Main menu
Second Menu
Faik ÖztrakBlog style 1

Seçimlerden Sonra Yaşadıklarımız, Sağlam Durmazsak Yaşayacaklarımızın Fragmanı

CHP Sözcüsü Öztrak, Hükümetin Mayıs seçimlerinden önce tüm tuşlara bastığını, yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanacağını belirterek, “Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız, yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır” dedi.

Mayıs seçimlerinin haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim olduğunu vurgulayan Öztrak, “Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan, sahte videolarla yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da mücadele verdik” değerlendirmesinde bulundu.

Geçmişte ekonomide sıkıntılı dönemlerde iş başına gelen hükümetlerin, göreve gelir gelmez ilk 100 gün, ilk 6 ay, ilk 1 yıl programlarını uyguladıklarını anımsatan Öztrak, “Mayıs’ta seçimler yapıldı. Haziran geçti, Temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka hiçbir şey yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin ekonomide böyle bir hazırlığı yok. Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/e6XYA8pT-rA

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız biraz önce bitti. Bugün MYK toplantımızda, hükümetin artan hayat pahalılığıyla mücadeleyi bir başka bahara ertelemesini, çift haneli enflasyonun önümüzdeki yıllarda da süreceği yönündeki açıklamalarını ve bunun sürdürülebilir olup olmadığını ele aldık. Kamu çalışanları ve emeklilerin toplu sözleşme görüşmeleri, artan kiralar ve fiyat artışlarına yetişemeyen ücretler de yine bir başka önemli gündem maddemizdi. Yaklaşan yerel seçimler için yapılacak hazırlıklarla parti içindeki kongre süreçleri de kurulumuzun önemli gündem maddelerinden biriydi.

RÜZGARA KARŞI TÜKÜREN HÜKÜMET

“Fırtına doğa şartlarının bir sonucudur. Akıl ise hava fırtına toplarken onu görmek ve tedbir almak için bize verilmiş bir armağandır” diyor yazar… Devlet yönetmeye talip olanlar da, sorunları önceden görmek ve tedbir almak için, akıllarını kullanabildikleri ölçüde, milletimizin refahını artırabilirler. Bugün ülkemizde, yaklaşan fırtınalara karşı zamanında önlem almayan, bırakın önlem almayı, rüzgara karşı tüküren, “Vatandaşım” değil, “yandaşım” diyen bir hükümet işbaşındadır. Bu yüzden de, dünyada yağmur yağıyor, bizde sel oluyor, dünyada güneş çıkıyor, bizde çöl oluyor. Fatura her zaman dar ve sabit gelirli yurttaşlarımıza kesiliyor. Bunlar, bu hükümet vatandaşımıza aşağı mahallede talkını veriyor, kendileri, yukarı mahallede yandaşlarıyla birlikte salkımı yutuyor.

TÜM HATALARIN FATURASI MİLLETE

Bundan 12 yıl önce hükümet, bölgenin barış yanlısı güvenilir ülkesi olmak yerine, Emevi Camii’nde namaz kılma hevesiyle, Suriye’deki iç savaşa taraf oldu. Yaptıkları hatanın bedelini, ülkenin sırtına binen milyonlarca sığınmacı, milletin sırtına binen on milyarlarca dolarlık faturayla ödedik. Bundan 10 yıl önce, Amerikan Merkez Bankası dolar basmayı yavaşlatacağını açıkladı. Hükümet bunu öngöremedi. Ekonomiyi tahkim etmedi. Türkiye ekonomisi türbülansa girdi ve dünyada en kırılgan ekonomiler listesinde ilk beşe yerleşti. Millet bunun faturasını işsizlik ve hayat pahalılığı olarak ödüyor. Bugün hala daha ödüyor. Bundan 2 yıl önce, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Dünyada gıda fiyatları sıçradı, sonra yüzde 22 oranında hemen ardından düştü. Bizde ise dünyada fiyatlar düşerken gıda fiyatları yüzde 94 arttı. Hükümet tarımda yıllardır, “Üretimi bırak, ithalata bak” stratejisi izlemişti. Bunun faturası yine bizim vatandaşımıza çıktı, çıkıyor.

DÜNYADA DÜŞÜYOR, BİZDE ARTIYOR

Bundan 1 yıl önce, geçtiğimiz yılın Haziran ayında, dünyada petrolün varili 100 dolara yükseldi. Bugün ise 86 dolara kadar düştü. Yani dünyada ham petrol fiyatları son bir yılda yüzde 13 geriledi. Bizde ise mazotun pompa fiyatı seçimden sonraki 3 ayda yüzde 106 arttı. Dünyada fiyatlar azalıyor, bizde artıyor. Bizde işler dünyadakinin tersine giderken, hükümetin başı, “Dışarıda da böyle, biz ne yapalım” diye bahaneler üretiyor. “Bize dışarıdan saldıranlar var, bizi çekemeyenler var” demeye devam ediyor. Millete yalan söylemeyi sürdürüyor.

FAİZ AYNI YERE DÖNDÜ, ELDE ENFLASYON KALDI

2021’in Ağustos ayında, Erdoğan, “Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz” demişti. Talimatla başlayan faiz indiriminin sonunda enflasyon azdı. Faizlerde başladığı yere geri döndü. Elimizde kala kala rekorlar kıran enflasyon kaldı. Erdoğan’ın söyledikleri yine yalan çıktı. Erdoğan 2022 yılının sonunda da; “Herkes enflasyon hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın” dedi. ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz ay, bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 58 olacağını ilan ediverdi. Erdoğan’ın sözleri bir kere daha yalan çıktı.

HE SÖYLEDİKLERİ YALAN OLDU

Bunların hiçbir dediklerine inanılmayacağı, söylediklerine güvenilmeyeceği artık ortada… “Dolar alan yaya kalır” dediler, almayan yaya kaldı. “Dış ticaret açığı kapanacak” dediler, açık katlandı. “Cari açık düşecek” dediler, rekor kırdı. Erdoğan daha geçen hafta, “Asla ödün vermediğimiz iki husus vardır. Bunlardan biri istihdamdır, diğeri büyümedir” dedi. Ertesinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 660 bin kişi arttı. 9 milyonun üzerine çıktı. Ülkemizdeki işsiz sayısı yeryüzündeki 100 ülkenin nüfusunu aştı. Bu söylediği de yalan oldu. Erdoğan seçimden önce “Ekonomi iyi, şahlanıyoruz” diyordu. Seçimi kazanmak içinde, daha önce “Seçim kaybedeceğimi bilsem de yapmam” dediği ne varsa yaptı. Yetmedi, milletin dövizlerini har vurdu harman savurdu. Kazanın dibini deldi, ülke dövizsiz kaldı. Sonunda ekonominin sağlam olduğu da yalan çıktı.

KÖRFEZ ŞEYHLERİNİN ETEKLERİNE SARILDILAR

Ekonominin altını üstüne getiren Erdoğan seçimden sonra vitrine bazı isimler koyarak, sebep olduğu ağır güven bunalımını aşabileceğini, ülkeye para getirebileceğini, yaklaşan yerel yönetim seçimlerine kadar işi idare edebileceğini düşündü. Ama uluslararası piyasalar Erdoğan’ın vitrinine aldanmadı. Yaparız dediklerine kanmadı yapmadıkları için. Çaresizlik içinde bir zamanlar hain ilan ettikleri, katil dedikleri, küfür ettikleri Körfez krallarının, prenslerinin, emirlerinin, şeyhlerinin, koşa koşa yanlarına gittiler eteklerine sarıldılar, önlerinde el pençe divan durdular. Bir zamanlar darbeci dedikleri Arap liderleriyle, sarmaş dolaş oldular. Elde kalan kamu şirketlerini, Belçika’nın yüzölçümünden büyük topraklarımızı, onlara satmayı önerdiler. Ama yine onları kandıramadılar.

HAZİNENİN NAKİT AÇIĞI %1066 ARTTI

Dışarıdan parayı bulamayınca, faturayı millete kestiler. KDV’yi, ÖTV’yi, harçları ve diğer vergileri olağanüstü artırdılar. Yetmedi bir aldıkları MTV’yi bir daha almaya kalktılar. Anayasayı hiçe saydılar. Seçime kadar tuttukları dövizi saldılar. Paramızı pul ettiler. Şimdi çarşı pazar yangın yeri. Pazarcının başı mal satarken önde ama hükümet oralı değil. Çorlu’da pazarcılar, İstanbul Bayrampaşa halinden meyve sebzeyi, bedava bile alsalar, yükleme ve taşıma masrafları nedeniyle, kilosunu 5 liradan satmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Yine mazot böyle giderse, bunun katlanmasından da korktuklarını ifade ediyorlar. Okul servisçilerinin ise kendilerinin masraflarının, velilerin servis ücretlerinin altından nasıl kalkacağı endişesi sarmış okul servisçilerini. Milletin sırtına bindirilen bunca yüke rağmen Hazine’nin nakit açığı ilk 7 ayda önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1066 arttı. Yani 11 kat. Hatta 12 kat. 434 milyar lirayı aştı.

2,5 AY GEÇTİ ORTADA ZAMDAN BAŞKA BİR ŞEY YOK

Hazine’de yok, elde yok, avuçta yok, Merkez Bankası’nın kasasında döviz yok. Yapılması gereken belli. Enflasyonu düşüreceksiniz. Milleti ferahlatacaksınız. Bunun için de güçlü çapaları olan, takvime bağlanmış, hesap vermeyi öngören, güçlü bir program yapacaksınız. Ama ortada sarayın böyle bir iradesi de yok. Görünen o ki vitrine konan isimlerin böyle bir hazırlığı da yok. Mayıs’ta seçimler yapıldı. Haziran geçti, Temmuz geçti. Ağustos’un ortasına geldik. Hala ortada zamlardan başka hiçbir şey yok. Biz MYK’mızda bu konularda alınacak önlemleri tartışırken hükümet tarafında, bir program yok, bir eylem planı yok. Kendilerinden önceki hükümetler, ekonominin böyle sıkıntılı dönemlerinde işbaşına geldiklerinde, ellerinde ilk 100 günde, ilk 6 ayda, ilk bir yılda yapılacakların olduğu bir eylem planı olurdu. Anlaşılan, AK Parti kadroları böyle bir planı programı hazırlamayı akıllarından bile geçirmemişler. Bari zahmet etselerdi de Millet İttifakı’nın hazırladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metnine ve diğer belgelere bir baksalardı.

MADEM BİR ŞEY YAPMAYACAKSINIZ, NEDEN O KOLTUKLARDA OTURUYORSUNUZ

Hazırlıksız olunca, enflasyonla mücadelede yelkenler indi. Tek haneli enflasyon sözleri de rafa kalktı. “Türkiye’nin Dinamik optimizasyon problemini çözmeye, Sarayda oturan en büyük kısıttan başlayamayacağını” anlayan, Merkez Bankası Başkanı ilk havlu atan oldu. Enflasyon hedefini yüzde 58’e çekerek, zam zulüm siyasetine yol verdi. 2025 dahil çift haneli enflasyon vadetti. Vitrinin bir diğer ismi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de kapalı toplantılarda, “Ekonomide olumlu gelişmeleri 2025’te de değil, ancak 2026’da görebiliriz” dediği dışarıya sızdı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dışarıda pazar arayışlarının öneminden dem vuruyor bugünlerde. Yani açıkça, “Pahalılıkta millet bir şey alamaz hale gelecek hazır olun, şirketlere söylüyor bunu. Şirketler hazır olsun, ürettikleri ne varsa dışarı satmaya hazırlansınlar” diyor. Biz de soruyoruz, “Madem bu arşa yükselen fiyatları, azan enflasyonu, milleti perişan eden hayat pahalılığını sadece oturup izleyecektiniz, o zaman o koltuklara neden oturdunuz? Hiçbir şey yapmayacaksanız, neden o koltukları işgal ediyorsunuz?”

SEÇİM DÖNEMİNDE VERDİKLERİ SÖZLERİN ÜSTÜNE YATTILAR

Yalan rüzgarı devam ediyor. Seçim döneminde verdikleri tüm sözlerin üstüne yattılar. “Emekli aylıklarında kademeli artış” dediler. Şimdi oralı bile değiller. Erdoğan, seyyanen diyerek, kök aylık diyerek milyonlarca emekliye yılın ikinci yarısı için yüzde 25 artışı bile vermedi. Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ekim’de çalışmaya başlayacaklarını söylüyor. Ekim’de çalışmaya başlarlarsa sonuç ne zaman çıkar onu da Allah bilir. Ama şurası belli, Badel Harabül Basra… Basra harap olduktan, emekli hayat pahalılığının altında ezim ezim ezildikten sonra… Esnaf hala kendilerine verilen prim ödeme gün sayısının düşürülmesi sözünün tutulmasını bekliyor. Seçim döneminde en önemli vaatlerinden biri, bizden kopyaladıkları, liyakatin esas olması, mülakatın kaldırılmasıydı. Seçim bitti, şimdi bu sözler unutuldu. Mülakatla, “Hamil-i kart yakınımdır” notlarıyla kamuya alımlar son hızla devam ediyor. Daha iki gün önce Erdoğan 145 makama atama yapıyor. Bütün koltuklar, partisinden aday ya da aday adayı olup seçilemeyenlerle, çocuklarının yöneticisi olduğu vakıfların yönetiminden gelenlerle, saray danışmanlarıyla, eş, dost akrabayla hınca hınç dolduruluyor.

SARAY ÇİFTÇİYİ DUYMUYOR

Dertleri bunların millet değil, dertleri bunların yandaş. Bunlar milleti görmüyor, sesini duymuyorlar. Saray fındık üreticisinin sesini duymuyor. Genel Başkanımız “Fındığın kilosuna en az 4 dolar verin” dedi. Onlar 3 doları bile çok gördüler. Giresun’da hayal kırıklığına uğrayan üretici fındık ocaklarını baltayla doğrayarak isyan ediyor. Ama öbür tarafta yeni Tarım Bakanı fındık fiyatından üreticinin nasıl memnun olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Hükümet buğday üreticisinin de sesini duymadı. Genel Başkanımızın prim dahil 13 lira önerdiği buğday için vere vere 9 lira 25 kuruş verdiler. Bu da 1 liralık prim dahil. Ama ofis buğday almıyor. Alsa da ödemeyi aylar sonra yapıyor. Bir liralık teşvik primi ise bir başka bahara kaldı deniyor. Üreticiyi tüccarın kucağına itiyorlar. Trakya’da büyük bir kuraklık yaşanıyor. Çiftçi “bu bir afet” diye bağırıyor, onu da duymuyorlar. Ayçiçek boylanmamış, yumruk kadar baş vermiş. Bu yıl doğru dürüst bir ürün çıkmayacak. Rekolte kaybı çok büyük olacak. Trakya vekilleri olarak bir kanun teklifi verdik. “Bölge afet bölgesi ilan edilmeli, çiftçinin borçları sıfır faizle ertelenmeli, zararları sigortadan karşılanmalı” dedik. Hükümet duymuyor, duymazdan geliyor. Ama Ziraat Odası Başkanı orada kuraklıkla ilgili incelemeler yapmak için.

ENFLASYON %33, MEMURA TEKLİF %14+9

Diğer taraftan, hükümet bugün de önümüzdeki iki yıl için memur ve emeklisine zam teklifini sundu. Hükümet memura ilk 6 ay için yüzde 14, ikinci 6 ay için yüzde 9 teklif etti. Peki daha bundan bir hafta önce Merkez Bankası Başkanı ya da 10 gün önce 2024 enflasyonu yüzde 33 olacak dememiş miydi? Buradan bir kere daha söylüyorum. Bunlarda ne insaf ne de izan kalmış. Enflasyon farkı vereceklermiş. Enflasyon farkı vereceğine hedeflediğin enflasyona göre maaşı ver, aylığı ver.

AÇLIK, YOKLUK EVLATLARIMIZIN GELİŞİMİNİ ETKİLİYOR

Depremzedelerin de sesleri duyulmaz oldu. İnsanlar yakınlarının naaşını bulmak için hala bir umut beklerken, bu hükümet depremzedeleri icra yoluyla yurtlardan çıkartıyor. Sonra da utanmadan sıkılmadan muhalefete laf söylüyorlar. Çalışanların sesini de duymuyorlar. Bu yılda mevsimlik tarım işçilerinin dramı devam ediyor. Oradan oraya, servislerle, kamyonlarla, bazen de traktör kasalarıyla taşınırken emekçiler yaralanıyor, hayatlarını yitiriyorlar. Hükümet hala bunları seyrediyor. Hayat pahalılığı altında ezilen milletin sesini duymuyorlar. Artık memlekette patronlar bile artan gıda enflasyonuna isyan eder hale geldi. Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Fiziksel ve zihinsel gelişimleri olumsuz etkileniyor. Saray yanaşmalarının evlatları semiriyor, bu toprakların evlatları bodur kalıyor. Her 100 çocuktan 15’i kısa bir metni okuyup anlayamıyor. Yine devletten destek almadan elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı, 2022 yılında 3 milyon 691 bine ulaşmıştı. Bu yılın ilk yarısında bu 4 milyon 140 bini aştı. İşte bunlar cumhuriyetin İkinci Yüzyılının inşasına hükümetin büyük bir ekonomik soykırımla, milleti yoksulluğa mahkum ederek başladığını ortaya koyuyor.

TÜRKİYE’Yİ KİM YÖNETİYOR

Hükümet sıfırı tüketince, Avrupa’nın sığınmacı gettosu olma projesine hız verdi. Seçimden birkaç gün sonra, Macaristan Başbakanı Orban; “Erdoğan’a sadece iyi şanslar dilemedim, ayrıca çok fazla dua da ettim. Eğer kazanmasaydı bu bir trajedi olurdu. Bir, iki, üç milyon mülteci bu yaz bitmeden Macaristan’ın sınırına gelirdi” demişti. Sadece Macaristan değil, Avrupa’da Erdoğan’la Geri Kabul Anlaşması imzalayan devletler Erdoğan’ın kazanması için dua ettiler. Biz seçimde sadece hükümetle değil, AK Parti kadrolarıyla değil bir de bu ülkelerle mücadele ettik. Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta hepimizin İngiliz basınından öğrendiği bir gelişmeyi gündeme taşıdı. Bu bizim basınımızda yer almadı İngiliz basınının gündeminde yer aldı. Türkiye ile İngiltere arasında, “İnsan kaçakçılığı yapan şebekeleri engelleme ve çökertme” anlaşması yapılıyormuş. Mükemmeliyet Merkezi adı altında “Kaçak göçle mücadele hedefli” bir birimde oluşturuluyormuş ortak. İngiltere’ye yönelik göçmen geçişlerini durdurmak için Göçten Sorumlu İngiliz Bakan’ın ifadesine göre Türkiye’ye hükümete maddi destek de verilecekmiş. Yani İngilizler, sığınmacılar kendi ülkelerine gelmesin diye Türkiye’nin sistemine açıkça müdahale edecekmiş. İngiliz basını ayrıca, AB ile yapılan geri kabul anlaşmasının benzerinin Türkiye- İngiltere arasında yapılmasının da gündeme geleceğini yazmış. Buradan Genel Başkanımızın sorusunu bir kere daha tekrarlayalım: Başka ülkelere, Türkiye’nin iç işleyişine müdahale hakkını nasıl verirsiniz? Gerçekten de “Türkiye’yi kim yönetiyor?”

BAHÇELİ’YE SORULAR

Başka ülkelerden gelenler ülkemize yığılacak ama gençlerimiz artık geleceklerini bu ülkede görmeyecek. Yurt dışına gidebilmek için fırsat kollayacaklar. Yetişmiş insan gücümüz ülkeyi terk ediyor. Bu yılın ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için başvuran hekim sayısı 1.400. Son birkaç yılda, başka ülkelere giden akademisyen sayısı 12 bini geçmiş. Yerli ve milli beşeri sermayemizi yitiriyoruz. Sadece Almanya’ya olan iltica başvurusu sayısı son bir yılda yüzde 203 artmış. Suriye ve Afganistan’la birlikte, bu ülkeye en çok iltica talebi yapan üç ülkeden biriyiz. Bu hükümet, başka ülkelerin vatandaşlarına kollarını açtı. Hırlı mı hırsız mı bakmadan sınırdan alıp şehirlere yığdı. Kendi ülkemizin yetişmiş evlatlarını “Giderlerse gitsinler” diye arkalarından tef çalarak başka ülkelere kaçırdı. “Keşke Yunan kazansaydı” diyen fesli meczuptan tarih, “Hatay’ın çoğunluğu Arap” diyen, Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasından rahatsız olan devlet memurundan dini öğrenmeye kalkanlar utanıp sıkılmadan yerlilikten, millilikten bahsediyorlar. Biz buradan Sayın Bahçeli’ye açıkça soruyoruz. Hatay’ın Türk toprağı olmasından siz de rahatsız mısınız? Bu memur hakkında ortağınızla birlikte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Buna bir yanıt bekliyoruz.

SOKAKLAR VAHŞİ BATI’YA DÖNDÜ, HÜKÜMET GAZETECİLERİ HAPSE ATMANIN PEŞİNDE

Bu düzen, gözleri olup görmeyenlerin kulakları olup duymayanların dilleri olup hakkı söylemeyenlerin kalbi mühürlülerin düzeni. Ve bu adaletsiz düzenin müellifleri, bu haksızlıklar, bu adaletsizlikler, bu ekonomik yıkım konuşulmasın diye, hukuksuzluğun ve baskının dozunu her geçen gün artırıyorlar. 85 milyon nüfuslu ülkemizde, 4 milyon ruhsatlı, 36 milyon ruhsatsız silah var. Ülkenin her yerinde silahlar patlıyor. Sokaklar vahşi batıya döndü. Limanlar uyuşturucu istasyonu oldu. Ve hükümet bunlarla uğraşacağına, vatandaşına güvenli bir hayat sağlamak için işini yapacağına, Akbelen’de seyyar tuvaletin önüne kalkanlı jandarma barikatı kurmakla meşgul. Ekranları karartmakla, Gazeteci Merdan Yanardağ’ı içeride tutmak için yollar bulmakla Gazeteci Barış Pehlivan’ı hapse atmak için hukuku eğip bükmekle meşgul. Sinan Ateş cinayetinin siyasi yönü üzerine giden savcıları görevden almakla meşgul, değiştirmekle meşgul.

BURSA GENÇLİK KOLLARI BAŞKANIMIZI LİNCE KALKANLAR, HADDİNİZİ BİLİN

İstanbul’da kaymakamlık, örgütümüzün Muazzam sergilerini durdurmaya çalışmakla, Bursa’da valilik, Nilüfer Belediyemizin müzik festivalinde kimin ne yiyip içeceğine, kimin nerede kalacağına karışmakla meşgul. Tabi bu yapılınca belediyemizde bu müdahaleleri kabul etmiyor. Bursa İl Gençlik Kolları Başkanımız da; “Biz gençler olarak birbirimizin yaşam biçimine ve dünya görüşüne saygılıyız. Maalesef makam sahibi bazı büyüklerimizin bu konuda çok büyük problemleri var” diyor. Vay sen misin bunu diyen! Yandaş medya İl Başkanımız Elif Nur Yamak’ı, başörtüsü üzerinden linç etmeye kalkıyor. Bence bir genç hakkında bunları yazanlar, burunlarına çok pudra şekeri çekmişler. Kendinize gelin, haddinizi bilin.

YAŞADIKLARIMIZ, SAĞLAM DURMAZSAK YAŞAYACAKLARIMIZIN FRAGMANI

Haksız, hukuksuz, adaletsiz bir seçim geçirdik. Bir tek devletin tüm gücünü pervasızca kullanan, sahte videolarla, sahtekarlık yapan, yalan söyleyen bir kadroya karşı değil, Erdoğan hükümetinin sürmesinden medet uman diğer devletlere karşı da mücadele verdik. Genel seçimden önce tüm tuşlara basıldı. Yerel seçimlerden önce de artık elde kalan ne varsa sonuna kadar kullanılacak. Mayıs seçiminden sonra yaşadıklarımız, yerel seçimlerde sağlam durmazsak yaşayacaklarımızın sadece fragmanıdır.

MÜCADELEYİ 4 KOLDAN SÜRDÜRÜYORUZ

Biz bir yandan bu hükümetin yanlışlarıyla mücadeleyi sürdürüyoruz. Gençlerimiz döviz garantili ballı projelere karşı sahada, kadın kollarımız “Pazar Yeri Yangın Yeri” projesiyle, çarşıda pazarda vatandaşlarımızın yanında. Örgütlerimiz sahada. İstanbul örgütümüz, tüm engelleme çabalarına karşı MuazZam sergisiyle mahalle mahalle vatandaşlarla buluşuyor. Biz, “Bunca sorun ortada dururken millet iradesinin tecelligahı Meclis kapalı kalamaz” dedik. Hayat pahalılığına karşı çözümleri konuşup hayata geçirmek, Akbelen’deki orman kıyımını durdurmak için Meclis’i iki defa olağanüstü toplantıya çağırdık. Anayasa’ya aykırı olarak iki defa salınan MTV’nin iptali için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Meclis kapalı diye biz boş durmuyoruz. Muhalefetteyiz diye iktidarla mücadeleden vazgeçmiyoruz. İllerimizde esnafımızla, çiftçimizle, emekçimiz-emeklimizle, vatandaşlarımızla birlikteyiz.

PARTİMİZİN YENİLENME SÜRECİ İLERLİYOR

Bütün bu çalışmaların yanında, Partimizin yenilenme süreci de ilerliyor. İlçe Kongrelerimizi hızla tamamlıyoruz. İl kongrelerimizin ardından da kurultayımızı yapacağız. Kurultayımızı yapacak ve yenilenmenin heyecanıyla, yeni kadrolarla bugün başarıyla yönettiğimiz kentlerimize yerel seçimde yenilerini ekleyeceğiz. Sahada olacağız. Sokak sokak vatandaşlarımızla bir arada olacağız. En ücra köye kadar gideceğiz. Gidiyoruz gideceğiz. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Sosyal demokrat belediyecilikle milletimize nasıl hizmetler götürdüğümüzü ve bundan sonra da hangi projelerle hemşerilerimizin yanında olacağımızı anlatacağız. Milletimizi yaklaşan felaketin ortasında yalnız bırakmayacağız. 25 milyon oyu, 30 milyona, 35 milyona çıkartacağız. Mayıs Genel Seçimleri ile başlayan seçim süreci, yerel yönetim seçimleriyle bitecek. Milletimiz mayıs seçimlerinde ilk vizeyi verdi son icazeti ise bu seçimle verecek. İlk seçimin sonucunu ve faturasını hep birlikte yaşayarak gördük. Yerel seçimden sonra milletimizin daha beterini yaşamaması için var gücümüzle sahada olacağız. Mahalli idare seçimlerinde tarih yazacağız. Bu gidişe dur diyeceğiz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- CHP’nin geçen seçim sürecinde Türkiye İşçi Partisine 30 milyon verdiğine dair bir iddia var. Onunla ilgili…

Faik ÖZTRAK- Bu konuyla ilgili olarak herhalde ilgili parti açıklamayı yaptı. Ayrıca da dava açacağını söyledi. Bu nedenle bu konuda söyleyecek… Tamamen gerçek dışı. Bu konuda bunun dışında söyleyeceğimiz hiçbir şey yok.

Soru- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Partiye ittifak davetinde bulundu. İYİ Parti ise daveti geri çevirdi. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Yerel seçimde yeni ittifaklar olabilir mi?

Faik ÖZTRAK- Bizim dışımızdaki iki parti arasındaki diyalogla ilgili konuşmak bize düşmez. Yerel seçimde ittifak konusuna gelince, bu konuyu kamuoyu önünde tartışmak için daha vakit olduğunu düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

Ekonomi Yönetimi ‘Akıl Dışı’ Politikalara Usul Usul Geri Dönüyor

CHP Sözcüsü Öztrak, ekonomi yönetiminin gerekli tedbirleri almak yerine Hazine ve Maliye Bakanı’nın “Akıl dışı” olmakla eleştirdiği politikalara usul usul geri döndüğünü ifade etti.

Bir taraftan rezerv satışlarının yeniden başladığını, bir yandan da yerel seçime kadar enflasyonla mücadelenin bırakıldığını ifade eden Öztrak, “Yerel seçime kadar, 2000 öncesinin emme basma tulumba düzeni sürecek. Önce vatandaşın ücretine, maaşına, aylığına zam yapacaklar; sonra gelsin vergi, harç artışları… Gelsin benzin, gaz, elektrik zamları… Gelsin enflasyon… Dar ve sabit gelirliye kaşıkla verdiklerini, kepçeyle geri alacaklar. Teker böyle döner sanıyorlar. Biz bu filmi gördük, yaşadık. Dönmedi, dönmez. Gerekenin yapılmadığı her dakika, ekonominin fay hatlarında biriken gerilim, daha yıkıcı hale gelecek” dedi.

CHP’li gençlerin KÖİ protestolarıyla, örgütlerin çarşı pazar ve sokak çalışmalarıyla, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun il ziyaretleriyle, kendilerinin Trakya’da sorunlarla boğuşan çiftçilerle birlikte sahada olduğunu ifade eden Öztrak, “Bu Hükümet, kendi seçmenleri dahil tüm milletle bağını koparmış bir vaziyette. Bu aralar hiçbiri ortalıkta gözükmüyor. Herhalde bu zamlar unutulsun diye bekliyorlar. (…) (Biz ise) Parti yönetimimiz, kadın kollarımız, gençlerimiz, örgütlerimiz, Milletvekillerimiz ve Genel Başkanımız dört koldan sahada, vatandaşlarımızın yanındayız. Yanlarında olmaya da devam edeceğiz” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/8DJmMV6IB64

Sözlerime başlarken, hafta sonunda partimizin Etimesgut İlçe Kongresi’nde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren eski ilçe başkanlarımızdan Faruk Özdemir’e Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır diliyoruz. Yine bugün Kocaeli Derince Limanı yakınlarındaki TMO deposunda bir patlama meydana geldi. Patlamanın sebebi hakkında henüz net bir açıklama yok. Ama on vatandaşımızın yaralandığı bilgisi var. Umarız bir can kaybı olmaz. Yaralananlara da acil şifalar diliyoruz. Bu üzücü haberlerin yanında güzel haberlerde var. Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak bizlere büyük bir gurur yaşatan milli okçumuz Mete Gazoz’u kutluyoruz. Başarılarının devamını diliyor ve bunların tüm gençlerimize örnek olmasını bekliyoruz.

