MEHMETÇİĞİN ATTIĞI KURŞUNU, BECERİKSİZLİKLERİNE KILIF YAPMAYA KALKIYORLAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime başlarken Kartal’da çöken Yeşilyurt Apartmanı’nın enkazı altında yaşamını yitiren 21 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa, yakınlarını kaybedenlere de Allah’tan sabır diliyorum. Yine bugün Özgecan Aslan’ın katledilişinin dördüncü yıldönümü. Kadın örgütlerinin önemli bir direnişi sonucunda ilk defa bir kadın cinayetinde indirimsiz ceza uygulandı. Ancak buna rağmen hala daha kadına karşı şiddet devam ediyor ve bu konunun ülkemizin çözüm bekleyen en önemli konularından biri olduğunun altını çizmek istiyorum.
ÇARPIK KENT YAPISI YAŞAMLARI TEHDİT EDİYOR
Kartal’da yaşanan olay, çok acı bir olay. 25 yıldır AKP iktidarı tarafından yönetilen Türkiye’nin en büyük metropolünde, yandaşa rant dağıtmaya odaklı imar politikaları sonucunda ortaya çıkan çarpık kent yapısı artık kendi hemşerilerinin yaşamını tehdit etmeye başladı. Kentlerimizi betonla boğan, deprem toplanma alanlarını bile imara açan, rant ve kaynak için sürekli imar affı çıkarıp, sonrada İstanbul’a ihanet ettik diyenlerin, şimdi çıkıp “artık sabrımız taştı” diye bağırıp çağırmaya, yıkılan binadan çıkardıkları derslerden bahsetmeye hiç hakları yok. Sabırların taşması için, ders çıkarmak için illa insanlarımızın ölmesi mi gerekiyordu? Milletimiz bu eski nesil, iflas etmiş, metal yorgunu belediyecilik anlayışına, kentleri yağmalayan bu zihniyete en güzel dersi 31 Mart tarihinde verecektir.
SENETLERDE PROTESTO, ÇEKLERDE KARŞILIKSIZ REKORLARI KIRILIYOR
Derinleşen ekonomik kriz; vatandaşlarımızın satın alma gücünü, borçlarını ödeme kabiliyetini güngörmüş kar gibi eritiyor. Bu artık, rakamlara da çok net bir şekilde yansımaya başladı. 2018 yılında protesto edilen senet tutarı bir yıl önceye göre, yüzde 48 artarak, 18,7 milyar TL’ye ulaştı. Protesto edilen senet tutarındaki bu artış son 13 yılın rekoru. Yine karşılıksız çek tutarı 2018’de yüzde 72 artmış. Bu da karşılıksız çek tutarında 2012 yılından bu yana kaydedilen en yüksek artış. Bankalarda tahsili geciken ve icra takibine düşen kredilerin tutarı, 2019 başında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 57 artmış. Takibe düşen krediler 100 milyar lirayı geçmiş. Tahsili gecikmiş ticari kredilerde, aynı dönemde, yaşanan artış ise yüzde 75. Yani piyasada çok ciddi bir ödenemeyen borç sorunu var.
BIÇAK KEMİĞİ DELDİ GEÇTİ
Borçlarını ödeyemediği için intihar eden çiftçiler, müteahhitler, iş insanları, iş bulamadığı için, atanamadığı için canına kıyan gençler, ülkemizde artık kaybolmaya başlayan umudun ve artık bıçağın kemiği delip geçtiğinin açık bir işareti. Yandaşlar, milletin vergileriyle ballı maaşlarla Saray’a danışman yapılırken, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski vekilleri Anayasa Mahkemesi’ne üye; il ve ilçe yöneticileri mahkemelere hâkim, savcı yapılırken milletin KPSS’de birinci olan bir evladı öğretmen olarak atanmıyor.
MİLLET 31 MART’TA SARAYI “DENGELEYECEK”
Millet böylesine büyük sıkıntılar çekerken, saray ve damat bey, tutturmuşlar bir “dengelenme” lafı; milletin yaşadığı tüm sıkıntılarla adeta alay ediyorlar. Milletimiz sandıkta atacağı oylarla; kendine yabancılaşan, kendinden kopan saray ahalisine, en güzel şekilde dengeleyecektir.
HİÇ BİR İKTİDAR MEHMETÇİĞİN ATTIĞI KURŞUNU BECERİKSİZLİĞİNE KILIF YAPMAMIŞTI
AK Parti Genel Başkanı, devletin Cumhurbaşkanlığı makamına sunduğu tüm imkanları kullanarak, geçtiğimiz hafta seçim kampanyasını başlattı. Sivas meydanında sarayın kibir abidesinin milletten nasıl koptuğunu, millete karşı nasıl diklendiğini açık seçik şekilde gördük. Sivaslılar meydanda, “KİT’lere kadro” isteyerek çok masum bir talebi ifade edince, AK Parti Genel Başkanından bir güzel azar yediler. Aynı kibir abidesi pazardaki yangının kasıp kavurduğu milletimizi, “Biz ne diyoruz bunlar domates, patlıcan, sivri biber diyor” diyerek küçük gördü. Sonra da, merminin fiyatını, askerin giyim kuşamının ve terörle mücadelesinin bedelini hayat pahalılığına gerekçe gösterdi. Bu ülke 35 yıldır terörle mücadele ediyor. Bugüne kadar hiçbir iktidar Mehmetçiğin attığı kurşunu, giydiği parkayı kendi beceriksizliğine kılıf yapmamıştı. Bugün bunu da gördük.
