ÜLKEMİZİN YARINLARINDA CHP VAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK sürerken yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime başlarken, 3 yıl önce Trabzon Maçka’da güvenlik güçlerine teröristlerin yerini gösterirken çıkan çatışmada şehit olan evladımız Eren Bülbül’ü, Eren’i korumak için kendini siper eden şehit olan Astsubayımız Ferhat Gedik’i rahmetle anıyorum.
YENİ MYK’NIN İLK TOPLANTISI
Kurultay sürecimizi tamamladık. 37. Olağan Kurultayımızın ardından, partimizin yeni yönetim kadroları belirlendi. Olağanüstü şartlarda, çok başarılı bir kurultay gerçekleştirdik. Başta, salgın şartlarında, partimizi iktidara taşıyacak kadroları seçmek için Ankara’ya gelen il başkanlarımızın başkanlığında delegelerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Yine parti içi demokrasi ve delegelerimizin sağlığına azami özeni göstererek, kurultayımızın başarıyla tamamlanmasında görev alan tüm arkadaşlarımıza da bir kere daha huzurlarınızda teşekkür ediyoruz. Bugün yeni MYK’mızın ilk toplantısını yapıyoruz. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Yine geçtiğimiz Pazar günü ülkenin dört bir yanından gelen kadın delegelerimiz, Kadın Kollarımızın 14. Olağan Kurultayını gerçekleştirdiler. Yeni Merkez Teşkilatlarını belirlediler. Yeni seçilen Kadın Kolları Genel Başkanımız Sn. Aylin Nazlıaka’ya başarılar dilerken, önceki dönem Kadın Kolları Genel Başkanımız Sn. Fatma Köse’ye de teşekkür ediyoruz.
ZAMAN BİRLİK VE BERABERLİK ZAMANI
Son yerel seçimlerde, partimizin Millet İttifakı’yla birlikte kazandığı büyükşehirlerde, milletimizin yarısı yaşıyor. CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanları milletimizin yarısına hizmet veriyor. Şimdi de; milletimizin derdine derman olmak için, tek adam vesayet rejimine sandıkta son verip, cumhuriyetimizi güçlü bir parlamenter demokrasiyle taçlandırmak için iktidar yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz. Zaman, el ele vererek bu hedefe yürüme zamanıdır. Zaman; sadece bizim için değil, ülkemizde tek adam vesayet rejimine karşı çıkan, demokrasiden, haktan, hukuktan ve adaletten yana olan tüm kurumlar için, tüm yurttaşlarımız için birlik ve beraberlik zamanıdır.
KAHRAMANLARIMIZA LANET OKUYACAK KADAR CİBİLİYETSİZLEŞENLER
Dün, Sevr paçavrasının, Osmanlı hükümeti tarafından imzalanmasının 100. yıl dönümüydü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tabiriyle Sevr; “Milletimize karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış bir büyük suikastın son halkasıdır.” Sevr; varlığımıza, istiklalimize, milli gururumuza vurulmak istenen bir hançerdir. Çok şükür bu suikasta girişenlerin emelleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından ve milletimiz tarafından boşa çıkarılmış, milletimiz kanla, gözyaşıyla ve büyük fedakârlıklarla Sevr’i tarihin çöp sepetine atmıştır.
Ama bugün bazı kendini bilmezler, Sevr’i yırtıp atan kahramanlara lanet okuyacak kadar cibilliyetsizleşmişlerdir. Bürokraside çöreklenen bu kadrolar hakkında, saray tarafından herhangi bir işlem yapılmadığını, aksine bu bürokratların sözlerinin saray şürekasınca teviline gidildiğini görmek, bizi ve milletimizi derinden yaralamaktadır. Büyük devlet adamı, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabında söylediği gibi: Bu bedhahlar geçmişte vardı, bugün de vardır, yarın da olacaktır. Ama kadir bilen milletimiz ve fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlerimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, İstiklal harbimizin tüm kahramanlarına ve cumhuriyete ilelebet sahip çıkacaktır. Ve gençlerimiz atalarını tanıdıkça, daha büyük işleri yapma kudretini kendilerinde bulacaklardır. Bu çerçevede, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milletimizin boynuna vurulmak istenen Sevr prangasını parçalayıp atan, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını saygıyla, rahmetle, minnetle anıyoruz.
