SARAY FAİZ LOBİLERİNE 26 MİLYAR DOLARLIK ÇEK BIRAKIP GİDİYOR
CHP Sözcüsü Öztrak, Saray’ın son bütçesi olan 2023 Bütçesinde faiz ödemeleri için 566 milyar lira ödenek koyduğuna dikkat çekerek, “Bu, OVP’deki ortalama dolar kuruyla 26 milyar 300 milyon dolar eder. Çok sevdikleri faiz lobilerine 26 milyar 300 milyon dolarlık son bir çek yazıp bırakmışlar” diye konuştu.
Sarayın giderayak beşli çetelere son bir kıyağı da ihmal etmediğini belirten Öztrak, “Geçilmeyen köprüler ve yollar için, yatılmayan hastane yatakları için 2023’te beşli çetelerine ayırdıkları para 102 milyar lira” dedi. Öztrak, Saray’ın 2023 bütçesinde faize, yandaşa, şatafata bütçeden 674 milyar lira para ayırırken, yatırıma ayrılan paranın sadece 316 milyar lirada kaldığını kaydetti.
Son 5 yılda Bütçe Kanunlarıyla alınan borçlanma yetkisindeki artışın yüzde 1292’ye ulaştığını söyleyen Öztrak, “Ucube Saray Rejimi elinde, bütçe kanunuyla alınan borçlanma limitleri, artmış diyemiyorum. Uçmuş, uçmuş. Bu ucube rejim, borçları şahlandırmış. Bütçenin borçlanma limiti 6 yılda 14 katına çıkmış. Bunun adı beceriksizlik, kifayetsizlik, sorumsuzluk, siyasi iflastır” ifadelerini kullandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verileriyle sadece bu yılın ilk 8 ayında, Erdoğan’ın korunması için harcanan paranın 337,7 milyon lira olduğunu belirten Öztrak, “Yani her ay Erdoğan’ın güvenliği için harcanan para, 40 milyon liranın üstünde. Peki, Erdoğan’ın açıklamasına göre facianın yaşandığı Amasra madeninde, Ocak’ta 20 yılda iş güvenliği için harcanan para ne kadar? 38,5 milyon lira. Erdoğan’ın güvenliği için bir ayda yapılan masraf, Amasra’da iş güvenliğini sağlamak için, 20 yılda harcanan paradan fazla” dedi.
Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretiyle ilgili sözlerine de yanıt veren Öztrak, “Daha partinizin Genel Başkanı iken, Amerika’da nam-ı diğer karanlıklar prensi Richard Perle ile gizli saklı masaya oturan sizsiniz. ‘Çizmeli adam’ dersem belki daha iyi hatırlarsınız. Daha Partinizin Genel Başkanı iken, Washington’da, CIA’in Türkiye Masası eski şefi Graham Fuller’la, görüşmeler yapan da sizsiniz. ‘Dön de bu hasret bitsin’ diye, methiyeler dizdiğiniz Hoca efendinizi, Pensilvanya’ya yerleştirenin de bu Graham Fuller olduğu herhalde malumunuz” ifadelerini kullandı.
CIA mutfaklarında yazılan kitaplarda muhafazakarlığa takılan “ılımlı-ılımsız” sıfatlarına çok benzeyen “Muhafazakâr devrimci” sözünün bugünlerde Erdoğan’ın ağzından dökülmeye başladığını ifade eden Öztrak, “Erdoğan’a tavsiyemiz, bu kelimeleri kulağına kim fısıldıyorsa, iyice bir kolaçan etsin… Sonra giderayak ‘Aldatıldım’ diye milletin huzuruna çıkmasın” uyarısında bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
KONYA YOLUNDAKİ BİNALARDAN BASINA NİZAM VERMEYE KALKIYORLAR
Sözlerime başlarken, meslek onurunu koruyarak görevini yapan, vatandaşlarımızın haber alma hakkının hayata geçmesini sağlayan tüm basın mensuplarımızın Dünya Gazeteciler Gününü kutluyorum. Ülkemizde gazetecilik kolay değil. Her şeyden önce, gazeteciler özgür değil. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 149. sıradayız. Basın özgürlüğü konusunda Sri Lanka’yla, Sudan’la komşuyuz. Sadece sansürü değil, oto sansürü; sadece medyaya değil, sosyal medyaya bile atılan kıskacı konuşur hale geldik. Demokrasimizin dördüncü kuvveti medyaya Konya yolundaki yüksek binalardan nizam vermeye çalışanlar şunu hiç unutmasın, hiçbir yönetim zulüm ile payidar kalmaz.