SEBZE FİYATINI MERMİ FİYATINA ENDEKSLEYEN MÜFLİS İKTİDAR
Bugün Türkiye’de milli harp sanayini ve stratejik tesisleri yabancıların ortak olduğu şirketlere peşkeş çeken; ama domates, biber, patlıcan fiyatlarını mermi fiyatına endeksleyen müflis bir iktidar vardır. Önce dış düşman, sonra soğan üreticisi, pazarcı, marketçi derken sıra askerimize geldi, dün bir de buna Hal çeteleri eklendi. Yani bu pahalılıktan 17 yıldır iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan dışında herkes sorumlu.
KİBİRLERİ ARTTIKÇA MİLLETTEN KOPUYORLAR
Sivas’ta hızını alamayan sarayın başı, sonunda her zaman yaptığı gibi patates, soğan, domates, sivri biber fiyatlarından şikâyet edenleri, dış düşmanlara Hans’a George’a önayak olmakla suçladı, abanın altından sopa gösterdi. O gün bugün bu hikâyeyi meydanlarda tekrarlayıp duruyor. Bunların kibri arttıkça milletten kopuyorlar. Kendileri ne söylerse millet bunların her dediğini kabul ediyor zannediyorlar.
ERDOĞAN IMF İLE İŞ TUTMA KONUSUNDA TECRÜBELİDİR
17 yıldır ülkeyi yöneten, AK Parti Genel Başkanı güzel ülkemizi iflas ve IMF kapısına düşme riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Şimdi ülkemizi bu derin bir krizin içine sürükleyen AK Parti Genel Başkanı, anlaşılan fesli tarihçilerden öğrendiği yalan yanlış tarih bilgisiyle yine milletimize doğru olmayan açıklamalarda bulunmuş, “IMF ile ilk stand-by anlaşmasını CHP imzaladı” demiş. Uluslararası para fonuyla ilk stand-by anlaşmasını Cemal Gürsel döneminde yapılmıştır ve Cemal Gürsel’de bildiğiniz gibi CHP’nin hiçbir zaman Genel Başkanı olmamıştır. Ancak, hepimizin bildiği çok da iyi hatırladığı bir husus var. Uluslararası para fonuyla son stand-by anlaşmasını yapan, o mektubu Washington’a gönderen heyetin başında bulunan Başbakan bellidir. O da AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. IMF ile iş tutma konusunda tecrübeli olan Sayın Erdoğan, bugün izlediği sıcak para politikası ve el atında çalım satma stratejisiyle ülkemizi hızla IMF kapısına götürmektedir. Öyle anlaşılıyor ki IMF ile standy-by anlaşması imzalayan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı hüviyetini taşıyan Sayın Erdoğan olacaktır.
HALCİLERİ BACAKLARINDAN HAL KAPISINA MI ASACAKLAR?
Bir kez daha tekrarlıyorum. Bu kriz, ekonomide izlenen sıcak paracı politikaların kaçınılmaz sonucudur. Krizin sorumluluğundan, marketçileri, pazarcıları, halcileri terörist ilan ederek kurtulmak mümkün değildir. Ne yapacaklardır yani ibreti alem olsun diye terörist ilan ettikleri halcileri bacaklarından hallerin kapısına mı asacaklardır? Bu nasıl bir üsluptur? Hiç kıvranmasınlar. Sorumlu 17 yıldır bu ülkeyi yöneten kadrolar ve onların politikalarıdır.
ÇÖZÜM YENİDEN ÜRETİMİN ÖNÜNÜ AÇMAK
Yaşanan krizi, milleti kutuplaştırarak, hakikati değersizleştirerek popülist söylemlerle, ya da sorun yokmuş gibi yaparak ve sadece konuşarak, aspirin tedavisiyle, pansumanla aşmak mümkün değildir. Yeniden üretime dönmenin önünü açmak gerekir. Milletimizi borçlandıran değil helal kazanç sağlayan, güven veren politikalar uygulamaya derhal konulmalıdır. Aksi halde milletimizin sıkıntıları giderek daha da ağırlaşacaktır. Biz bunları sağlayabilecek önlemleri geçtiğimiz yılın Ağustos ayında önerdik ama bakıyorum bunların hiçbiri uygulanmadı. Hatta bazılarında mesela liyakat meselesinde tam tersi yapıldı. Birde ortada bir “dengelendik, dengelendik, dengeleniyoruz” böyle bir laf sürüp duruyor. Saray milletin sesini duymuyor, duysa da çözüm isteyen sözlere öfkeleniyor. İktidar milletten koptukça kopuyor.