KANUNİ DEĞİL MEĞERSE ERDOĞAN’MIŞ…
Meşhur hikayedir… Kanuni Sultan Süleyman’ın, “Fransızlar bizden borç istiyor, ne yapalım?” Diyen vezirine; “Ver paşa, ver. Bugün borç alan yarın emir alır” dediği anlatılır. Ama dün akşam öğrendik ki, bu sözün sahibi Kanuni Sultan Süleyman değilmiş, Recep Tayyip Erdoğan’mış… Kendisinin anlattığına göre IMF kendilerine gelip 5 milyar dolar borç istemiş, o da o zamanki bakanına “Verin, borç alan emir alır!” Demiş… Öncelikle, IMF’nin Türkiye’den istediği borç değil, bir ihtiyat fonuna taahhütte bulunmasıydı. O taahhüt de zaten gerçekleşmedi.
KİBRİN BU KADARINA PES
Kibrin bu kadarına da pes doğrusu… Bu lafı söylediğini iddia eden kişi, iktidara gelmeden önce 2002 yılında, Türkiye’nin 130 milyar dolar olan brüt dış borcu, 18 yılda üçe katladı 431 milyar dolara çıkardı. Kendisine “IMF’ye emir vermek” kısmet olmadı ama, ülkeyi bu borca batıran bu kibirli zat, bu borcu verenlerden defalarca emir aldı. Edilen hakaretleri sineye çekti. Erdoğan, daha iki yıl önce Beyaz Saray’dan gelen talimatla rahibi serbest bıraktığını, kendisine “aptal olma” diye mektup yazan ABD Başkanının kapısına koşa koşa gittiğini, o hakaret dolu mektubu ABD Başkanının yüzüne çarpamayıp, mahcup bir şekilde kendisine “takdim” ettiğini, ne çabuk unuttu. Bunların hepsi, ülkemizi gırtlağa kadar borca batırdığı için yaşandı. Tüm bu zilleti yaşayanlar, milletimizin gururunu incitenler, şimdi milletimizi Teyyo Pehlivan hikayeleriyle kandırmaya çalışıyorlar.
EKONOMİ BİR AVUÇ YANDAŞA HİZMET EDİYOR
2008 küresel krizinden sonra, tedbir almak ve yapısal sorunları çözmek yerine ekonomideki hataların üstünü sıcak parayla örtenler, ekonomimizi dövize müptela etti, kırılganlaştırdı. Şirketlerin hızla artan döviz borçları ve yetersiz döviz rezervlerimiz nedeniyle Türkiye, kendine benzeyen ekonomilerden hızla ayrıştı, dünyada en kırılgan ekonomiler arasında ilk beşe oturdu. Bir de üzerine, “ülkenin her meselesini hızla çözeceğiz” masalıyla, OHAL koşullarında milletimize dayatılan, yönetimi tek bir kişinin iradesine bırakan, “ucube tek adam vesayet rejimi” getirildi.
Tek kişilik saray hükümeti; parlamentoyu, yargıyı, medyayı hızla vesayet altına aldı. Devlette liyakati bitirdi, istişareyi kaldırdı. Türkiye’yi aile şirketi gibi yönetmeye başladı. Ekonomimiz bir avuç yandaşa hizmet eder oldu. Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı ve demokrasi hızla yıpranmaya başladı. Tek adam vesayet rejimi altında, 2018 yılının yazında ilk krizi yaşadık. Türk lirası değer kaybederken, enflasyon ve işsizlik hızla arttı. Konkordatolar, iflaslar ardı ardına geldi. Borç altında ezilen, iş bulamayan vatandaşlarımız kendilerini yaktı. İnsanlarımız kış günü patates, soğan kuyruklarında bekletildi.
SUÇLADIKLARI BAŞKENTLERE PARA İSTEMEYE GİTTİLER
Saray, yaptığı hataların üstünü o güne kadar, her zaman yaptığı gibi borçlarla örtmeye çalıştı; ama küresel sermaye daha dikkatli olmuştu, bekledikleri para ülkeye gelmedi. Bu defa, “ekonomimize saldırıyorlar” demeye başladılar. “Döviz kuru, döviz kurşunu” dediler. Sarayın sosyete damadı da, “bu saldırı, yabancı bir ülkenin başkentinde planlandı” diye ortaya çıktı. Ama sonra dolarla, avroyla verdikleri KÖİ projeleriyle ilgili ihtilafların çözümünü bu yabancı ülke başkenti dedikleri başkentteki mahkemelere devrettiler. Yetmedi aynı başkente, defalarca para istemeye gittiler. Komplo teorileriyle, yalan, dolanla beceriksizliklerini gizlemeye çalıştılar.