KIŞLALI’YI SAYGI VE RAHMETLE ANIYORUZ
Yine bugün acı bir yıl dönümü. Basınımızın aydınlık yüzü, Atatürkçü bilim insanı ve yazar, kıymetli devlet adamı Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesinin yıl dönümü. Kendisi bu ülkenin çok önemli bir değeriydi. Ahmet Taner Kışlalı’yı saygı ve rahmetle anıyorum.
HALKA NE VADETTİYSE TERSİNİ YAŞATTI
Milletin halini görmeyen, sesini duymayan, kendi halkını unutmuş bir yönetim, baskıyla, sansürle, yalan dolanla, akıl ve bilim dışı politikalarla ülkeyi idare etmeye, koltuğunu bırakmamaya çalışıyor. Yolsuzluğu, yasakları, yoksulluğu bitirme vaadiyle oy alanlar, bu halka, yolsuzluğun, yasakların, yoksulluğun daniskasını yaşatıyor. Milletin gözünden de, gönlünden de düşen saray sosyetesi, zulmünü her geçen gün artırıyor. Ama bu toprakların irfanı, “Zulmü artanın, zevalinin yakın olduğunu” çok iyi bilir. Meşhur sözdür: “Halk, kendi hükümetinden korkmamalı; hükümet, kendi halkından korkmalıdır.” “Halkın hükümetten korktuğu yerde tiranlık, hükümetin halktan korktuğu yerde özgürlük vardır.”
ANAYASA MAHKEMESİ, VARLIK SEBEBİ OLAN ANAYASAYI KORUMALI
Ucube saray rejimi artık yolun sonuna yaklaştı. Bunu kendisi de çok iyi biliyor. Halkı korkutarak, konuşmasını, yazmasını, protesto etmesini engelleyerek, zulmünü gizlemeye, koltuğunu muhafazaya çalışıyor. Sarayın kibir abidesi, son günlerde yine hiç şaşırtmıyor. Milletin ifade özgürlüğüne darbe vuracak, Sansür Yasası’na hemen imzayı bastı. Biz bu Sansür Yasası’nın, yürütmesinin durdurulması için, Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzu yaptık. Hafta başında söylemiştim. Bir kez daha tekrarlıyorum: Bu başvuru, Anayasa Mahkemesi için, çok ciddi bir samimiyet sınavıdır. Milletin ifade özgürlüğünü, önümüzdeki seçimin adil ve güvenli bir biçimde yapılmasını, alenen tehdit eden bu düzenlemenin ilk incelemesini, 26 Ekim’de yapacaklar. Demokrasimize, Anayasal hak ve özgürlüklerimize yönelik bu tehdide, Anayasa Mahkemesi dur demelidir. Anayasa Mahkemesi, varlık sebebi olan Anayasa’yı, temel hak ve özgürlükleri koruma görevini en iyi şekilde yerine getirdiğini göstermelidir.
RTÜK’ÜN SON PİYANGOSU TELE-1’E ÇIKTI
Radyo Televizyon Üst Kurulu, Recep Tayyip’in Üst Kurulu olmuştur. Başında bir parti komiseri, tüm muhalif kanallara ceza üstüne ceza yağdırmaktadır. Sarayın kibirlisi seçim öncesi, elindeki bu sopayı yitirmemek için; milletvekili borsası bile kurmuştur. Zulüm ile abat olmaya kalkanın akıbeti berbat olur. En son piyango TELE-1’e çıktı. TELE-1 için verilen ekran karartma cezası da, diğerleri gibi, seçimlere kadar muhalif kanalları susturma planları, zalimin zulmünün arşa çıktığının bir başka göstergesidir. Bütün çabaları, özellikle seçim sathı mailine girdiğimiz bu dönemde, sebebi oldukları, derin yoksulluk ve hayat pahalılığı görülmesin. Yolsuzlukları duyulmasın. İş cinayetleri konuşulmasın. Sadece Cumhur İttifakı, Havuz Medyası, trol orduları dilediği gibi konuşsun, sövsün, saysın. Erdoğan istediği gibi itibar cellatlığı yapsın. Yalan yanlış konuşsun. Onun dışında da herkesin sesi kesilsin, millet susturulsun. Ama ne yaparlarsa yapsınlar. Mazlumun ahı indirir şahı…
KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN HÜRRİYET!