MASALLAR KARIN DOYURMADI, FİLMİ 25 YIL GERİYE SARDILAR
Tulumbada su bırakmayan, ülkenin tüm kaynaklarını bir avuç yandaşa, havuz çetelerine talan ettiren kadrolar, bizlere ve milletimize uzunca bir süre 2023, 2071 masalları anlattılar. Bugün mutfaktaki yangın büyüdükçe, milletimizin geleceğe dair masalları dinlemeye hali kalmadı. Bunu görünce de şimdi filmi 25 yıl öncesine sarmaya kalkıyorlar. Sürekli bir 1994 ruhundan bahsediyorlar.
İLK DEFA HAKLILAR, VATANDAŞ İKTİDARA 1994’TEKİ GİBİ CEZAYI KESECEK
1994’te ne var? 1994’te, tıpkı bugün olduğu gibi, Türkiye’de çok büyük bir ekonomik kriz var. Döviz o günlerde de sıçramış, faiz ve enflasyon tıpkı şimdi bugün olduğu gibi almış başını gitmiş, millet çok büyük sıkıntılar içinde. En sonunda yerel yönetim seçimleri yapılmış, milletimizde kendilerine bu sıkıntıyı çektiren iktidara demokratik yollarla, sandıkta hesap sormuş, o kadrolara cezayı kesmiş, sarı kart göstermiş. Evet, ilk defa haklılar. Artık başlarına geleceği çok net olarak görüyorlar. Her yaptıklarını sineye çeker diye düşündükleri milletimiz, 1994 ruhuna geri döndü ve o gün nasıl kendini sıkıntıya sokanlara ceza kestiyse, sarı kart gösterdiyse, 31 Mart’ta da aynısını bunlara yapacağından hiç şüphemiz yok.
SARAY DEMEK ZAM DEMEK, ZULÜM DEMEK, ZARAR DEMEK
AK Parti’nin Genel Başkanı çıkmış meydanlara bizi alfabeden harf seçip saçma sapan ithamlarda bulunuyor. Saray demek, tek adam parti devleti rejimi demek. Aslında saray demek, biz de bir harf seçelim bakalım, Z harfini seçelim. Saray demek zam demektir, zulüm demektir, zarar demektir. Bu iktidarın bu millete zamdan zulümden zarardan başka verecek bir şeyi kalmamıştır.
MİLLETE DİKLENDİĞİ KADAR MERKEL’E VE TRUMP’A DİKLENSİN
Bu kibir abidesi millete diklendiği kadar, Merkel’e ve Trump’a da diklense ya! Nerede? Merkel gazeteciyi, Trump rahibi gönder diyecek, yandaş yargısına verdiği emirle 24 saatte adrese teslim edecek. Trump ekonominizi yıkarım diyecek, vatandaşa esip gürleyen sarayın gıkı çıkmayacak. Daha geçtiğimiz hafta Evangelistlerle yaptığı toplantıda Trump kendisiyle resmen alay ediyor. “Rahibi bıraksanız sizin için iyi olur dedim. Onlar da bıraktılar” diyor. Dinleyenler de gülmeye başlıyor. Peki buna karşı Erdoğan ne yapıyor? Meydanlarda diklenmeden dik durmaktan söz etmekle yetiniyor. “Yardım et” diyen milletine diklenenlerin, millete George, Hans masalları anlatanların Merkel ve Trump karşısındaki suskunluklarının bir sebebi vardır arkadaşlar tek bir sebebi vardır hep söylüyorum. Borç alan emir alır.
KATAR’DAN UÇAN SARAY, KATAR’IN ORTAĞINDAN OTO-SARAY
Vatandaş “açım” diye bağırırken saray da pahalı hediyelere maşallah doymuyor. İlk önce Katar Emiri “uçan saray” hediye etti. Şimdi Sakarya Tank-Palet Fabrikasını ihalesiz 25 yıllığına alacağı anlaşılan Katar ordusunun ortak olduğu şirket, tam da seçim öncesi, AK Parti Genel Başkanına seçimlerde kullansın diye dört tekerlek üzerinde kapkara bir oto-saray hediye etti. Ne diyelim… Atalarımız pek güzel söylemiş: “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezmiş.”
Etik kuralların geçerli olduğu, demokrasinin geliştiği ülkelerde, şirketler devlet yöneticilerine böyle lüks hediyeler veremez. Verilecek hediyelerin bir üst sınırı vardır. Devlet yöneticileri de devletle ticari ilişki yürüten şirketlerden, devlete dahi olsa kendi kullanımları için devlete kaydedilecek dahi olsa bu kadar rahat hediye alamaz. Hele hele bu şirket, 25 yıllığına ihalesiz bir savunma sanayii, milli harp sanayi tesisi bu şirketin alacağı konuşuluyorsa o şirketin verdiği hediyelerin hiçbiri hiçbir şekilde kabul edilmemelidir. Açık söyleyeyim, bu işler gelişmiş bir ülkede olsa bu konular hemen rüşvet soruşturması içine sokulur ve rüşvetin hesabı da sorulur. Ama bu ülkede bu hesabı soracak olan parlamentonun sesi kısılır, bağımsız yargı yok edilirse, tek adam parti devleti rejiminde her şey de olur.