SADECE KRİZ DEĞİL, BUHRAN
Şimdi yeniden ve bu kez çok daha derin bir kriz, daha doğru ifadeyle bir “buhran” yaşıyoruz. Ne Hazine’de, ne de TCMB kasasında para kaldı. “IMF’ye borç veriyorduk” diye caka satanlar, salgında millete IBAN numarası gönderdiler bağışta bulunun diye. Sarayın kibirli adamı daha birkaç gün önce “100 milyar dolar” dediği rezervi dün 90 milyar dolara indiriverdi. Bunun çoğu da zaten SWAP… Yani, belli bir tarihte geri verilecek dövizler ve tabi buna ilave olarak da başka yükümlülüklerde var. Yaptıkları iş, el atına binip caka satmak…
REZERVLER EKSİDE
Ben işin doğrusunu söyleyeyim, serbestçe kullanabileceğimiz döviz rezervimiz kalmadı. Geçtiğimiz yılsonunda net döviz rezervimiz 36,6 milyar dolardı. Bu yılın haziran ayı itibariyle, Merkez Bankası’nın net rezervi (-), tekrar altını çiziyorum (-)21,7 milyar dolar. Yani döviz bilançomuz (-) veriyor. Sadece 6 ayda, 58 milyar dolardan fazla döviz sattılar. Satılan 58 milyar doların karşılığında, o dönemin kurlarını dikkate alırsak 361 milyar TL aldılar. Bugün bu 58 milyar doları yeniden yerine kasaya koymak için bugünkü kurla 423 milyar lira lazım. Yani bu yerine koyma operasyonunun bize ilave maliyeti 62 milyar lira olacak.
UCUZA SATILAN DOLARLAR FAİZ LOBİLERİNE, HAVUZ MÜTEAHHİTLERİNE YARADI
İşte sarayın ve sosyete damadının beceriksizliklerinin millete çıkardığı faturalardan biri bu 62 milyar TL. Ucuza satılan milyarlarca dolar kime yaradı? Milletin bütçesinden aldıkları faizleri, garanti ödemelerini, yurt dışına çıkarmak için dolara çeviren faiz lobilerine, bir avuç havuz müteahhidine yaradı. Şimdi dolar da avro da tarihi rekorları kırmaya başladı. Dün Temmuz ayına ait hazine dengesini açıkladılar.
HAZİNE’NİN AÇIĞINDA TARİHİ REKOR
12 aylık nakit açığı, Temmuz’da 197 milyar lira olmuş. Daha bir ay önce Haziran ayında bu açık 162 milyar liraydı. Temmuz ayında bu 30 milyar lira artan nakit açığı cumhuriyet tarihinin rekoru. Milletin kara gün parası olan Merkez Bankası’nın “ihtiyat akçelerini” zaten yiyip bitirmişlerdi. Sarayın kibirli başı ve sosyete damadı, kerameti kendinden menkul “faiz düşerse, enflasyon da düşer” teorisinin peşinde, milletin elinde ne var ne yok tükettiler. Sene başından bu yana faizi, talimatla yüzde 12’den yüzde 8,25’e indirdiler ama enflasyon düşmedi. Ne oldu? Döviz rezervlerimiz eridi, gitti.
FAİZ LOBİLERİNİN KASASINA AKAN MİLYAR DOLARLAR
Her fırsatta “faize karşı olduğunu” söyleyen Saray’ın kibirlisinin, 2018’de cumhurbaşkanı seçilmesinden, bu yılın Haziran ayı sonuna kadar geçen 730 günde, bütçeden faiz lobilerinin cebine akıttığı para tam 36 milyar dolar. Son iki yılda her gün 49 milyon dolar, her saat 2 milyon dolar eder. Faiz lobisine peşkeş çekilen para bu.