İfade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden, milletin sesinden korkanlar, Saray duvarlarının ardında, tetikçi memurlarının arkasına sığına dursun… Milletimiz yolsuzluğu da, yasakları da, yoksulluğu da yaşıyor. Şimdi artık sandıkta konuşacak. Tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi ne yaparsanız yapın konuşacak. Biz de bu sesin, parazitsiz duyulması için her türlü önlemi aldık, almaya da devam ediyoruz. Hep birlikte başaracağız. Sandıkta milletimizden çıkacak gür ses belli: Kahrolsun istibdat. Yaşasın hürriyet. Milletimiz bu istibdat rejiminin, aşını, işini, ekmeğini, yıllarının birikimini, elinden nasıl çaldığını görmüştür. Fukaralaşmanın ne demek olduğunu, iliklerine kadar hissetmiştir.
TL PAPUA YENİ GİNE KİNASINA KARŞI BİLE DEĞER YİTİRDİ
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında, “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek, bir safsata uydurdular, paramızı pul ettiler. Enflasyonu azdırdılar. Bunu ben söylemiyorum. Resmi rakamlar bile söylüyor. O makyajlı resmi rakamlar. Merkez Bankası’nın elinden faiz silahını aldıkları gün, tabela faizi yüzde 19’du, bugün yüzde 10,5. Ama o gün yüzde 19 olan enflasyon, bugün yüzde 83. O gün 8 lira 60 kuruş olan dolar, bugün 18 lira 60 kuruş. Milli paramız o günden bu güne, dolar karşısında yüzde 55 değer yitirdi. Dünya üzerinde Dolar karşısında, en çok değer yitiren para birimi, Türk Lirası. Bizim milli paramız. Milli paramız sadece dolar karşısında değil, Bulgar Levası karşısında yüzde 42, Papua Yeni Gine Kinası karşısında yüzde 52,5. Mozambik Metikali karşısında yüzde 53, Gürcistan Larisi karşısında yüzde 58, işgal altındaki Ukrayna’nın Grivnası karşısında yüzde 35, Savaştaki Rusya’nın Rublesi karşısında yüzde 60 değer kaybetti.
BU KADARINI NASIL BECERDİNİZ
Ama şunu anlamak gerçekten zor: Taliban’ın Kaleşnikoflu Merkez Bankası Başkanı bile, bizdeki beceriksizlerden çok daha liyakatli çıktı. Türk Lirası, Afganistan Afganisi karşısında bile, yüzde 53 değer kaybetmiş. Bu ülkeyi bu hale getirmeyi nasıl başardınız? Nasıl becerdiniz bunu?
SARAY MEMURLARI ELİYLE VESAYETİN DANİSKASINI UYGULUYOR
Vatandaşın üç beş kuruşunu, elinde, avucunda ne varsa enflasyonla gasbettiler. Peki, kimleri sevindirdiler? Kendi batık yandaş şirketlerini ve faiz lobilerini… Devlet eliyle Cumhuriyet tarihimizde, görülmemiş, korkunç bir servet transferine, son bir yılda imza attılar. Kur Korumalı Mevduat dediler, bankaların ödeyeceği faizi, fakir fukaranın, garip gurebanın ödediği vergilerle, milletin sırtına yüklediler. Bu yılın Mart ayından Eylül ayına kadar geçen 7 ayda, Kur Korumalı Mevduata ödedikleri faiz 85 milyar lira. Buna Merkez Bankası’nın ne kadar faiz ödediğini ise saklıyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, milletin vekillerine bilgi vermiyorlar. Buradan açıkça ifade ediyorum. Bunlar millete “bürokratik vesayetle mücadele etme” vaadiyle geldiler, bunu yerine getirmek için seçildiler şimdi kendi bürokratlarının eliyle, millet iradesinin tecelligâhı Gazi Meclis’e, bilgi vermiyor. Bu Sarayın memurları eliyle, vesayetin daniskasını uyguladığını açık seçik ortaya koyuyor.