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sona erdi. Bugün kurulumuzda, artan enflasyonu ve hayat pahalılığını, rekorlar kıran enflasyonu, ekonomide giderek belirginleşen yavaşlamayı, buna bağlı olarak artan işsizliği ele aldık. Ağırlaşan yaşam şartlarının yanında, hükümetin giderek artan baskıcı, hukuk dışı uygulamalarına karşı yapılacakları da konuştuk. Partimize yakışan büyük bir olgunlukla ilerleyen ilçe kongrelerimiz de, bugün kurulumuzun gündemindeydi.

EKONOMİ YÖNETİMİ MEFLUÇ

Saray yönetiminin sebep olduğu güven bunalımını gidermek için vitrinine koyduğu, Merkez Bankası Başkanının ve Hazine ve Maliye Bakanının son açıklamaları, sekiz ay sonra yapılacak yerel seçimlere kadar ekonomi yönetiminin mefluç olduğunu, enflasyonla mücadele konusunda, hiçbir şey yapmak niyetinde olmadıklarını gösteriyor. İşbaşına gelirken en önemli önceliklerinin, “Enflasyonu düşürmek” olduğunu söyleyen bu yönetim sonunda Saraya uymaya mecbur kaldı. Saray verdikleri ücretleri, maaşları, aylıkları, her şeyi, vergiyle, zamla, enflasyonla misliyle geri almaya, göz boyama stratejisini sürdürmeye, milleti ezmeye devam edeceğini açık açık ortaya koyuyor.

NE KADAR DA RASYONEL, NE KADAR DA GERÇEKÇİ…

Yandaş basın, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeleyi, “Dezenflasyon süreci”, “Gerçek dezenflasyon“, “İstikrar” gibi yaldızlı laflarla, süreçlere ayırmasını ve enflasyonu bu suretle bir başka bahara ertelemesini, “Ne kadar rasyonel”, “Ne kadar gerçekçi” diyerek alkış tuttu. Anlaşılan Sayın Bakan Şimşek de, doğru dürüst, bütüncül, çapalara bağlanmış bir program yapma imkanının kalmadığını görünce sorunların temelindeki asıl sebebin, ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan, ama “Ben ekonomistim” diye sürekli caka satan, safsatalarıyla ekonominin altını üstüne getiren, enflasyona rekor üstüne rekor kırdıran, “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek bir eli yağda, bir eli balda yaşayan saray kibirlisi olduğunu bilmesine rağmen -onun adını ağzına almaktan korktuğu için- olmayacak işi yaptı. Enflasyonun sebebi olarak memur maaşlarına yapılan zamları gösterdi.

İNSAN BU SÖZLERİ SÖYLERKEN UTANIR

Enflasyonun sorumlusu, enflasyon altında ezilen memur oldu. İnsan bu sözleri söylerken biraz utanır. “Memura zam yaptık” dediniz, çoğu yoksulluk sınırının altında. “Asgari ücrete zam yaptık” dediniz, asgari ücret açlık sınırının altında. Emekliye zam yaptık dediniz. “Kök aylık, seyyanen zam” diye lafa boğdunuz işi. Enflasyon telafisi için yapıyoruz dediğiniz yüzde 25 zammı, emeklilerin çoğuna vermediniz. Emeklileri enflasyona ezdirip perişan ettiniz. Kaderine terk ettiniz. Çoğu 7 bin 500 liralık sefalet aylığına mahkum edilen emeklilerimize, bizim belediyelerimiz el uzattı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız, “İnsanı önceleyen belediyecilik, darda olanın yanında olmaktan geçer” diyerek, şartları uyan tüm emekli hemşerilerinin sosyal yardımlardan yararlanması için belediyeye başvurmalarını istedi. AK Partili belediye başkanları ise bunu alkışlayacaklarına, örnek alacaklarına, hakaret ettiler, iftira ettiler. Zamlarla ezdikleri milletimizle büyük bir duygusal kopuş yaşayan, AK Parti kadrolarının, güzel olan, insani olan hiçbir şeye tahammülü kalmamış.

MİLLETE TALKINI, KENDİLERİNE SALKIMI

Bunlar hakir gördüğü millete talkını vermeye, kendileri, yandaş müteahhitlerle bir olup salkımı yutmaya alışmış. Emekliye, emekçiye, memura üç kuruşu çok gören Erdoğan ve şürekası, yandaşlarına yaptırdıkları yollar, köprüler, tüneller için, dolarla, avroyla verdikleri garantiler karşılığında, bu yılın ilk 6 ayında 25 milyar lira ödemişler. Geçen yılın ilk 6 ayına göre yani aynı döneme göre artış yüzde 167. Üç katına çıkmış. Emekliye yüzde 25 artışı çok gören hükümet. Yandaşa yaptığı ödemeleri yüzde 167 arttırmış.

GENÇLERİMİZ SAHADA

Emekliye, kendinin neden olduğu enflasyon farkını vermeyen hükümet, geçiş ücretlerini, bırakın bu ülkedeki enflasyona göre güncellemeyi, ABD’deki enflasyona göre güncelliyor. Garantili geçiş ücretlerinde, sebebi olduğu kur artışları yetmez gibi, Amerikan enflasyonunu da Türk milletinin sırtına bindiriyor. Tüm bunlara para var. Ama memura, emekliye, emekçiye para yok. AK Parti yönetiminin adaleti: Aşağı mahalleye ver talkını, yukarı mahalledeki yandaşlara yuttur salkımı. Hafta sonunda gençlerimiz bu ballı projelerin yapıldığı yerlere gittiler. Proje görünümlü soygunların ayrıntılarını “Köprülerde soygun var” afişleriyle milletimizle paylaştılar.

ÖRGÜTLERİMİZ SAHADA

Diğer taraftan İstanbul’daki örgütlerimiz, seçimlerden sonra başlayan zam yağmuruna milletimizin tepkisini “MuazZAM” sergileriyle gösteriyor. Hükümet ise bu sesin duyulmaması için elinden geleni yapıyor. En son İstanbul’da Eyüpsultan Kaymakamlığı, İstanbul örgütümüzün zam sergisini yasakladı. Kaymakamlık kararında, Erdoğan Hükümetinin eseri olan zamları gösteren ve örgütümüzün çabasıyla sokak sokak halkla buluşan bu serginin “Mitinge dönüşebileceğini” “Güvenlik yönünden sakıncalı olabileceğini” söylemiş. Anlaşılan hükümet değil ama kaymakam, milletin asabının ne kadar bozuk olduğunun farkında. Bir serginin, zammın protesto edildiği bir mitinge dönüşmesinden korkuyor. Ama kaymakamın şunu da bilmesi lazım, protesto anayasal bir haktır. Dolayısıyla bu yasaklar bizi korkutmaz, yıldırmaz. Biz milletimizin derdini duyurmaya, hükümeti çözüme zorlamaya devam edeceğiz. İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu, bu süreci takip ediyor. Erdoğan Hükümetlerinin eseri zamların sergilendiği MuazZAM sergi, tüm engellemelere rağmen İstanbul’un sokaklarında vatandaşla buluşmaya devam ediyor. Hükümetin zamlarla ezdiği tüm vatandaşlarımızı bu sergilere bekliyoruz.

KADIN KOLLARIMIZ SAHADA

Diğer yandan, kadın kollarımız “Pazar Yeri Yangın Yeri” projesini başlattı. 81 il ve 973 ilçede semt pazarlarında açılacak stantlarda, vatandaşın derdini dinleyecekler, mutfaktaki yangının sebebinin hükümet olduğunu anlatacaklar.

GENEL BAŞKANIMIZ YEREL SEÇİM SÜRECİNİ BAŞLATTI

Genel Başkanımız da bu hafta sonunda Erzincan’daydı. Çiftçinin, esnafın sorununu konuştu. Paramızın artan enflasyon karşısında nasıl değer yitirdiğini anlattı. Erzincanlılardan yerel seçimde CHP adayına desteklerini istedi. Yerel seçim sürecini meydanlarda başlattı.

TRAKYA’DA ÇİFTÇİNİN YANINDAYIZ

Yine hafta sonunda Parti Sözcüsü olarak ben de bölgem Tekirdağ’daydım. Bizde çiftçinin derdini dinledik. Bir dokunduk, bin ah işittik. Trakya’da çok ciddi bir kuraklık var. Ayçiçeğinde, bu yıl çok büyük bir rekolte kaybı bekleniyor. Trakya illerinin CHP milletvekilleri olarak hem çekirge zararlısı, hem de kuraklık nedeniyle bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi için bir yasa teklifi verdik. Bu çerçevede borçların faizsiz ertelenmesini ve zararların sigortadan karşılanmasını istedik. Bu teklifin bir an önce Meclis gündemine alınması için bugün Genel Başkanımız, Grup Başkanımıza ve Grup Başkanvekillerimize talimat verdi. Tekirdağ’da Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alım merkezini de ziyaret ettik. Ofis çiftçinin kara gün dostu olması gerekir. Ama maalesef hükümet de Ofis de çiftçiyi yalnız bırakmış. Seçimden önce, Genel Başkanımız Hükümete, “Çiftçinin zarar etmemesi için seneye de tarlasını ekebilmesi için, tarlasına girebilmesi için buğdayın kilosuna primli 13 TL fiyat verin” demişti. Hükümet prim dahil 9 lira 25 kuruş fiyat verdi. O da seçimden sonra. Şimdi bu düşük fiyatla alım yapmıyorlar. İthal ürünle silolarını doldurmuşlar, eski şişme silolara geçmişler. Depolarda ithal üründen yer kalmayınca, bizim çiftçimizin yerli ve milli ürününü “Ürün kaliteni beğenmedim” diyerek, ofisin kapısından geri çeviriyorlar. Çiftçinin traktörü, römorkundaki buğdayı boşaltmadan, ofis kapısından geri dönüyor. Buna derhal son verin, çiftçiyi tüccarın insafına bırakmayın. Elin çiftçisinin ürünü bizim depoları doldururken, bizim çiftçimizin alın teri, tüccarın insafına bırakılıyor. Bu, çok ciddi bir yönetim zafiyetidir. Çiftçimiz bu uygulamalarla giderek topraktan, üretimden kopuyor. Ve bugün gıda güvenliğinin konuşulduğu, en önemli öncelik olduğunun söylendiği bu stratejik sektörde ipler giderek daha fazla yabancıların eline geçiyor. Oysa kendi kendine yeterli olmamız lazım.

DÖRT KOLDAN SAHADA, VATANDAŞIMIZIN YANINDAYIZ

Trakya’da çiftçi isyanda. Akbelen’de çevreciler sahada, yurdun dört yanında, sağlıkçılar, emekliler, mühendisler eylemde. Ama milletimiz yalnız değil. Parti yönetimimiz, kadın kollarımız, gençlerimiz, örgütlerimiz, Milletvekillerimiz ve Genel Başkanımız dört koldan sahada, vatandaşlarımızın yanındayız. Yanlarında olmaya da devam edeceğiz.

AK PARTİ VEKİLLERİ YİNE KAPININ ARKASINA SAKLANMASIN

Nitekim Akbelen’deki çevre katliamını görüşmek için, bu hafta Salı günü, bizim talebimiz üzerine Meclisimiz toplanıyor. Bu defa AK Parti vekilleri, çocuklar gibi kapıların arkasına saklanmasınlar. Millet inim inim inlerken tatillerinden vazgeçsinler de, meclis çalışmaya başlasın. İşleri sarayın keyfine bırakmayalım. Milletimizi ezdirmeyelim.

BÜTÇE ZAMLARLA DOLUYOR, YANDAŞA ÖDENEN PARALARLA BOŞALIYOR

Seçimlerden sonra başlayan zam yağmuru durmak bilmiyor. Sabah raftan aldığınız bir malı, akşam aynı fiyata bulmak, adeta mucize haline geldi. Saray bütçeyi, insafsızca artırdığı harçlarla ve vergilerle, kamu mallarına yaptıkları zamlarla, Anayasaya aykırı şekilde, bir defa aldıkları Motorlu Taşıtlar Vergisini, bir kere daha alarak vatandaşın sırtından, zar zor dolduruyor. Diğer taraftan sarayın itibarına, faiz lobilerine, döviz baronlarına, yandaşlarına ödediği garantilerle hovardaca boşaltıyor. İlk 6 ayda bütçe 483 milyar lira açık verdi. Bunun yarısından fazlası, 275 milyar lirası faiz harcaması. Kur Korumalı Mevduat garantilerine 25 milyar lira, kamu özel işbirlikleriyle ilgili dövizli garantilere de bir o kadar daha para ödenmiş.

MERKEZ BANKASI’NDAN DÖVİZ SATIŞLARI YENİDEN BAŞLAMIŞ GÖRÜNÜYOR

Merkez Bankası’nın döviz kasasından satışlar da, yeniden başlamış görünüyor. Seçim sonrasında biraz toparlanan rezervler, yeniden piyasaya sürülüyor. Temmuz ortasında 56 milyar dolara kadar inen net rezerv açığı yeniden 60 milyar dolara yükseldi. Dünyada kredi temerrüt riski primleri düştü. Bizde de 400’ün altını gördü. O zaman bakan teşekkür ediyordu güven nedeniyle. Ama şimdi yeniden dünyadan ayrışarak 400’ün üzerine doğru hareketlendi. Bütçe açığı ve rezerv açığına, 60 milyar doları bulan birde cari açık eklendi. Temmuz ayı dış ticaret verilerine göre enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen dış ticaret açığı, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 16 artmış. Yıllık dış ticaret açığı ise yüzde 46 artışla 121 milyar dolara yükselmiş. Dış dengedeki bozulma devam ediyor.

GELİR DAĞILIMI DA HIZLA BOZULUYOR

Gelir dağılımı da hızla bozuluyor. En zengin yüzde 20, toplam gelirin yarısını alıyor. Bu gelir adaletsizliğinde 16 yılın rekoru. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre destek alan aşırı yoksul hanelerin sayısı bir önceki yıla göre 1 milyon artışla 3 milyon 700 bin haneye ulaşmış. Bir yılda; dana eti yüzde 143, yumurta yüzde 114, kuru soğan yüzde 113, kuru fasulye yüzde 101 zam görmüş. Patatesin fiyatı yüzde 99, beyaz peynirin fiyatı yüzde 83 artmış. TÜİK aylık enflasyonu tek hanede tutmak için hokus pokus yapmakla uğraşırken, vatandaşın en çok kullandığı gıdalarda enflasyon bırakın iki haneyi çoktan üç haneye dayanmış. Resmi verilere göre, 63 milyon vatandaşımız konut masraflarının, 44 milyon vatandaşımız borçlarının altında eziliyor. 35 milyon vatandaşımız iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamaz halde. Yaz geldi ama vatandaşın tatil yapacak hali yok.  50 milyon yurttaş, evden uzak 1 hafta tatil masrafını karşılayamaz durumda. OECD içerisinde vatandaşları en çok geçim kaygısı taşıyan ülke Türkiye.

İŞE GİT, EVE GEL… BU YAŞAMAK DEĞİL

Bu yaşamak değil. Sabah işe git, akşam dön. Hafta sonu bir şey yapama, çocuğunu dışarıda bir yere götüreme. Bir hafta bile tatil yapama. Dört nüfus çalış yoksulluk sınırını geçeme. Bu hayat değil.

EKONOMİ YÖNETİMİ “AKIL DIŞI” POLİTİKALARA USUL USUL GERİ DÖNÜYOR

Ekonominin her yeri yamalı bohçaya dönmüşken, tedbir alınacağına, Hazine ve Maliye Bakanı, “Akıl dışı” olmakla eleştirdiği politikalara, seçimler yaklaşırken usul usul geri dönüyor. Ekonomideki oyuncular da bunu fark ediyor tabi ki. Herkes ekonomide zamanında çözülmeyen ertelenen her sorunun, sonunda katlanarak karşımıza çıkacağını biliyor.

EN BÜYÜK KISIT ERDOĞAN

Tulumbada su bitti. Şimdi kavgada söylenmeyecek sözler söyledikleri Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katili olmakla suçladıkları, 15 Temmuz’un finansörü dedikleri, Körfez şeyhlerinin eline eteğine yapıştılar. Darbeci diye görüşmeyi kestikleri, Sisi’yle el ele pozlar verdiler yanak yanağa. Şimşek ve Erkan ikilisi geçtiğimiz hafta da, SPK’nın daha 3 ay önce 33 milyon TL “piyasa bozucu eylem cezası” kestiği JP Morgan’ın basına kapalı yatırımcı toplantısına koşa koşa gittiler. Ama sızan bilgilere bakılırsa, kan emici, vur-kaççı kısa vadeli fonlar hariç, Şimşek-Erkan ikilisinin anlattıklarına ciddi yatırımcılar fazla itibar etmemiş. Para politikasına dair, “Somut ve öngörülebilir” bir çerçeve onların sözlerinden çıkaramamışlar. Nasıl çıkarsınlar. Zaten Merkez Bankası Başkanı “Dinamik optimizasyon problemindeki en büyük kısıt” sözleriyle vaziyeti daha önce anlatmıştı. Hata, gömleğin ilk düğmesinden başlıyor. Masanın başında oturan, Erdoğan gibi bir “kısıt” var.

YEREL SEÇİME KADAR ENFLASYONLA MÜCADELE YOK

Erdoğan yaklaşan yerel seçimlerin, 2023’te başlayan seçim sürecinin son durağı olduğunu görüyor. Burada yaşayacağı bir hezimetin iktidarına mal olabileceğini de biliyor. Bu nedenle yerel seçimlere kadar enflasyonla mücadele önceliği değil. Ekonomiyi şişirme, hormonlama, ne yapıp edip büyümeyi sağlama peşinde. Yerel seçime kadar, 2000 öncesinin emme basma tulumba düzeni sürecek. Önce vatandaşın ücretine, maaşına, aylığına zam yapacaklar, sonra gelsin vergi, harç artışları… Gelsin benzin, gaz, elektrik zamları… Gelsin enflasyon, dar ve sabit gelirliye kaşıkla verdiklerini, kepçeyle geri alacaklar. Teker böyle döner sanıyorlar. Biz bu filmi gördük yaşadık. Dönmedi, dönmez. Gerekenin yapılmadığı her dakika, ekonominin fay hatlarında biriken gerilim, daha yıkıcı hale gelecek ve güvendikleri dağlara karlar yağdığını her geçen gün görecekler.

ZULÜM ARTIYOR, ERDOĞAN MİLLETLE DUYGUSAL KOPUŞ YAŞIYOR

Seçimlerin ardından milleti zamlarla ezen Erdoğan, kendini destekleyenler başta olmak üzere, milletle büyük bir duygusal kopuş yaşıyor. Bu nedenle de, adaleti hukuku kendine göre eğip bükmeyi artırdı. Açıkça zulmediyor. Muhalefetin sesini kesmek için elinden geleni ardına koymuyor. Depremin vurduğu Hatay’ın milletvekili Can Atalay hala haksız, hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Hataylıların iradesine pranga vuruluyor. AK Parti Diyarbakır milletvekilinin sözlerini anımsatarak, Erdoğan Hükümeti’nin yeni bir açılım süreci başlatma ve terörist başını salıverme niyetinde olduğunu açıklayan, Gazeteci Merdan Yanardağ hala tutuklu. TELE-1 ekranları, Merdan Yanardağ’a isnat edilen suçla uzaktan yakından alakası olmayan, bir yasa maddesine dayanılarak, haksız hukuksuz bir şekilde 7 gün karartılıyor. Gazeteci Barış Pehlivan, denetimli serbestlikten yararlanabilecekken 8 ay daha içeri atılma tehdidi altında. Memleketin her yanında her gün silahlar patlıyor. Sinan Ateş cinayetinin soruşturması bir türlü ilerlemiyor. Hakimlerin, savcıların yerleri değiştiriliyor. Limanlarımız uyuşturucu rotalarının uğrak noktası haline gelmiş. Türkiye “dünyanın en tehlikeli 20 ülkesinden biri” sayılıyor. Dünya klasmanında yerimiz Kolombiya ile Pakistan arasında bir yerde. Hükümet bunlar duyulmasın diye, harıl harıl gazetecileri tutuklattırıyor. Milletin artık sadece sofrasındaki ekmek değil, canı da tehlikede.

SINIRLAR KEVGİRE DÖNMÜŞ, GELEN TERÖRİST Mİ BELLİ DEĞİL

Sınırlarımız kevgire dönmüş, her yer kaçak sığınmacı dolmuş. Elini kolunu sallayarak sınırlarımızdan geçenler, sığınmacı mıdır, terörist midir belli değil. Avrupa ülkeleri Erdoğan’la anlaşmışlar. “Verelim sana birkaç avro, bu sığınmacılar bize gelmesin” diye oturmuşlar imzaları da atmışlar. İstanbul Valisi de, “Türkler sığınmacılardan daha çok suç işliyor” diye, açıklamalar yapıyor.

KADIN MİLLETVEKİLLERİNDEN OLUŞAN BİR HEYET DEPREM BÖLGESİNE GİDECEK

Depremin üstünden 6 koca ay geçmiş. Hala barınma sorunu, hala tuvalet sorunu, hala temiz suya ulaşım sorunu konuşuyoruz. Depremzedeleri okul yurtlarından icra yoluyla atmaya kalktıkları söyleniyor. Tüm bu konuları incelemek üzere kadın milletvekillerimizden oluşan heyet deprem bölgesine gidiyor. Heyetimiz Hatay’dan başlamak üzere son durumu yerinde inceleyecek.

ORTADA GÖZÜKMÜYORLAR, ZAMLAR UNUTULSUN DİYE BEKLİYORLAR

Bu Hükümet, kendi seçmenleri dahil tüm milletle bağını koparmış bir vaziyette. Bu aralar hiçbiri ortalıkta maşallah gözükmüyor. Herhalde bu zamlar unutulsun diye bekliyorlar.

BİZ SAHDA MİLLETİMİZİN YANINDAYIZ

Biz sahadayız. Geçinemeyen emeklinin yanıbaşındayız, siftah edemeyen esnafın dükkanındayız. Tercan’da vatandaşlarlayız, Hayrabolu’da kuraklık mağduru çiftçiyleyiz. İstanbul’un ilçelerinde en koyu istibdada karşı mücadele ediyoruz, Akbelen’de ormanların müdafaasında, yandaşlara peşkeş çekilen ballı projelerin karşısında biz varız, bizim gençlerimiz var, kadınlarımız var. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetin partisiyiz. Kongrelerimizle örgütlerimizi ülke çapında hızla yenilerken, yerel seçimlere de büyük bir hızla hazırlanıyoruz.

SEÇİMLERİ KAZANAMADIĞIMIZ İÇİN EN ÇOK BİZ ÜZÜLDÜK AMA AYAĞA KALKMALIYIZ

Ve bir kere daha bizlere oy veren milyonlara sesleniyoruz. Mayıs seçimlerini kazanamadık. Bunun için en çok biz üzgünüz. Ama artık vakit yılgınlık vakti değil, ayağa kalkacağız, eksikliklerimizi gidereceğiz, hatalarımızı telafi edeceğiz, yenileneceğiz ve yerel seçimlerde 25 milyonu 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız. Bugün olduğu gibi belediyelerimizle milletimizin hep yanında olacağız. Biz pandemide de, depremde de bu işi çok iyi bildiğimizi gösterdik. Yerelde de bu iktidarın sebep olduğu yoksullukla mücadele etmek için projelerimizi geliştiriyoruz. Seçimden sonra da belediyelerimiz çok başarılı hizmetlere imza atacak.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Ekrem İmamoğlu cephesinde bir yandan emanetçi başkan formülleri konuşulurken bir yandan da Özgür Özel koltuğa talip olduğunu açıkladı. Genel Merkez değişim hareketindeki son durumu nasıl değerlendiriyor?

Faik ÖZTRAK- Bugün MYK’mızda Türkiye’nin gündemindeki meseleleri, hayat pahalılığını, işsizliği, deprem bölgesinde yaşanan sorunları, baskıcı, hukuk dışı uygulamalara karşı yapılacakları konuştuk. Ama bunlarla ilgili hiçbir soru yok. Bahsettiğiniz konu ise partinin iç işleriyle ilgilidir. Partinin iç işleriyle ilgili konuları biz kamuoyu önünde konuşmayı doğru bulmuyoruz.

Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki günlerde parti tabanını heyecanlandıracak bir açıklama yapacağı konuşuluyor. Bu açıklamanın parti tüzüğünde yapılacak köklü bir değişimi işaret ettiği yönünde de değerlendirmeler var. Sayın Genel Başkanın bu konuda bir açıklaması olacak mı? Tüzük değişikliğine yönelik çalışmalar şuanda hangi aşamada?

Faik ÖZTRAK- Sayın Genel Başkanımız uygun gördüğü zamanda uygun gördüğü konularla ilgili gerekli açıklamaları tabi ki yapacaktır. Ben şu kadarını ifade edeyim. Tüzük çalışmalarımız büyük bir hızla ve her üyelerimizin katılımına açık olarak sürüyor. Parti üyelerimiz tüzükle ilgili katkılarını internette açtığımız platformda bize bildiriyorlar. Şuana kadar partimize intikal eden tüzük değişikliği önerilerinin sayısı 10 bini aşmış durumda. Görüş bildirme süresi 10 Eylül’e kadar sürecek. Genel Başkan Yardımcımız Zeynel Emre Başkanlığında bir heyette bu önerilerin hepsi tek tek değerlendiriliyor. Dünyada sosyal demokrat partilerdeki uygulamalarla ilgili incelemelerini sürdürüyorlar. Gerçekten örnek olacak bir tüzüğü hazırlama gayreti içindeler.

Birbirlerini Övüyorlar, Milleti Enflasyonla Dövüyorlar

CHP Sözcüsü Öztrak, bugün açıklanan Temmuz ayına ait rekor enflasyon verilerinin Hükümetin ideolojik tercihlerinin bir sonucu olduğunu belirterek, “Güven veren bir ekonomi yönetiminin milleti rahatlatacak adımları atması beklenir. Ama bunlar ne yapıyor? Birbirlerini bir övüyorlar, övdükçe övüyorlar. Sonunda da milleti 2,5 yıl daha çift haneli enflasyonla nasıl döveceklerini ballandıra ballandıra anlatıyorlar” diye konuştu.

Gelirleri arttırarak milletin ağzına bir parmak bal çalmanın, sonra da bunu enflasyonla misliyle geri almanın, popülist yönetimlerin iktidarlarını sürdürmek için uyguladıkları acımasız bir yöntem olduğunu ifade eden Öztrak, “Bu teker böyle döner mi? Bir süre dönebilir. Ama tekerin her devrinde, jant yamulur, şanzıman düşer, motor yatakları dağılır. Sonunda araba pert olur kalır” uyarısında bulundu.

Merkez Bankası’nın yeni başkanın dinamik optimizasyon sorunlarını çözerken “işe en bağlayıcı kısıttan başlamak gerektiği” yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Öztrak, “Problemin kaynağındaki en bağlayıcı kısıt Recep Tayyip Erdoğan, yani Saray. (Merkez Bankası Başkanı) bunlara dokunamayacağını anlamış ve havlu atmış” dedi.

Disney+ adlı platformun Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucusu Atatürk’ün hayatını anlatan bir diziyi, 29 Ekim’de tüm dünyada eş zamanlı gösterime sunma kararından vazgeçmesini eleştiren Öztrak, “(Kararın) Amerika Ermeni Ulusal Komitesi’nin baskısıyla alındığı iddiaları var. Söz konusu karar, dijital platformun ülkemizin ve partimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı işlenen nefret suçuna ortak olması anlamına gelir. Bunu en sert şekilde kınıyoruz. Eğer karar bu şekilde uygulanacaksa, şimdiden duyuralım, örgütümüzü, üyelerimizi ve tüm milletimizi bu platformu boykot etmeye ve platformdaki üyeliklerini sonlandırmaya davet edeceğiz” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/nITNNHU7Dak

Bugünkü basın toplantımızda, ülkeyi yönettiğini sanan Erdoğan’ın, hesapsız kitapsız politikalarıyla azdırdığı enflasyonu, milletimizi soyup soğana çeviren, bu sürdürülemez gidişi konuşacağız. Ama izlinizle önce, ülkemizde de yayın yapan Disney+ adlı küresel platformun, Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu, Ebedi Önderimiz Atamızın hayatını anlatan bir diziyi, Cumhuriyetimizin 100. yılı vesilesiyle bu yıl 29 Ekim’de tüm dünyada eş zamanlı gösterime sunma kararından vazgeçtiklerine dair açıklamalarını değerlendirmek istiyorum.