YA DAMADI GÖREVDEN AL, YA DA O KOLTUKTAN KENDİN KALK
Ekonomiyi, kendi ideolojik takıntıları nedeniyle yazboz tahtasına çeviren, milletin 58 milyar dolarını, bir avuç tefeciye ve havuz müteahhidine peşkeş çeken bir siyasetçinin, aslında o koltuklarda oturmaması lazım. Genel Başkanımız, “Damadı görevden al” dedi. Ama öyle görünüyor ki onun bu işlerde pek gönlü yok. Ama isterse, bu işi “kayınpeder” olarak yapmamanın, damadını görevden almamanın bir yolu var. O da kerameti kendinden menkul teorileri nedeniyle, yabancılara satılan dövizlerin sorumluluğunu, bu maliyetin sorumluluğunu üstüne alıp, önce koltuktan kendisinin kalkmasıdır.
KASALAR TAM TAKIR, CAKALAR YERİNDE
Şimdi yeniden gizli saklı faizi artırmaya başladılar. Temmuz sonunda yüzde 11’lerde olan gösterge tahvilin faizi, yüzde 13’ün üzerine çıktı. Ama sarayın kibirlisi hala “faizler daha da düşecek” diyor. Bunların fikri başka zikri başka… “Millet iş yapsın”mış… Bu faizle nasıl yapacak? Döviz dengesi açık veriyor. Hazine dengesi açık veriyor. Kasalar tamtakır. Faiz azmış. Ama caka yerinde… IMF’ye “önce para, sonra da emir” verecekmişiz. Bu kadar da atmak olmaz, ayıptır, din kardeşiyiz.
İŞSİZLİKTE RAKAMLAR BERBAT
İşsizlik milletimizi ezip, geçiyor. Dün TÜİK, Mayıs dönemine ait rakamları açıkladı. Mayıs ayında işsizlik oranı önceki yılın aynı dönemine göre artmış. Ama her ne hikmetse işsiz sayısı 311 bin kişi azalmış. İşsizlik oranı artıyor oran olarak baktığınızda ama işsiz sayısı azalıyor. Artık TÜİK rakamları ülkemizde yaşanan işsizlik faciasını, bu büyük buhranı göstermiyor. Çünkü TÜİK, umudunu kesip iş aramaktan birileri vazgeçti mi bunu işgücü piyasasından kaldırıp atıyor, işsiz bile saymıyor. Kaç kişi bu? 2 milyon 742 bin kişi. İş bulma ümidini kaybettiği için ya da diğer nedenlerle iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, eksik ve yetersiz istihdam edilenler ile mevsimlik çalışanlar dahil edilerek bakıldığında, gerçek işsiz sayımız bu dönemde 3 milyon kişi artarak 10 milyon 570 bine çıkmış. Gerçek işsizlik oranı ise 8,7 puan artarak yüzde 30,6’ya ulaşmış. Bunlar arkadaşlar mevcut işsizlik serilerinde bugüne kadar hiç görmediğimiz berbat rakamlar…
İŞSİZ SAYIMIZ 109 ÜLKENİN NÜFUSUNDAN FAZLA
Ülkemizdeki işsiz sayısı 109 ülkenin nüfusundan fazla. Bir de, çalışıyor göründüğü halde iş başı yapmayanlar var. Kısa çalışma ve zorunlu izin uygulamalarına da bağlı olarak bu durumdaki vatandaşlarımızın sayısı 5 milyon kişinin üzerinde. “En önemli stratejik üstünlüğümüz” dediğimiz gençlerimiz işsiz. Ailelerinin bin bir emekle okuttuğu üniversite mezunları işsiz. Genç işsizliği bir yılda 1,6 puan artışla yeniden yüzde 25’e ulaşmış. Türkiye’de her dört gençten biri işsiz, her dört işsizden biri ise üniversite mezunu…
BEKA MESELESİ ARAYAN GENÇ İŞSİZLİĞİNE BAKSIN
20-29 yaş arasında, çalışacak, üretecek, Türkiye’ye değer katacak her 10 gencimizden 4’ü ne bir işte çalışıyor, ne de okulda okuyor. Ailelerin ve ülkemizin umudu olan 4,7 milyon gençten bahsediyorum… Yani yaklaşık 5 milyon gençten bahsediyorum. Bunlar taşı sıksa suyunu çıkaracak milyonlarca genç. Evde oturuyorlar ailelerinin eline bakıyorlar. Yeni mezun gençlerimiz iş bulamıyor. Bu durum onların yaşam boyu performanslarını etkileyecek. Her sorunun üstünü “beka meselesi” diye örtmeye çalışanlara sesleniyoruz: Beka meselesi mi arıyorsunuz? Ülkemizin geleceği gençlerimizin işsizliği, bu ülkenin en önemli beka meselesidir.