ALLAH’IN BİLDİĞİNİ KULDAN SAKLAYAMAZSINIZ
Allah’ın bildiğini, milletten ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden niye saklıyorsunuz? Sebebi olduğunuz talanı milletten saklamak için, beyhude uğraşmayın… Görünüyor her şey. İşte banka karları ortada… Bu yılın ilk sekiz ayında bankaların net karı, yüzde 420 artmış. Beşe katlanmış. 252 milyar lira olmuş. Soruyoruz: Bu ülkede kimin geliri beşe katlandı? İşçilerimizin, emekçilerimizin mi? Esnafımızın mı? Çiftçimizin mi? Memurlarımızın mı? Emeklilerimizin mi? Hayır! Ama faiz lobilerinin karı, beş kattan fazla arttı.
ERDOĞAN NE ZAMAN AĞZINI AÇSA FAİZ LOBİLERİNİN YÜZÜ GÜLER
Erdoğan ağzına ne zaman faiz kelimesini alsa, bu ülkede en çok yüzü gülen hep faiz lobileri oldu. Bu kural hiç değişmedi. İşte 2003’den bu yana, bütçeden faiz lobilerine yaptıkları ödeme; 526 milyar 821 milyon dolar. Bunu aya bölersek, her ay bütçeden ödedikleri faiz; 2 milyar 222 milyon 873 bin dolar. Güne vurursak, her gün ödedikleri faiz; 73 milyon 88 bin 363 dolar. Saat başına ödedikleri faiz, 3 milyon 45 bin 348 dolar. İşte Saray’ın faizle mücadeleden anladığı bu…
SARAY FAİZ LOBİLERİNE 26 MİLYAR DOLARLIK ÇEK BIRAKIP GİDİYOR
Adalet ve Kalkınma Partisi, artık son bütçesi olan, 2023 Bütçe Kanununu Meclis’e sevk etti. Ve giderayak faiz lobilerini yine ihmal etmedi. Cumhurbaşkanlığının 2023 bütçesinde faiz ödemeleri için, tamı tamına 566 milyar lira ödenek koymuşlar. OVP’deki ortalama dolar kuruyla, 26 milyar 300 milyon dolar. Çok sevdikleri faiz lobilerine 26 milyar 300 milyon dolarlık son bir çek yazıp bırakmışlar, çekip gidecekler ondan sonra.
2023’TE BEŞLİ ÇETEYE 102 MİLYAR LİRA
Meclis’e bugün sundukları devri saltanatlarının son bütçesinde, beşli çetelerine, giderayak son bir kıyağı da ihmal etmemişler. Geçilmeyen köprüler ve yollar için, yatılmayan hastane yatakları için, 2023’te beşli çetelerine ayırdıkları para, 102 milyar lira. E tabii, 2023 Bütçesinde sarayın debdebe ve şatafatı da, unutulmamış. Enflasyonu yüzde 25’e düşürmeyi hedeflerken, Sarayın bütçesini yüzde 62 artırmışlar. 2022’de her gün 11 milyon 199 bin 938 lira harcayan Saray, “2023’te artık her gün 18 milyon 183 bin 726 lira harcayacağım” diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Faize, yandaşa, şatafata bütçeden ayrılan para 674 milyar lira. Ama bütçeden yatırıma ayrılan para sadece 316 milyar lira.
BİZ GELECEĞİZ, BU DEBDEBE VE ŞATAFAT BİTECEK
Milletimize taahhüdümüzdür: Önümüzdeki seçimde iş başına geldiğimizde, bu debdebe ve şatafat bitecek. Millet İttifakı’nın adayı, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olduğunda, yeni Cumhurbaşkanımız, Çankaya Köşkü’nde, debdebe ve şatafattan uzak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, vakar ve asaletine uygun şekilde görevini yapacak.
BORÇLANMA LİMİTLERİ ARTMAMIŞ, UÇMUŞ!