ERDOĞAN İTİRAF ETTİ: SAKARYA’DAKİ FABRİKAYI İHALESİZ VERİLMİŞ
Hafta sonu Erdoğan, Genel Başkanımızın Sakarya Tank Palet Fabrikası için sorduğu sorulara cevap vermek yerine, her zaman olduğu gibi bağırıp çağırıp meseleyi saptırmak istedi. Ama şu Allah’ın hikmetine bakın, birdenbire dili sürçtü ve ağzından şu sözler döküldü aynen okuyorum:
“… şu anda bu alımı yapan firma, (hani alım satım hiçbir şey yoktu?). Şu anda bu alımı yapan firma yüzde 50 Katar, yüzde 50 Türk ortaklı olan bir firmadır. (Alım yapılmış arkadaşlar). Şu anda buraya yaklaşık 40-50 milyon dolar gibi de bir yatırım yapılmak suretiyle bu fabrika elden geçirilecektir.” Anlaşıldı 40-50 milyon dolarlıkta bir yatırım yapılması isteniyor.
Şimdi anlaşılıyor ki, Katar ordusunun firması Sakarya’daki bu tesisi ihalesiz bir şekilde almış. Ne karşılığında? 40-50 milyonluk bir yenileme yatırımı karşılığında. Ama şunun hesabını soran yok. Şuanda Katar ordusunun eline geçen cumhuriyet döneminin tamamında bu fabrikanın elinde birikmiş olan teknoloji, bilgi bunlarda Katar ordusunun eline geçiyor. Bunu konuşan yok. Biz bir kez daha buradan soruyoruz: Değer tespit komisyonu ve ihale komisyonu kurmadan, herkese açık ihale yapmadan, başka firmalardan teklif almadan AK Parti Genel Başkanı hangi yetkiye dayanarak Türk harp sanayinin en önemli, en stratejik tesislerinden birini Katar ordusunun şirketine verebiliyor?
ALMANYA STRATEJİK TESİSLERİ KORUMAK İÇİN FON KURUYOR
Bugün Almanya gibi, dünyanın en zengin ülkeleri, özel sektöre ait stratejik tesis ve sektörlerin yabancıların eline geçmemesi için “kamu yatırım fonu” kurmayı düşünüyorlar. Biz ise kamunun elindeki stratejik savunma tesislerini yabancılara peşkeş çekiyoruz. Sarayın bekçisinin ve sarayın sahibinin millilik konusunda boyaları artık dökülmüştür; milli harp sanayimizi bir başka ülkenin ordusuna peşkeş çekmek isteyenlerin millilik konusunda ne kadar samimi oldukları milletin gözünün önünde durmaktadır, gün gibi açıktadır.
ANDIMIZ OYLAMASINDA KİMİN KİMLE İŞBİRLİĞİ YAPTIĞI GÖRÜLDÜ
Son olarak seçim meydanlarında bizi, olmayan ittifak senaryolarıyla itham edenlerin, Andımızla ilgili araştırma önergesinde hangi işbirlikleri içinde kimlerle işbirliği yaptıklarını da gördük. Daha önce, “AK Parti Genel Başkanının evinin önünde çocuklara bu andımızı okutmazsam namerdim” diyen Sayın Bahçeli’nin Partisi MHP bu oylamada muhtemelen sarayın talebiyle ceketini ilikledi ve çekimser kaldı. Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti ise evet oylarıyla andımıza sahip çıktı. TBMM’deki bu oylamada artık takke düşmüş, kel görünmüştür.
“YERLİLİK VE MİLLİK” ONLAR İÇİN SEÇİM SAKIZI
Bu tablo MHP’ye gönül veren vatandaşlarımızı herhalde mutlu etmemiştir? Herhalde bu tablo MHP’ye oy veren vatandaşlarımızın içine hiç sinmemiştir? Anlaşılan eski çamlar, MHP lideri için artık bardak olmuştur. Yerlilik, millilik lafları AK Parti ve MHP yöneticileri için ağızlarda seçime kadar çiğnenecek ama tadı tuzu olmayan bir sakıza dönüşmüştür.
SARAYIN BEKÇİLİĞİNİ YAPANA, SARAYIN BEKÇİSİ DENİR
Bize bekçi ne demek öğretmek istiyor gibi yapıp hedef saptırmak isteyenlere bir defa daha söyleyelim, her meslek gibi bekçilik de son derece şerefli bir meslektir. Hele milli harp sanayimizin bekçiliğini yapmak en şerefli işlerden biridir. Ama kendi koltuklarının bekası için, daha önce söylediği her şeyi yutup, dün acımasızca eleştirdikleri saray ahalisine bu gün kendilerinden bile daha fazla sahip çıkıp, milli harp sanayimizin satılmasına sessiz kalıp sarayın bekçiliğine soyunanlara da sarayın bekçisi denir ve bu durum milletimiz tarafından da ayıplanır.