BU KARAR NEFRET SUÇUNA ORTAK OLMAKTIR

Dün bu platformun yöneticileri, dizinin sadece ülkemizde FOX TV’de ve sinemalarda gösterilmesine karar verildiğini açıkladılar. Bu kararın, bir süredir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında nefret söylemi içeren, yakışıksız ifadeler kullanan, bu projeye karşı lobi yaptığı da bilinen, Amerika Ermeni Ulusal Komitesi’nin baskısıyla alındığı iddiaları var. Ülkemizin kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik kin ve nefretle beslenen, bu girişimler ülkeler ve halkları arasında, barışçı ilişkiler kurulması çabalarına zarar verir. Ayrıca biz bu kuruluşun, ABD ve Avrupa’daki Ermenileri de Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşlarını da temsil etmediğini biliyoruz. Söz konusu karar, dijital platformun ülkemizin ve partimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı işlenen nefret suçuna ortak olması anlamına gelir. Bunu en sert şekilde kınıyoruz. Ama bu işin esas sorumlusu olan Dışişleri Bakanlığı’ndan henüz herhangi bir açıklama gelmemesini de hayretle karşılıyoruz. Eğer karar bu şekilde uygulanacaksa, şimdiden duyuralım, örgütümüzü, üyelerimizi ve tüm milletimizi bu platformu boykot etmeye ve platformdaki üyeliklerini sonlandırmaya davet edeceğiz.

ASGARİ ÜCRET CEBE GİRMEDEN AÇLIK SINIRININ ALINA DÜŞÜYOR

Bir hükümetin ekonomideki başarısı, vatandaşlarına sağladığı refahla ölçülür. Bu hükümet milletimize ne iş, ne aş, ne de refah sağlayabiliyor, dünyada tarımın başladığı bu topraklarda artık yokluğu değil, açlıktan çocukların boyunun bodur kalmasını konuşmaya başladık. Bir iş bulup çalışmayan zaten aç. Ama çalışan da aç. Ülkemizde öyle bir enflasyon var ki, asgari ücret her açıklandığında, daha çalışanın cebine girmeden açlık sınırının altına düşürüyor. Ve ülkemizde çalışanların büyük kısmı, ücretin alt sınırı olan asgari ücrete mahkum edilmiş durumda.

TÜİK’E GÖRE İŞSİZLER KEYİFLERİNDEN EVDE OTURUYOR

Makyaj uzmanı TÜİK, işsizi işsiz saymıyor. Son dört hafta içinde iş ilanlarına başvurmayan işsiz değil. İki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olmayan işsiz değil. Umudunu yitirdiğinden iş aramaktan vazgeçen de işsiz değil. TÜİK, gerçekte 9 milyona dayanan işsiz sayısını, aylardır 3-3,5 milyon civarında açıklıyor. TÜİK’e bakarsanız çalışmayanlar iş bulamadığından değil, keyiflerinden evde oturuyor. Oysa bu ülkede sadece eski SSK kapsamında çalışanların sayısı yılbaşından bu yana 1 milyon 411 bin kişi azalmış. Ekonomi hızla yavaşlıyor. Ekonomide güven hızla düşüyor. Durgunluk, işsizlik ve hayat pahalılığı üçlüsü, önümüzdeki dönemin en öncelikli gündem maddeleri olacak. 

ÖNCE BİR PARMAK BAL, SONRA ENFLASYONLA GERİ AL

Ekonomist Milton Friedman, “Hükümetin tüketiciyi koruması gerektiği söylense de asıl mesele tüketiciyi hükümetten korumaktır” diyor. Yani bu sözler sanki saray yönetimi için söylenmiş… Tek bir kişinin “Her şeyi ben bilirim” diyerek uyguladığı irrasyonel safsatalar, ekonomiyi alt üst etti. İflasın eşiğine getirdi. Seçimden sonra yol bitti. Hükümet vergiyle, harçla, zamla, faturayı millete kesti. Emekli, memur, asgari ücretli, çiftçi, esnaf, vergilerle, harçlarla, güncellemelerle, zamlarla ezildi. Diğer taraftan hükümetin 2018’den sonra şirketlerinin döviz açık pozisyon riskinin, Hazine’nin, dolayısıyla milletin sırtına yıktığı, Dolarla, Avroyla garantiler verdiği, mevduatlarına kur koruma garantisi sağladığı yandaşları, yanaşmaları ise abat olmaya devam ediyor. Saray bunu bile isteye yapmaktadır. Milletin cebindeki parayı enflasyonla çarpmak, yandaşı abat etmek bilinçli bir ideolojik tercihtir. Bunun altını çizerek söylüyorum. Gelirleri arttırarak milletin ağzına bir parmak bal çalmak, sonra da bunu enflasyonla misliyle geri almak, popülist yönetimlerin iktidarlarını sürdürmek için, uyguladıkları acımasız bir yöntemdir.

ENFLASYONLA TEMMUZ REKORU

TÜİK bugün enflasyon rakamlarını açıkladı. Temmuz’da İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) göre yüzde 9,8, Bağımsız Araştırmacıların oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubuna (EN-AG) göre enflasyon yüzde 13,2 olan tek aylık enflasyon TÜİK’e göre yüzde 9,5. İTO’nun yıllık enflasyonu yüzde 64, EN-AG’ın yıllık enflasyonu yüzde 123,TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 48. Ama TÜİK’in artık makyaj tutmayan rakamlarıyla bile aylık enflasyon Temmuz aylarının rekorunu kırdı. Türkiye 2023’te dünyada tüketici enflasyonunda 6. sırada.

YILSONUNDA %58’LİK ENFLASYON HEDEFİNİ TUTTURMAK BİLE ÇOK ZOR

Enflasyonun gelecekteki seyrini gösteren çekirdek enflasyon rakamlarındaki yıllık artışlar ise şimdiden yüzde 60’a dayanmış vaziyette. Üretici enflasyonu da bu ay yüzde 8’i aştı. Tek bir aylık enflasyon rakamı bu. Bütün bunlar, Merkez Bankası’nın yılsonu için ilan ettiği yüzde 58 enflasyon hedefinin bile tutturulabilmesinin çok zor olduğunu gösteriyor.

GIDA FİYATLARI DÜNYADA DÜŞÜYOR, BİZDE ARTIYOR

Dar ve sabit gelirlilerin en önemli harcaması olan, gıdada enflasyon 35 aydır kesintisiz artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından zirveye ulaşan gıda fiyatları o günden bugüne tam yüzde 23 oranında düşmüş. Ama aynı dönemde gıda fiyatları bizde yüzde 94 artmış. Yani gıda fiyatlarındaki artış dünyadan değil beceriksizlikten. Tek bir ayda; taze meyvelerin fiyatı yüzde 15,7; sebzelerin fiyatı yüzde 14,0, ekmek fiyatı ise yüzde 14,4 artmış.

BU ZALİM YÖNETİM, BU AZİZ MİLLETE BİR SİMİDİ ÇOK GÖRÜYOR

Şimdi Ankara’da bir simit 10, bir fincan çayda 15 lira oldu. Üç çocuklu bir aile her öğün çay-simit yese aylık eder 11 bin 250 lira. Asgari ücretten eline kalır tam 152 lira. 152 lirayla bu aile kira mı ödenecek, faturalarını mı ödeyecek, çocukların okul masraflarını mı ödeyecek? Bir dönem seçim meydanlarında “Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile layık görmüyor” diye bağırarak oy isteyenler bugün milletin yüzüne nasıl bakacaklar göreceğiz bakalım.

EKONOMİDE EN BAĞLAYICI KISIT ERDOĞAN

Millet, maaş, ücret ve aylıklara zam vakti geldiğinde TÜİK’in makyajlı verileriyle nasıl dolandırıldığını gayet iyi biliyordu. Ama artık TÜİK’in bu konuda yalnız olmadığını gördü. TÜİK yanına Merkez Bankası’nı aldı. Merkez Bankası Başkanı, yaptığı ilk mufassal enflasyon açıklamasında, “Dinamik optimizasyon problemlerinden” bahsedip bu problemleri çözerken, “İşe en bağlayıcı kısıttan başlamak gerektiğini, en bağlayıcı kısıt çözüldüğünde, diğerlerinin de hızlı şekilde bundan etkileneceğini” söyledi. Bunu söyledi ama aynı zamanda kendisinin de şunu anlamış olduğunu gördük. Problemin kaynağındaki en bağlayıcı kısıt yani Recep Tayyip Erdoğan, yani Saray. Bunlara dokunamayacağını anlamış ve havlu atmış.

MAAŞLARIN ÜÇTE BİRİNİ ENFLASYONLA GERİ ALACAKLAR

Enflasyonu düşürmek yerine arttırarak, önceki dönemin irrasyonel politikalarının maliyetini, dar ve sabit gelirlilere yükleme kervanına Merkez Bankası Başkanı da katılmış. Bütçe açığı şişmesin diye Kur Korumalı Mevduatın yükü Hazine’den alınıp Merkez Bankası’nın sırtına yüklenirken, Merkez Bankası Başkanının, “Aman ne güzel oldu” diye açıklamalar yapması. Para basarak bütçeyi finanse etmeye razı olduğunu göstermesi aslında kendisinin havlu attığının bir başka göstergesi. Merkez Bankası daha bir ay önce “Yüzde 22 olur” dediği, 2023 sonu enflasyon tahminini de, asgari ücret, maaş, aylık ayarlamaları tamamlandıktan sonra, yüzde 58’e çıkardı. Saray, bir taraftan, “Emekliyi, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz” derken Merkez Bankası verilen ücretin, maaşın, aylığın, desteğin, üçte birinin enflasyonla geri alınacağını ilan etmiş oldu. Tabii o da 2023 enflasyonu yüzde 58’de kalırsa.

ENFLASYONU %10’UN ALTINDA TUTMAK İÇİN HOKUS POKUS

Bir de şu var: Aslında bunu TÜİK yöneticilerine soruyorum, buna cevap vermeleri lazım. Şimdi TÜİK bu ay, doğalgaz fiyatı bir ay önceye göre yüzde 98 düştü diyor. Doğalgaz fiyatları yüzde 98 düşmüş. Bizim bilgimiz dahilinde doğalgaz fiyatlarında herhangi bir ayarlama yapıldığı bilgisi yok. Şimdi TÜİK, geçen ay 0,4 kuruş gösterdiği doğalgaz fiyatını bu ay her hangi bir ayarlama olmadan nasıl 0,01 kuruşa düşürdüğünü açıklamalıdır. Yani bu hokkabazlığın, bu ayın toplam enflasyonunu nerelere çektiğini de TÜİK kalkıp söylemelidir. Öyle görünüyor ki aylık enflasyonu yüzde 10’un altında tutmak için TÜİK yine hokus pokus yapmaktan kaçınmamış.

BİRBİRLERİNİ ÖVÜYORLAR, MİLLETİ ENFLASYONLA DÖVÜYORLAR

Yeni ekonomi yönetiminin göreve gelmesinin üzerinden haftalar geçti. Ortada bir program yok. Her geçen gün ekonomi yönetiminin çok hazırlıksız olduğu ortaya çıkıyor. Vitrinde görüntü var, ama ses yok. Güven veren bir ekonomi yönetiminin milleti rahatlatacak adımları atması beklenir. Ama bunlar ne yapıyor? Birbirlerini bir övüyorlar, övdükçe övüyorlar. Sonunda da milleti 2,5 yıl daha, çift haneli enflasyonla nasıl döveceklerini, ballandıra ballandıra anlatıyorlar.

JANT DAĞILIR, ŞANZIMAN DÜŞER, MOTOR DAĞILIR

Aslında bunların niyeti seçimlere kadar top çevirmek, artır maaşı, ücreti, aylığı, milletin ağzına bir parmak bal çal, sonra artır vergiyi, yap zamları, bas parayı, azdır enflasyonu, vatandaşa kaşıkla verdiğini kepçeyle al, yandaşına ver. Sonra yeniden vatandaşa ver ve bu böyle gitsin. Bu teker böyle döner mi? Bir süre dönebilir. Ama tekerin her devrinde, jant yamulur, şanzıman düşer, motor yatakları dağılır. Sonunda araba pert olur kalır. Biz bunları daha önce yaşadık. Popülist politikaların cazibesine kapılan, yapılması gerekeni yapamayan, zam-enflasyon-zam sarmalının içinden çıkamayan hükümetlerin ülkeye ne büyük acılar yaşattığını gördük. “Rasyonel zemin”, “Şeffaflık”, “Hesap verebilirlik” gibi beylik lafların sahiplerini uyarıyoruz. Vitrinle, lafla peynir gemisi yürümez.

MESELE SADECE ENFLASYON DEĞİL, EKONOMİYE İDEOLOJİK YAKLAŞIM

Yılsonuna 5 ay kalmışken, ekonomide hal ve gidiş şöyledir: Enflasyon yeniden zirve yapmaya başlamıştır. Ekonomi yavaşlamaktadır. Hükümet ödemeler dengesi krizini ertelemek için, kolay ama arabayı pert edecek alternatifi seçmiş, enflasyonla mücadeleyi bir başka bahara bırakmıştır. Ama şunu söylemem lazım. Zamanında yapılmayan tedavi, alınacak tedbirlerin millete maliyetini her geçen gün artıracaktır. Bu filmi biz daha önce de gördük, bunları daha önce de yaşadık. Bugün enflasyon rekor seviyelere ulaştı. Ama mesele sadece enflasyon, sadece hayat pahalılığı değil. Mesele yönetenlerin yaklaşımı, ideolojik tercihleri, yönetme biçimleri. Bu değişmeden, milletin ıstırabı bitmez.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Ekonomi gündemiyle ilgili sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te enflasyon verilerine ilişkin bir değerlendirme yaptı. Para politikası duruşunun olumlu etkisiyle 2024 yılı ortasından itibaren yıllık enflasyon düşmeye başlayacak dedi. Sizin yorumunuz ne olacak?

Faik ÖZTRAK- Dediğim gibi, gelirken birinci öncelikleri enflasyondu. Bugün diyorlar ki, 2024 yılının ortalarından itibaren enflasyon düşmeye başlayacak. Ama arkasından da ekliyorlar. Türkiye gerçekten istikrara 2025’ten sonra kavuşacak. Şimdi bunu, yani böyle bir süreç tanımlamasını anlayabilmek mümkün değil. Enflasyonla böyle mücadele edilmez. Bu şekilde bir mücadeleyi açıklayan her yönetimin sonu hüsran olmuştur. Dolayısıyla bu aslında “Enflasyonla ben mücadele etmeyeceğim, enflasyonun ipini koyverdim gidecek” demenin bir başka ifadesidir diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

KKM Tıkırtısı Hızlanan Saatli Bomba Gibi

CHP Sözcüsü Öztrak, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) büyüklüğünün 3 trilyon lirayı aştığına dikkat çekerek, “KKM, ekonomide giderek büyüyen ve tıkırtısı giderek hızlanan adeta bir saatli bombaya dönüşüyor. Bankalardaki mevduatların çok büyük kısmı dolarize oldu. Türk Lirası’nda ani değer kayıpları, milletimizin sırtına çok büyük yükler yükleyecek” uyarısında bulundu.

Hükümetin son torba yasayla KKM’nin maliyetini Merkez Bankası’nın sırtına yüklediğini hatırlatan Öztrak, Merkez Bankası’nın yeni başkanının bu kararı savunmasını, “Toplam maliyeti 100 milyarlarca lirayı bulacak KKM garantilerini ödemek için Merkez Bankası ne yapacak? Para basacak. Peki bu durumda Banka enflasyonu nasıl tutacak? Bunların enflasyonu tutma niyeti falan yok” sözleriyle eleştirdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, dün MYK gündeminde dair Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/OCa3dGOFdc8

Enflasyon dünyanın en sinsi, en adaletsiz vergisidir. Ünlü yazar Ernest Hemingway “İyi yönetilmeyen bir ülkede başvurulan ilk çarenin enflasyon, ikincisinin de savaş olduğunu” söyler. İkisi de hükümetlere belli bir süre için hareket alanı sağlar. “İkisi de ekonomik, politik fırsatçılar için sığınaktır.” Ama ikisinin de sonucu büyük yıkımdır.

ERDOĞAN SİYASETİNİN DAĞ GİBİ FATURASI

Ülkemizde hükümet milletimizi ezen bu çirkin oyunu 2021’in son baharından bu yana oynamaya devam ediyor. Erdoğan ve şürekası, faiz sebep enflasyon sonuç safsatasıyla, tüm dengeleri bozarak ekonomiyi büyütmek yerine şişirmeyi tercih etti. Devletin tüm imkanlarını ve parasını seçim kazanmak için sonuna kadar kullandı. Ekonomi yama tutmaz hale geldi. Genel seçimlerin ardından, paramız hızla değer kaybetti. Erdoğan, siyasetinin dağ gibi faturasını, milletimizin sırtına yükleyiverdi. Ekonomideki oyuncuların güvenini yitirdiği için, önce vitrin yenileyerek, işleri yerel seçimlere kadar idare etmeye kalktı. Olmadı. Vitrine koyduklarının, onun politikalarına “akıl dışı” demelerini de sineye çekti ama o da olmadı. Küresel piyasalar vitrine aldanıp kredi açmadı. Dün şerefsiz dedikleri Körfez ülkelerinin önünde, el pençe divan oldular, ama onları da kandıramadılar. Tulumbada su kalmayınca, Cumhurbaşkanına vergileri olağanüstü artırma yetkisi verme, bir ödeyenden bir daha MTV alma gibi, Anayasaya aykırı, haraç toplama düzenlemelerini, memur maaş zammıyla ambalajlayarak Meclis’ten geçirdiler. KDV, ÖTV, harçlar zam seli oldu milletin tepesine yıkıldı kaldı. Millete ne verdilerse misliyle geri aldılar.

FAİZ SEBEP SİYASETİ ÖRTÜLÜ OLARAK SÜRÜYOR

Ama saray, faiz sebep enflasyon sonuç siyasetini örtülü olarak hala uygulamayı sürdürüyor. Bunu görüyoruz. Kendisine hareket alanı tanınmayan vitrin yönetimi de enflasyon birinci önceliğimiz demekten artık vazgeçti. Enflasyonu düşürmeyi orta vadeye erteledi. Geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalarla Merkez Bankası havlu attığını gösterdi. Yılsonu enflasyon hedefini 30 puandan fazla artırdı. Erdoğan millete “tek haneli enflasyon” masalları anlatırken, Merkez Bankası guvernörü, önümüzdeki 2,5 yıl boyunca, tek haneli enflasyonun artık hayal olduğunu ilan etti. Yeni Başkan, ekonomide şu anda, dezenflasyon öncesi geçiş süreci yaşadığımızı söyledi. Yani mealen, “Elimi tutanlar var, seçime kadar enflasyonu saldım” dedi. Yeni başkan, hükümet istemediği için, enflasyonla mücadeleyi erteleyen bir Merkez Bankası Başkanı olarak çok ciddi kredibilite kaybına uğradı. Enflasyonda zirvenin, 2024’ün ikinci üç ayında görüleceğini, gerçek dezenflasyonun ondan sonra başlayacağını, istikrarın ise 2025 sonrasına kaldığını yaptığı konuşmada ilan etti. Tabi bu arada “Hazır olun, turpun büyüğü heybede”de dedi. Seçim sonrasında uygulayacakları “gerçek” istikrar programıyla, milletimizi bugünleri de aratacak şekilde ezim ezim ezeceklerini itiraf etmiş oldu.

İTO TEMMUZ ENFLASYONU REKOR KIRDI

2023 sonunda yüzde 58 enflasyon hedefi, Merkez Bankası’nın tabelasında yıllardır yazan yüzde 5 enflasyon hedefinin tam 12 katıdır. Geçtiğimiz yılın rekor enflasyonunun da sadece 6 puan altındadır. TÜİK Temmuz ayına ait enflasyon rakamını iki gün sonra açıklayacak hep beraber göreceğiz. Ama bugün açıklanan İstanbul Ticaret Odası’nın verilerine göre, Temmuz ayında; enflasyon yüzde 9,8’e çıktı tek bir ayda. Yani çift hanelinin, iki hanelinin çok az altında. Ama bu, İTO serisinde Temmuz enflasyonu rekoru. Yılın ilk 7 ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 37’ye, yıllık enflasyon ise yüzde 64’e ulaştı. Ve İTO serisinde enflasyonda seçimden önce başlayan, 8 aydır devam eden düşüş, yerini yeniden yükselişe bıraktı. Temmuz ortasında yapılan vergi artışlarının ve son zamların etkisi de bu hesapta tam olarak görünmüyor. Bir de Türk-İş’in açıkladığı mutfak enflasyonu var. Başkent’te yaşayan dört kişilik bir ailenin asgari gıda harcaması tek bir ayda yüzde 12,38 artmış.

EMEKLİNİN, EMEKÇİNİN PARASINA ÇÖKMEK NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK DEĞİL Mİ?

Bu göstergeler yılsonunda yüzde 58’lik enflasyon hedefinin oldukça iyimser olduğunu gösteriyor. Rakamlar tek haneli “yıllık” enflasyonu bırakın, tek haneli “aylık” enflasyonun bile hayal olabileceğini söylüyor. Tabii bir yandan da milyonlardan gerçeğin gizlenmesi var. Merkez Bankası enflasyonun yılsonunda söylediğinden 30 puan daha yüksek olacağını sadece son bir ayda mı gördü? Yani buradan Saraya da vitrin yönetimine de soruyoruz, madem enflasyon yılsonunda yüzde 60’a dayanacaktı, o zaman daha bir ay önce maaşları artırırken, neden hesabınızı yüzde 22’lik eski enflasyon tahmini üzerinden yaptınız? Yılın ikinci yarısında, işçinin, memurun, emeklinin dul ve yetimin parasının üçte birine enflasyonla çökmek nitelikli dolandırıcılık değil de nedir?

AYLIK GÜNCELLENSE BİLE YETMEZ

Enflasyondaki artış ve beklentiler artık öyle bir hal aldı ki hükümete yakın sendikalar bile, bugün başlayan Toplu İş Müzakereleri görüşmelerinde kamuda maaş, ücret ve aylıkların önümüzdeki yıl, her üç ayda bir belirlenmesini talep ediyor. Tabi hükümet bunu yapar mı? Hiç sanmıyoruz. Çünkü şimdiden daha havuz gazetelerinde, asgari ücretin, “Enflasyonist etkisini kırmak için” bundan böyle asgari ücretin yılda bir kere arttırılacağı haberlerini yaptırmaya başladılar. Aylık enflasyon iki haneye dayanmışken, asgari ücret de, maaşlar da, aylıklar da, bırakın yılı, bırakın altı ayı, bırakın üç ayı, ayda bir güncellense bile, emekçinin, memurun, emeklinin kaybını telafi etmez. Bunu milletimiz yaşayarak görüyor.

MERKEZ BANKASI RAPORUNUN SÖYLEDİĞİ: ASGARİ ÜCRET GENEL ÜCRET HALİNE GELDİ

Dün Türk-İş açlık sınırı verilerini açıkladı. Açlık sınırı 11 bin 658 lira olmuş. Ne zaman? Temmuz ayında. Bir çalışanın yaşam maliyeti 15 bin 123 liraya, yoksulluk sınırı 37 bin 974 liraya yükselmiş. Peki Temmuz ayında asgari ücreti alayiş valayişle artırdılar. Ne kadar oldu? 11 bin 402 lira. Enflasyon asgari ücret daha ele geçmeden açlık sınırının altına çekmiş. Başka ülkelerde, asgari ihtiyaçları karşılayabilecek bir ücret olan ve ancak istisnai olarak uygulanan asgari ücret, ülkemizde hem asgari yaşam şartlarını sağlamaya yetmiyor, hem de giderek genel ücret haline geliyor. Bunu ben söylemiyorum. Merkez Bankası’nın son yayımladığı enflasyon raporunun, 51. sayfasına bakmak gerekiyor. Buradaki bilgilere göre; imalat sanayinde her 100 kişiden 52’si, giyim sanayinde her 100 kişiden 70,5’i yani 71’i, gıdada her 100 kişiden 67’si, inşaatta her 100 kişiden 71’i, konaklama ve yiyecek sektöründe çalışan her 100 kişiden 73’ü şu anda artık açlık sınırının altında kalan asgari ücrete çalışıyor.

GEÇİM ENDİŞESİNDE OECD’DE LİDERİZ

Yine yeni bir rapor yayınlandı. Bu Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın yayınladığı bir rapor. Yüksek enflasyon ortamında temel ihtiyaçları karşılamayla ilgili endişeleri incelemişler yazmışlar. Bu araştırmanın sonuçlarına göre Türk vatandaşlarının yüzde 70’ten fazlası, gıda ve barınma ihtiyacını karşılayamama, evinin enerji faturalarını ve borçlarını ödeyememe endişesi taşıyor. Ve Türkiye bu oranla tüm OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. Enflasyon arttıkça gelir dağılımındaki adaletsizlik de artıyor. Yoksullar sürekli kan kaybediyor, zengin, yoksulun sırtından giderek daha fazla doyuyor.

YANDAŞLAR BİLE İSYAN EDİYOR

Bu zamlar, bu zulüm, bu adaletsizlik öyle bir seviyeye geldi ki artık en hükümet yanlıları, en yandaşlar bile “bu kadar da olmaz” demeye başladı. Dün seçimlere giderken, ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı destekleyen yandaş dergiler, bugün akaryakıt fiyat listelerini paylaşıp, “Aşkın gözü kördür de ama bu ne kardeşim” diye sızlanıyor. Dün “Artık gaz patronuyuz, yaz ayı da olsa kombileri açın” diyen troller bugün “Faturayı bize çıkarma, git dışarıdan bul” diye doğrudan Erdoğan’a çatıyor. En birinci yandaşlar, bugün artık, “Müjde dediğiniz her şeye zam geliyor. Bilseydim Kılıçdaroğlu’na oy verirdim diyenlerin sayısı az değil” diye videolar yayınlamaya başladılar. “Ben kafayı sıyıracağım. Hayat nasıl yaşanmaz bir hal aldı” diye Erdoğan’ı ve Hükümeti eleştiriyorlar. Düne kadar Saray ihsanlarıyla semiren yanaşmalar, bugün havuz kanallarında emekli aylığına isyan etmeye başladılar. Dün, “Rabbim benim ömrümden al, Erdoğan’a ver” diyen AK Partililer, bugün “Artık sabrımız bitti” dediği için Belediye Meclis üyeliklerinden atılıyorlar. Erdoğan’a bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı yolu açan sandık ortakları da şimdi bunda kendilerinin hiçbir payı yokmuş gibi bu olan bitende, günah üstüne günah çıkarıp birde akıllar vermeye kalkıyorlar.

ONLAR FİLM ÇEVİRİYOR, OLAN VATANDAŞA OLUYOR

Ne filmler çevirirlerse çevirsinler, olan yine vatandaşa oluyor. Bu milletin hak ettiği refahı bir avuç yandaşa pay ettiler. Eşinin dostunun düğününe çeyrek altın götürürken utanan bu aziz milleti, evine çeyrek karpuz götüremez duruma düşürdüler. Vatandaş karta kartla takla attırıyor. Bireysel kredi kartı borçları son bir yılda üçe katlanmış, 800 milyar lirayı aşmış. Toplam bireysel kredi borcu ise 2 trilyon 208 milyar lirayı bulmuş. Yılın ilk 8 ayında 8 milyon 835 bin yeni icra dosyası açılmış. İcra dairelerinde 22 milyon dosya yığılmış duruyor. Ekonomik Güven Endeksi üç ay sonra yeniden güven sınırının altına inmiş. Türkiye İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), Temmuzda eşik değer olan 50’nin altına düşmüş. Bu yılın en düşük seviyesi. Ekonomide ciddi bir yavaşlama ve çok ciddi bir işsizlik dalgasının işaretleri her gün biraz daha netleşiyor. Bu durumda emekçiyi korumak için kullanılacak tek kaynak İşsizlik Sigortası Fonu. Ama maalesef bu iktidar fonu da, işverene kaynak aktarma kapısı haline getirmiş.

ERDOĞAN’IN DEDİĞİ GİBİ “KİMSE BELİNİ DOĞRULTAMIYOR”

Bu hükümetin gözünde, millet yok, emekli yok, emekçi yok. Bu hükümet, en düşük emekli aylığını artırırken emekliye tuzak kurdu. En düşük emekli aylığı alan milyonlarca emeklimize, yılın ikinci yarısında bir kuruş zam vermedi. Şimdi hem zam vermediler, hem de emeklinin aldığı maaşın üçte birine de enflasyonla çökmeye hazırlanıyorlar. Bu zulüm değildir de nedir? Emekliler sokaklarda hakkını arıyor. Erdoğan ve şürekası, fakiri fukarayı sandık geldiği zaman, zengini ise her zaman seviyor. Seçime giderken “müjde veriyoruz” diyerek milletin sırtına yükleri hissettirmeden öyle bir “yüklediler” ki, “çaktılar” ki Erdoğan’ın ifadesiyle şimdi seçimden sonra “Kimse belini doğrultamıyor.”

HAKİKAT ÇARŞIDA PAZARDA

Akaryakıta zam, tüpe zam, gübreye zam, akaryakıta zam üstüne zam, vergiye altı ayda bir otomatik güncelleme… Seçimden önce 20 lira olan benzinin litresi bugün 37 liraya, seçimden önce 19 lira olan mazotun litresi bugün 36 liraya çıktı. Fiyatlar neredeyse ikiye katlandı. İnsanlar marketi geçtik, yaz günü pazardan meyve sebze alamaz hale geldi. Tek bir ayda en ucuz protein yumurtanın fiyatı yüzde 17, yeşil fasulyenin fiyatı ise yüzde 19 artmış. Eskişehir’deki semt pazarında Arife Hanım, “Pazarcıya da bize de zor. İki kilo alacaksak bir kilo alıyoruz. Emekli maaşını yetiremiyoruz” diyor. Mehmet Bey, “Ancak yarımşar kilo alabildim. Öldük, öldük” diye dert yanıyor. Münire Hanım, 250 liranın bir pazarı çıkarmaya yetmediğini söylüyor, “Bu fiyatlarla almamız mümkün değil” diyor. Hakikat çarşıda, pazarda, gerçek orada. Ve çok üzgünüm bu daha başlangıç. Temmuz ayında, ÜRE gübre fiyatları yüzde 33, mazot fiyatı yüzde 52 arttı. Şimdi bu maliyet artışları da hızla sebze meyve fiyatlarına yansıyacak.