Bütçenin sınırlı imkânları, faize, yandaşa, debdebe ve şatafata aktarılırsa, elbette ortaya çıkacak açık da borçla kapatılır. Ucube Saray Rejimi elinde, bütçe kanunuyla alınan borçlanma limitleri, artmış diyemiyorum. Uçmuş, uçmuş. 2017’den 2023’e, Bütçe Kanunları ile alınan borçlanma yetkisindeki artış, yüzde 100 değil, yüzde 200 değil, yüzde 500 değil, yüzde 800 değil. Yüzde 1000 değil. Tamı tamına yüzde 1292. 2017’de yüzde 10’luk ilavesiyle, 52 milyar lira olan borçlanma limiti, 2023 bütçesinde 727 milyar liraya çıkmış. “Ülkeyi şahlandıracak” diye milletimize pazarladıkları bu ucube rejim, borçları şahlandırmış. Bütçenin borçlanma limiti 6 yılda 14 katına çıkmış. Bunun adı beceriksizlik, kifayetsizlik, sorumsuzluk, siyasi iflastır.
MİLLET SARAYDAN 1 TRİLYON 133 MİLYAR DOLAR ALACAKLI
Ama Sarayın başındaki bezirgân, “Çıkmadık candan umut kesilmez” demeye devam ediyor. Bu bütçe güya; her kesime “2023 hedeflerine uygun kaynakları” ayırmışmış. İnsan 2023 hedefleri lafını söylerken biraz sıkılır. Bu millete 2023’te, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi vadeden kim? Sizsiniz. Bırakın ilk 10 ekonomi arasına girmeyi, ülkeyi ilk 20’den düşme sınırına getirdiniz. Erdoğan 2023 için, 2 trilyon dolar gelir vadetti. Peki, getirdiği bütçe ne diyor? “2023’te ülkenin geliri, olsa olsa 867 milyar dolar olur” diyor. 2 trilyon nerede? 867 milyar dolar nerede? Hedefin yarısı bile değil. Millet, böyle baktığımızda sizden 1 trilyon 133 milyar dolar alacaklı. Yine her bir vatandaşa 25 bin dolar gelir vadettiniz. Şimdi, “Bütçede hedefin yarısına bile ulaşamayacağız, kişi başına gelir 10 bin 71 dolar olacak” diyorsunuz. Hadi dünyada kriz vardı, pandemi vardı. 25 bin dolar olmadı, bari 20 bin dolar yapsaydınız. Ama yaptığınız ne? 10 bin 71 dolar. İşte bu rezaletin daniskasıdır. Başka da bir izah tarzı yoktur. Millete yüzde 5 enflasyon vadettiniz. Ama bu gün ipe sapa gelmez ekonomi yönetiminizle Türkiye’yi dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip, ilk beş ekonomisi arasına soktunuz. Verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız. Bu tablo iflasın ilamı değil de nedir? Ama şimdi müflis tüccarlar gibi eski defterleri karıştırıyorlar. 2023 vaatlerini yerine getiremeyenler, milletten çıkıp bir özür dilemesi gerekiyorken, hala caka satmaya kalkıyorlar. Pes doğrusu.
BÜTÇE TERCİHLERİ GÖSTERİR
Hep söylüyoruz: Bütçe bir hükümetin tercihlerini gösterir. Erdoğan’ın son bütçesinin tercihleri de, bizi hiç şaşırtmamıştır. Tercihlerinde, millet değil faiz lobileri olanlara, millet değil yandaş ve besleme müteahhitler olanlara, milletin değil debdebe ve şatafatın peşinde koşanlara, milletimiz, sandıkta okkalı bir şamar atmaya hazırlanmaktadır. Tüm kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği budur.
ARSIZ GÜÇLÜ OLUNCA HAKLI HAKSIZ OLUR
Tam bir hafta önce Amasra’dan gelen acı haberle, Türkiye’nin yüreğine ateş düştü. 41 maden emekçimiz, tedbirsizliğe ve ihmale kurban gitti. Sayıştay raporunun bu madenle ilgili bulgularını, daha önce paylaştık. Evladını, eşini kaybeden acılı ailelerin, şahitlikleri ve söyledikleri de ortada… Bu faciada yaşamını kaybeden madencimiz Soner Ak’ın, acılı eşi Özge Ak’ın söyledikleri ise, iman tahtasının altında vicdan taşıyan herkesi, sarsacak nitelikte. Patlamadan üç gün önce; “Gaz çok. Ama yapacak bir şey yok” diyerek, madende çalışmaya devam eden Soner AK’a, “Bize sizin keyfiniz değil, kömür lazım” diyen anlayış, 41 madencimizi bu hayattan koparıp aldı. Ama işte arsız, kendini güçlü sanınca, haklıyı, haksız çıkarmaya kalkar.