TL DOLAR KARŞISINDA %35 DEVALÜE OLDU
Hayat pahalılığı da makyajlı TÜİK rakamlarına rağmen vatandaşı ezip geçiyor. Markete gidebilen vatandaşımız; et gibi, peynir gibi pahalı ürünlerin olmadığı, bunlar yok, bir torbayı 100 TL’den aşağı dolduramıyor. 2018’de cumhurbaşkanlığı seçiminden önce; asgari ücretli bir vatandaş, bir aylık maaşıyla 5 çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi asgari ücret 3 çeyrek altın bile alamıyor. İki yılda doların TL karşısındaki değeri 4,7 TL’den 7,3 TL’ye çıktı. Türk lirası, dolar karşısında yüzde 35 devalüe oldu. Tekrar söylüyorum, yüzde 35 devalüe oldu iki yılda. Asgari ücretlinin maaşı, 342 dolardan 318 dolara düştü. Türkiye’nin borç temerrüt risk primi 308 puandan 600 puana fırladı.
ÇÖZÜM BULACAKLARINA BUZDOLABI DİYORLAR
Döviz tırmanmış, altın fırlamış, ülkemizin risk primleri tavan yapmış, tahvil faizleri uçmuş gitmiş… Ülkeyi yönetenler, çözüm bulacaklarına vatandaşa “ipteki cambaza bak” diyorlar. İşsizlik ve hayat pahalılığı arasında sıkışan vatandaşımıza buzdolabı, çamaşır makinesi satışlarını anlatıyorlar, ama milletimiz bunların ne yaptığını görüyor. “Türkiye tırmanışta” diyerek kendisini aldatmaya çalışanlara, “Cumhurbaşkanı evime buyursun. Buzdolabımda ne bulursa onu yesin” diye yanıt veriyor. Milletten alınan vergilerle yapılmış milyar dolarlık sarayında yaşayan kibirli kişi, vatandaşa, “sayemde buzdolabınız var daha ne istiyorsunuz?” Diye tafra yapıyor. Şürekâsı da Saray’dan aşağı kalmıyor, kâh jakuzilere yayılıp, “beni rahatsız etmeyin ulan fakirler” diye milleti aşağılıyor, kâh ekonomi yönetiminin hatalarını eleştirenlere milletvekilleri “köpekler” diye hakaret ediyor, kâh burada, aziz milletimizin huzurunda, söylemeye utanacağım küfürleri ardı ardına sıralıyorlar.
MİLLETTEN KOPTULAR
Milletin parasıyla lüks içinde yaşayan bu zevatın gözünde, vatandaşların zerre miskal değeri yok. Salgın döneminde vatandaşa saraylarından dürbünle baktılar, 5 maskeyi bile parasız dağıtamadılar. Millete destek vereceklerine, IBAN numarası gönderdiler. Salgında milletine “uzun vadeli tatil kredisi” açan tek iktidar, tek yönetim bunlar oldu. Hemşerilerine hizmet etmek isteyen belediyelerimizin, elini tutmaya kalkan da bunlar oldu. Ülkemizde yeni vaka sayısı da üç hafta sonra yeniden 1000’in üzerine çıktı. Bayram tatilinin etkilerini henüz tam olarak görmedik. Okul sezonu yaklaşıyor. Ailelerimiz çok tedirgin. Peki, Saray’ın ikinci dalgayla başa çıkmak için planı nedir? Bilen var mı? Yok. Dün kabine toplantısından sonra, çocuklarımızın sağlığını koruyarak, iyi bir eğitim almaları, dünyadaki akranlarından geri kalmamaları için atılacak adımlarla ilgili bilgi almayı bekliyordu milletimiz. Ama bunun yerine, Sarayın kibirlisi çıktı, buzdolabı ve çamaşır makinesi satışlarını anlattı. Gerek ekonomi gerekse salgınla ilgili sorunları bu şekilde unutturacağını zannediyor. Bunlar milletten kopmuş…
MİLLET SANDIKTA YERLERİNİ GÖSTERECEK
Ama kimsenin kuşkusu olmasın, milletimizin feraseti derindir, atılan her adımı görür, söylenen her sözü de duyar. Ondan sonrada bunların notunu da verir. Bu aziz millet, önüne sandık geldiğinde saray koalisyonuna yerini gösterir, apar topar evlerine gönderir.
