorlar diye. Bozarsa kendi bozar. Cumhur İttifakı da bizi çok fazla ilgilendirmiyor.