KKM TIKIRTISI HIZLANAN SAATLİ BOMBA GİBİ

Vatandaşımız her türlü fedakarlığı yapıyor. Ama Erdoğan ve şürekası hiçbir fedakarlığa yanaşmıyor. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre tasarruf genelgesinin yayımlanmasından bu yana geçen iki haftada kamunun taşıt kiralamaları için 1 milyar 149 milyon liralık 52 ayrı sözleşme yaptığı söyleniyor. Bunun yanında milyonlarca liralık toplantı-organizasyon ihalesi de cabası… Diğer yandan Dövize Çevrilebilir Mevduatın tüm kötülüklerin anası olarak geçmişte gösterilen kötü bir kopyası olan KKM, ekonomide giderek büyüyen ve tıkırtısı giderek hızlanan adeta bir saatli bombaya dönüşüyor. Kur Korumalı Mevduatın büyüklüğü geçen hafta 3 trilyon lirayı aştı. Liralaşma hikayeleriyle girilen yolda, bankalardaki mevduatların çok büyük kısmı dolarize oldu. Türk Lirası’nda ani değer kayıpları, milletimizin sırtına çok büyük yükler yükleyecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, KKM’den çıkış için herhangi bir planının olmadığını, “Rezervler arttıkça” “Kendilerinden daha emin oldukça” “Kurla ilgili endişeler azaldıkça” bu konuya tekrar bakacaklarını söylüyor. Kur Korumalı Mevduattan çıkmayı, Merkez Bankasının 2025 yılından sonraya ertelediği istikrara endekslediler.

HEM PARA BASIP HEM ENFLASYONU TUTACAK

Saray KKM’nin maliyetini, Merkez Bankası’nın sırtına yükledi. Ama esas şaşırtıcı olan Merkez Bankası’nın ABD’den ithal ettiği guvernör buna çıktı “doğru” dedi. Biz şimdi bu karara doğru diyenlere sormak istiyoruz: Toplam maliyeti 100 milyarlarca lirayı bulacak KKM garantilerini ödemek için Merkez Bankası ne yapacak? Para basacak. Peki bu durumda Banka enflasyonu nasıl tutacak? Bunların enflasyonu tutma niyeti falan yok.

HUKUK YIKILMIŞ, BAKAN ADALET SARAYI AYAKTA DİYE SEVİNİYOR

Erdoğan rejimi, etrafındaki her şeyi ve vitrine koyduğu herkesi acımasızca öğütüyor. Bu rejimin acımasızca öğüttüğü bir diğer şey ise hukuk devleti. Ülkede hukuksuzluk giderek yayılıyor. Bir taraftan Gazeteci Merdan Yanardağ hala hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Yürütmeyi durdurma kararının bugün kaldırılmasıyla TELE-1’in ekranları bir hafta boyunca karanlığa gömülecek. Türkiye İşçi Partisi’nin seçilmiş milletvekili Can Atalay haksız ve hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Hatay’ın milletvekili, Hataylının iradesi hapse tıkılmış, hak, hukuk, adalet yerle bir edilmiş. Ama Adalet Bakanı Hatay’da yaptıkları Adalet Sarayının depremde yıkılmamasıyla övünüyor. Bir taraftan, ülkenin dört yanında silahlar patlıyor. Hukukun olmadığı yerde gücü yeten yetene… Daha birkaç ay önce başka ülkelerin mafyalarının Türkiye’deki hesaplaşma cinayetlerini konuşuyorduk. Şimdi artık neredeyse her gün yurdun başka köşesinden silahlı çatışmaların, ölümlerin haberi geliyor. Devlet sokakları silahlı külahlılara terk etti.

AKBELEN’DE BU ÜLKENİN EVLATLARININ KARŞISINA BU ÜLKENİN EVLATLARINI DİKTİLER

Ülkede hukuksuzlukta aldı başını gitti. Memleket vahşi batıya döndü. Ve bir kez buna ses çıkarılmamaya başlandığı zaman, bir kez hukuksuzluk kanıksandığı zaman bu hayatın her alanına yayılıyor. Yayıldığı her yeri de onarılmaz bir şekilde bozuyor. Türkiye’nin günlerdir konuştuğu Akbelen’deki orman katliamı, bunun en somut örneği. “Ormanlarımdan bir ağaç kesenin başını keserim” diyen Fatih’in torunları olmakla övünen, memleketin düzüne yokuşuna, ırmağının akışına türküler yakan, sözde yerli ve milliler, bu toprakların ormanlarının yok edilmesine izin verdiler, katledilmesine izin verdiler. Devletin jandarmasını da orman katillerini korumaya memur ettiler. Çevre ve Ekoloji Hareketi avukatlarının belgeleriyle ortaya koyduğu bu katliamı süresi dolan ve yenilenmeyen bir orman kesim iznine dayanarak yaptılar. Haksızca, hukuksuzca, vicdansızca yapılan katliama göz yumdular. “Ormanlarımızı katletmeyin” diyen bu ülkenin vatansever evlatlarının karşısına yine bu milletin evladı güvenlik güçlerini dikmekten bir an bile çekinmediler. Ormanını, ağacını korumaya çalışanlara yaşlı başlı demeden ters kelepçe vurdular. 80 küsur yaşındaki ninelere gaz sıktılar. Anayasaya göre ormanları korumak devletin göreviyken, aynen 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi, millet birleşti, ormandan devleti toplamaya çalıştı. Genel Başkanımız hafta sonunda, Akbelenlilerin mücadelesine destek vermek için oradaydı. Bu mücadeleye sonuna kadar destek olma sözü verdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kesilen ağaçların, yok edilen ormanın ve bunların sorumlularının sonuna kadar takipçisi olacağız.

YILGINLIĞA TESLİM OLAMAYIZ

Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere her alanda sorunları giderek altından kalkılmaz hale geliyor. Ekonomiyle ilgili ciddi bir program ortada yok. Hükümet zam yapmaktan, enflasyon hedefini yukarı çekmekten başka bir şey bilmiyor. Halka yıllarca sürecek yokluk ve hayat pahalılığı vadediyor. Geleceğimiz gençler ülkeyi terk ederken, başka ülkelerden gelen sığınmacılar ülkemizi istila ediyor. Ve bu gidiş umutsuzluğu körüklüyor. Ama artık içe kapanma vakti değil. Artık yılgınlığa teslim olma zamanı hiç değil. Şimdi ayağa kalkmak, yenilenmek, önümüzdeki kısa sürede, yerel seçimlere hazır olmak durumundayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak örgütlerimizin yenileme süreci hızla ilerliyor. İl kongrelerimizin ardından Parti Meclisi’mizin uygun gördüğü en kısa sürede, tüzüğümüzü ve parti programımızı da yenileyecek, Kurultayımızı toplayacağız. Taptaze bir güçle, milletimizin huzuruna çıkacağız. Diğer yandan da yerel yönetim seçimleri için çalışmalarımız hızla sürüyor. En iyi, en uygun, yöre halkının içine sinecek, Belediye Başkan adaylarını belirleme çalışmaları hızla ilerliyor. Bir yandan da, bugüne kadar, sosyal demokrat belediyecilik anlayışımız çerçevesinde bundan önce yaptığımız gibi, iktidarın zamlarla canına tak dedirttiği milletimizin derdine derman olacak yerel projelere de çalışıyoruz. Hedefimiz 25,5 milyon oyu, 30 milyona, 35 milyona çıkarmak. Bizlere oylarını veren, vermeyen, her partiden, düşünceden, görüşten, hükümetin ezdiği milyonların hakkını, hukukunu savunacağız, savunmaya devam edeceğiz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar, şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- MHP Genel Başkanı Bahçeli, bugün yaptığı açıklamasında CHP’nin Akbelen’deki eylemlerden bir gezi parkı kalkışması çıkarmaya çalıştığını iddia etti. Akbelen’deki görüntülere atıf yaparak CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi. Yine yaptığı açıklamada yerel seçimde CHP’ye geçen belediyelerin fetret devrine girdiğini ileri sürdü. Bu belediyeleri HDP’li belediyelerle bir arada anarak bunların cumhur ittifakına geçmesi gerektiğini ifade etti. Bu açıklamalara yorumunuz ne olur?

Faik ÖZTRAK- Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili mafya liderleriyle kol kola fotoğraf çektirmemiştir. Cumhuriyet Halk Partisine geçen belediyelerde fetret dönemi sona ermiş, halka hizmet dönemi başlamıştır. Belediyelerin cumhur ittifakına geçmesi meselesine gelince, aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış.

Soru- İYİ Partili Nebi Hatipoğlu, AK Parti ve MHP’yi destekleyelim sözlerinin arkasında durdu. Bugünde sosyal medya hesabından “CHP’yle işlevsiz, partimize faydası değil zararı dokunan ortaklığa mecbur değiliz. Yapılacaksa da bu defa bir kazan kazan modeli oluşturulmalıdır” dediğim aynen budur ve sözlerimin de aynen arkasındayım dedi. Siz nasıl değerlendirirsiniz?

Faik ÖZTRAK- Sözkonusu milletvekilinin şahsi görüşlerini ifade ettiği İYİ Parti Sözcüsü tarafından söylenmiştir. Bunun ötesinde söylenecek bir söz yoktur.

Soru- CHP Grup Başkanı Özgür Özel, seçim sonuçlarını yenilgi olarak görmeyenler nedeniyle parti tabanında öfke olduğunu söyledi. Özel’in bu minvalde yaptığı açıklamalar MYK’da gündeme geldi mi? Genel Merkez bu açıklamalara nasıl bakıyor? Ve bir ek daha, Özel’in istifasını isteyenler oldu mu?

Faik ÖZTRAK- Biz parti içi meselelerimizi kamuoyu önünde tartışmak gibi bir usule sahip değiliz. Böyle usulümüz yok bizim.

Soru- Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski isimlerinden Önder Sav, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görev süresinin dolduğunu, kurultay yapılmadığı içinde tüzük ihlali olduğunu iddia etti. Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz nedir?

Faik ÖZTRAK- Bu iddianın hiçbir hukuki karşılığı yoktur.

Soru- Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı bir programda “Herkes bilir ki en son tercihim seçime CHP listelerinden girmekti. Ondan önce her şeyi denedim. 3 partiye gelin birlikte girelim dedim. İYİ Partiye teklif götürdüm. Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermez beraber olalım dedim” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Ben siyasi ve toplumsal bakımdan en büyük fedakarlığı yaptım. 10 milletvekiliyle ölçülemeyecek bir fedakarlık” cümlesini de kurdu. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Bu tabi Sayın Genel Başkanın kendi değerlendirmesidir. Bizim Sayın Genel Başkanların değerlendirmelerine bu kürsüden cevap vermek gibi bir usulümüz yoktur. Dolayısıyla takdir kamuoyunundur.

Soru- Depremin ilk günlerinde Kızılay’ın çadırlarını sattığı ortaya çıkan, aylar sonra da istifa eden Kerem Kınık’a Kızılay yönetimi iyi niyet ve merhamet elçisi ünvanını verdi. Bu ünvanla yapacağı tüm çalışmaların gideri de Kızılay bütçesinden karşılanacak. Sizin bu ünvana, bu yetkilendirmeye ilişkin değerlendirmeniz nasıl olur?

Faik ÖZTRAK- Kerem Kınık’a verilen bu paye ve parasal destek aslında asırlık kuruluşumuz Kızılay’ın AK Parti yönetimi tarafından ne hallere düşürüldüğünü açık seçik göstermektedir. Kızılay’ı çadır satacak hale getiren bir kişiye ödül verilmesi AK Partinin yandaş kayırma zihniyetinin ikrarıdır. Ve buradan açıkça söylüyorum, utanılacak bir durumdur.

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP ve SHP’nin eski Genel Başkanlarıyla bir araya geldi. Bu buluşmadan birkaç gün öncede 6 maddelik bir açıklama yapmış Genel Başkan değişimi dahil CHP’de köklü değişimin gerekliliğine de vurgu yapmıştı. Bu açıklamalarını ve dünkü buluşmayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Bizim partimizde herkesin, tüm parti mensuplarının görüşlerini ifade etme hakkı vardır. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının önceki dönem Genel Başkanlarımızla bir araya gelip istişarelerde bulunmasında da olağandışı hiçbir durum yoktur.

Teşekkür ediyorum.

Millet Zam, Zulüm Altında İnlerken ‘Zoom’ Konuşmayı Doğru Bulmayız

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bazı eski ve mevcut CHP kurmaylarının Zoom üzerinden yaptığı toplantının videosuna ilişkin sorulara; “Ülke yangın yerine dönmüşken millet zam, zulüm altında inlerken ‘zoom’ konuşmayı doğru bulmayız. Partimizin kongreler süreci hızla ilerlerken; partimizin geleneklerine uymayan, hiyerarşisini dikkate almayan, etik olmayan toplantıları da doğru bulmayız. Partimizin Genel Başkanı ve MYK, yüz yıllık CHP gemisini limana hasarsız yanaştırmaya kararlıdır” yanıtını verdi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bazı eski ve mevcut CHP kurmaylarının Zoom üzerinden yaptığı toplantının videosuna ilişkin sorulara; “Ülke yangın yerine dönmüşken millet zam, zulüm altında inlerken ‘zoom’ konuşmayı doğru bulmayız. Partimizin kongreler süreci hızla ilerlerken; partimizin geleneklerine uymayan, hiyerarşisini dikkate almayan, etik olmayan toplantıları da doğru bulmayız. Partimizin Genel Başkanı ve MYK, yüz yıllık CHP gemisini limana hasarsız yanaştırmaya kararlıdır” yanıtını verdi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde MYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. “Evet gördüğüm kadarıyla, oldukça kısa bir MYK toplantısından sonra, yılın en kalabalık basın toplantısını yapıyoruz” diyen Öztrak, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Ekonomideki gelişmeleri hükümetin zulme dönen zamlarına karşı çıkmak amacıyla bu MYK’mızda almış olduğumuz ve bundan sonra da alacağımız tedbirleri gözden geçirdik. Bildiğiniz gibi 81 il başkanımız, bu zamları protesto etti. Basın toplantılarıyla bu zamlara karşı çıktı.

Ayrıca ‘mutfaklar yanarken, milletimize kemer sıktıranlar saraylarında sefa sürerken millet iradesinin tecelligahı TBMM tatil yapmamalı’ dedik. Meclis’imizi olağanüstü toplantıya çağırma kararını da almıştık. Bundan sonra da zamma, zulme karşı çıkmayı da sürdüreceğiz. Milletimizin sesi olmaya bu gidişe ‘dur’ demeye devam edeceğiz.

Ayrıca bugünkü toplantımızda pazartesi eksik kalan bazı illerimize ve ilçelerimize de atamalar yaptık.”

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bazı eski ve mevcut CHP kurmaylarının Zoom üzerinden yaptığı toplantının videosuna ilişkin sorulara şu yanıtı verdi:

“Ülke yangın yerine dönmüşken; millet zam, zulüm altında inlerken ‘zoom’ konuşmayı doğru bulmayız. Partimizin kongreler süreci hızla ilerlerken; partimizin geleneklerine uymayan, hiyerarşisini dikkate almayan, etik olmayan toplantıları da doğru bulmayız. Yarışmaya evet diyoruz. Ama bu süreçte partimizin yıpratılmasını da doğru bulmuyoruz. Partimizin Genel Başkanı ve Merkez Yönetim Kurulu, yüz yıllık Cumhuriyet Halk Partisi gemisini limana hasarsız yanaştırmaya kararlıdır. Bunu da yapacaktır.”

Toplantıdan CHP Genel Merkezi’nin haberinin olup olmadığı ile ilgili soruya ise Öztrak, “Hayır, haberimiz yoktu” karşılığını verdi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın; üç bakanlık ve MİT Başkanlığı ile ilgili protokole ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine de “İki Genel Başkan arasındaki bir görüşmeyle ilgili tartışmanın uzaması doğru değildir” dedi.

Meclis’i Olağanüstü Toplantıya Çağıracağız

CHP Sözcüsü Öztrak, seçim öncesinden verilen sözler ortada dururken, zamlar üst üste gelirken, mutfaklar yangın yerine dönmüşken millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tatil yapamayacağını belirterek, “MYK toplantımızda CHP grubumuzun, Meclis’i bu konuda olağanüstü toplantıya çağırması kararını aldık” dedi.

Meclis’in tatil kararının, son yapılan zamlardan önce alındığına da dikkat çeken Öztrak, “Milletin vekilleri bu zulmü, ekonomik soykırımı konuşamasın, milletin hakkını savunamasın diye ÖTV artışlarını yapmadan önce Meclis’i tatile soktular” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/lKxYD5HtgFg

Sözlerime başlarken, A Milli Kadın Voleybol Takımımız, Uluslararası Voleybol Federasyonu’nun 2023 Voleybol Milletler Ligi’nde ülkemize tarihindeki ilk şampiyonluğunu kazandırdı. Bu zor günlerde yüzümüzü güldürdü. Bizlere büyük bir gurur yaşatan Filenin Sultanlarını yürekten kutluyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Toplantımızın gündeminde, hükümetin akıldışı, irrasyonel politikalarının ve ardından gelen seçim ekonomisinin, seçimden sonra milletimizin sırtına yüklediği yükler, çıkardığı fatura vardı. Hükümetin kendi hatalarının faturasını ücretlilere, dar ve sabit gelirlilere kesen, acımasız politikalarını, gelir dağılımını daha da bozan, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan sürdürülemez bir biçimde gelir ve servet dağılımını daha da bozan bu uygulamalara karşı nasıl mücadele edileceğini de toplantımızda ele aldık.

15 TEMMUZUN YIL DÖNÜMÜ

Hafta sonunda, AK Parti’nin bir dönem koalisyon ortağı olan ve yine AK Parti Genel Başkanının “Ne isterlerse verdiğini” söylediği, Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün hain darbe girişiminin 7. yıl dönümüydü. 15 Temmuz Darbe Girişiminin yıl dönümünde, demokrasimize ve milletimize kasteden hain terör örgütünü buradan bir kere daha lanetliyoruz. O gece devleti sokaktan toplayan, demokrasi uğruna can veren 251 şehidimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyoruz. Erdoğan 15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak görmüştü. Nevi şahsına münhasır tek kişilik bir rejimi de, bunu ülkemize dayatmak için kullandı.

FETÖ’NÜN BAKLAVACISI BİLE BULUNDU, SİYASİ AYAK BİR TÜRLÜ BULUNAMADI

Aradan 7 yıl geçti. FETÖ’nün, bankasından baklavacısına kadar her ayağına operasyon yapıldı. FETÖ borsaları kuruldu, milyonlar, milyarlar kasalara aktarıldı. Hükümet şehit aileleri ve gaziler için toplanan paralara dahi el koydu. Ama “FETÖ’nün bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını ben reddetmem” diyen Erdoğan, örgütün siyasi ayağını hala bir türlü bulamadı. Hükümet, bunca insanımızın hayatına mal olan, bu ihanetten ders almamakta da ısrarcı görünüyor. Dün yine kendileri bu ülkeyi yönetemedikleri için, yüzlerce yurttaşımızın şehit, binlerce yurttaşımızın gazi olmasına sebep olanlar, bugün de yine devlet yönetiminde, yeni cemaat ve tarikat gettolarının oluşmasına, tarikat ve cemaat holdinglerinin kurulmasına göz yumuyorlar. Biz buradan bir kere daha uyarıyoruz: Bu yeni, rüşvet, iltimas, kayırmacılık düzenine son verin. Bir defa daha büyük acılara sebep olmayın.

KÖRFEZ ŞEYHLERİNİN KAPISINI AŞINDIRIYOR

AK Parti ve onun Genel Başkanı Erdoğan getirdiği ucube rejimle hukuk devletini bitirdi. Küresel piyasalardan uygun şartlarda para bulma imkanını da böyle yaparak yitirdi. Erdoğan, daha birkaç yıl önce millete, “IMF geldi, 5 milyar dolar borç istedi, verin gitsin dedim” hikâyeleri anlatıyordu. Tabi bu hikaye hiçbir zaman gerçek olmadı. Şimdi Erdoğan ve şürekası, bir dönem meydanlarda, darbe yapmakla, darbe destekçisi olmakla suçladıkları, Körfez Şeyhlerinin, prenslerinin kapısını aşındırıyorlar. El etek öpüyorlar, hükümetin kalan itibarını da yerle bir ediyorlar. Bu kepazeliği de, “Milyarlarca dolarlık yatırım” diye milletimize, pazarlamaya kalkıyorlar.

BORCUN KARŞILIĞI FAİZ DEĞİL TAVİZ

Ama ortada güvenilir bir ekonomik program olmayınca, Körfez ülkeleri, paralarını geri alamayacakları endişesiyle talep edilen borcu vermiyor. Biz buradan bir kere daha uyaralım, ikili ilişkiler kullanılarak alınacak borcun bedeli, “Faiz değil, tavizdir.” Borç alan emir alır. Erdoğan da bugün Körfez’e emir almaya gidiyor. Hükümet seçimden önce akıl dışı politikalarla, ekonomiyi batırdı, hayat pahalılığını azdırdı. Ülkede dövizi kuruttu. Seçim öncesinde oy uğruna, ekonomide ne kaldıysa sonuna kadar kullandı. Tüm tuşlara bastı. Seçim bitti. Şimdi seçim öncesinde göz boyamak için, ücretliye, dar gelirliye çay kaşığıyla verdiklerini, devalüasyonla, vergilerle ve insafsız, acımasız, zalim zamlarla yani kepçeyle geri almaya başladı.

KKM’NİN YÜKÜNÜ YASA ÇIKMADAN MERKEZ BANKASI’NA MI YIKTINIZ?

Erdoğan’ın kazanın dibini nasıl deldiğini bugün açıklanan Haziran ayı bütçe verileri de ortaya koyuyor. Yılın ilk 6 ayında milletten toplanan vergiler önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 55 artmış. 1 trilyon 602 milyar lira olmuş. Aynı dönemde faize ödenen para ise önceki yıla göre ikiye katlanmış. 275 milyar 243 milyon lira olmuş. Yine zenginin mevduatına döviz garantisi anlamına gelen, “Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek” dedikleri Kur Korumalı Mevduat için milletin kesesinden, hazinesinden ödenen para tamı tamına 25 milyar lira. Bu ödemeler şimdi torba yasayla bütçeden alınıp, Merkez Bankası’nın sırtına yıkılıyor. Sadece Haziran ayında 20 milyar liradan fazla para, milletin cebinden alınmış, dolar cinsinden garantili hesap sahiplerinin cebine konmuş. Oysa Haziranda yapılacak ödemenin bunun en az 3 katı olacağı araştırmacılar tarafından tahmin ediliyordu. Hayırdır, KKM yükünü daha yasa çıkmadan Merkez Bankası’na mı yıktılar?

BU GİDİŞİ SÜRDÜRMEK MÜMKÜN DEĞİL

Yine, “Bir kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri geçilmeyen yolların, köprülerin, uçulmayan havalimanlarını işleten yandaşlara, döviz cinsinden verilen garantiler karşılığında ödenen para 25 milyar 461 milyon lira. İlk 6 ayda toplam harcamalar ise geçen yıla göre yüzde 102 artmış. Tüm gelirlerde yani vergi gelirleri de dahil artış ise yüzde 49’da kalmış. Hal böyle olunca da, geçen yılın ilk 6 ayında 94 milyar lira fazla veren bütçe, bu yılın aynı döneminde 483 milyar lira açık vermiş. Yılın tamamı için öngörülen açığın yüzde 73’ü ilk altı ayda gerçekleşmiş. Yılın ilk 6 ayında bütçe dengesi geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 600 milyar lira bozulmuş. Bu gidişi sürdürmek nereden bakarsanız bakın mümkün değil.

BU ZAM DEĞİL, ZULÜM

Şimdi Erdoğan hatalarının faturasını millete kesmeye başladı. Kamuda hiçbir tasarruf yok, israf diz boyu. Bugün sabah bir genelge yayınladılar. Bu nasıl bir tasarruf genelgesidir nereden, ne kadar harcamanın, hangi harcamanın ne kadar kesileceği belli değil. Laf olsun torba dolsun diye tasarruf genelgesi çıkarıyorlar. Millet buradan ne tasarruf edildiğini nereden takip edecek? Öyle gözüküyor ki, Sarayın itibarından tasarruf etmeye hiç niyeti yok. Niyet, milletin sırtına dağ gibi zamları yüklemek. Cumhurbaşkanı Kararlarıyla ve torba yasayla KDV’ye ve ÖTV’ye, kurumlar vergisine, harçlara zam yaptılar. Arabası, traktörü, taksisi, minibüsü olup, bunların bu yıl MTV’sini ödeyen yurttaşlarımıza,  “O geride kaldı sen bir vergi daha ödeyeceksin” dediler. Yetmedi, torba yasayla 5 kata kadar artırdıkları, Cumhurbaşkanının ÖTV’yi artırma yetkisini, acımasızca kullandılar. Erdoğan, 15 Temmuz 2023 tarihinde, imzalayıp yayımladığı kararla, benzine ve motorine tek seferde, bir defada 6 lira zam yaptı. Fukara dostu LPG’ye de 4 lira zam geldi. Benzin ve mazot 35 liraya, LPG 15 liraya dayandı. Konutlarda kullanılan doğalgazın ÖTV’si de üçe katlandı. 15 Temmuz gecesi duyulan salalarında, bir litre benzinin 35 lira olduğu ekonominin ve onun altında kalan aziz milletimiz için okunduğunu anlamış olduk. Erdoğan, önce devalüasyonun önünü açtı. Sonra KDV oranlarını artırdı. Üstüne ÖTV’yi bindirdi. Seçim öncesinde 20 lira olan bir litre benzinin fiyatını 35 liraya; 19 lira olan bir litre mazotun fiyatını 33 liraya çıkardı. 12 Mayıs’tan bugüne dünyada petrol fiyatları yüzde 8 artmış. Bizde pompa fiyatları ise yüzde 73 artmış. “Dışarıda da fiyatlar böyle” diye bunu açıklamak mümkün değil. Bu zulüm.

ENFLASYONUN SEBEBİ SİZSİNİZ, SİZ!

Seçimden önce Cudi’den, Gabar’dan petrol, Karadeniz’den gaz fışkırıyordu. Birde buralardan öyle büyük gelirler elde edilecekti ki, bu parayla Aile ve Gençlik Bankasını kuracaklardı. Ailelere ve gençlere de destek olacaklardı. Ne oldu şimdi? Bu zamlarla milletimizi ekmek alamaz hale getirdiniz. Dünyada petrol üreten ülkeler benzinin litresini 1 doların altına satıyor. Eğer biz petrol üreten ülkeysek bizdeki benzin fiyatları neden dünya ortalamasının üstünde. Bugün benzinin litresine Japon 1 dolar 22 sent, Amerikalı 1 dolar 2 sent veriyor. Okyanusun ötesindeki Avustralyalı 1 dolar 10 sent ödüyor. Bizim kişi başına gelirimiz de, asgari ücretimiz de, bu ülkelerin çok altında. Ama biz 1 litre benzine, şu son zamlarla 1 dolar 32 sent ödüyoruz. Zammın vatandaşlarımızda yarattığı infial nedeniyle, Hazine ve Maliye Bakanlığı açıklama yapmak zorunda kaldı. Önce “Bu zam deprem zararlarını telafi için” diyorlar. Onu geçsinler bir kalem… Deprem olalı kaç ay geçti? Samimi olun. Açıklamanın devamı ise tam bir rezalet. “ÖTV tutarları, maktu olması hasebiyle” Enflasyon karşısında erimişmiş. Bu enflasyonun sebebi kim? Dış güçler mi? Operasyon yapanlar mı? Sizsiniz, siz!

FİYAT DÜŞÜKMÜŞ, SİZ ONU BENİ ARAYAN ÇİFTÇİYE ANLATIN

2016 yılından bugüne kadar uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurundaki artışlara rağmen neredeyse hiç vergi artışı yapılmamışmış. Vergi oranı da, fiyat da düşükmüş. İnsaf. Yani siz bunu bir de milletin yüzüne baka baka bir söyleyin bakalım. Bu sabah kontağı nasıl çevireceğini düşünen, ödediği MTV üstüne bir MTV daha ödettiğiniz, vatandaş, taksici, minibüsçü, kamyoncu size ne diyecek bir görün bakalım. Oğluna, “Traktörü tarlada bırak da gel” diyen dün akşam benimle telefonda konuşan çiftçi, size ne söyleyecek bir bakın bakalım.

BUGÜNLERİ MUMLA ARAYACAĞIZ

Emeklilerden sonra Erdoğan’ın ekonomik soykırımından, araç sahipleri de nasibini aldı. Ama bundan tüm milletimiz de payını alacak. Akaryakıt fiyatındaki bu artış, iğneden ipliğe her şeye zam olarak milletimize geri dönecek. “Kilosuna 9 lira 25 kuruş vereceğim” dediğiniz buğdayı TMO almadığı için 6 liraya tüccara satan çiftçi bu mazot fiyatlarıyla, tarlasına giremezse önümüzdeki yıl ekmeğin somununu 10 liraya bile alamayız. Şimdi, akaryakıt fiyatı arttı. Kamyoncu zam yapacak. Hal esnafı örtüsüydü, poşetiydi deyip zam yapacak. Bunların hepsi meyve, sebze fiyatlarının üstüne binecek. Ancak bu fiyat artışları çiftçiye yaramayacak. Bu ne biçim ekonomi politikasıysa başta kiraz olmak üzere pek çok meyve şuanda dalında kaldı. Ama pazarda, markette bakarsanız fiyatlar uçmaya devam ediyor. Sonunda, “Yaz zamanı 40 liraya domates mi olur?” “18 liraya patates, 19 liraya soğan mı olur?” diye şikayet ettiğimiz günleri mumla arayacağız.