ÇÖZÜM ÖNERİYORUZ, KULAKLARINI TIKIYORLAR
Biz ekonominin zorlanmaya başladığı 2018 yılından beri çözüm önerilerimizi sıralıyoruz. Buhran süresinde önerilerimizi yeniledik, geliştirdik ve kamuoyuyla paylaştık. Paylaşmaya da devam ediyoruz. Ama dinlemiyorlar, dinlemediler. “Güven veren, takvime bağlanmış yeni bir ekonomi programını derhal uygulamaya koyun” dedik. Yapmadılar. Bu programın içinde neler olması gerektiğini madde madde sıraladık. Duymamazlıktan geldiler. Günü birlik kararlarla ekonomiyi yönetmeye çalıştılar. Dün bankalara “yap” dediklerine şimdi çıkmışlar bugün “yapma” diyorlar. Önce bir gaza bastılar, şimdi acı fren yapmaya kalkıyorlar. Bu araba takla atar.
GÜVEN “RUH” GİBİDİR
Sonuçta, bu tek kişilik saray hükümetine artık güven kalmadı. Güven ruh gibidir. Bir kez bedeni terk ettiğinde o bedene geri dönmez. Güvenin olmadığı yerde de ne yapsanız ekonomi düzelmez. Saray güveni yeniden tesis etmek istiyorsa atacağı ilk adım, başta sosyete damat olmak üzere artık güven duyulmayan ekonomi yöneticilerini görevden almaktır. Ekonomiden anlayan liyakatli kadroların işbaşına gelmesinin önünü açmaktır. Bu da yetmez. Derhal istişarenin önünü açan, hukuk devletine ve parlamenter rejime geçişi düzenleyen, takvime bağlanmış güçlü bir anayasal reform programını açıklamalıdır. Bununla birlikte yeni bir program ve bütçeyi Meclis’e getirmeli ve en geniş uzlaşmayla geçirmelidir. Bu program, daha önce sıraladığımız ve oyunun gerçekten değiştiğini gösteren güven artırıcı önlemleri mutlaka içermelidir.
BU YÖNETİMLE OLMAZ
Bunları yapabilirler mi? Sanmıyoruz. Bu yönetim iş başında kaldıkça salgın sonrasında oluşacak yeni dünya düzeninde de Türkiye, coğrafi konum, üretim kapasitesi, insan kaynakları avantajlarını maalesef kullanamayacaktır.
ÜLKEMİZİN YARINLARINDA CHP VAR
Ama milletimiz ümitsizliğe kapılmamalıdır. Ülkemizin yarınında; üretim ve iş imkanlarını artıracak, gençlerin işsiz kalmasını önleyecek, yeşil ekonomiyi ve dijital alt yapıyı güçlendirecek “yeni bir büyüme ve paylaşım stratejisiyle”, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına ve demokrasiye saygısıyla, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği sosyal devlet anlayışıyla, kadınların hayatın her alanında, ekonomide, sosyal hayatta, siyasette, sporda eşit biçimde yer almasının önünü açacak, esnafın, çiftçinin, emekçinin alın terinin karşılığını verecek, emekliye insanca bir yaşam sürdürmesine yetecek imkânları sağlayacak, ülkeye huzuru ve refahı getirecek, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, milletimizi insani gelişmişlik liginde en üst sıralara taşımaya azmetmiş, krizleri yönetmiş ve ekonomi bilen liyakatli kadrolarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi vardır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- Son günlerde fazlasıyla gündem olan bir olayı sormak istiyorum. Muharrem İnce’yle ilgili MYK’da herhangi bir konu gündeme geldi mi? Geydiyse ne konuşuldu? Bir de parti olarak bu son günlerdeki ortaya çıkan söylemlerle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Bizim gündemimizde neler olduğunu biraz önce yaptığım konuşmada açıkladım. Bizim gündemimizde milletimizin çığlığı var. Bizim gündemimizde milletimizin boş buzdolabı var, boş tenceresi var. 10 milyon vatandaşımızın işsizliği var. Bizim gündemimizde bundan başka bir şey yok.