BİR NEDEN ÖLDÜNÜZ DİYE MADENCİLERİ SUÇLAMADIKLARI KALDI
Bu Saray’ın İletişim Başkanlığının çıkardığı bülten. Şu kâğıt parçasına göre; Sayıştay’ın önerileri dikkate alınmış. Kurum Degaj Yönergesi uygulanmış. Soma ve Ermenek maden facialarından sonra da, madenlerde gerekli iyileştirmeler yapılmış. Bunu hangi bilirkişi söylüyor? Sarayın baş dezenformasyoncusu. Erdoğan da, partisinin grup toplantısında bu kağıt parçalarında yer alan hususları tekrarlıyor. Biz boşa demiyoruz: Bunların en büyük siyasi sermayesi, arsızlık. Yakında, “Bu faciada neden öldünüz?” diye, 41 madencimizi suçlarlarsa hiç şaşırmayın. “Dünün güneşiyle, bugünün çamaşırı kurutulmaz” derler. Ama Erdoğan, 301 madencimizin katledildiği, Soma faciasında ne dediyse, aynısını, 41 canımızı yitirdiğimiz Amasra faciasında da tekrarladı, durdu. Anlaşılıyor ki Erdoğan’ın elinde, maden facialarında yapacağı konuşma için standart bir metin var. Faciaların isimleri ve ölenlerin sayıları değişiyor, ama söylenenler hiç değişmiyor. 8 yıl önce Soma’da yaptığı açıklamada, maden kazalarında 1906’da Fransa’da, 1914’te Japonya’da, 1942’de Çin’de ölenleri saydı. 20. yüzyılın başında yaşanan maden facialarıyla 21. yüzyılın Türkiye’sindeki maden kazalarını bir tuttu. Bu sözleri o dönemde büyük tepki yarattı. Ama 8 yıl sonra yine çıktı, geçen yüzyıl yaşanmış maden facialarını, bu kez tarih vermeden aynen sıraladı. Bunlar boş laflar. Ortada tek ve korkunç bir hakikat var. Erdoğan, ülkemizi maden kazalarında yitirilen madenci sayısında, dünya birinci yaptı. Nokta.
EN BÜYÜK SERMAYELERİ ARSIZLIK
8 yıl önce Soma’da 301 canımızı yitirdiğimizde, Erdoğan, “Bu kaza en küçük detayına kadar araştırılıyor. Hiçbir ihmalin göz ardı edilmesine izin vermeyeceğiz. Olay aydınlatılacak, hem aileleri, hem de kamuoyunu tatmin edici adımlar atılacaktır. Herkes müsterih olsun” demişti. Ama Soma davasında suçlu bulunanlar, türlü yargı kumpaslarıyla serbest bırakıldı. Hayatını kaybeden madencilerin avukatlarından başka bugün Soma’yla ilgili içerde hiçbir tutuklu yok. Bugün Amasra’daki facia için de, Erdoğan aynı lafları edip duruyor. Anlaşılıyor ki Soma’da ne olduysa, Amasra’da da aynısı olacak. Bir hafta geçti… Denetçi sayıları, savcı sayıları açık artırmaya çıktı. Ama ortada suçlanan gözaltına alınan kimse yok. İstifa eden veya görevden alınan da kimse yok. Başta Enerji Bakanı herkes yerli yerinde, koltuklarına yapışmış oturuyorlar. Ama diyoruz ya, bu ucube yönetimin, en büyük siyasi sermayesi arsızlık! Arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır. Bizim inancımızda önce tedbir, sonra tevekkül vardır. Kendi beceriksizliğine, kendi kifayetsizliğine “kader” demek, Yüce Allah’a iftira atmaktan farksızdır. İşte bu zihniyet elinde memlekette, madenlerdeki katliamlar kader olmuştur. Yoksulluk kader olmuştur. İşsizlik kader olmuştur. Kadın cinayetleri kader olmuştur.