VARLIK FONU 1 MİLYAR AVROLUK BORÇLANMA İÇİN NELERİ TEMİNAT GÖSTERECEK?
Saray ve sarayın damadı krize sebep olan koşulları, krizin etkilerini seçime kadar hafifletmek adına, daha da ağırlaştırıyor. Saray yönetimi döviz kurunun tansiyonunu çıkarmamak için yurtdışından, bulabildikleri her yerden, bulabildikleri her şekilde hatta yurtiçi de dahil dövizle borçlanmaya çalışıyorlar. Hatırlarsınız; milletin atadan deden kalan son gümüşlerini önce Varlık Fonu dedikleri paralel Hazine’ye devretmişlerdi. Sonra sarayın kibir abidesi bu paralel Hazine’nin başına kendini başkan; damadını da başkan yardımcısı atamıştı. Biz, sarayın Hans’tan, George’tan borçlanmak için, milletin elindeki son gümüşleri de rehin vereceğini söylemiştik. Şimdi dediğimiz aynen çıktı. Damadın başkan vekili olduğu Varlık Fonu, uluslararası iki finans kuruluşuna 2 yıl vadeli 1 milyar Avroluk borçlanma için yetki verdi. Şimdi varlık fonunun bu borçlanma karşısında neleri teminat göstereceğine hep beraber bir bakalım: Botaş, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türksat, Borsa İstanbul, Eti Maden, Çaykur, Türk Telekom, Türk Havayolları, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve devletin son derece değerli turizme açılabilecek arazileri.
Alınacak bu borç nerede hangi amaçla kullanılacak? Bu bir milyar Avroluk borçlanma karşılığında atadan, dededen kalan yukarıda sözünü ettiğim hangi şirketler teminat gösterilecek, verilecek? Bunlarla ilgili kamuoyumuzla paylaşılmış herhangi bir bilgi yok. Biz bu bilgileri milletimiz adına öğrenmek istiyoruz.
SADECE TANZİM SATIŞ MAĞAZALARI YETMEZ
Son olarak bu müflis iktidar hayat pahalılığına çözümü tanzim satış mağazaları açmakta buldu. Şimdi bu iktidar CHP’nin seçim vaatlerini, projelerini hep aşırıyordu buna alışmıştık ama acımasızca eleştirdiği dönemde yapılan uygulamalara da bugün sahip çıkması bunlara çözüm diye sarılması aslında bizleri dahi acı acı güldürdü. Ama uyaralım, sadece tanzim satış mağazaları yetmez. Bu projenin ayakları eksik. Dünyada tarım devriminin yapıldığı topraklarda bunlar tarımı bitirdiler. Bizlere ilk 10 ekonomi masalları anlatırken; tarımda kendi kendine yeten 7 ekonomiden biri olan ülkemizi üçüncü lige düşürdüler. Bugün buğdaydan, samana, nohuttan, arpaya her şeyi ithal eder hale geldik. Gıda güvenliği, güvencesi bunlar kalmadı. Tarladan, sofraya giden zincir tamamen dağıldı.
TARIMDAKİ YANGIN SÖNMEDEN MUTFAKTAKİ YANGIN SÖNMEZ
Çok açık söylüyorum. İktidarı buradan bir kez daha uyarıyorum. Tarımdaki yangın sönmeden; tarladaki yangın sönmeden mutfaktaki yangını söndüremezsiniz. Ama bakıyorsunuz bunlar çiftçiyi girdi fiyatlarıyla ürün fiyatlarına hapsetmişler gidiyorlar. 2002’de bir kilogram DAP gübresi almak için çiftçi 1,7 kilogram buğday satıyordu. Şimdi DAP gübresini alabilmek için çiftçinin 2,3 kilogram buğday satması gerekiyor. Yani satması gereken buğday miktarı yarım kilodan fazla artmış. 2002’de çiğ süt üreticisi 1 litre süt satıp 1,7 kilo süt yemi alıyordu, bugün ancak 1,1 kilo süt yemi alabiliyor. Yani 1 litre sütle alabildiği süt yemi miktarı 600 gram düşmüş. Yarım kilodan fazla. 2007’den bu yana her bir çiftçi ailesine, kanun açık verilmesi gereken bir destek var. Ama bu destek bu iktidar tarafından verilmedi. Ancak yarısı verildi o da en iyi yıllarda. Şu anda bu verilmeyen destekler nedeniyle iktidarın her bir çiftçi ailesine (2007-2019 döneminde) 68 bin 386 TL borcu var.