Soru- Öncelikle hayırlı olsun yeni Parti Meclisi ve MYK üyelikleri. Gördüğümüz kadarıyla yeni bir yapılanma sözkonusu MYK’da. Dış İlişkiler, Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Tarım Politikaları ve Basınla İlişkiler Genel Başkan Yardımcılıkları kaldırılmış durumda. Bu isimler, özellikle iki isim konuşuluyor, onlarla ilgili bir danışmanlık söz konusu olacak mı? Yeni yapının gerekçesi neydi acaba?
Faik ÖZTRAK- Daha etkili çalışabilmek için ortaya çıkan bir yapıdır. Bu çerçevede yürüyeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi biraz öncede söylediğim gibi kararlı iktidar yürüyüşünü bu kadrolarla gerçekleştirecektir.
Soru- Efendim hayırlı olsun diyelim tekrar. Muharrem İnce konusunun gündeminizde olmadığını, daha önemli başlıklar olduğunu söylediniz ama özellikle seçim gecesine yönelikte bazı değerlendirmeler oldu, bazı isimler verdi. Tuncay Özkan’ın bu anlamda kendisini eleştirdiği için bir dava açacağına yönelik haberlerde var. Yine Perşembe günü bir basın açıklaması yaparak CHP’ye yönelik, seçim gecesine yönelik bazı değerlendirmeler yapacağını söyledi. Bu anlamda da bir değerlendirme almamız mümkün mü?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar çok açık olarak söyledim, milletin gerçek gündemini biz dile getirmeye çalışıyoruz. Biz milletin gerçek gündemini Merkez Yönetim Kurulumuzda tartışıyoruz ve milletimizin gerçek sorunlarına ilişkin çözümleri üretmeye, önermeye çalışıyoruz.
Soru- Yine bir Muharrem İnce sorusu olacak ama. Bu son birkaç haftadır yürüyen tartışmalar kapsamında Sayın Genel Başkanın İnce’yle bir teması sözkonusu olabilir mi? Geçtiğimiz gün eski Genel Başkan Deniz Baykal yine İnce konusunu görüşmek üzere Sayın Kılıçdaroğlu’yla görüşeceğini ifade etti. Bu yönde bir randevu alındı mı, verildi mi, bir görüşme olacak mı yakın zamanda efendim?
Faik ÖZTRAK- Sorunuzun birinci kısmına daha önce verdiğim cevabı tekrarlamak durumundayım. Ama ikinci kısmıyla ilgili olarak da bizim gerek mevcut Genel Başkanımız, gerekse önceki dönem Genel Başkanlarımız öyle çok fazla protokolle görüşmeleriyle bir araya gelmiyorlar. İhtiyaç duydukları anda bir araya gelirler.
Soru- ABD Suriye topraklarında terör örgütü PKK’nın kolu SDG’yle petrol anlaşması yaptı. Türkiye’den de bu konuyla ilgili tepkiler geldi. Sizin Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konudaki görüşünüz ve yorumunuz nedir?
Faik ÖZTRAK- Biz baştan beri Suriye’nin bütünlüğünü ve egemenliğini savunuyoruz. Yapılan bu anlaşma açıkçası Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine bir saldırıdır. Ancak esas bu soruya cevap vermesi gereken saray iktidarının, saray yönetiminin başındaki kişidir. Ama o sessiz kalmıştır. Dışişleri de son derece mahcup bir edayla bu konuda 4 gün bekledikten sonra açıklama yapmıştır. Daha önce Barış Pınarı Harekatı’nı başlatıp Amerikan senatosu “Senin malvarlığını sorgularız” dediğinde bir hafta içinde harekatı durduranların bu konuyla ilgili görüşlerini kamuoyuna açıklama mükellefiyeti vardır. Bir an önce bununla ilgili görüşlerini sarayın kibirli kişisi her konuda olduğu gibi kamuoyunun önüne çıkıp açıklamalıdır. Aksi takdirde, kapıların ardında başka anlaşmalar, başka uzlaşmalar olduğunu düşünmeye başlarız.