BİLET FİYATLARININ ARTMAMASI İÇİN AKARYAKITI BELEDİYELERE VERGİSİZ VERİN

Bu zamların dar gelirliler üzerindeki yükünü bir nebze hafifletmek için, Eskişehir Büyük Şehir Belediye Başkanımızın sesine kulak verin. En azından zammın toplu taşıma ücretlerine yansımaması için, belediyelere akaryakıtı vergisiz verin.

ZAMMI CAMİ AVLUSUNA BIRAKAMAZSINIZ, BU ZULMÜN NESEBİ SAHİHTİR, ANASI DA BABASI DA ERDOĞAN’DIR

Vatandaşın infiali arşı kaplayınca, AK Parti kadroları da yine bildik, “Biz yapmadık, onlar yaptı, birileri yaptı” tiyatrosuna, oyununa döndü. Bir AK Parti MKYK üyesi; “15 Temmuz salâları okunurken yapılan bu zam, kirli bir operasyon” dedi. Yani milleti aptal yerine koymak bundan başka nedir? Hayrola kim kime karşı operasyon yapıyor? Peki, şu elimdeki ne? Bu Cumhurbaşkanı Kararı değil mi? Karar Sayısı: 7390. Karar tarihi: 15 Temmuz 2023. Resmi Gazete tarihi: 16 Temmuz 2023. Ne yazıyor burada: “ÖTV Kanunun ilgili maddeleri gereği, listede yer alan mallar üzerindeki ÖTV yeniden belirlenmiştir.” Peki, altında kimin imzası var. Recep Tayyip Erdoğan yazıyor burada. Cumhurbaşkanı da yazıyor altında. Ekinde zamların listesi var. Şimdi 15 Temmuz için okutulan salaların arkasına saklanarak, operasyonu yapanın bizzat Erdoğan olduğu ayan beyan ortada. Bunun altında kapı gibi imzası var. Millete operasyon yapan, bu milleti hayat pahalılığı altında acımadan ezen, kendi hatalarının bedelini bu millete ödeten, başta cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Genel Başkanınız olmak üzere sizsiniz, siz! Bir de, aynı AK Parti MKYK üyesi bu zamlara sebebiyet verenin “Derhal görevden alınması” gerektiğini söylemiş. Ee iyi söylemiş. Şimdi zamlara sebep olanın Genel Başkanınız olduğu ortada. Zam kararının altında onun imzası var. Yüreğiniz yetiyorsa, açık açık Genel Başkanınızın istifasını isteyin de bir görelim. Yok, eğer Genel Başkanınız “Bu kararı bana birileri imzalattı, Allah beni affetsin” diyorsa, o zaman çıkacak, bu kararı imzalatan kimdir hangi gerekçeyle bu kararı kendisine imzalatmıştır açıklayacak. Kimse, bu kirli zam operasyonunu cami avlusuna bırakıp kaçmaya kalkmasın. Bu zulmün nesebi sahihtir. Anası da babası da Erdoğan’dır.

YAKICI BİR ZAM FIRTINASI GELİYOR

Bu hükümet ya ne söylediğini ya da ne yaptığını bilmiyor. Ya da her zamanki gibi takiye yapıyor. Bir tarafta, “Birinci önceliğimiz enflasyon” diyeceksin, diğer taraftan, üst üste yaptığın zamlarla, Deli Dumrul misali saldığın vergilerle, frensiz devalüasyonlarla, enflasyonu azdırıp, vatandaşın elindekini avucundakini alacaksın. Bakın ben senelerce devlette çalıştım. Bugüne kadar para ve maliye politikaları arasında böyle büyük bir uyumsuzluk ve milletimize böyle büyük bir zulüm, böyle bir adaletsizlik yapıldığını hiç görmedim. Faizi ne kadar artırırsanız artırın, yılın ikinci yarısında artık bu topraklarda çok daha yakıcı bir zam fırtınasının esmesi kaçınılmaz. Faiz silahını ikide birde boşa sıkıp duruyorsunuz. Bunun faturası ağır bir durgunluk olacak. Yabancı yatırımcılar şimdiden raporlarında, yılsonu enflasyon tahminini yüzde 55’in üzerine çektiler bile. Bir yanda ekonomimizin çok ciddi sorunları var. Ama Erdoğan ve şürekasının derdi bunlara adil çözümler bulmak değil, seçime kadar ekonomiyi bir şekilde idare etmek ve seçimlerden sonrada radikal bir programı yaparlarsa uygulamaya çalışmak.

ENFLASYON GELİR ADALETSİZLİĞİNİ KÖRÜKLÜYOR

Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde gelir dağılımının en adaletsiz olduğu üç ülkeden biriyiz. Artan enflasyon ve hükümetin plansız, programsız zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan politikaları, bu gelir dağılımı adaletsizliğini körükledikçe körüklüyor. 2022 itibariyle, Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesim, toplam gelirin yarısını almaya başladı. Bu mevcut seride rekor. Yüksek enflasyonla, zenginle yoksul arasındaki gelir farkı da hızla açılıyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay, 2017’den bu yana 1 puan düşmüş. Yoksulluk sınırının 33 bin 750 lira olduğu ülkemizde çalışanların yarısından fazlası 11 bin 402 liralık asgari ücret ya da civarında bir ücret alarak hayata tutunmaya çalışıyor. Dört kişilik bir ailede ana-baba asgari ücretle çalışsa, aileyi yoksulluk sınırının üstüne çıkaramıyor. İnsanlarımız yaşamıyor. İşi olan, evden işe, işten eve gidip geliyor. İşi olmayan milyonlarca genç ailesinin eline bakıyor. Yurt dışına kaçıp kurtulma hayalleri kuruyor. İnsanlar beslenemiyor, masasına iki günde bir, bir kap et yemeği koyamıyor. Ekmekle, makarnayla karnının gurultusunu bastırıyor. Çocuklarıyla sinemaya gitmek, bir köfte ekmek yemek artık hayal oldu.

DEPREMZEDELERİ BAŞLARINDAN SAVMAYA ÇALIŞIYORLAR

Ev sahipleri ile kiracılar silahla çatışıyor. Öbür taraftan, depremin yaraları hala sarılmadı. Depremzedelerin önemli bir bölümü yazın sıcağında hala çadırlarda kalıyor. Bir de Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtlarına yerleştirilenler var. Okulların açılma zamanı yaklaşırken, depremzedeleri KYK yurtlarından çıkarmak için baskıların başladığı haberleri gelmeye başladı. Depremzedelere dilekçe imzalatılıp, “Kendi istekleriyle yurttan çıkıyorlarmış” izlenimini vermeye çalışıyorlarmış. Bir başka yerde depremzedelerin kira yardımlarını yurtta kaldıkları süre boyunca kesmişler. Birde üstüne, “Buradan çıkın, ya kira yardımı alın ya da konteynere gidin” demişler. Ev yapmak yerine, evin maliyetinin dörtte birini verip, depremzedeleri başlarından atmaya çalışıyorlar.

MİLLETİN VEKİLLERİ KONUŞMASIN DİYE MECLİS’İ TATİL ETTİLER

Bütün bu sıkıntılar devam ederken Meclis tatile girdi. Erdoğan’ın seçim öncesinde verdiği birçok söz havada kaldı. Seçimden önce esnafın emeklilik prim gün sayısını düşüreceklerdi yapmadılar. “Meclis açılır açılmaz” taşeron işçi sorununu çözmeye söz verdiler, unuttular. 3.600 ek göstergede birinci dereceye gelenler için “Meclis açılır açılmaz” düzenleme sözü verdiler, onu da tutmadılar. Akademisyen maaşlarının artırılmasından, vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesine kadar pek çok düzenleme beklenirken, Meclis’i kapatıp gittiler. Ondan sonrada ertesi gün zamları yaptılar. Milletin vekilleri bu zulmü, ekonomik soykırımı konuşamasın, milletin hakkını savunamasın diye ÖTV artışlarını yapmadan önce Meclis’i tatile soktular.

MECLİS’İ OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRACAĞIZ

MYK toplantımızda CHP grubumuzun, Meclis’i bu konuda olağanüstü toplantıya çağırması kararını aldık. Türkiye’de mutfaklar yangın yerine dönmüşken, vatandaşlarımız büyük sıkıntı içindeyken, millet iradesinin tecelligahı TBMM tatil yapamaz. Vatandaşlarımız hem kendilerini acilen rahatlatacak düzenlemeler, hem de ekonomideki sorunlara çözüm bekliyor, ferahlamak istiyor. Enflasyonu düşürecek bir programı bekliyor. Bunlar yapılmadıkça sosyal huzursuzluklar da hızla artıyor.

BİZ DOĞRULARI SÖYLÜYORUZ, BUNLAR TERSİNİ YAPIYOR

Aslında yapılacak belli ama Hükümet bir türlü bunu yapmıyor, aslında yapamıyor. Sonuçta ortada. Bu sonucu görmek için sadece bugünün ekonomi başlıklarına bir bakmak yeterli: Dolar’da, Avro’da, gram altında üçlü rekor, bütçede tarihi açık, Temmuz enflasyonunda rekor beklentisi, kredi faizleri tam gaz, Kısa Vadeli Dış Borçta yeni rekor… Bunların, bu sorunları çözecek bir vizyonları da yok, kadroları da yok. Biz, “Ekonominin düzelmesi için önce adaletin tesisi gerekir” diyoruz. Bunlar Anayasaya aykırı torba yasaları çıkarmaya devam ediyorlar. Seçilmiş milletvekillerini tutuklu olarak hapislerde tutuyorlar. Suç uydurup gazetecileri cezaevine tıkıyorlar. Biz, “Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak reformlara acilen ihtiyacı var” diyoruz. Bunlar reform falan yapmıyor. Bir tek bildikleri zam. Biz, “Türkiye iş gücünü küresel arenada yarışabilecek şekilde yetiştirmeli diyoruz, çağın gereği yetenekleri bizim evlatlarımız kazandırmalıdır” diyoruz. Bunlar, eğitime ideolojik prangalar takmaya uğraşıyorlar. Biz, “Büyüme herkesi kucaklamalı” diyoruz. Bunlar zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan politikaları uyguluyorlar. Biz, “Ekonomide alınacak önlemlerin yükünün adil dağılacağına milleti ikna etmezseniz, bu işi yürütemezsiniz” diyoruz. Bunlar, seçim beyannamelerinde söz vermelerine rağmen Ekonomik ve Sosyal Konsey’i toplayıp istişare etmek noktasına bir türlü gelemiyorlar. Kendi kafalarına göre önlem uygulamaya kalkıyorlar. Biz, “Ekonomi politikaları çevresel sürdürülebilirliği de gözetmeli. Bunun yanında maliye ve para politikaları da uyumlu olmalı” diyoruz. Bunlar çevreyi katletmeye devam ediyor. Maliye politikasıyla, para politikası arasında uyum muyum sağlamaya hiç yeltenmiyorlar. “Türkiye’nin bu işleri yapacak ehil kadrolara ihtiyacı var” diyoruz biz. Bunlar, kadro diye bir tek görevden aldığı eski bakanı, Amerika’dan ithal Merkez Bankası başkanını vitrine koyup işlerin düzeleceğini, dışarıdan borç bulabileceklerini sanıyorlar.

AĞIZLARIYLA KUŞ TUTSALAR OLMAZ

Hükümet, bugüne kadar yaptığı hataların, 2018 seçimleri öncesinde buharlaştırılan 128 milyar doların yine bu seçimden önce har vurup harman savurdukları 199 milyar doların hesabını millete vermedikçe. Kur Korumalı Mevduatın maliyetinden, deprem harcamalarına Rusya’nın almayı ertelediği doğalgaz borcundan, TÜİK’in makyajlı büyüme, enflasyon işsizlik verilerinin inceletilmesine kadar, güveni sarsan ne varsa hepsini araştırmalı ve açıklamalıdır. Sonuçları da açıklamalıdır. Ancak bu yapılırsa milletimiz artık oyunun kurallarının değiştiğine inanır ve hükümetin politikalarına uyum sağlamaya bakar. Yine güveni sağlamak için sağlam çapaları olan, takvimi belli, istikrarı, yapısal değişimi hedefleyen, uyumun yükünü adaletle paylaştıran, toplumun geniş kesimlerinin üzerinde mutabakata vardığı, bir program uygulanmadıkça bu sıkıntılardan çıkılamaz. Ağızlarıyla kuş da tutsalar, bu ekonomi dikiş tutmaz. Milletin sırtındaki yük hafiflemez, her gün daha ağırlaşır. Ama bu Hükümet bunların hiç birini de yapmaz.

ZAMLAR EKONOMİDEKİ ENKAZIN GÖSTERGESİ

Bunca zam, bunca vergi artışı Erdoğan’ın ekonomiyi nasıl enkaz haline getirdiğini milletimizin gözleri önüne sermiştir. Önümüzde yerel seçimler var. 2019’da yerel seçimleri kazandık, bu sefer milletimizle birlikte çok daha iyisini yapacağız. Önceki seçimde alamadığımız belediyeleri de alacağız. Bunun için çalışıyoruz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Basında yer alan haberlere göre yerel seçimlerde Adana, Mersin, Manisa gibi büyükşehirlerin de aralarında bulunduğu bazı illerde aday çıkarılmayarak İYİ Parti adaylarının desteklenebileceğine dair görüşlerin yer aldığı ve iki partinin de bu duruma sıcak baktığı ifade ediliyor. Bu haber doğru mu? Konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Bunların tamamı hayal mahsulü ve uydurma. Yani bu haberi yazanların Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımıza bunu doğrulatması doğru olurdu.

Soru- Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 3 bakanlık ve MİT Müsteşarlığıyla ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla gizli protokol yaptıklarını iddia etti. Bu iddia hakkında sizin görüşünüz ya da değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Zafer Partisiyle partimiz arasında kamuoyuna açıklanan bir protokol imzalanmıştı. Ayrıca iki Genel Başkan arasında yapılan bir protokol daha vardı. Her iki protokolde de 3 bakanlık ve MİT Müsteşarlığına dair bir düzenleme bir madde yer almamaktadır.

Soru- MTV vergisi görüşmelerinde çok sayıda muhalefet milletvekilinin katılmaması sosyal medyada tepkilere neden oldu. Görüşmelere katılmayan vekillerin sayısının katılanlardan fazla olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? MYK’da bu konu gündeme geldi mi?

Faik ÖZTRAK- Biz ta işin başından bu MTV’yle ilgili düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götüreceğimizi ifade etmiştik. Milletvekillerimizin bir kısmının sahada görevli olmasına rağmen Genel Kurula oldukça yüksek bir oranda katılımda sağladık. MTV konusunda sorumluluğumuzu anayasadan kaynaklanan hakkımız çerçevesinde Anayasa Mahkemesine giderek de yerine getireceğiz.

Soru- Körfez turuna çıkan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, hareketinden önce yaptığı açıklamada “Bu ülkelerin Türkiye’den belli varlıkları satın alma durumları da olacak. BOTAŞ’ı satıyorlar diye bir şey yok. Biz neyin satılacağını, neyin satılmayacağını çok iyi biliriz” dedi. Siz bu açıklamaya nasıl bir yorum yaparsınız?

Faik ÖZTRAK- Bu açıklama öncelikle Erdoğan’ın Körfez’e teslim olmaya gittiğinin itirafıdır. İkrarıdır. Neyin satılıp satılmayacağını gerçekten de o bilir. Atamızdan, dedemizden kalan son gümüşleri varlık fonunda topladı tek bir imzayla neyin satılacağına, neyin satılmayacağına da o karar verecek. Körfez’den borç bulabilmek için bu ülkenin elde kalan nesi var nesi yok satmaya, ülkeyi Körfez şeyhlerine, krallarına, prenslerine peşkeş çekmeye hazır olduğunu daha uçağa binmeden onlara duyurması da gerçekten son derece üzücüdür.

Soru- Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, yine bugün Suriye’yle görüşme konusunda kapının açık olduğunu hatta Beşer Esad ile görüşmeye de kapalı olmadığını söyledi. Bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?

Faik ÖZTRAK- Ben bu açıklamayı dinledim. Erdoğan tükürdüğünü yalama alışkanlığını sürdürüyor. Bu arada şunu da duydum soruya yanıt verirken. İşe Esad diye başladı Eset diye bitirdi. Bu artık gelecek günlerde neler olacağının habercisi. Bunu da not ettik.

Soru- Biraz önce konuşmanızda meclisi olağanüstü toplantıya çağırma kararı aldığınızı ifade ettiniz. Bu kararda altılı masadaki diğer partilerle toplu hareket etme durumu var mı? Sadece CHP grubu olarak mı yapacaksınız? Basında Sayın Karamollaoğlu ve Davutoğlu’nun zamlarla ilgili liderleri aradığı ve birlikte hareket etme noktasında bir arayış olduğu belirtildi.

Faik ÖZTRAK- Tabi ki, grup yönetimimiz diğer grup yönetimleriyle de bu konuyu görüşecekler.

İrrasyonel Politikaların Mucidi, Rasyonel Politika Güzellemelerine Başladı

CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan’ın millete ekonomik soykırım uyguladığını, tulumbada su bitince de söylem değiştirmeye başladığını belirterek, “İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken rasyonel politikalar güzellemesi yapmaya başladı. Mış gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakıyorlar” dedi.

Öztrak, Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliği konusundaki “bel kıran” dönüşünün, tulumba suyun bitmesinin yanında, yabancı bir ajansın NATO zirvesi öncesinde Erdoğan’ın oğlunun kurduğu vakıflarla ilgili haberlerini de düşündürdüğünü belirterek, “Öyle gözüküyor ki birileri birilerinin adına aba altından sopa gösterince işler daha da hızlanıyor” diye konuştu.

Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin açıklamalarına rağmen, emekli aylıklarının iyileştirilmesiyle ilgili her tekliflerinin reddedildiğini söyleyen Öztrak, “Hükümetin büyük ortağı önerilerimizi reddetti. Bu konuda sızlanıp duran küçüğü de görmezden geldi. O da dolaylı olarak reddetti. Bunların alayı samimiyetsiz çıktı. Emeklilerimiz Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı olacak” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/9b9OJNtZOOM

Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemez. Hükümet ekonomiyi darmadağın etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden önce, ızrar halinde seçimi kazanmak için tüm düğmelere aynı anda bastı. Merkez Bankası’nın kasasında döviz bırakmadı. Ekonomiyi büyük bir istikrarsızlığa sürükledi. Ekonomiyi içine sürüklediği bataklığı, seçim sürecinin son durağı olan, yerel yönetim seçimlerine kadar da şimdi milletten gizleme çabası içine girdi.

HATALARIN FATURASI MİLLETE YÜKLENMEYE BAŞLADI

Bunun için daha önce görevden aldığı eski bakan Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına getirdi. Amerika’dan Merkez Bankası Başkanı ithal etti. O güne kadar uyguladığı politikalara kendi atadığı bakanın, akıl dışı, irrasyonel demesini duymazdan geldi. Merkez Bankası’nın tabela faizlerini artırmasına göz yumdu. Ama ne yaptıysa kimseyi akılcı politikalara döneceğine ikna edemedi. Beklediği para da ne dışarıdan ne de içeriden geldi. Erdoğan, kendi yanlışlarının sonucunda, millete içirmesi gereken acı ilacı, Mart ayında yapılacak seçimlere kadar dış borçla erteleyebilme hedefinden uzaklaştıkça uzaklaştı millete yüklenmeye başladı. ÖTV’yi, KDV’yi, gelir ve kurumlar vergilerini artırdı. Vatandaştan bu yıl MTV’sini almıştı, şimdi döndü vatandaş “Bir kere daha MTV ödeyeceksin” dedi.

ÇAYA ZAM, SÜTE ZAM…

Milletin sırtına bu vergilerle toplamda 1 trilyon 150 milyar lira yükledi. Alınan vergilerin üçte ikisi de tüketim vergisi. Yani dar ve sabit gelirli vatandaşların üzerinde kalacak olan vergiler. Hükümet fiyatını belirlediği mal ve hizmetlere de zam üstüne zam yapmaya devam ediyor. Artık bir çay bir simit bile lüks oldu. Geçtiğimiz ay çaya yapılan yüzde 43 dev zammın ardından, bu ay da çaya yüzde 9,5’luk bir zam daha geldi. Çiğ süt fiyatları yüzde 35 arttırıldı. Bu da önümüzdeki günlerde market raflarındaki süte, yoğurda, peynire zam olarak gelecek.

EKONOMİ YAVAŞLAMA SİNYALLERİ VERİYOR

Enflasyon son aylarda baz etkisiyle bir miktar düşmüştü. Ama artık bu etki bitti. Önümüzdeki aydan itibaren, TL’nin değer kaybetmesi, dolaylı vergilerin, harçların artırılması ve zamlar nedeniyle enflasyonun yeniden hızlandığını göreceğiz. Erdoğan ne kadar “Tek haneli enflasyon” masalı anlatırsa anlatsın, enflasyon cephesinde yılın ikinci yarısında işlerin hiç kolay olmayacağı ayan beyan ortada. Vatandaşa çay kaşığıyla verdiklerini, kepçeyle geri alacaklar. Bu ülkede işsizlik her gün can yakıyor. İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı, son 4 aydır 2,5 milyonda çakıldı kaldı. Ekonomi yavaşlıyor. Bugün konut satışları açıklandı. Haziran’da konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44,4 düşmüş. Bu, Temmuz 2021’den bu yana konut satışlarında görülen en sert düşüş. Sanayi üretimi yıllık olarak bakıldığında, son yedi ayın beşinde gerilemiş. Seçimde verilen gaza rağmen ekonomi yavaşlama sinyalleri veriyor.

TULUMBADA SU BİTTİ

Erdoğan’ın “model” dediği safsatayı uygulamaya başladığı, 2021’in Ekim ayından bugüne, cari açık her ay arttı. Rekor üstüne rekor kırdı. 20 aylık birikimli cari açık 87 milyar dolar oldu. Ama bunun finansmanı için dışarıdan yeterli para gelmedi. Açığın tam 36 milyar doları, ülkenin kasasındaki dövizler satılarak finanse edildi. Ama artık tulumbada su bitti! Güçlü çıpalara sahip, tüm kesimlerin uzlaştığı, adil olduğunu kabul ettiği, saydam ve hesap verebilir bir biçimde uygulanan ve gömleğin ilk düğmesini yönetimin kendi harcamalarında, radikal bir tasarrufa giderek iliklemeye başladığı, güçlü bir program olmadıkça bu sarmaldan çıkmak artık mümkün değil.

İRRASYONEL POLİTİKALARIN MUCİDİ RASYONEL POLİTİKA GÜZELLEMLERİNE BAŞLADI

Erdoğan Litvanya dönüşünde, “Ekonomi programımızı, tavizsiz uygulayacağız” diyor. Şimdi bu kaçıncı program diyeceğim ama ortada açıklanmış bir program yok. Bahsettiği ekonomi programını ne gören var ne de duyan… Zam çok, vergi çok, yoksulluk çok, açlık çok. Program da, huzur da ortada yok. Tek bildikleri, hep zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak. Millete ekonomik soykırım uygulamak. Tulumbada su kalmadı. İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken, rasyonel politikalar güzellemesi yapmaya başladı. Samimiyetsizlik bunlarda diz boyu. Mış gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakıyorlar.

794 MİLYAR LİRALIK HARCAMA EK BÜTÇEDE YOK, BÜTÇE İÇİNDE BÜTÇE VAR

Ek bütçe dedikleri bir ucubeyi Meclis’e sundular. Getirdikleri ek bütçede, milletten toplayacakları 1 trilyon 150 milyarlık verginin karşılığına, 1 Trilyon 150 milyar liralık harcama yazmışlar. Neden? Çünkü yasal olarak ek bütçede açık getiremiyorlar. Ama ek yapılan harcamalara baktığımız zaman her şey var, ama kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine, emeklilerin aylıklarına, ikramiyelerine yapılan zamlar, sosyal güvenliğe devlet katkısındaki artış gibi, toplamda 794 milyar liralık harcama ek bütçede yok. Yani bütçenin içinde görünmeyen bir başka bütçe var.

BÜTÇE AÇIĞI KATLANACAK

Bunu, Cumhurbaşkanına verdikleri insaf dışı ödenek yazma yetkisiyle bütçeye, karşılığına gelir yazmadan yazacaklar. Yazdıkları bütçe açığını yani sene başında yazdıkları bütçe açığını ikiye katlayacaklar, rekor kıracaklar. Bir de bunu karşılasın diye Cumhurbaşkanına bir insafsız, net borçlanma yetkisini üçe katlayan bir yetki de veriyorlar. Memleketin bütçesini, kaderini tek kişinin iki dudağının arasına bırakıyorlar. Nerede kaldı millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütçe hakkı… Torba yasayla kur korumalı mevduatın yükünü de Hazineden Merkez Bankası’na devrettiler. Bütçe açığının önemli bir bölümünü de para basarak karşılamak üzere yok ettiler. Anayasaya, yasalara aykırı, saydamlıktan, hesap vermekten uzak, bölük pörçük uygulamalarla, güveni artırmaları mümkün değil. Aksine bu uygulamalarla güveni daha da azaltıyorlar. Milletimize çıkacak faturayı, her gün biraz daha ağırlaştırıyorlar ve taşınamaz hale getiriyorlar.

İSVEÇ KONUSUNDA BEL KIRAN DÖNÜŞ

Daha önce de tulumbada su bittiğinde Erdoğan; “Bu can bu tende oldukça vermem” dediği rahibi, bir gecede ABD Başkanının makamına teslim etmişti. “Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz” dediği, Cemal Kaşıkçı cinayetinin kanıtlarını, dosyasıyla Suudi Arabistan’a devretmişti. Kendi gazetecilerimiz zindanlarda çürürken, “Hiçbir surette iade etmeyiz, ben bu makamda olduğum sürece asla” dediği Alman vatandaşı Türk muhabiri, Merkel bastırınca apar topar Almanya’ya teslim etmişti. Ve şimdi daha 15 gün önce, İsveç’e “Boşuna uğraşma. Sen Kuran’ın yakılmasına müsaade ettiğin sürece biz sizin NATO’ya girmenize ‘evet’ demeyiz” diye meydanlarda caka satıyordu. Türkiye’ye gelecek İsveç heyetlerine, “Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. NATO’ya girmelerine izin vermeyiz” diyerek kapıdan kovalıyordu. Sonra bir baktık bir gecede çark etti.

ERDOĞAN’IN OĞLUNUN VAKIFLARIYLA ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERDİLER

Şimdi yani böylesine bel kıran bir dönüş insana tulumbadaki su meselesi yanında, yabancı bir ajansın, NATO zirvesi öncesinde, Erdoğan’ın oğlunun kurduğu, Genel Başkanımızın da aileleri konuşmaya buradan başlayalım dediği, Manhattan’daki gökdeleni yapan vakıfla ilgili, yolsuzluk haberinin de etkili olduğunu düşündürüyor. Öyle gözüküyor ki birileri birilerinin adına aba altından sopa gösterince işler daha da hızlanıyor. Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi. Nokta. Ama samimiyetsizlikte burada da zirve yapıyor. Tek bir imzayla, daha önce Meclis’in onayladığı İstanbul sözleşmesini bitiren, kibirli Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği konusunda “Yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde” demeye başlıyor. Düne kadar tu-kaka olan AB üyeliği de birden torbadan çıkıverdi. Herhalde birileri ona geçmişte AB üyeliği gündemdeyken Türkiye’nin ne kadar rahat para bulduğunu anlatmış. Bir de bunu koyalım diyor şimdi, bir de bunu yapalım.

ERDOĞAN’IN SÜNGÜSÜ NE KADAR DÜŞECEK

Atalarımızın “borçlunun yalımı alçak olur” diye bir sözü var. Bunu boşa söylememişler. Seçimlerden önce, ekonomide yaptığı hataları şimdi dışarıdan alacağı borçla gizleyebilmek için bakalım Erdoğan süngüsünü daha ne kadar düşürecek? Bunu öğrenmek için, çok fazla beklemeyeceğiz. Şimdi Erdoğan Körfez yolcusu. Bakalım oralarda, para gelsin diye nelere evet diyecek? Borç almak için hangi emirleri alacak? Hep birlikte göreceğiz.

İTİBARDA KALMAK, İKTİDARDA KALMAKTAN ÖNEMLİ

Erdoğan döneminde, cari açık ve bütçe açığının yanında Türkiye’nin en önemli açıklarından biri de, itibar açığı oldu. Bir siyasetçi için, bir siyasi parti için “İktidarda” kalmak önemlidir. Ama İsmet Paşa’nın dediği gibi bundan çok daha önemli olan “İtibarda” kalmaktır. Bir hükümet için itibar, vatandaşına hak ettiği refahı sağlamakla, hakkı, hukuku, adaleti korumakla, insanlarına güven vermekle, onların ihtiyaç duyduğu hizmetleri en iyi bir şekilde sağlamakla ve tabi yaptıklarının da hesabını vermekle olur. Ülkemizi, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 15 sıra, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 20 sıra, Dünya Mutluluk Endeksi’nde 43 sıra, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 46 sıra gerileten, Erdoğan bunların hiçbirini yapmadı. Yapamaz.