DERSLERİNİ EKSİK ÇALIŞMIŞLAR, SINIFTA KALIRLAR
Üreticiyi, girdi maliyetleriyle ürün fiyatları arasına sıkıştıracaklar, kanunen hak ettiği desteği vermeyecekler, Tarım Kooperatiflerini, Et Balık Kurumunu, Süt Endüstrisi Kurumunu, Toprak Mahsulleri Ofisini bitirecekler; sonra da çıkıp CHP’nin 1970’lerde hem üreticinin hem de tüketicinin yüzünü güldüren “tanzim-satış mağazalarından” medet umacaklar. Buradan açıkça söylüyorum derslerini eksik çalışmışlar. Bunda da sınıfta kalırlar. Bu da aspirin tedavisi olmaktan bu haliyle öteye gitmez.
AKP BELEDİYECİLİK ANLAYIŞININ MİLLETE VERECEĞİ BİR ŞEY KALMADI
Bunların artık millete söyleyecek tek bir sözleri dahi yok. “Dünle beraber aslında düne ait ne varsa geride kaldı” diyoruz, “artık yeni bir şeyler söylemek lazım” diyoruz. Ama kendilerinin, reislerinin ifadesiyle metal yorgunu olan AKP belediyecilik anlayışının artık bu topraklarda millete verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Bu topraklarda yeni söz yine Cumhuriyet Halk Partisi tarafından söylenecek. Kentlerimizde yeni belediyeciliği yine Cumhuriyet Halk Partisi yapacak. Dün belediye başkanları aday tanıtım toplantımızı yaptık. Artık yola çıktık.
Hemşerilerini mutlu eden, o şehrin insanlarına umut veren, geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan 21. yüzyıl belediyeciliğini 31 Mart’tan sonra bu ülkeye vatandaşlarımızla beraber getireceğiz. Ülkemize getireceğimiz yeni nesil belediyecilik anlayışıyla kentlerimize huzur getireceğiz, kentlerin yaratıcılığının önündeki tüm engelleri kaldıracağız. Tıpkı pek çok mevcut belediyemizde yaptığımız gibi, dünyanın en yüksek yaşam standartlarını milletimizin emrine sunacağız.
OTOBÜS HEDİYE EDECEK ŞİRKETİMİZ YOK AMA HER EVE ULAŞTIRACAK SESİMİZ VAR
Biz seçimde onlar gibi devlet imkanlarını kullanmadık, kullanmıyoruz. Bizim yandaş medyamız yok, bize seçim otobüsü hediye edecek şirketlerimiz yok. Ama biz olmasın da… Bizim neyimiz var? Bizim gür bir sesimiz var. Bu sesimizi bu ülkede umut bekleyen her eve ulaştıracağız.
Ben milletimize sesleniyorum: Düşün peşimize, bu ülkede hep beraber Martın sonunu bahar yapalım!
Şimdi varsa sorularınızı alıyım, kurumlarınızı ve isimlerinizi belirtmek suretiyle.
Soru- Efendim dün aday tanıtımını yaptınız ama özellikle Urfa Siverek adayı Fatih Bucak çok tartışılıyor. Sayın Veli Ağbaba daha önce içime sinmedi bu adaylık demişti. Özgür Özel’in de keza daha önce sert açıklamaları olmuştu. Dünde Fatih Bucak’ın sadece panoda ismi yer aldı, kendisi de yoktu, adı da okunmadı. Bugün MYK’da da gündeme gelecekti. Adaylığının geri çekilmesi durumu var mı? Dün aday tanıtımında neden böyle bir durum yaşandı, durum nedir?
Bir de yine sabah Sayın Cumhurbaşkanı partinize yönelik Kandil’in güdümündeki parti asıl bununla ittifak yapıyorlar dedi. HDP’yle ittifakla suçladı. “Nereden mi biliyoruz? Terör baronlarının yaptığı açıklamalardan biliyoruz, onlarla kol kolalar” dedi. Nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- En sonuncusundan başlayım izin verirseniz. Bu terör baronları kim? Tabi biz terör baronlarını çok fazla tanımıyoruz. Ama mutlaka terör baronlarını Oslo’da onlarla masaya oturanlar gayet iyi biliyorlardır. Dolayısıyla kimin kimle işbirliği yaptığı konusunda iktidar partilerinin bizlere karşı yönelttikleri eleştiriler tamamen iftiradır. Yani nereden bildiğini bile bakın doğru düzgün ifade edememiş. Bunların hepsi çok açık söyleyeyim, ciddiye alınacak konular değildir. Ama iktidar partisinin bu gerçek ötesi söylemlerle toplumu Cumhuriyet Halk Partisine karşı düşmanlaştırmaya çalışmasının da bu ülkeye hiçbir yararı yoktur.
Şunu açıkça ifade edeyim, Cumhuriyet Halk Partisi Kuvayı Milliye Hareketinden doğmuş olan bir partidir. Bu ilkelere sıkı sıkıya bağlıdır. Bu ülkenin birliği, beraberliği, bütünlüğü için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Bunun böyle olduğunu da her test edildiğinde geçmişten bu yana açıkça ortaya koymuştur. Kuvayı Milliye Hareketi’ni anlamayanlar, bilmeyenlerin bu konuda bize söyleyecekleri çok fazla laf da yoktur.