Soru- Sayın Kılıçdaroğlu’nun liyakat söylemlerine rağmen hükümet adrese teslim atamaların ardı arkasını kesmiyor. Önce Pamukkale Üniversitesi Rektörü’nün eşine açtığı kadro, son olarak da Trabzon Üniversitesi’nde insansız hava aracı diplomasıyla büro elemanı alınması ilanı çıktı. Sizin bu atamalarla ilgili yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, Cumhurbaşkanının Bakanlığa kendi damadını atadığı bir ülkede rektör eşini üniversitenin bünyesinde bir göreve atamış bunu neden yadırgıyoruz? Bakın açık söyleyeyim, balık baştan kokar. Türkiye’de liyakat diye bir şey kalmamıştır. İki tane gösterge vardır biri sadakat, öbürü de yandaş kayırma. Bu atamalar milletimizi çok fazla rencide etmektedir.
Soru- Erken seçim takviminde birçok kamuoyu araştırması 2021 yılı bahar aylarını işaret ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin erken seçimle ilgili bir öngörüsü ya da beklentisi var mıdır?
Faik ÖZTRAK- Ta mahalli idare seçimleri bittikten sonra açıkça ifade ettik. Biz her an erken seçim olacakmış gibi hazırız. Bununla ilgili gündemimizi de zamanlamamıza uygun olarak yürütüyoruz. Ama erken seçime karar verecek olan Tayyip Erdoğan veya koalisyon ortağı Devlet Bahçeli’dir. Çünkü çoğunluk onlardadır. Bir başka belirleyici faktör de ülkenin gündemini çözemez hale gelirlerse ister istemez seçime gideceklerdir.
Soru- Rekor üstüne rekor kıran ve tarihi zirve yapan altın, dolar ve Euro’ya rağmen AKP iktidarı ısrarla ekonomide pembe tablo çizme üzerine bir konuşma yapıyor. Bu noktada şahlandık demeye kadar ulaşan bir söylem var. Bu söylemlere yorumlarınız ve yaklaşımınız nedir? Erdoğan ekonomideki kötü tablo ve işsizliğe rağmen her fırsatta Berat Albayrak’ı koruyor. Bununla ilgili görüşleriniz nasıl?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce bununla ilgili görüşlerimi ifade ettim. Ama şunu altını çizerek bir kere daha söyleyeyim: Ekonomide şahlanan bir tek şey var o da işsizlik. Zaten sonunda ekonominin iyi mi kötü mü olduğunu gösteren de o var. Dolayısıyla şahlanan falan yok gerçekten Türkiye önemli bir ekonomik buhranı yaşıyor.
Soru- MHP lideri Bahçeli İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e evine dön çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı destek çıktı. İttifak daveti İYİ Parti’ye ama Millet İttifakı’nı da ilgilendiren bir konu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu noktada bu konuyla ilgili değerlendirmeleri nedir?
Faik ÖZTRAK- Davet İYİ Partiye yapılmıştır. Başta Sn. Genel Başkanları olmak üzere İYİ Parti yetkilileri de bunlara gereken cevabı vermiştir. Burada bize Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir laf düşmez.
Soru- Türkiye – Yunanistan arasında Doğu Akdeniz gerilimi yaşanıyor. Karşılıklı atılan adımlar var. Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Oruç Reis’in yapacağı sismik araştırma faaliyetleri için Akdeniz’de yeni bir NAVTEX ilanında bulunuldu. Bunun üzerine Yunanistan’ın Meis Adası kıyılarına bir fırkateyn yanaştırdığı da öğrenildi. Sizin bu gelişmelerle ilgili yorumunuz ve değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında her türlü tasarruf yetkisi vardır uluslararası hukuktan kaynaklanan ve bundan hiçbir şekilde geri adım atamaz. Atmamalıdır zaten. Dolayısıyla Oruç Reis’in oraya gitmesi doğrudur. Ama bu meselelerin daha hızlı çözülebilmesi isteniyorsa Mısır’la süratle aramızı düzeltmemiz lazımdır. Bununda altını çizerek söyleyeyim. Yani bu meseleleri daha hızlı halledebilmenin yolu Mısır’la aramızın düzeltilmesinden geçmektedir.
Soru- Eski Genel Başkanların Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu ziyareti gerçekleşti. Deniz Baykal’ın da yakın zamanda bir ziyarette bulunacağı kamuoyuna yansıyor. Bu konuyla ilgili bir randevu sözkonusu mudur? Belirlenen bir tarih var mı?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce de ifade ettim… Burası Cumhuriyet Halk Partisi ailesi dolayısıyla biz kendi ailemiz içindeki görüşmeleri böyle tarihli, protokollü yapmıyoruz. Teşekkür ediyorum.