MİLLETİN İRADESİ GASP EDİLDİ, TBMM BAŞKANI SEYRETTİ

Hukuk devletini bitirdi. Bu ülkede artık hakimler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları, Yargıtay dava daireleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan, kamuoyundaki tartışmalı pek çok davaya imza atan hakim Adalet Bakan Yardımcısı yapılıyor. Şimdi buradan biz soruyoruz, şu kararlarını tanımadığınız Anayasa Mahkemesi, Zimbabve’nin Anayasa Mahkemesi mi? TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebi, Anayasa Mahkemesi kararları ve yasalar ortadayken reddedildi. Milletin iradesi göz göre göre, aslında birbirlerini dengelemesi gereken, üç ayrı kuvvetten biri olan yargı tarafından gasp edildi. TBMM Başkanı da bunu seyretti. Biz buradan bir kere daha tekrarlıyoruz: Can Atalay serbest bırakılmalıdır. Bu yapılan sadece Can Atalay’ın değil, ona oy vererek Meclis’e gönderen tüm vatandaşlarımıza, milletin iradesine saygısızlıktır. Yargı iktidarın güdümünde oldukça, yolsuzluklar arşa varınca, hak, hukuk, adalet ayaklar altına alınınca, tabi Türkiye’nin dışarıda itibarının kırıntısı bile kalmamaktadır.

NATO TOPLANTISINDA HİÇ BİR ŞEYİ KABUL ETTİREMEMİŞİZ

Ondan sonra Erdoğan Avrupa Birliği’ne üyelik sorusu soran gazeteciye “Ağzın bal yesin” derken, İtalya Başbakanı da çıkıp, “Türkiye’nin AB üyeliğinin gündemin üst sırasında olmadığını” söylemektedir. NATO’daki ortaklarımız, Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını desteklememe konusunda, açık teminat vermeden, NATO bünyesinde kurulan bir koordinatörlükte caka satıyorlar. Siz İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açarken, İsveç mahkemeleri, Litvanya dönüşü, uçağınızın tekeri yere değmeden, terör suçlamasıyla istediğiniz iki kişiyi iade etmeyeceğini açıklıyor. Öyle görünüyor ki siz bu NATO toplantısında hiçbir şeyi kabul ettirememişsiniz. Ama onların dayattığı ne varsa kabul etmek zorunda kalmışsınız. Çünkü tulumbada su bitti. Yönetiminizin itibar açığını arttırdıkça artırmışsınız. “Borç alanın, nasıl emir aldığını” göstermişsiniz.

EMEKLİ AYLIKLARI KONUSUNDA ALAYI SAMİMİYETSİZ ÇIKTI

Milletin sırtına 1 Trilyon liradan fazla vergiyi, eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi. Oysa seçim öncesinde hükümet, emekli aylıklarında adaletsizliği gidermek için kademeli artış sözü vermişti. Yine Erdoğan emekli maaşlarının iyileştirilmesi için “Arkadaşlarına talimat verdiğini” söylemişti. Bahçeli de, memura verilen seyyanen zammın kök aylığa yansıyacak şekilde emekliye de uygulanmasını istemişti. Ama bütün bunların alayı olmadı, alayı samimiyetsiz çıktı. Biz haftalardır, “Gelin emeklilerimize hak ettikleri insanca yaşamı sağlayacak bir aylığı verelim. Bununla ilgili düzenlemeyi hep birlikte yapalım” dedik durduk. Dün akşam da, emeklileri enflasyona ezdirmemek için ve bir iyileştirme olması için önergemizi de verdik. Ama hükümetin büyük ortağı reddetti. Bu arada bu konuda sızlanıp duran küçüğü de görmezden geldi. O da dolaylı olarak reddetti.

EMEKLİLER EKONOMİK SOYKIRIMIN KURBANI OLACAK

Şimdi emeklilerin sadece bir kısmına verilen zam da, hükümetin getirdiği vergilerle, yapılan zamlarla, değer kaybeden Türk lirasıyla, yılsonuna kadar misliyle geri alınacak. Zam almayan emeklilerimiz de daha fazla ezilecek. Evet emeklilerimiz Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı olacak.

ROLLER BELLİ, TROLLER BELLİ

Hükümet, 8 ay sonra yapılacak seçimlere kadar, sebep olduğu ekonomik soykırım konuşulmasın diye, elinden geleni yapıyor. İlk hedefi; Cumhuriyet Halk Partisi, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve bize destek veren 25,5 milyon insanı dağıtmak, etkisizleştirmek, susturmak. İpe sapa gelmez iftiralarına yerde de gökte de devam ediyor. Yaklaşan yerel seçimlere giderken, milleti bölmek, beraberliğini bozmak istiyor. Roller de troller de belli. Feshane’de sergiler basılıyor. Festivaller iptal edilsin diye kampanyalar yapılıyor. Trollerin hedef gösterdiği sanatçıların, konserleri iptal ediliyor.

İDEOLOJİK VESAYETLE EĞİTİM SİSTEMİNİ MAHVETMEYİ SÜRDÜRÜYORLAR

Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan zat, karma eğitimi tartışmaya açmaya çalışıyor. Sanki Türk eğitiminin en önemli sorunu buymuş gibi. Erdoğan’ın ortağı, Hizbullah’ı terör örgütü diye kabul etmeyen partinin milletvekili karma eğitime “dayatma” diyor. Bu hükümet ideolojik vesayetle eğitim sistemini mahvetmeyi sürdürüyor. Kız çocuklarını eğitimin dışında tutmanın peşindeler. Tekrar soruyorum, bu çağda Türk eğitiminin sorunu bu mu? Çağdışı kalmış kafalara eğitimi teslim ederseniz sonuçta bu oluyor. Ama biz zaman kaybediyoruz. Türkiye zaman kaybediyor. Orta gelir tuzağından bir türlü çıkamıyor.

AMAÇLARI MİLLETİ BÖLÜP EKONOMİK SOYKIRIMI UNUTTURMAK

Tabi bu oyunun içinde başka oyunlar da var. Hükümetin planı, yaşam biçimi farklılıkları üzerinden, milleti ayrıştırarak, bölerek, ekonomik soykırımı unutturmak, aradan sıyrılıvermek. Bunun için de yerel seçimlere kadar elinden geleni yapacağını görüyoruz.

CUMHUR İTTİFAKI’NA OY VERENLERİ DE SAFLARIMIZA BEKLİYORUZ

Türkiye’de 8 ay sonra yapılacak seçimler, çok önemli bir dönemeç. Artık bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar, dayanışma içinde, yaklaşan seçimlere birlikte hazırlanmalıyız. Kendimize güveneceğiz. Birbirimizi suçlamayacağız. Birlikte doğruları bulacağız. Bize oy veren 25.5 milyon dahil, milletimizin hiçbir ferdinin hakkını yedirmeyeceğiz. Arkamızdaki desteği 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız. Hükümetin uyguladığı ekonomik soykırımın, sığınmacı meselesine ikircikli yaklaşımının, İsveç’te Kuranı Kerim’in yakılmasından sonra ettiği sözleri, bir gecede yalayıp yutmasının, hayal kırıklığına uğrattığı, son seçimlerde AK Parti’ye ve Cumhur ittifakına oy veren yurttaşlarımızı da, bunun hesabını sormak için saflarımıza bekliyoruz. Despotlara, bölücülere, ülkemizin itibarına kastedenlere, ekonomik soykırım uygulayanlara, hukuk devletini tanımayanlara geçit vermeyeceğiz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Tuzla Belediye Başkanına hakaret iddiasıyla kamu görevlisine alenen hakaret suçundan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Aynı zamanda da siyasi yasak istendi. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Bu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza daha önce yapılanlar gibi açılan bir kumpas davası. O toplantının videoları var. O toplantıdaki videolara bakıldığında Belediye Başkanımızın ortalığı sakinleştirmeye çalıştığı, sözlerinde de eleştiri dışında hiçbir hakaret olmadığı çok açık, net bir şekilde görülüyor.

Soru- Türkiye İşçi Partisi tarafından Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay hala cezaevinde. Son olarak Yargıtay Atalay’ın tahliye edilmesi talebini de reddetti. CHP bu konuya tepkisini daha farklı şekillerde dile getirecek mi? Bu konuya ilişkin nasıl adımlar atılacak?

Faik ÖZTRAK- Can Atalay’ın şahsında millet iradesine yapılan bu suikasta karşı her türlü desteği verdik, vermeye de devam edeceğiz. Daha iki gün önce Genel Başkanımız, İl Başkanımız ve Genel Başkan Yardımlarımızla birlikte kendisini cezaevinde ziyaret etti. Millet iradesine kasteden bu yargı kararlarına karşı durmaya devam edeceğiz. Türkiye Millet Meclisi Başkanının da bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz.

Ülkede Bir Ekonomik Soykırım Yaşanıyor

“Sarayın menüsünde vatandaş için bol bol zam var. Yapılan zamlara da ‘acı reçete’ diyorlar ama aslında ‘acı’ var ama ortada hala bir ‘reçete’ yok. Hükümet kurulalı bir aydan fazla zaman geçti. Hala ekonomide ne yapılacağını gösteren bir plan, bir program, bir yol haritası getiremediler. 21 yıllık hükümetin, aylar önce yaşadığımız depremle üzerine şal çekmeye çalıştığı ‘Büyük bir iflasın ilanı’ var.”

“Erdoğan ve şürekası saraylarda gününü gün ederken, lüks araç konvoylarının ucu bucağı görünmezken, kimse itibardan tasarruf etmeyi aklından bile geçirmezken, dayanak hep vatandaşın cebi, hep milletin tenceresi oluyor. Siz, hal böyleyken hangi millilikten, hangi dayanışmadan söz ediyorsunuz.”

“Bugünden itibaren başlayan iğneden ipliğe her şeye gelen zam yağmurları, geçtiğimiz beş yılı milletimize mumla aratacak. Beş yıl önce, Merkez Bankası’nın döviz kasasında 31 milyar dolar net döviz rezervi vardı. Şimdi kasa 63 milyar dolar eksi bakiye veriyor. Ülkede sahte istikrar havası basabilmek için Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırılan, yüz milyarlarca dolarların ağır faturası bugün milletimize çıkıyor. Ülkede bir ekonomik soykırım yaşanıyor. Beş yıl önce, işsiz sayısı 5 milyon 272 bindi.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde MYK toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:https://youtube.com/embed/xbFWwm_nimY

İKİ MEHMETÇİĞİMİZ ŞEHİT OLDU, YÜREKLERİMİZ DAĞLANDI

Dün akşam Irak’ın kuzeyinde süren terörle mücadele operasyonlarında iki Mehmetçiğimiz şehit oldu. Yüreklerimiz dağlandı. Sözlerime başlarken şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına ve milletimize sabır diliyoruz.

SEL FELAKETİNE UĞRAYAN 7 KENTİMİZDE 60 BELEDİYE PERSONELİ, 30 AĞIR İŞ MAKİNASI GÖREV YAPIYOR

Yine bu hafta sonunda Karadeniz’de pek çok ilimizde sel ve toprak kaymaları yaşandı. Samsun’da bir vatandaşımız sele kapılarak hayatını kaybetti. Kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyoruz. Genel Başkanımız felaketin ardından derhal Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş’ı görevlendirdi. Belediyemiz her türlü araç gereç ve personeliyle bölgede, afetlerden etkilenen vatandaşlarımızın yardımına koştu. Daha sonra yine Genel Başkanımızın talimatıyla diğer belediyelerimiz de yardım çalışmalarına katıldı. Bu sabah 8.00 itibarıyla sel felaketine uğrayan 7 kentimizde 60 belediye personeli, 30 ağır iş makinası görev yapıyor. Yine içme suyu ve gıda yardımı taşıyan çok sayıda tır da hareket etmiş vaziyette. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Ahmet Akın AFAD ve bölge belediyeleriyle iş birliği içinde çalışmaları yürütüyor. Yine Genel Başkanımızın talimatıyla Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Semra Dinçer başkanlığında bölge milletvekillerinden oluşan bir heyet Zonguldak’ta incelemelerde bulunuyor.

ALİ İSMAİL KORKMAZ GEZİ OLAYLARI SIRASINDA 19 YAŞINDAYKEN KARANLIK BİR SOKAKTA KATLEDİLDİ

‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın’ diyor Albert Camus. Erdoğan yönetiminde geçen 21 yılda, göz göre göre gelen krizlerde, borcunu ödeyemeyen çiftçiler, iş bulamayan gençler, çocuğuna pantolon alamayan babalar canlarına kıydı. İnsanlar valiliklerin önünde kendini yakarak yaşamlarına son verdi. Bugün ölüm yıl dönümü olan Ali İsmail Korkmaz Gezi olayları sırasında Eskişehir’de daha 19 yaşındayken, karanlık bir sokakta katledildi. Kendisini de rahmetle anıyoruz. Sadece krizlerde, olaylarda değil, gerekli hazırlık yapılmadığı için felakete dönüşen afetlerde, gerekli önlemler alınmadığı için katliama dönüşen kazalarda, göz göre göre yüzlerce, binlerce canımızı yitirdik. Deprem oldu öldük. Yangın oldu, sel oldu öldük. Maden patladı öldük. Tren devrildi öldük. Sorumlular, her seferinde ‘kader’ dediler, ‘fıtrat’ dediler geçtiler. Hafta sonunda 7’si çocuk 25 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, bir büyük ihmalin sonucunda yaşanan, katliam gibi bir kazanın, Çorlu Tren Faciası’nın beşinci yıl dönümüydü. Kurbanların aileleri, bu katliamın gerçek sorumlularının hak ettikleri cezaları almaları için adalet arayışını sürdürüyor. Biz, bu ve diğer faciaların kurbanları ve tüm vatandaşlarımız için hak, hukuk, adalet talep etmeye, sonuna kadar onların yanında olmaya devam edeceğiz.

1 DOLAR BEŞ YIL ÖNCE, 4 LİRA 53 KURUŞTU, ŞİMDİ 26 LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTI

Bugün 10 Temmuz 2023, bundan tam beş yıl önce, frensiz, dengesiz, ayarsız, Erdoğan’ın nevi şahsına mahsus tek kişilik sistemi, Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla icraatlarına başladı. Erdoğan o dönemde seçimlere giderken ‘Verin bu kardeşinize yetkiyi, ondan sonra faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır görün’ demişti. Merkez Bankası’nın tabela faizi, bugün beş yıl önceki yerinde ama vatandaşın bankaya gittiğinde karşılaştığı kredi faizleri aldı başını gitti. O günden bugüne; ihtiyaç kredisi faizi yüzde 24’ten yüzde 44’e, taşıt kredisi faizi yüzde 22’den 36’ya, konut kredisi faizi yüzde 13’ten yüzde 25’e yükseldi. O da kredi verecek banka bulabilirseniz. Yine son beş yılda, ‘Tıpkı marş gibi, bayrak gibi ülkemizin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeleyen Türk lirası’ dolar karşısında yüzde 82 değer yitirdi. 1 dolar beş yıl önce, 4 lira 53 kuruştu, şimdi 26 liranın üzerine çıktı. Türk lirası aynı dönemde, Bulgar levası karşısında yüzde 81 değer yitirdi.

VATANDAŞIN YAŞADIĞI ENFLASYON İLE TÜİK’İN AÇIKLADIĞI RESMİ ENFLASYON ARASINDA DAĞLAR KADAR FARK VAR

Beş yıl önce, TÜİK’in makyajlı enflasyonu yüzde 15’ti. Bugün iki katını geçti, yüzde 38’e ulaştı. İstanbul Ticaret Odası’nın yayımladığı Ücretliler Geçinme Endeksi’ne göre, 2018 haziranında yüzde 12 olan enflasyon, bu yılın haziran ayında neredeyse beşe katlanarak yüzde 55’e çıktı. Bağımsız iktisatçıların hesapladığı EN-AG enflasyonu ise yüzde 109. Vatandaşın yaşadığı enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon arasında dağlar kadar fark var. Beş yıl boyunca işbaşındaki tek kişilik hükümet uyguladığı kerameti kendinden menkul politikalarla enflasyonu azdırdı.

ÜLKEDE BİR EKONOMİK SOYKIRIM YAŞANIYOR

Ücret maaş aylık artışlarında kerteriz alınan enflasyonu, TÜİK’e makyajlatarak milletimizi hayat pahalılığına ezdirdi. Beş yıl önce, kilosu 22 lira olan beyaz peynir bugün 156 lira, kilosu 10 lira olan tavuk eti bugün 65 lira, pirincin kilosu 6 lira 19 kuruştu, 49 liraya çıktı. Dana etinin kilosu 47 liradan 343 liraya fırladı. 5 liraya alınan soğan 19 liraya, 4 liraya alınan patates 18 liraya yükseldi. Ama maalesef burada da kalmayacak. Bugünden itibaren başlayan iğneden ipliğe her şeye gelen zam yağmurları, geçtiğimiz beş yılı milletimize mumla aratacak. Beş yıl önce, Merkez Bankası’nın döviz kasasında 31 milyar dolar net döviz rezervi vardı. Şimdi kasa 63 milyar dolar eksi bakiye veriyor. Ülkede sahte istikrar havası basabilmek için Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırılan, yüz milyarlarca dolarların ağır faturası bugün milletimize çıkıyor. Ülkede bir ekonomik soykırım yaşanıyor. Beş yıl önce, işsiz sayısı 5 milyon 272 bindi.

İŞSİZLER ORDUSUNA GÜRCİSTAN’IN TÜM NÜFUSU KADAR İNSAN EKLENMİŞ

TÜİK bugün açıkladı. Mayıs ayı itibarıyla işsiz sayımız 8 milyon 567 bin kişi. Bizdeki işsiz sayısı, dünya üzerindeki 95 ülkenin nüfusundan fazla. Beş yılda işsiz sayısı 3 milyon 295 bin kişi artmış. İşsizler ordusuna neredeyse Gürcistan’ın tüm nüfusu kadar insan eklenmiş. Aynı dönemde, bu ucube düzenin başı yoksulluğu da azdırdı. Sosyal yardımlardan yararlanarak hayata tutunmaya çalışan hanelerin sayısı 3 milyon 495 binden 4 milyon 419 bine çıktı. Türkiye’yi uçuracağı söylenen bu rejim Türkiye’yi krizden krize sürükledi durdu. Bu rejimin başı, bugün hala meydanlarda, ‘Türkiye’yi ilk 10 ekonomi arasına sokmaktan’ bahsedebiliyor. Geçmiş olsun… Siz bundan 12 yıl önce ülkemizi bu yıl ilk 10 ekonomi arasına sokma sözü vermiştiniz. Bu sözü tutamadınız. Bırakın ülkemizi dünyada ilk 10 ekonomi arasına sokmayı, dünya sefalet liginde ilk 10 arasına soktunuz. Hala nasıl milletimizin yüzüne utanmadan, sıkılmadan bakabiliyorsunuz?

ERDOĞAN VE ŞÜREKASI KEYİF ÇATARKEN İŞSİZ KALMIŞ, HAYAT PAHALILIĞI ALTINDA EZİLMİŞ, BORCA BATMIŞ BİR MİLLET

Erdoğan tipi başkanlık sistemi, medeni bir ülkenin vatandaşına en iyisini sunmasını gerektiği her hizmette, maalesef ülkemizi küme düşürttü. Son 5 yılda Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 15, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 20, Dünya Mutluluk Endeksi’nde 43 sıra birden düştü. Erdoğan’ın üstüne göre biçilmiş, tüm yetkiyi bir yerde toplayan, ucube rejim elbisesini giymenin milletimize çıkardığı fatura işte bu: Erdoğan ve şürekası keyif çatarken işsiz kalmış, hayat pahalılığı altında ezilmiş, borca batmış bir millet. Kasası boşalmış, rezervleri erimiş, parasının değeri kalmamış, medeniyet liginde küme düşmüş bir ülke ve tüm bunların üstünü örtmek için bol bol vatan, millet, Sakarya edebiyatı.

BU TORBA YASALAŞIRSA NE ENFLASYONLA MÜCADELE OLUR NE DE YİTİRİLEN GÜVEN SAĞLANIR

Ülkede hakkı, hukuku, adaleti bitiren kasayı tamtakır eden hükümet, seçimden sonra pervasızca, milletin boğazına çökmüştür. Erdoğan kendi milletvekillerine verdirdiği, torba yasa teklifiyle Anayasayı bir kez daha çiğnedi. Vatandaştan ödediği motorlu taşıtlar vergisini, bir kere daha alıyor. Hafta sonunda Plan Bütçe Komisyonu’nda, CHP’li üyeler ‘bu olmaz, bunu çıkarı’ dediler. Ama hükümeti destekleyen partilerin üyeleri bunu kabul etmedi. Yetmez Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iptal ettiği bakanlık bütçelerine ödenek ekleme yetkisini de tekrar torbaya sokmuş. Meclis’in bütçe yapma yetkisini hiçe sayarak, bütçe içine tek kişinin iradesiyle harcanacak bir başka bütçe daha yerleştirilmiş. Yine bu teklifle, mali disiplinin önemli bir güvencesi olan, yasayla belirlenmiş, net borç kullanım tutarını üçe katlayan bir düzenleme getiriliyor. Bununla Cumhurbaşkanı, olağanüstü borçlanma yetkisi alıyor. Bununla da kalmıyor, Hazine’nin Kur Korumalı Mevduat uygulaması yükümlülüklerini, Merkez Bankası’na devrederek kamu harcamalarının, Merkez Bankası’ndan para basarak finanse edilmesinin önünü açıyor. Böylece en önemli enflasyon çapalarından birini de yok ediyor. Bu torba yasalaşırsa ne enflasyonla mücadele olur ne de yitirilen güven sağlanır.

EMEKLİ YÜZDE 25 ARTIRDIĞINIZ MAAŞLARLA, NEREDE YAŞASIN, KİRASINI NASIL ÖDESİN NE YESİN NE İÇSİN?

Güveni sağlasın diye yeniden işbaşına getirilen, Hazine ve Maliye Bakanı’dan da ABD’den ithal edilen Merkez Bankası Başkanı’ndan da bu torbayla ilgili tık yok. Artık her ikisi de topun ağzındadır. Ağızlarıyla kuş tutsalar inandırıcı olamazlar. Buradan bir soruyu da soralım: Siz vatandaşa kaşıkla verdiğini kepçeyle alan, tuzu kuru yandaşa dokunmayan, bu düzenlemeleri kime sorarak yaptınız? Seçimden önce toplamayı vadettiğiniz, Ekonomik ve Sosyal Konsey’i neden toplamadınız? Eğer ekonomide dengeleri yeniden sağlamak istiyorsanız, getirilen düzenlemelerin başarılı olmasının şartlarından bir tanesi de toplumun tüm kesimlerinin yükün adil dağıldığını kabul etmesidir. Ekonomik ve Sosyal Konsey’i toplamadan, ilgili kesimleri dinlemeden karar aldıkları için de hükümetin güveni, istikrarı sağlama, milleti ferahlatma konusunda, yine başarısız olması kaçınılmazdır. Teklifin bu şekilde yasalaşması halinde, Meclis grubumuz tüm bu hukuksuzlukları Anayasa Mahkemesi’ne götürecek ve iptal talebinde bulunacaktır. Torba yasa Meclis’e geldiğinde, Erdoğan’ın emeklilere verdiği sözlerin, bu yasada olamadığını söylemiştik. Kamuoyunda da ciddi bir tepki gelince emekli maaşlarını yüzde 25 artıracak bir düzenleme, Plan Bütçe Komisyonu’nda torbaya eklendi. Erdoğan da çıktı, ‘emeklinin yüzünü güldürdüklerini’ söyledi. El insaf. Sadece sene başından bu yana gerçekleşen TÜİK makyajlı, gıda enflasyonu yüzde 30’a dayanmış. Kiralar asgari ücreti geçmiş. Emekli yüzde 25 artırdığınız maaşlarla, nerede yaşasın, kirasını nasıl ödesin, ne yesin, ne içsin?

ÇAĞRIMIZA KULAK TIKADILAR, EMEKLİLERİ KADERİNE TERK ETTİLER

Diğer taraftan seçimden önce, en düşük emekli aylığı 7 bin 500 liraya çıkarılırken, 6 bin lira ve altında kök aylık alan ve aylığı 7 bin 500 liraya yükseltilen milyonlarca emekli, enflasyon telafi zammından hiçbir şekilde yararlanamayacak. Emeklilerin dul ve yetimlerinin durumu ise çok daha vahim. Onların aylıkları emekli aylığına oranlanarak bağlanıyor. Yani önceki düzenlemeden hiç yararlanmadılar. Müteveffa eşinin, yakınlarının alacağı maaş, zaten sefalet sınırının bile altındayken bunun yarısıyla, dörtte biriyle dul ve yetimler nasıl geçinecek? Zam sağanağı altında bu yüzde 25 zam yurttaşlarımızın nesine yetecek? Biz geçen hafta buradan bir çağrıda bulunduk. Emekli aylıklarında kademeli artış için emeklilerimize, dul ve yetimlerine, insan onuruna yakışan bir gelir temin etmek için, ‘Gelin Komisyon’da birlik olalım, hep beraber bu düzenlemeyi yapalım’ dedik. Çağrımıza kulak tıkadılar. Emeklileri kaderine terk ettiler. Şimdi çağrımızı bir kere daha tekrarlıyoruz. Hala zaman var. Yasanın Meclis Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde, bu düzeltmeleri yapalım. Milletin vekilleri olarak, emeklilerimizi, onların dul ve yetimini yüz üstü bırakmayalım.

CUMHURBAŞKANI KARARLARIYLA ZAM OLDU, ZULÜM OLDU

Hükümet torba yasalarla, Cumhurbaşkanı kararlarıyla zam oldu, zulüm oldu milletin üstüne yağdı. Açıkça ekonomik soykırım uyguluyor. Buna rağmen yeni bakan turpun büyüğünün heybede olduğunu söylemekten de çekinmiyor. Yani bu günümüzü aratacak, çok daha kötü günler yaklaşıyor. Sonunda Meclis’e getirdikleri ek bütçe de bunun ispatı. Ek bütçe öncelikle hükümetin samimiyetsizliğini bir kere daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Gerekçe kısmında ek ödenek ihtiyacının kaynakları tek tek sayılıyor. Gerekçede bu vergilerin, zamların, harcama artışlarının, Erdoğan’ın rasyonel olmayan politikalarının, ekonominin dibini delmesinin telafisi için olduğuna dair tek bir cümle yok.

ÜCRETSİZ DOĞAL GAZ TÜKETİMİ İÇİN DE EK ÖDENEK TALEP ETMİŞLER

Gerekçenin ikinci paragrafında deprem harcamaları diye başlayıp, sokak aydınlatma giderlerinden, stajyerler için verilen desteklere kadar pek çok gerekçe sayılıyor. Ama o da ne? Genel gerekçenin ikinci paragrafının 13 ve 14’üncü satırları… ‘Ücretsiz doğal gaz tüketimi’ için de ek ödenek talep etmişler. Hani seçimden önce Karadeniz’den çıkarttığınız gazı bedava veriyordunuz? Meydanlarda bunu anlatmış, milletten böyle oy istememiş miydiniz? Şimdi bunun için bütçeye ödenek koyup, neden milletten çaktırmadan tahsil etmeye kalkıyorsunuz? Milletin vergilerini, tüyü bitmedik yetim hakkını, kime peşkeş çekeceksiniz? Yine ek bütçede, personel gideri olarak ek ödenek istenmiyor. Neden? Çünkü torba yasanın içine konan bir maddeyle, Erdoğan’a kamu kurum ve kuruluşlarının bütçesine ödenek ekleme yetkisi veriliyor. Böylece Meclis’e getirilen ek bütçe göstermelik oluyor.

BÜTÇE AÇIĞI 1,5 TRİLYON LİRAYA ÇIKACAKTIR

Bu bütçenin içine gizlenen bir başka bütçe var. Asıl ek bütçe, Cumhurbaşkanı’na Anayasa’ya aykırı şekilde ödenek ekleme yetkisi veren, torba yasanın içine saklanmış. Anlaşılan, ek bütçe kanunun yasal olarak gelir ve giderlerinin denk olması gerektiğinden, ancak artırdıkları vergilerden elde edilecek gelir kadar harcama yazabilmişler. Diğer harcamaları da torba yasaya ekledikleri Meclis’in bütçe hakkına aykırı maddeyle halletmeye karar vermişler. Şimdiden uyarıyoruz: Torba yasadaki düzenlemelerle yapılacak ödenek eklemeleri memur zammı, en düşük emekli aylığı düzenlemesi, asgari ücret desteği derken, bütçe açığı 1,5 trilyon liraya çıkacaktır.

MİLLETE KAŞIKLA VERİLEN KEPÇEYLE GERİ ALINIYOR

Yine torba yasayla, borçlanma limitinin de 2 trilyon liranın üzerine çıkarıldığı düşünüldüğünde, bu tahminin bile üzerinde bir rekor bütçe açığının gelmekte olduğunu söylemek mümkün. Bu ek bütçenin giderler tarafıydı, bir de gelirler, yani vatandaştan alınacak vergiler tarafı var. Ek bütçede öngörülen 1 trilyon 151 milyar liralık vergi geliri artışının kabaca üçte birini Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi oluştururken üçte ikilik kısmını ÖTV ve KDV oluşturuyor. Yani yükün adil dağılması gibi bir anlayış yok. Faturanın büyüğü her zaman olduğu gibi aldığı her ekmekte, içtiği bir yudum suda, akşam eve geldiğinde elektrik anahtarına dokunduğu anda vergi ödeyen, fakirin fukaranın, dar ve sabit gelirlinin, yani bu ülkedeki milyonların sırtına yüklenecek. Hükümetin yine varsılı kayıran politikaları gelir adaletini de sürdürülemez bir biçimde bozacak. Seçim öncesinde yapılan hovardalıkların, yandaşlara aktarılan paraların, peşkeş çekilen dolarların faturası, dar ve sabit gelirli vatandaşın, yoksulun, çiftçinin, esnafın, orta direğin sırtına yükleniyor. Millete kaşıkla verilen kepçeyle geri alınıyor. Ekonomik soykırım yapıyorlar.