Diğer sorunuza gelince, ben aşağı inerken yukarıda bir sunum vardı. Dolayısıyla ben orada olduğum sürede tartışılan konular arasında biraz önce belirttiğiniz husus yoktu onun için bir şey söyleyemeyeceğim. Ama daha önce ben dünde televizyonda bir açıklama yapmıştım, ben o açıklamamın hala arkasındayım.
Soru- Yine Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in de aday belirleme sürecine ilişkin bazı eleştirileri oldu. Liyakat sisteminin CHP’de uygulanmadığını söyledi ve keyfi bir aday belirleme sürecinin yaşandığını ifade etti. Gürsel Tekin’in parti içindeki bu eleştirilerine ne söylersiniz?
Faik ÖZTRAK- Tabi bu süreçte bazı arkadaşlarımızın beklentileri gerçekleşmemiş olabilir. Beklentileri gerçekleşmeyen arkadaşlarımızın kamuoyuna bir açıklamada bulunurken duygusal tepki göstermekten mümkün olduğu kadar uzak durmaları, dikkatli olmaları yararlıdır diye düşünüyorum.
Soru- Efendim birkaç saat önce bazı internet sitelerinde bir haber yer aldı. Avukat Mustafa Yalçınkaya’nın açıklamalarına dayandırılıyor efendim bu haber. Belediye başkan adaylarının Parti Meclisi onayına sunulmadan Sayın Kılıçdaroğlu tarafından belirlenmesinin parti tüzüğüne aykırı olduğu ifade ediliyor efendim. Açıklığa kavuşturulması adına soruyorum bunu ne dersiniz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bakın, çok net olarak baştan beri ben geliyorum burada karşınızda duruyorum, belediye başkan adaylarıyla ilgili olarak Parti Meclisimizden geçmeden sizlere herhangi bir açıklama yapamayacağımı söylüyorum. Belediye başkan adaylarımızın tamamına yakınını Parti Meclisimizin onayını alarak belirledik. Onun dışında tarihin yaklaşması nedeniyle son kalan birkaç tane vardı, bununla ilgili olarak da Parti Meclisimizden MYK’mıza yetki aldık o yetkiyi kullanarak da belirledik. Bu şimdi bu iddiaların nereden çıktığını hakikaten anlamakta güçlük çekiyorum. Ama şunu söyleyeyim, ben bu iddiaların büyük kısmının nerelerden neşet ettiğini gayet iyi görüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi emin adımlarla Türkiye’deki belediyelerin çok büyük bir kısmını almaya doğru ilerliyor. Bu iktidar partilerinde çok ciddi bir korkuya neden oluyor. Bu korku neticesinde de bu tür açıklamalar gündeme geliyor. Ben tekrar söylüyorum, 31 Mart’ın ertesi günü bu ülkede bahar olacak. Bunu kimse engelleyemeyecek.
Soru- Efendim AK Partinin adayı Mehmet Özhaseki bugün sabah yaptığı bir açıklamada “MHP ve AK Parti olarak ayrı ayrı girdiğimiz yerlerde bazı anketler yaptırıyoruz, duruma göre seçilmesini tehdit olarak gördüğümüz rakipler varsa adaylarımızı teke düşürebiliriz, çekebiliriz” dedi. Bu hamleye nasıl bakıyorsunuz?
Bir de İş Bankası’nın Hazineye devriyle ilgili Cumhurbaşkanı bugün gene kararlı açıklamalar yaptı, hazineye devri olacak dedi. Fatih Bucak’la ilgili soruma da efendim bugünden bahsettiniz ama peki dün isminin sadece yer alması, okunmaması ve kendisinin olmaması nedendi onu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bir kere İş Bankası hususunun ben bu ülkede vatandaşın gerçek gündemini karartmak amacıyla ortaya atılan bir husus olduğunu düşünüyorum. O nedenle de bu konuyla ilgili görüşlerimi birkaç defa daha önce paylaşmıştım. Bunun ne hukuka, he miras hukukuna, ne sözleşme serbestisine, ne anayasayla güvence altına alınmış birçok hususa uymadığını ve böyle bir girişimin içerde ve dışarıda ciddi huzursuzluklara yol açtığını, bu açıklamalar her yapıldığında bu ülkenin itibarlı bir bankasının hisselerinde ciddi dalgalanmalara neden olunduğunu, anayasamızın amir hükümlerinden birinin de ülkede spekülatif hareketlerin önlenmesi olduğunu, bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı’nın bugün bu açıklamalarıyla anayasaya aykırı bir biçimde spekülatif hareketlere neden olduğunu söylemiştim. Bunun dışında burada çok fazla söyleyeceğim bir şey yok.
Bu Siverek konusunda sorduğunuz soruya vereceğim cevap söylediklerimle sınırlıdır. Onun dışında söyleyeceğim çok fazla bir şey yoktur.