KENDİ GÜVENLİĞİ İÇİN 1 AYDA HARCADIĞI PARA, MADENİN GÜVENLİĞİ İÇİN 20 YILDA HARCANAN PARADAN FAZLA
Ama hakkını da yemeyelim. Erdoğan’ın tedbir aldığı, hatta aşırı müdebbir olduğu bir yer var. Kendi güvenliği… Erdoğan Allah’ın evine giderken bile, yüzlerce araçlık koruma konvoyuyla gidiyor. Orada “Önce güvenliğim, sonra kader planı” demeyi de biliyor. Hem de nasıl biliyor. İşte Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verileri ortada… Sadece bu yılın ilk 8 ayında, Erdoğan’ın korunması için harcanan para 337 milyon 722 bin 804 lira. Yani her ay Erdoğan’ın güvenliği için harcanan para, 40 milyon liranın üstünde. Peki, Erdoğan’ın açıklamasına göre facianın yaşandığı Amasra madeninde, Ocak’ta 20 yılda iş güvenliği için harcanan para ne kadar? 38,5 milyon lira. Erdoğan’ın güvenliği için bir ayda yapılan masraf, Amasra’da iş güvenliğini sağlamak için, 20 yılda harcanan paradan fazla. Cumhurbaşkanlığı makamının güvenliği için, tabii ki gerekli her türlü önlem alınmalı. Ama şu soruyu da herkes kendine sormalı. Erdoğan kendi güvenliği için aldığı tedbiri, madenlerdeki işçilerimiz için de alsaydı, sadece son üç yılda, 189 canımız aramızdan ayrılır mıydı? Türkiye, madenlerde en çok emekçisini kaybeden ülke olur muydu dünya üzerinde? Bu sorunun cevabını, milletimizin ferasetine emanet ediyoruz.
GARDIROBU SÜREKLİ DEĞİŞTİRDİĞİ GÖMLEKLERLE DOLU
Erdoğan’ın gardırobu, sürekli değiştirdiği gömleklerle dolu olabilir. Ama “Ahlak gömleğini çıkartan, artık hiçbir gömleği giyemez.” Giyse bile o gömlek ya pot yapar, ya bol gelir. Sayın Genel Başkanımızın, Amerika’da bilim insanlarıyla gerçekleştirdiği vizyon ziyareti, anlaşılan Erdoğan’ı çok rahatsız etmiş. Grup toplantısında, bu ziyaretin “karanlık tarafları” olduğundan bahsetmiş. Ne demişler? Kişi kendinden bilir işi… Sayın Erdoğan; bu ülkede Başbakan olmadan önce, Soros’la fotoğraflar veren sizsiniz. Daha partinizin Genel Başkanı iken, Amerika’da nam-ı diğer karanlıklar prensi Richard Perle ile gizli saklı masaya oturan sizsiniz. “Çizmeli adam” dersem belki daha iyi hatırlarsınız. Daha Partinizin Genel Başkanı iken, Washington’da, CIA’in Türkiye Masası eski şefi Graham Fuller’la, görüşmeler yapan da sizsiniz. “Dön de bu hasret bitsin” diye, methiyeler dizdiğiniz Hoca efendinizi, Pensilvanya’ya yerleştirenin de bu Graham Fuller olduğu herhalde malumunuz.
CIA MUTFAĞINDA PİŞEN LAFLAR
Belki bu kitaptan kendisini daha iyi hatırlarsınız. Ne diyor bu kitapta CIA’in Türkiye Masası Şefi? Sayfa 119’dan okuyorum. “Gülen cemaatinin birçok üyesi, bugün artık, Gülen hareketine bir alternatif olarak değil, ama onun siyasi bir tamamlayıcısı olarak, AKP’ye katılmıştır.” Aynen okudum. İşte o günlerde CIA mutfağında yazılmış, bu kitapta dile getirilenler. Yine aynı mutfaklarda, yazılan bu kitapta pişirilen, muhafazakarlığa takılan “ılımlı-ılımsız” çeşitli sıfatlar var. Şimdilerde bunlara çok benzeyen, “Muhafazakâr devrimci” sözü, ağızınızdan dökülmeye başladı. Ne demişler? Can çıkar huy çıkmaz. Erdoğan’a tavsiyemiz, bu kelimeleri kulağına kim fısıldıyorsa, iyice bir kolaçan etsin… Sonra giderayak, “Aldatıldım” diye, milletin huzuruna çıkmasın.