ERDOĞAN’IN GÜVEN SAĞLAMAK İÇİN, VİTRİNE KOYDUĞU İSİMLER DE SADECE BİR AYDA, HIZLA YIPRANDI

Sarayın menüsünde vatandaş için bol bol zam var. Yapılan zamlara da ‘acı reçete’ diyorlar ama aslında ‘acı’ var ama ortada hala bir ‘reçete’ yok. Hükümet kurulalı bir aydan fazla zaman geçti. Hala ekonomide ne yapılacağını gösteren bir plan, bir program, bir yol haritası getiremediler. 21 yıllık hükümetin, aylar önce yaşadığımız depremle üzerine şal çekmeye çalıştığı ‘Büyük bir iflasın ilanı’ var. Erdoğan’ın güven sağlamak için vitrine koyduğu isimler de sadece bir ayda, hızla yıprandı. Hazine ve Maliye Bakanı’nın attığı sosyal medya mesajları sürmekte. Mehmet Bey, ‘Milli Dayanışma Paketi’ diye bir tweet attı.

SARAY KEMER SIKMAYACAK, MİLLETİN ÜMÜĞÜNÜ SIKACAK

Bu nasıl dayanışma, Erdoğan ve şürekası saraylarda gününü gün ederken, lüks araç konvoylarının ucu bucağı görünmeyecek, kimse itibardan tasarruf etmeyi aklından bile geçirmeyecek, dayanak hep vatandaşın cebi, hep milletin tenceresi olacak. Siz, hal böyleyken hangi millilikten, hangi dayanışmadan söz ediyorsunuz? Vatandaşın KDV’sine, ÖTV’sine, MTV’sine dayanacaksınız, artıracaksınız ama yandaşa dokunmayacaksınız. Bunun adına da dayanışma diyeceksiniz. Saray kemer sıkmayacak, milletin ümüğünü sıkacak. Batsın böyle dayanışma. Bakan Şimşek’in tweetlerine göre önümüzdeki dönem, bütçe açığını kontrol altına alacaklarmış. Kendilerinin harcamalarını kısmaya niyetleri yok, böyle bir niyetleri yok. Bir tasarruf tedbiri genelgesi ortada yok. O zaman nasıl kapatacaklar açığı zamlarla, vergilerle. Bu açığı öyle kolay kolay kontrol altına almayacaklar öyle anlaşılıyor. Bir de para politikası ile maliye politikası arasındaki uyumu pekiştireceklermiş…Enflasyonla mücadeleye destek vereceklermiş böylece. Daha yeni torba yasayla Kur Korumalı Mevduat’ın yükünü, Merkez Bankası’nın sırtına yıkmadınız mı? Merkez Bankası matbaasında para basarak, dolaylı vergilere yüklenerek, bu enflasyon nasıl düşecek? Onun cevabı yok.

VATAN VE MİLLET AŞKIYLA BİR ARAYA GELMESİYLE BAŞLAYAN DEĞİŞİM, DURDURULAMAZ

Ekonominin çarkları dönmekte çok zorlanıyor. Genel seçime kadar hükümetin halının altına süpürdüklerinin kokusu ülkeyi sardı. Yerel seçime kadar gizlenmesi artık zor. Bunu bilen Erdoğan’ın gündemi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun birleştirdiği 25,5 milyon oyu bölüp parçalamak. Ne enflasyonu ne milletin sırtına yüklenen vergileri ne arşa çıkan işsizliği ne iflasın eşiğine getirdikleri ekonomiyi ne de yapmakta oldukları ekonomik soykırımı konuşturmak istemiyor. Vatandaşa, ‘Sen şu CHP’nin işlerine bak. Pahalılığı, işsizliği, yoksulluğu, benim getirdiğim vergilerimi, zamları, benim uyguladığım zulmü bir yana bırak’ diyor. Bu yıl başlayan seçim süreci, önümüzdeki yerel seçimlerle sona erecek. Bu seçimi kaybeden süreci kaybedecek. Erdoğan bunun farkında, biz de farkındayız. Yaklaşan seçimlere tüm gücümüzle hazırlanıyoruz. Mayısta sandıktan çıkan 25,5 milyon oyu 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız. Adalet yürüyüşüyle, 2019’daki yerel seçim zaferimizle, muhalefetin tüm farklılıkları bırakıp vatan ve millet aşkıyla bir araya gelmesiyle başlayan değişim artık durdurulamaz. Mahalli idare seçimlerinde, CHP’nin yönettiği büyükşehirlerin yanına kalan büyükşehirleri de ilave etmeye kararlıyız ve büyük değişimi hep birlikte sağlayacağız.

Benim söyleyeceklerim bu kadar, sorularınız varsa alayım.

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanvekili Selçuk Sarıyar’ın görevine son verdiği, İl Başkanlığına adı geçtiği için iki görevi aynı anda yapmasının doğru olmayacağı eleştirisiyle bu kararı verdiği iddia ediliyor. Böyle bir karar var mı? Süreçle ilgili bir bilgi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Süreçle ilgili bilgi vereyim. İl başkanlarımızı devam etmekte olan kongreler sürecinde üyelerimiz tarafından seçilen delegelerimiz belirleyecektir.

Soru- CHP’de değişim için Bolu’dan Ankara’ya yürüyüş başlatan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Çarşamba günü Genel Merkeze varması bekleniyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise o gün Özcan’ın parti binasına alınmaması yönünde bir talimat verdiği iddia ediliyor. Bu iddialar doğru mu? Birde 15 il başkanının görevden alınacağı yönünde iddialar var. Peki bu iddialara ilişkin bir yorumunuz, bir açıklamanız olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Böyle bir talimat yok. Bu soruyu soranlar hala CHP’yi tanımamışlar. Her vatandaş gibi gelir, kendisinin de derdi partimizde dinlenir, çayını, kahvesini içer. Biz paraları gasp edildiği için AK Parti Genel Merkezine yürüyen şehit yakınlarını ve gazileri dövdüren bir parti olmadık, hiçbir zaman olmayacağız. AK Parti değiliz biz.

15 İl Başkanıyla ilgili sorunun cevabı ise hayır doğru değil.

Soru- Başta MTV ve KDV olmak üzere bazı vergilerde artışlar yapıldı. Tekrar vergi artışına gidileceği yönünde medyada da haberler var. Vergilerin arttırılmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Şimdi bu vergilerin bu şekilde arttırılmasının ekonomik soykırım yapmak olduğunu söyledim. Başka bir şey daha ilave ettim. Böyle plansız, programsız vergi artışları yapılırsa daha çok zamlar, vergiler görürüz dedim.

Bitirmeden önce kısa bir hikaye anlatıyım, bir fıkra anlatıyım. Timur’un vergi fıkrası bu. Timur Anadolu’ya gelmiş işgal etmiş, ondan sonra demiş ki vergileri iki katına çıkarın. Çıkarmışlar, sonra da sormuş; ne yapıyor? Halk çok kızgın demiş yakınları, bunları araştıranlar. Biraz daha arttırın demiş. Sonra da bir bakın bakalım ne oluyor demiş. Ooo bağırıp çağırıyorlar demiş. Ağlıyorlar da biryandan demiş. O zaman biraz daha arttırın demiş. Sonra bir daha gidin bakın bakalım ne oluyor demiş. Valla şimdi ilginç bir şey oldu oynamaya başladı millet demişler. İşte anladığım kadarıyla bunlar da bu kafayla vergileri arttıracaklar. Sonunda milleti oynatmaya başlayacaklar.

Bu Düzenlemeler Meclis’in Bütçe Hakkına Tasalluttur

CHP Sözcüsü Öztrak, torba yasadaki pek çok düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iptal edilen Cumhurbaşkanına, Bakanlık bütçelerine ödenek ekleme yetkisi verilmesi, bu torbanın içine tekrar sokulmuş. Yine bu torbada, net borç kullanım tutarının artırılmasıyla ilgili bir madde var. Bu ikisi de milletin Meclisi’nin bütçe yapma hakkına tam bir tasalluttur” değerlendirmesinde bulundu.

Öztrak, dün gece Cumhurbaşkanı kararıyla, harçlara ve vergilere yapılan zamları da eleştirerek, “Bir ev, bir araba almak hayal oldu diyorduk. Ama bu vergi ve harçlardan sonra artık bir akıllı telefon almak da hayal oldu. İnsaf, bu nedir! Bu nasıl zam yapmaktır? Bu nasıl vergileri arttırmaktır? Bu nasıl bir zulümdür?” diye konuştu.

Hükümetin dışarıdan gereken parayı bulma ümitleri söndükçe gözlerini vatandaşın cüzdanına diktiğini belirten Öztrak, “Saray seçim öncesinde ve hemen seçimden sonra kaşıkla dağıttığını, seçimden sonra vatandaştan vergiyle, zamla, adeta kepçeyle geri alıyor. Bu kadar zam yapmasına izin verilseydi, Nebati Bakan da bu ekonomiyi gayet rahat yönetirdi” dedi.

Seçimden önce verilen emekli aylığında kademeli artış sözlerine rağmen, getirilen torba yasada emeklinin adının bile geçmediği belirten Öztrak, “Yuvarlak lafları bırakın. Yasa Meclis’te, komisyonda görüşülürken emeklilerimize yaptığınız haksızlığı telafi edin. Torba yasa Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken, emeklilerimize hak ettikleri zammı hep beraber ekleyelim” önerisinde bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/x0q7KG1GYEk

DEPREMZEDELERE VERİLECEK EVLER BEDAVA OLMALI

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden dün itibariyle tam 5 ay geçti. Depremde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza bir kere daha Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına sabırlar diliyoruz. Deprem bölgesinde hala kendisinden haber alınmayan insanlar var. Başta barınma sorunu olmak üzere hala sıkıntılar sürüyor. Yıkılan, ağır hasar gören binaların yapım aşamasında izin ve kontrol süreçlerinde devlet yetkililerinin sorumluluğunu her seferinde dile getiriyoruz. Bu sorumluluğun bihakkın yerine getirmemesi ve çıkarılan imar afları hükümetin burada ciddi bir ihmali olduğunu ortaya koyuyor. Anayasa’nın 125. Maddesinin son fıkrası açıktır: “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” Yitirilen canlar geri getirilemez. Ama yapılacak evler, vatandaşa zarar tazminatı olarak bedelsiz verilebilir. Verilmelidir de.

BAŞKA YOLU YOK

Biz bunu söylüyoruz. Saray’ın Bakanı bugün çıkıyor, “500 bin lira hibe verelim, vatandaş evi kendisi yapsın” diyor. TOKİ’nin hesabıyla bile bir evin maliyeti 2 milyon liraya yaklaşıyor. Bunlar bunun dörtte birini verip vatandaşı başlarından atacaklar. Vatandaşı kaderine terk edecekler. Söylüyorum, yetki sorumluluk getirir. Sorumluluğunuzun gereğini yerine getireceksiniz. Bu konutları yapacaksınız, zamanında yapacaksınız, depremzedelere bedava vereceksiniz. Bunun başka yolu yok.

YAPILAN BAĞIŞLAR NEREYE HARCANDI AÇIKLAYIN

Depremin hemen ardından, bir bağış kampanyası başlatıldı. Bağışçılarda ağırlıkla kamu kuruluşlarıydı. Kampanyada 115 milyar liralık bağış taahhüt edildi. Bunun 84 milyar liralık kısmı hesaba yatırılmış. Ama taahhüt ettikleri bağışları yatırmayanlar var. Bunların kimler olduğunun kamuoyuna açıklanmasını bekliyoruz. Biz, sık sık “Bağışların nerede, nasıl kullanıldığını araştıralım” diyoruz. Bunun için önergelerde veriyoruz. Ama Meclis’te reddediyorlar. Oysa bu ülke, önceki hükümetler döneminde de depremler yaşadı. Ama o hükümetler, tüyü bitmedik depremzedenin, yetimin hakkı olan bu paraların üzerine titredi, kuruşuna kadar nereye harcandığını takip etti, raporladı ve kamuoyuna açıkladı. Acilen benzer bir takip sisteminin kurulmasını, kamuoyuna bilgi verilmesini, sonuçların TBMM’de denetlenmesini bekliyoruz.

DEPREM ŞUBAT’TA VERGİSİ SEÇİMDEN SONRA

Depremin üzerinden geçen bunca zamana rağmen, hükümet vergi artışı ve zamlar için seçimin bitmesini bekledi. Şimdi deprem gerekçesiyle, vatandaşlarımızın sırtına yeni vergiler yüklemeye hazırlanıyorlar. Bunları bir torba yasanın içine koymuşlar, gerekçesine de deprem demişler TBMM’ye getirdiler. Burada her şeyden önce çok büyük bir samimiyetsizlik var. Deprem 6 Şubat’ta oldu. Bunlar yasayı Temmuz ayında getiriyorlar. Yetmez bir de aynı torbaya, memur maaşı düzenlemelerini de koyuyorlar ki çabuk geçsin. Seçim nedeniyle harcama musluklarını sonuna kadar açtılar. Daha önce, “Seçim kaybedeceğimi bilsem dahi yapmam” dedikleri ne varsa bir bir yaptılar. Hazine’nin ve Merkez Bankası’nın kasalarını tamtakır ettiler. Şimdi depremin, depremzedenin arkasına sığınıp, milletin gırtlağına çökmeye kalkıyorlar. Buna kimse inanmaz, bunun samimiyetine kimseyi inandıramazlar.

HESABI VERİLMEYEN DEPREM VERGİSİNİN FATURASI

1999 Depreminden sonra depremin yaralarını sarmak için, geçici bir Özel İletişim Vergisi çıkarılmıştı. Bunlar daha sonra bu vergiyi kalıcı hale getirdiler. Erdoğan hükümetleri döneminde, toplanan deprem vergisi 36 milyar 743 milyon dolara ulaştı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu paranın nereye harcandığını hep sorduk. Bir zamanlar Maliye Bakanlığı yapan şimdiki Hazine ve Maliye Bakanı bu soruya “Duble yollara, demir yollarına” harcandı diye yanıtladı. Erdoğan bir adım daha ileri gitti, “Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” dedi. Hükümetin “hesabını vermediği” bu vergileri, şehirleri depreme hazırlamak için kullanmamasının milletimize bedeli çok ağır oldu. Bunu son depremde maalesef çok ağır bir şekilde ödedik.

BİR DEFALIK BU VERGİ DE KALICI HALE GELİR

Getirdikleri torba yasalaşırsa, bu yıl aldıkları Motorlu Taşıtla Vergisi’ni bir daha alacaklar. Buna da “bir defalık” bunu yapacağız diyorlar. Ben vatandaşlarımıza söylüyorum, hazır olsunlar. Bu hovarda hükümet, bunu da kalıcı hale getirir. Bir de Cumhurbaşkanına, ÖTV’yi olağanüstü artırma yetkisi getiriyorlar. Bütün bu yapılanların hepsi Anayasa ve ilgili yasalara aykırı.

EV-ARABA HAYALDİ, ARTIK BİR TELEFON ALMAK DA HAYAL

Yine dün akşam itibariyle, Cumhurbaşkanı kararıyla, harçlara ve KDV oranlarına yılın ikinci yarısında insafsız zamlar, artışlar geldi. KDV oranları arttırıldı, ÖTV’nin 6 ayda bir arttırılması otomatiğe bağlandı. Bu artışlar, iğneden ipliğe her şeyin fiyatını artırır. Biz artık bu ülkede “Bir ev, bir araba almak hayal oldu” diyorduk. Ama bu vergi ve harçlardan sonra artık bir akıllı telefon almak da hayal oldu. Bu yapılan, gidişin gidiş olmadığını, Sarayın hatalarının faturasının yine düşük ve sabit gelirlilere çıkacağını, gelir adaletsizliği ve yoksulluğun daha da artacağını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. İnsaf, bu nedir! Bu nasıl zam yapmaktır? Bu nasıl vergileri arttırmaktır? Bu nasıl bir zulümdür?

KAŞIKLA VERDİ, KEPÇEYLE ALIYOR

Öyle görünüyor ki, Erdoğan hükümetinde artık insaf diye bir şey kalmamış. Yine bu zamlar gösteriyor ki Saray’ın dışarıdan gereken parayı bulma ümitleri söndükçe gözlerini vatandaşın cüzdanına dikiyorlar. Saray seçim öncesinde ve hemen seçimden sonra kaşıkla dağıttığını, seçimden sonra vatandaştan vergiyle, zamla, adeta kepçeyle geri alıyor. Ben buradan söyleyeyim. Bu kadar zam yapmasına izin verilseydi, Nebati Bakan da bu ekonomiyi gayet rahat yönetirdi

BU DÜZENLEMELER MECLİS’İN BÜTÇE HAKKINA TASALLUTTUR

Saray’da yazılan bu torba yasa, hem son derece özensiz yazılmış, hem de Anayasa’ya aykırı son derece tehlikeli maddeler içeriyor. Rasyonel politikalara dönüş dedikleri buysa, vay milletimizin haline. Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce bütçe hakkının Meclis’te olduğu gerekçesiyle bizim talebimiz üzerine, bizim itirazımız üzerine iptal edilen Cumhurbaşkanına, Bakanlık bütçelerine ödenek ekleme yetkisi verilmesi bir bakıyoruz bu torbanın içine tekrar sokulmuş. Yine bu torbada, net borç kullanım tutarının artırılmasıyla ilgili bir madde var. Bu ikisi de milletin Meclisi’nin bütçe yapma hakkına tam bir tasalluttur. Hükümetin yasalarda ve bütçede öngörülen borçlanma yetkisini, 2 trilyon liranın üzerine çıkarıyor. Bunu milletvekillerine soruluyor, milletvekilleri ne olduğunu izah edemiyor. Her hal ve karda, biz buradan söylüyoruz: Bu madde de kabul edilemez. Anayasa’ya aykırıdır.

OLMAYAN PROGRAMIN BİLEŞENLERİ

Anayasaya aykırı uygulamalar torbaların içine konup getirilirken, zamlarda yağmur gibi yağarken, Bakan Şimşek de sosyal medya mesajları atıyor. Dün yine sosyal medyadan “Programımızın 3 temel bileşeni var” diye başlayan bir mesaj atmış. Pardon Sayın Bakan, biz bir şey mi kaçırdık? Siz zam, zulüm dışında milleti feraha çıkaracak bir program açıkladınız da biz mi duymadık? Böyle plansız programsız gidilirse, ekonomide uyum maliyetinin her gün artacağının bakan da farkında. Ama sarayın baskısı karşısında yapacak bir şeyi yok. Bakan Şimşek’in halen “mutasavver” olduğu anlaşılan bu programının ilk maddesi olan mali disipline ek bütçe olmadan borçlanma limitlerini artırmak ne kadar dahil? Nereye harcayacağını belirtmeden borçlanmak, mali disiplin dediğiniz şeyin neresine sığıyor? Peki Hazine’nin ödeyeceği Kur Korumalı Mevduatı teşvik yükünü, Merkez Bankası’na devrederek ve bunu para basarak finanse etmek hangi mali disipline sığıyor? Bütçe açığını Maastricht kriterleriyle uyumlu bir seviyeye bu şekilde mi çekeceksiniz? Peki enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için “Kademeli parasal sıkılaştırma” ile Kur Korumalı Mevduatın yükünü Merkez Bankası matbaasına ödetmek söylediklerinizle ne kadar bağdaşıyor? Para basarak enflasyonu nasıl düşüreceksiniz? Bir de “Enflasyon hedefine uyumlu gelir politikaları” diyorsunuz. Pardon ama sizin adı olan ama kendisi ortada olmayan, hala daha tasavvur aşamasındaki programınızın enflasyon hedefi ne? Hangi enflasyondan bahsediyoruz? Kimsenin artık güvenmediği TÜİK’in enflasyonu mu? Yoksa gerçek enflasyon mu?

FİYAT OLMADAN ENFLASYON HESABI

TÜİK enflasyonu demişken, bildiğiniz gibi TÜİK enflasyon bülteninde madde sepetini açıklamayı bırakmıştı. DİSK “TÜİK sepeti açıklasın” diye bilgi edinme hakkını kullanmıştı. Açıklarsın, açıklamazsın derken sonunda iş yargıya taşındı. Konfederasyonun açıklamasına göre TÜİK, en son verdiği yanıtla, yüzsüzlük çıtasını Everest’in tepesine çıkardı. Madde fiyatlarını soran sendikaya “Fiyat verileri hali hazırda mevcut değil. Hazırlanması ayrı ve zaman alıcı bir çalışma gerektiriyor. O yüzden madde düzeyinde fiyatları veremiyoruz” diye yanıt veriyor. Yani madem elinizde madde düzeyinde fiyat yok, maddelerin fiyatı yok siz enflasyonu neye göre açıklıyorsunuz? Bir önce bunları bir izah edin.

VERGİ DİLİMLERİ YERİNDE SAYIYOR

Torbada memur maaşlarına yılın ilk altı ayında verilecek telafi zammını TÜİK’in bu şekilde hesapladığı enflasyona göre vermek istiyorlar. Bir de telafi zammının üstüne de 8 bin 77 lira seyyanen zam getiriyorlar. Böylece en düşük memur maaşını 22 bin liraya çıkarıyorlar. Bu bir düzeltme ama eksik ve hakkaniyete uygun değil. Çünkü bu 8 bin 77 lira emekliliğe yansımıyor. Memurların emekliliklerine yansımayacak. Bunun mali ve sosyal hakların tespitinde esas alınmayacağını torba yasaya açık açık yazmışlar. Şimdi bu düzenlemede yine kamuda çalışan kalifiye elemanların, örneğin mühendislerin ya da sağlık çalışanlarının sıkıntılarını giderecek ayarlamalarda yok. Memurlar arasındaki maaş farkının kapatılması gerekçesiyle, toptancı bir yaklaşımla büyük bir adaletsizlikte yaratılmış. Bürokraside liyakat hiçe sayılıyor. Maaşlar, ücretler artıyor ama vergi dilimleri de yerinde sayıyor. Dolayısıyla hükümet kaşıkla verdiğini kepçeyle almak için çaba gösteriyor.

GERÇEKÇİ BİR ENFLASYON HEDEFİ GEREKİYOR

Son olarak, en başta söylediğimizi yine tekrarlıyoruz: İlk altı aylık enflasyonun telafisi yetmez, “Madem enflasyon hedefiyle uyumlu gelirler politikası” dediniz, o zaman gerçekçi bir enflasyon hedefini ortaya koymalısınız. Buna uygun bir artışı da ikinci altı ay için yapmalısınız.

EMEKLİNİN ADI BİLE YOK

Bu torbada Sarayın, bir tek emeklileri düşünmediği görülüyor. Önce seçim döneminde en düşük emekli aylığını 7 bin 500 liraya çıkarırken, aylığı 7 bin 501 lira ve üzerinde olanların aldıkları para yerinde saydı. Şimdi bu emeklilere sizin seçimden önce verdiğiniz sözler var. Seçim sonrasında, emekli maaşlarını kademeli olarak artıracağız dediniz. Ama torba yasada buna ilişkin bir düzenleme yok. Aslında bu torbada emeklinin adı bile yok. Ne diyorsunuz emekliye, “TÜİK’in gösterdiği makyajlı enflasyon kadar farkı al, sesini kes otur”.

KOMİSYONDA HEP BERABER EKLEYELİM

Bu pervasızlığa tepkiler çığ gibi büyüyünce, AK Partinin bir genel başkan yardımcısı çıktı, “Teklifte emeklilerin olmaması olmayacak demek değil” diye açıklama yaptı. Tabi ki teklifte emeklilerin olmaması, “Emeklilerin olmayacağı” anlamına gelmez. Burada biz varız. Ama bu teklifte “emeklilerin olmadığı” anlamına buz gibi gelir. Erdoğan da dün emekliye zam için belirsiz bir tarihe randevu verdi. “İyileştirme için talimat verdim, önümüzdeki haftalarda açıklayacağız” diye top çevirdi. Yuvarlak lafları bırakın, neden bu teklifte emekliler yok açıklayın. Yasa mecliste, komisyonda görüşülmeye başlanacak. 7 bin 500 liradan fazla maaş aldığı için seçimden önce yapılan maaş artışlarından yararlanmayan emeklilerimize, yaptığınız haksızlığı telafi edin. Torba yasa Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken, emeklilerimize hak ettikleri zammı, hep beraber ekleyelim.

YAPISAL REFORMUN ADI VAR, KENDİ YOK

Mehmet Şimşek’in sosyal medya mesajlarında bol bol yapısal reform sözleri de var. Ama Erdoğan’ın yerel seçimlere giderken, kısa vadede belli kesimlere maliyeti olacak, bu yapısal uyum programını uygulamaya, açıklamaya hiç niyeti yok.

BOP EŞ BAŞKANI, DÜYUN-U UMUMİYE KOMİSERİ OLACAK

Vitrine koyduğu iki isimle güvenilirliği sağlayabileceğini, mahalli idare seçimlerine kadar en azından Körfez’deki eski düşman, yeni dostlarından bir miktar para bularak, idare edeceğini sanıyordu. Ama kimse parayı, gül yüzünüze, gül hatırınıza vermiyor. Ya ekonominizi güçlendirecek, somut adımları atarak güveni sağlayacaksınız. Ya da komaya soktuğunuz ekonomiyi, aspirinle pansumanla idare etmeye kalkacaksanız, borç almak için emir almayı kabulleneceksiniz. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olduğunu söyleyen Erdoğan da, bu gidişle, Körfez ve Ortadoğu’da başka ülkelerin, yeni bölgesel güç olma heveslerinin, değirmenine su taşıyan kişi olacaktır. Kendi ülkesinde, bu heveskarların Düyun-u Umumiye komiserliğini yapacaktır. Bu milletin kalan nesi var nesi yoksa satacaktır.

BEYLER BU VATANA NASIL KIYDINIZ

İşte en son, İzmir’deki Alsancak Limanı’nın işletme haklarını satmak için, Körfez ülkeleriyle müzakerelere başlamışlar. Bu gidiş Nazım’ın, “İnsan olan vatanını satar mı? Suyun içip ekmeğini yediniz. Dünyada vatandan aziz şey var mı? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?” dizelerini hatırlatıyor.

İHRACATÇI DA IZRAR HALİNDE

Diğer taraftan, bu politikasızlığın ve piyasalara vurulan prangaların sonucunda, ihracatçı firmalar da ızrar halinde… Koca şirketler, şimdilerde yüzde 40-50 faizle 3 aylık kredi peşine düşmüşler. Bankalar krediyi bir seferde vermiyor, parçalara bölüyorlar, bir kısmını mevduat olarak tutacaksın diyorlar. Gıdım gıdım kullandırıyorlar. Uygun şartlarla kredi bulmak istiyorsanız da bu yüzde 40’lık döviz vermenin çok daha fazlasını vermek zorundasınız. Bankalara satmak zorundasınız. Sizden dövizi ucuza alan Merkez Bankası, hammaddeyi ithal etmek için döviz talep ettiğinizde bunu satış kurundan pahalıya satıyor. Yani Merkez Bankasının alış ve satış kurları arasındaki fark bu döviz teslim zorunluluğu oldukça şirketler için zarar meydana getiriyor, ihracatçı limon gibi sıkılıyor. Bu nedenle, ihracat dövizlerinin satılması zorunluğunu ve bankaların ihracatçının dövizini satmasına bağlanan elverişli kredi, uygulamalarını hızla kaldırmak gerekiyor. Aksi halde zombi şirket şampiyonu yaptıkları Türkiye’de, işler sürdürülemez bir noktaya gidecektir.

İPLER GERİLDİ, SEÇİME KADAR DAHA DA GERİLECEK

Yerel seçimlere kadar kalan 8 aylık dönemin siyaseten çok sert geçeceği, Saray eliyle gerilen siyasetin iplerinin, çok daha sıkılacağı anlaşılıyor. TİP’in seçilmiş milletvekili Can Atalay, hala tutuklu, Mecliste ona oy verenlerin hakkını savunamıyor. Milletin iradesine pranga vuruyor. AK Parti’nin Diyarbakır milletvekilinin sözlerini de anımsatarak, hükümetin neyi, neden yaptığını hatırlatan, Saray’ın yeni bir çözüm süreci başlatma ve terörist başını salıverme niyetinden bahseden, bu çerçevede ironi yapan Gazeteci Merdan Yanardağ, terörü övme iddiasıyla tutuklanıyor. Sonrada televizyon TELE-1, Merdan Yanardağ’a isnat edilen suçla hiç uzaktan yakından alakası olmayan bir madde üzerinden, 7 gün yayın durdurma cezası alıyor ve üstüne de ağır bir para cezası da veriliyor. Bunlara baktığınızda artık niyetin susturmak falan değil, topluma doğru bilgi veren kanalların kapısına kilit vurmak olduğu açıkça ortaya çıkıyor.