Bir şey daha sormuştunuz?
Soru- Sayın Özhaseki’nin açıklaması?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bakın şunu söyleyeyim, yani Sayın Özhaseki’nin açıklaması bir şeyi çok açık seçik bir kere daha ortaya koyuyor. Bakın, İş Bankası da böyle, Özhaseki’nin yeni ittifaklara girebiliriz açıklaması yani başka illerde de açıklamaya girebiliriz böyle. Diğer işte yapılan Genel Başkana yetki verilmesi şöyledir, böyledir bunların hepsi bugün artık seçim sathı mahalline girildiğinde Cumhuriyet Halk Partisinin hızla zaferi kucaklama yönünde ilerlediğinin görülmesi ve bunun iktidarda yarattığı korkunun neticesidir. Tabi yani giderek korku arttıkça, ufukta kaybetmeleriyle ilgili bulutlar giderek daha netleştikçe yeni yerlerde yeni ittifaklar bulalım da bu kaybımızı asgariye indirelim diye konuşuyor.
Soru- Geçtiğimiz hafta Akif Hamzaçebi Genel Sekreteriniz istifa etti. Yerine gelecek isim belli midir? Ya da bir atama mı yapılacak, ya da imza yetkisi mi verilecek?
Faik ÖZTRAK- Henüz daha belli değil. Belli olduğunda açıklarız.
Soru- Efendim biraz önce Özhaseki’nin açıklamalarını hatırlatmıştınız ama manifestonuzla ilgili dün Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı seçim bildirgesiyle ilgili de bizim 10 yıl önceki manifestomuzdan alıntılar yapıldığını görüyoruz sadece bazı kelimeleri değiştirip kullanmışlar ifadesini kullandı. Ütopik ve süslü kelimeler olarak değerlendirdi. Seçim bildirgenizle ilgili bu eleştiriye nasıl yanıt verirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Ben ve vatandaşlarımız seçim bildirgemizi son derece gerçekçi, ayakları yere basan bir bildirge olarak gördüklerini biliyorum. Yani Sayın Özhaseki’nin kalkıp bizim 10 yıl önceki bildirgemiz falan demesini yine açık söyleyeyim bir korkunun işareti, bizim söylediklerimizi değersizleştirme, itibarsızlaştırma çabası olarak görüyorum. Ama ne yapalım arkadaşlar? Yani Cumhuriyet Halk Partisinin 1970’lerde uyguladığı politikalardan medet umanların başka yapacakları bir şey yok ki. Bunu yapmalarını bekleyeceğiz. Ben, bizim seçim manifestomuzun bugünün dünyasının en gelişmiş ülkelerinde ortaya konan yerel yönetim seçim manifestolarının en ilerilerinden biri olduğu kanaatindeyim. Ve milletimizin de teveccühüne mazhar olacağını biliyorum.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün bir açıklama yaptı tanzim satış noktalarından sonra temizlik ürünlerine de el atacağız dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Öyle görünüyor ki arkadaşlar, hızla bir kumanda ekonomisine doğru gidiyoruz. Tabi bir “kumanda ekonomisini” götürebilmek içinde asgariden bir merkezi planlama yapabilecek örgüte ihtiyaç var. Onu da ortadan kaldırdılar. Dolayısıyla bu tür uygulamaların sonu çok büyük hüsran olacaktır. Yani dünyada da bakın gelişmiş ekonomilerde bunları her malın fiyatını tek tek tespit edeceksiniz, ona göre üretim yaptıracaksınız. Piyasa mekanizmasını bir kenara iteceksiniz. Bu şekilde bir ekonomiyi idare etmek, zabıtayla ekonomiyi idare etmek, korkutarak ekonomiyi idare etmek… bunların ben mümkün olmadığını düşünüyorum, çok zor olduğunu düşünüyorum.
Biz diyorduk ki, bu piyasa ekonomisinin kontrollü bir piyasa ekonomisi olması lazım, acımasızlıklarının törpülenmesi lazım, gelir dağılımını bozan bir ekonomi anlayışı, gelir eşitsizliği yaratan bir ekonomi anlayışıyla bu ülkenin devam etmesi mümkün değildir diyorduk. Öyle görünüyor ki, büyük bir korku içinde. Ama arkadaşlar şunu söyleyeyim, her ekonomik krize giren otoriter rejimlerin yaptığı gibi şimdi acaba ben emirle bu işleri götürebilir miyim düşüncesiyle ekonomiye hem de çok düzensiz bir biçimde müdahale ediyorlar. Bunun sonu karanlıktır. Onun için söylüyorum, bırakın şu aspirin tedavisini, bırakın şu pansumanı üretime dönün. Milleti borçlandırarak harcatmayı değil, helal gelir kazandırarak, helal kazanç sağlayarak millete tükettirin. Ama bir türlü bu noktaya gelemiyoruz. Gelemedikçe de milletimizin ıstırabı artıyor.
Çok teşekkür ediyorum.