TÜRKİYE’NİN SIRTINA TÜNEYEN CÜCELER
Aziz Milletimiz; Kıymetli Yurttaşlarımız; Türkiye güzel ve kudretli bir ülkedir. İnsanlarımız çalışkandır. Zekidir. Dünyanın her yerinde bu ülkeyi seven, kalbi ülkesi için atan yurttaşlarımız var. Biz Harvard’da, MIT’de bunu gördük. Türkiye kendi sırtına tüneyen, Türkiye’nin sırtına tünediği için, kendini dev sanan cüceleri sırtından atabildiği gün, medeniyet ve refah yolunda, dev adımlarla koşmaya başlayacaktır. Bizim bundan hiç şüphemiz yok. İstibdat yanlıları elbette umutsuzluk, karamsarlık yaymaya çalışacaklardır. Ama bu ülke geçmişte de çok badireler atlatmıştır. Yine atlatacaktır. Artık karanlığı hep beraber yırtıp atma zamanıdır. Kendi içimizde de tüm komşularımızla da, huzur içinde yaşama zamanıdır. Ekmeği, aşı, işi hep beraber büyütme zamanıdır. Aşımızı, ekmeğimizi hakça paylaşma zamanıdır. Çağrımız milletimize. Katılın bize…
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, yabancı bir medya organına verdiği röportajda “Yeni Türkiye ekonomi modeli için bunun biraz acı vereceği, bir şekilde geçeceğini hesaplamıştık. Acının şiddetini artıran şey savaş oldu” ifadelerini kullandı. Siz bu açıklamayı nasıl yorumlarsınız?
Faik ÖZTRAK- Nebati Bakanın yaptığı tam da şecaat arz ederken sirkatin söylemektir. Model falan deyip millete yaşattıkları, sebebi oldukları ekonomik buhranın, sebebi oldukları ekonomik yıkımın taammüden yapıldığının ikrarıdır. Bilerek ve isteyerek bu yıkıma sebep olmuşlardır. Şimdi Nebati Bakan çıkıp birde övünerek bunu itiraf etmektedir. Milletimiz herkesin ne yaptığını görüyor, notunu da veriyor. Sandıkta da bu kifayetsizlere gereken cevabı verecek.
Soru- AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Ali Çelebi ve eşine çocuk tavsiyesinde bulunurken PKK’lıların 5, 10, 15 çocuğu var demiş. Bu ifadeleriyle Kürt vatandaşlarını kastettiği yorumları da yapılmıştı. Cumhurbaşkanı bu eleştirilere, söylediğim çok açık ama istismar ediyorlar yanıtını verdi. Sizin buna ilişkin bir yorumunuz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Neyi istismar ediyorlar anlamadım. Atanmış İçişleri Bakanı gün gün Türkiye’de kalan PKK’lı teröristlerin sayısını verip duruyor. Ağustos sonunda 100 terörist kaldı dedi. Şimdi bu 100 terörist ne zaman bir araya gelip de 5, 10, 15 çocuk yapıyorlar? Erdoğan çıkıp bunu bir açıklasın. Zırva tevil götürmez. Erdoğan’ın neyi kastettiği çok açıktır. Kendine oy vermeyen herkese terörist damgası vurmayı alışkanlık haline getirmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin her bir yurttaşı birinci sınıf vatandaştır ve Erdoğan tüm yurttaşlarımızdan bu sözleri sarf ettiği için derhal özür dilemelidir. Bu tevil kabul etmez.
Soru- Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddia edilmişti. Hatta o iddiayı gündeme taşıyan isimlerden biri de CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu bu konunun araştırılması için bir soru önergesi vereceğini söylemişti mecliste ancak o önerge sanırım grupta beklemede. O önerge verilecek mi? CHP bu iddialara nasıl bakıyor?
Faik ÖZTRAK- Türk Silahlı Kuvvetleri terörün en sıcak günlerinde bile kimyasal silaha asla tevessül etmemiştir. Mehmetçiğimizin sicili temizdir. Böyle hassas ve istismara açık bir konuda ulu orta açıklama yapılması yanlış olmuştur. Doğru bulmuyoruz.
Teşekkür ediyorum.