İSTİBDAT BULUTU KOYULAŞIYOR

Milletimizi vergilerle, faizlerle, enflasyonla ezerken, ülkemizi başka ülkelere peşkeş çekerken, yandaşı ranta boğarken, hükümet bunlar konuşulmasın söylenmesin istiyor. Ve ülkemizin üstündeki istibdat bulutu giderek koyulaşıyor. Ama, son seçimlerde, her iki kişiden birinin, istibdada karşı birleştiğini unutuyorlar. Ayrılıklarını ve farklılıklarını bir tarafa bırakmış, aynı bundan bir asır önce olduğu gibi vatan ve hürriyet aşkıyla bir araya gelmiş 25,5 milyon vatandaşımızı görmezden gelmeye uğraşıyorlar. Saray, seçimlerin Mayıs ayında bitmediğinin, yerel seçimlere kadar devam ettiğinin farkında. Bu seçimde Mayıs’ta yapılan seçimde elde ettiği, her şeyi yitirebileceğinin de farkında. En çok da karşısında birleşen milyonlardan korkuyor. Bu gücü dağıtmak için elinden geleni yapıyor.

BİRLEŞEN GÜCÜ KORUMAK ZORUNDAYIZ

Biz bu gücü korumak, zulme karşı çıkmak, önümüzdeki seçimde 25,5 milyon oyu 35 milyon yapmak için. Halil İbrahim sofralarında bir araya gelmeye devam edeceğiz. Önceki seçimi kazanamamış olmak hepimizi üzdü, hayal kırıklığına uğrattı. Ama artık bu yılgınlığı üzerimizden atma, birleşme, 25,5 milyonun hakkına sahip çıkmak, Erdoğan Hükümetinin zamma, zulme hukuksuzluğa dayanan siyasetine son vermek için bir arada olma zamanıdır. Birleşmiş gücümüzü tahkim edeceğiz, bizim yönettiğimiz büyükşehirlerin dışında kalan, Büyükşehirleri de bu hükümetin elinden alacağız. Bu zalimlerin saltanatını, bu ucube rejimi bitirmenin önünü açacağız. Hepimizin önceliği bu olmalıdır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu, “CHP Genel Başkanı bebek katillerini öven gazeteci kılıklı terör sevicilere sahip çıkmayı sürdürüyor. Gezi olaylarının organizatörlüğünün avukatlığını yapmaya devam ediyor” diyerek hedef aldı. CHP içindeki değişim gündemiyle ilgili de, dün baba oğul videosu çekenler bugün gırtlak gırtlağa geldi. Bolu’dan Ankara’ya yürüyenler ve ona hakaret edenler, dün Genel Başkanımız Ankara’dan İstanbul’a yürüyordu o zaman yollar yürümekle aşınıyor muydu? Şimdi ne oldu” diye bir açıklama yaptı. Sizin bu açıklamaya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Şimdi Erdoğan eğer terör sevicilikten, bebek katillerini övmekten bahsediyorsa önce saraydaki aynasına bir bakacak. Kimin bebek katilinin mektubunu seçim kazanmak için okuttuğunu bir hatırlayıverecek. Gazeteci Merdan Yanardağ, onların hain terörle işbirliği planlarını açıklamıştır. Sıkıntıları bundan.

İkinci kısma gelince. Aslında bu Erdoğan’ın sözleri geldiğimiz noktayı açıkça ortaya koyuyor. Saray Bolu Belediye Başkanını savunuyor. Aslında bunu yaparak iplerin kimin elinde olduğunu da açıklıyor. Zammın, zulmün, adaletsizliğin, baskının üstünü örtmek için muhalefeti nasıl karıştırmaya uğraştığını ortaya koyuyor. Hep söylüyoruz, hedef bellidir. Artık birlik ve beraberlik zamanıdır.

Teşekkür ediyorum.

Rasyonel Politika Buysa, Vay Halimize!

CHP Sözcüsü Öztrak, kurdaki artışla, rekor seviyeye ulaşan Kur Korumalı Mevduatın (KKM) faturasının da olağanüstü bir seviyeye çıktığına dikkat çekerek, “Ama hükümet buna çözüm bulmuş. Bugün getirdikleri torba kanunda bu yükü saklamak için Hazine’nin KKM desteği ödemelerinin Merkez Bankası tarafından yapılması öngörülmüş. Yani KKM’nin neden olduğu bütçe açığının üstüne Merkez Bankası şalı örtülüyor” dedi.

Yapılan düzenlemenin bütçe açığının para basarak finanse edilmesi anlamına geldiğini söyleyen Öztrak, “Buradan söylüyorum. Eğer rasyonel dedikleri politikalar buysa, vay halimize” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:https://youtube.com/embed/-pov1m2vJnA

TERÖRÜ LANETLİYORUZ

Bugün hain terör örgütünün Başbağlar’da 33 vatandaşımızı katletmesinin yıl dönümü. Sözlerime başlarken, Başbağlar Katliamı’nın yıl dönümünde hain terör örgütünü lanetliyor, milletimizin bütünlüğüne kastedenlerin amaçlarına hiçbir zaman ulaşamayacağını bir kere daha yüksek sesle tekrarlıyoruz. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sürüyor. Kurulumuzun gündeminde, TÜİK’in açıkladığı Haziran ayı enflasyon rakamları, hayat pahalılığı ve artan gelir adaletsizliği, memur ve emekli maaşlarında yapılacak ayarlamalar, para ve maliye politikalarında devam eden belirsizlik, bölge ülkeleriyle ilişkilerdeki gelişmeler, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili hazırlıklar ve partimizde başlayan kongreler süreci vardı.

ENFLASYON EN SİNSİ HIRSIZ

Ünlü iktisatçı Keynes, enflasyonu, “Hükümetin vatandaşın servetini fark ettirmeden kendine transfer etme yöntemi” olarak tanımlıyor. Düne kadar, “Ben ekonomistim” diye böbürlenen Sarayın kibirlisinin, dilinden düşürmediği üstadı Necip Fazıl da enflasyon için “Bir insanın cüzdanına ve nakdine el sürmeden, belli başlı bir tertiple parasını sızdırıp götürmektir” diyor. Vatandaşının varlığını aşıran, parasını sızdırıp götüren en sinsi ve adaletsiz vergi olan enflasyon, sadece mutfağın bereketini kaçırmıyor. Milletimizin enerjisini tüketiyor, ekonomimizi ve çok daha önemlisi ülkenin huzurunu içten içe kemiriyor.

KABAHAT SAHİBİNİ TERK ETMİYOR

“Faiz sebep, enflasyon netice” safsatasıyla, enflasyon canavarını milletin üstüne salan çakma ekonomist, ülkenin dövizlerinin dibine darı ekti. İşler durma noktasına geldi. Şimdi acil döviz bulma ve enflasyonu düşürme sorumluluğunu, bir zamanlar dolandırıcılıkla suçladığı, ama piyasaların kendisinden daha fazla güvendiği, bir eski bakana ve Amerika’dan ithal bir Merkez Bankası Başkanına vermiş gibi yaparak, pansumanla, aspirinle işi seçimlere kadar idare etmeye çalışıyor. Başarısız olduğunda da yaşanacakların vebalini, atadığı bu iki günah keçisine yıkarak, kurtulmaya çalıştığı anlaşılıyor. Ama Neyzen Tevfik’in o ünlü şiirinde söylediği gibi “Kabahat sahibini terk etmiyor.” Sorumluluktan kaçmak, sorumluluktan kaçmanın sonuçlarından kaçmanızı sağlamıyor.

EN-AG’IN VE İTO’NUN AÇIKLADIĞI ENFLASYONU TÜİK AÇIKLAYAMADI

Bugün Haziran ayına ait resmi enflasyon rakamları geldi. Devletin, resmi istatistik kurumu TÜİK, İTO’nun ve EN-AG’ın zamanında açıkladığı enflasyonu “Araya bayram girdi” diyerek geç açıkladı. Ve TÜİK verilerine güven bir kere daha dibe vurdu. TÜİK’in makyajlı rakamlarına göre tüketici fiyatları Haziran ayında yüzde 3,92 artmış. Geçen seneye göre düşmüş. Ama bu, geçen sene hariç bugüne kadar gerçekleşen en yüksek ikinci Haziran enflasyonu.

DOĞALGAZ FİYATINA AÇIKLIK GETİRİLMELİ

Burada TÜİK’in açıklaması gereken önemli bir husus var açıklık getirmesi gereken. Nisan ayında 5 lira 72 kuruş olan doğalgaz fiyatı Mayıs’ta doğalgaz bedava olunca “sıfıra” düşürülmüştü. Şimdi doğalgazın bedava olduğu dönem bitti, doğalgaza yeniden para ödeyeceğiz. Ama TÜİK’in tabelasında görünen doğalgaz fiyatı 1 kuruş değil, 0,43 kuruş. 5 lira nerede, 0,43 kuruş nerede? 25 metreküp doğalgazı hala bedava vermeye devam ediyoruz deseler bile bu doğalgazın fiyatının neden bir kuruş bile etmediğini açıklamıyor. Dolayısıyla bunun biran önce açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE

TÜİK’e göre yıllık enflasyon da yüzde 38,21 oldu. Önümüzdeki dönem fiyat eğilimlerini gösteren çekirdek enflasyon ise yüzde 47 civarında. Şimdi yüzde 47 çekirdek enflasyon, Haziran ayında Türk Lirası yüzde 18,5 değer kaybetmiş. Aynı dönemde bunun üretici fiyatlarına yansıması sadece yüzde 6,5 olmuş. Bugün Şubat ayında yaşanan depremi gerekçe göstererek bir torba yasayla vergileri artıran düzenlemeyi de meclise gönderdiler. Tabi burada soruyoruz deprem Şubatta oldu, neden vergileri seçimden sonra geliyor. Ama burada dikkat edilmesi gereken husus; şu ana kadar saydıklarımın hepsinin yılın ikinci yarısında fiyatlara yansıyacak olması. Bütün bunlar ve tabi ücret ve maaşlarda yapılacak artışlar dikkate alındığında, turpun büyüğünün heybede olduğu anlaşılıyor. Anlaşılan bu Hükümet, verdiğinden çok daha fazlasını vergilerle çalışanlardan geri almaya kararlı.

BÖYLE GİDERSE ÇİFTÇİ SENEYE TARLASINA GİREMEZ

Resmi rakamlarla bir yılda; ekmek yüzde 34, süt yüzde 43, meyveler yüzde 48, sebzeler yüzde 61, pirinç yüzde 85, dana eti yüzde 108 zamlanmış. Bugün açıklanan rakamlar bunlar. Yaz geldi, hala marketlerde kiraz, erik el yakıyor. Çuvalla aldığımız patates-soğanı taneyle, taneyle aldığımız karpuzu dilimle alır hale geldik. Yine de para yetişmiyor. Türkiye, dünya gıda enflasyonu liginde, en yüksek enflasyona sahip 9’uncu ülke. Şimdi seçim bitti, zam yağmuru başladı. Yüksek Hızlı Trene zam, içkiye sigaraya zam, hükümetin seçimden önce, nereye el atsak fışkırıyor dediği petrol ürünlerine, benzine, mazota zam üstüne zam. Una zam, ekmeğe zam… Ekmeğe bu kadar zamma rağmen buğday üreticisi perişan, ofis, hükümetin ilan ettiği fiyattan buğdayı almak için randevu vermiyor çünkü depoları ithal buğdayla dolu. Dara düşen üretici, bizim “13 lira olmalı” dediğimiz, hükümetin ise “9 lira 25 kuruştan alacağım” dediği alın teri buğdayını 6 liradan, 6,5 liradan tüccara vermek zorunda kalıyor. Böyle giderse çiftçi, seneye tarlasına giremez.

MAAŞ VE AYLIKLAR TÜİK ELİYLE TIRPANLANIYOR

Yılın ilk 6 ayına ilişkin enflasyon rakamları aynı zamanda çalışanların, emeklilerin ücret, maaş ve aylıklarının, enflasyonla ne kadar eridiğini de gösteriyor. Açıklanan bu rakam, kamu çalışanlarının maaşlarına, emeklilerin aylıklarına yapılacak telafi artışı için baz olacak. Ama TÜİK’in bu makyajlı enflasyon rakamlarını, futbol kulüpleri bile gerçekçi bulmuyor. Sponsorluk anlaşmalarında TÜİK verileri yerine daha gerçekçi enflasyon rakamlarını dikkate almaya çalışıyorlar. Bununla ilgili yaptıkları açıklama da hükümetin baskısıyla geri çekiliyor. İlk 6 ayda TÜİK’e göre yüzde 19,8 olan enflasyon İstanbul Ticaret Odası’na göre yüzde 24,5, Bağımsız Araştırmacıların oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ise yüzde 50,5. Bu rakamlar, memurun, emeklilerin maaş ve aylıklarının TÜİK eliyle tırpanlanmasına, gasp edilmesine devam edildiğini ortaya koyuyor.

EMEKLİLER “BİZ UNUTULDUK” DİYOR

Diğer taraftan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun son toplantısının özet tutanakları, “Enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risklerin canlı olduğunu” belirtiyor. Şimdi bu gelişmelerin ışığında, maaş ve aylıklara, sadece ilk 6 aydaki o da makyajlı enflasyona göre telafi edecek bir zam yapmak, zaten TÜİK makyajının ezdiği, emekçileri ve emeklileri, önümüzdeki 6 ayda da sürecek, yüksek enflasyona ezdirmek demektir. Bu çerçevede, memurların ve emeklilerin maaşlarında yapılacak artışta, sadece ilk altı aydaki kaybın telafisi değil, önümüzdeki dönem için öngörülen enflasyon ve refah payı dikkate alınmalıdır. Bugün en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılmasıyla ilgili kanun teklifi de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Bu arada emeklilere ne verileceği hala ortada yok, yuvarlak laflarla geçiştiriliyor. Emekliler isyan halinde “biz unutulduk” diyorlar.

ZAMLI MAAŞ VE ÜCRETLER ELE GEÇMEDEN ERİDİ

Bu arada hep söylediğimizi bir kere daha tekrarlayalım. Gelirin kaç lira olduğundan çok, neyi alabildiğiniz önemli o gelirle. Erdoğan’ın yine Genel Başkanımızın zoruyla en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılacağını açıkladığı gün o parayla 1.124 dolar alınıyordu, şimdi ancak 846 dolar alınıyor. Şu kısacık zamanda bile henüz verilmeyen en düşük memur maaşının alım gücü neredeyse 300 dolar erimiş. Yeni asgari ücret 20 Haziran’da ilan edildi. Temmuz sonundan itibaren ancak çalışanların eline geçecek. Asgari ücretle alınabilecek dolar miktarı da, daha ele geçmeden 47 dolar erimiş.

İNSAN BU TUTANAKLARI OKUYUNCA HAYRETE DÜŞÜYOR

Son Para Politikası Kurulu toplantısının tutanakları yayımlandı. İnsan okudukça, gerçekten hayrete düşüyor. Bu Kurul’da bir tek Merkez Bankası’nın başkanı değişti. Para Politikası Kurulu’nun diğer üyeleri, oldukları gibi yerlerinde duruyorlar. Ama tutanaklara bakıldığında, Para Politikası Kurulu üyeleri bugüne kadar izlenen politikaların uygulayıcıları kendileri değilmiş gibi, tutanaklara neler yazmışlar neler… Mevcut para politikasının çerçevesinin “Yüzde 5 enflasyon hedefini gerçekleştirmekten çok uzak” diye başlamışlar. Sonra tutanaktan okuyorum eklemişler: Madde 36: “Kurul, hedeften oldukça uzaklaşan enflasyonun para politikasının ‘Etkin kullanımını’ gerektirdiği tespitinde bulunmuştur.” Madde 37: “Kurul, mevcut mikro ve makro ihtiyati çerçevenin makro finansal istikrarı destekleme konusunda zayıf kaldığı ve piyasa mekanizmalarının işlevselliğini olumsuz etkilediği tespitlerini yapmıştır.”

HEPSİNİN BAŞINA AYNI ANDA SAKSI DÜŞMÜŞ

Biz okuduğumuzda bu tutanaklardan anladığımız şu: Para Politikası Kurulu’nun yeni başkanı dışındaki sayın üyelerinin hepsinin başına aynı anda saksı düşmüş. Hem bu ekonomiye, bu millete bunca kötülük yapanların, talimatlarını sektirmeden yine yerine getireceksin. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı ayaklar altına alınırken ses çıkarmayacaksın, sonra da çıkıp şimdi bugün, “Enflasyon hedefinden uzaklaşıldı, para politikası etkin değil, ekonomik istikrar tehdit altında, piyasa mekanizmalarının işlevselliği bozuldu” diye konuşacaksın, yazacaksın. Gerçekten pes doğrusu. Mevcut dediğiniz çerçevenin, etkin kullanılmayan para politikasının sahibi kim? Siz o sırada nerelerdeydiniz?

EKONOMİDE ANİ DURUŞ RİSKİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Bu işin sorumluluğunu önceki başkan Kavcıoğlu’na yıkıyorsanız o da BDDK’da başkanlık koltuğunda oturuyor bugünlerde. Ya da sorumlu Cumhurbaşkanıysa o da Sarayında koltuğunda. İşte bu nedenle yeni bakanın “akılcı olacak” dediği, para ve maliye politikaları hiçbir şekilde inandırıcı olamıyor. Çünkü bu kadrolar oralarda otururken yapılan hiçbir şey güven vermiyor. Güveni sağlayamadığınız sürece de dengeleri oturtabilmek için çok daha radikal tedbirler almak gerekiyor. Ama öbür taraftan Erdoğan yaklaşan yerel yönetim seçimleri nedeniyle buna da izin vermiyor. Sonuç; ekonomide ani duruş riski her geçen gün artıyor.

TAVİZ VERMEYE, EMİR ALMAYA HAZIR

Güven zor kazanılır, ama çok da kolay kaybedilir. Erdoğan’ın, yeniden göreve getirdiği eski bakandan ve Amerika’dan ithal edilen Merkez Bankası başkanından, tek beklentisinin, vitrin süsü olmaları, yerel seçimlere kadar Körfez ülkelerinden para bularak, musluğun suyunu açık tutmak, aspirin ve pansumanla işi götürebilmek, olduğu anlaşılıyor. Ancak hayatın gerçekleri tabi ki acı… Ekonomide gereğini yapmayınca para gelmiyor. O zaman da iş başa düşüyor. Sıra, siyasi taviz vererek, emir alarak borç bulmaya geliyor. Bunu da eloğlu diyor ki ekonomiden sorumlu bakandan değil, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturanın ağzından duymak isterim diyor. Bir zamanlar yandaş medyalarına “Şerefsiz” diye manşet attırdıkları, “Cemal Kaşıkçı’nın katili” 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü ilan ettikleri Körfez Şeyhleri’nden, Körfez Prenslerinden borç bulmak için, Erdoğan şimdi yollara düşecek. Taviz vermeye, emir almaya hazır olduğunu gösterecek.

BİZİM İTİRAZIMIZ BARIŞMAYA DEĞİL, BOZUŞMAYA

Nasıl emir alındığının son örneği Mısır… Hani Sisi darbeciydi? Meydanlarda ağlayarak millete yaptırdığınız Rabia işaretine ne oldu? Döndünüz dolaştınız dediğimize geldiniz. Yeniden Mısırla diplomatik ilişkileri kurdunuz. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle karşılıklı saygı temelinde ilişkiler kurmasını, işbirliklerine öncü olmasını, güven veren bir ortak olmasını en çok Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz isteriz. Bizim eleştirimiz bölge ülkeleriyle yeniden ilişki kurulmasına değildir. Ama ilişkiyi bozup sonunda yeniden ilişki kurma noktasına geri dönmeyedir bizim eleştirimiz. Erdoğan’ın bölgesel konulara göbeğinden dalıp, iç siyaset malzemesi yapmasına, Türkiye ile tüm komşularını düşman etmesine. Ülkeye zarar vermesine, ekonomik olarak da çok ciddi zararlar vermesine, Türkiye’nin üzerine “Güvenilmez ülke” etiketi vurdurmasına. Daha da acı olanı, bu u dönüşlerini Körfez’den borç bulmak için emirle yapmak zorunda kalmasınadır bizim itirazımız. Ee,“Borç alan emir alır” diye boşuna dememiş büyüklerimiz.

KKM’NİN FATURASININ ÜZERİNE MERKEZ BANKASI ŞALI

Bu hükümet bütçede, yama tutmayacak kadar büyük delikler açtı. Kur Korumalı Mevduat bir kara delik. 23 Haziran haftası itibariyle Kur Korumalı Mevduatta biriken döviz cinsinden garanti verilmiş mevduatın büyüklüğü 2 trilyon 719 milyar lira ile rekor seviyeye ulaştı. Yapılan hesaplamalara göre sadece Haziran ayında Kur Korumalı Mevduat nedeniyle bütçe ve Merkez Bankası üzerinden milletin sırtına yüklenecek yük 190 milyar lirayı aşacak. Ama hükümet buna çözüm bulmuş. Bugün getirdikleri torba kanunda bu yükü saklamak için Hazine’nin KKM desteği ödemelerinin Merkez Bankası tarafından yapılması öngörülmüş. Yani KKM’nin neden olduğu bütçe açığının üstüne Merkez Bankası şalı örtülüyor. Bu, bütçe açığının para basarak finanse edilmesinden başka bir şey değildir. Ve buradan söylüyorum. Eğer rasyonel dedikleri politikalar buysa vay halimize.

BU GİDİŞİN SONU BİR ASIR SONRA DÜYUN-U UMUMİYE

Ama ne yaparlarsa yapsınlar bütçe açığı, geçen yılın ikinci yarısındaki eğilim devam ederse 2023 hedefi olan 659 milyar lirayı ikiye katlayacak. 1,5 trilyon lirayı aşacak. Yaklaşan yerel seçimler ve seçim ekonomisi uygulamaları dikkate alınırsa, bu açık çok daha yukarılara da çıkabilir. Bütçe açığına bir de rekorlar kıran cari açık eşlik ediyor. Türkiye’nin sadece önümüzdeki bir yılda dışarıdan aldığı borçlarını ödemek ya da çevirmek için 203 milyar kaynak bulması gerekiyor. Cari açıkla birlikte bir yılda bulmamız gereken para yaklaşık 260 milyar dolar. Kur Korumalı Mevduatla döviz cinsinden garanti verilen mevduatların dolar karşılığı 100 milyar doların üzerinde. İlk günah olarak bilinen içeriden dövizle yapılan borçlanma 30 milyar dolar. 2023-2025 döneminde Kamu Özel İşbirliğine verilen döviz cinsinden garantiler için ödenmesi beklenen para 15,5 milyar dolar. Hepsini topladığımızda, ekonominin döviz kuruna duyarlı 400 milyar dolarlık yükümlülüğü var. Dolardaki her 1 liralık artış ülkenin dış borç ve döviz cinsinden iç borçları 400 milyar liralık ek yük getiriyor. Bunun 145 milyar lirası sadece hazinenin dış borç ve döviz cinsinden iç borçlarını karşılıyor. Milletimizin bu gidişin sonunda, bu kafa bu ülkeyi döndürür dolaştırır, bir asır sonra yeniden Düyun-u Umumiye’ye mahkum eder. Yeniden IMF kapısına bırakır.

GÜVEN SAĞLAMAK İSTİYORSANIZ BUNLARI AÇIKLAYIN

Güveni sağlayabilmek için, verileri karartmaktan vazgeçmek, şeffaf olmak ve hesap vermek, gömleğin doğru iliklenmesi gereken ilk düğmesidir. Merkez Bankası, KKM dönüşleri için ihtiyaç duyulan döviz dışında hiçbir bankaya arka kapıdan döviz satmayacağını piyasalara duyurdu. Biz de buradan bir duyuralım. Bu açıklamaların inandırıcı olabilmesi için; öncelikle, kamuoyunda “128 milyar dolar” olarak bilinen, 2018 seçimleri öncesinden başlamak üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ihalesiz, duyurusuz kamu bankaları üzerinden sattığı rezervlerin encamını açıklayın. Yine bu yılın Mayıs ayında yapılan seçimlerin öncesinden itibaren başlayarak Merkez Bankası rezervlerinden 199 milyar doların nerelere verildiğini açıklayın. Son beş yılda eritilen rezervlerin kimlere satıldığını açıklayın. Kur Korumalı Mevduat uygulaması kapsamında, Merkez Bankası’nın bugüne kadar ne kadar döviz aldığını, ne kadar kur garantisi verdiğini ve bu uygulamanın Banka’ya çıkardığı maliyeti kamuoyuna açıklayın. Merkez Bankası’nın 2022’nin son günlerine kadar zarar gösterdiği bilançosunu yılın son günü nasıl kâr eder hale getirdiğini ve bu yapılan uygulamaların uluslararası kabul görmüş muhasebe standartlarına uygun olup olmadığını açıklayın. Bu şekilde kâr ettirilen Merkez Bankası’nın denetimden kaçmak için depremzedelere yardım kampanyasına aktardığı, 30 milyar liralık bağış ve diğer kamu kuruluşları ile özel sektör şirketlerinin bağışladığı paraların nerelere harcandığını denetleyin, millete açıklayın. İhracatçılara getirilen döviz bozdurma zorunluluğu çerçevesinde Merkez Bankası’nın bugüne kadar ne kadar döviz aldığını, yine Banka’nın kullandırdığı Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi gibi çok avantajlı kredilerden, yararlanan şirketlerin listesini kamuoyuyla paylaşın. Rusya’dan yapılan kredili doğalgaz ithalat miktarını, ertelenen doğalgaz bedeli ödemelerini, Türkiye’nin bu kapsamda Rusya’ya ne kadar borçlandığını gösteren BOTAŞ’ın güncel bilançosunu kamuoyuna açıklayın. TÜİK’in makyajlı enflasyon, büyüme ve işsizlik verileri konusunda geriye dönük teknik araştırmayı başlatın. Yeni ekonomi yönetimi gerçekten güven kazanmak istiyorsa, bu araştırmaları vakit geçirmeden başlatsın ve açıklamaları da yine vakit geçirmeden yapsın. Güven, öyle sosyal medyadan “Şeffaflık, hesap verebilirlik” vaatleri vererek değil, bunları kuvveden fiile geçirerek sağlanabilir.

FARKLILIKLARI BİR YANA KOYDUK, VATANI SEVMEK PAYDASINDA BULUŞTUK

2023’te başlayan seçim süreci devam ediyor. Yaklaşan yerel seçimler için bu ülkenin aydınlık geleceğine inananların umutlarını tazelememiz gerekiyor. Mayıs seçimlerinde milletimiz çok önemli bir kapıyı araladı. Farklı düşünen, farklı konuşan, belki farklı şeylere inanan, farklı partilere oy veren ama hepsi bu ülkeyi sevmek paydasında buluşan, bu ülkenin aydınlık geleceğine inanan 25,5 milyon insan ucube rejime karşı bir araya geldi. Sandıkta tek vücut oldu. “Asla bir araya gelmez” denenler vatan için bir araya geldiler. Birbirlerini görmeyen, gözlerini açıp birbirlerinin gözüne baktılar. Birbirlerine kulak tıkayanlar, bu kez birbirlerine kulak verdiler. Birbirlerine düşmanlaştırılan milyonlar, bu kez birbirlerine kollarını açtılar. Bu ülkede her iki kişiden biri, demokrasi için, hak için, hukuk için, adalet için bir araya geldi. Atatürk’ün kurduğu, Cumhuriyet değerlerine bağlı, sosyal demokrat bir partiyi, onun Genel Başkanını, değerlerinden kopmadan, toplumun tüm kesimlerinden oy alabilen, hale getirmek büyük bir değişimdir. Müreffeh Türkiye’nin demokrat yarınları için bu çok önemli bir aşamayı ifade eder.

BU BÜYÜK DEĞİŞİM SÜRECEK, BAŞARIYA ULAŞACAK

Ama çok istememize ve çok çalışmamıza rağmen olmadı, seçimi kazanamadık. Buna belki en çok biz üzüldük. Ama seçim süreci devam ederken sadece üzgünüz diye oturmak yetmiyor. Hatalarımızı düzelterek, eksiklerimizi gidererek, yenilenerek ayağa kalkmamız gerekiyor. Bu mücadele vazgeçilecek bir mücadele değil. Birleşen gücümüz önünde durulmaz bir çığ gibi büyümeli. 25 milyonu 30 milyon, 30 milyonu 35 milyon yapmak için çalışmaya kararlıyız. Adalet yürüyüşüyle başlayan bu büyük değişim, mutlaka sürmelidir, sürecek ve nihayetinde başarıya da ulaşacaktır.

ERDOĞAN’IN AMACI MUHALEFETİ DAĞITMAK

Erdoğan’ın en büyük korkusu budur. Bunu dağıtmak, itibarsızlaştırmak, unutturmak, 25,5 milyonun baskısından kurtulmak için, elinden geleni ardına koymamaktadır. Bunun karşısında tüm partililerimize düşen, 25,5 milyondan bir kişiyi bile feda etmeden, ülkemizin namuslu, vicdanlı hakkın yanında olan kitlelerinin sayısını artırmaktır. Bu süreci yönetmek bir tek Genel Başkanımızın değil, tüm Cumhuriyet Halk Partililerin birlikte görevidir. Yapmamız gereken, Halil İbrahim sofralarında birleşerek, mücadeleye yorulmadan devam ederek, değişimin sadece bir gün değil, bir hayat boyu süren bir süreç olduğunu bilerek bu süreci yönetmektir. İsimler değişir, kişiler değişir. Önemli olan birleşen gücü tahkim etmek, zulmün karşısında hep birlikte durup mücadele etmektir. Biz ne yapacaksak ayrılarak değil, birleşerek yapacağız. Karşısındaki gücün bölünüp parçalanması planları yapanların heveslerini kursaklarında bırakacağız.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün açıkladığı manifestoyla ilgili bir değerlendirmeniz var mı? Bu konu MYK’da gündeme geldi mi?

Faik ÖZTRAK- Hayır gelmedi.

Soru- CHP Muğla İl Başkanı Hüseyin Erol, başta Sözcü TV, muhalif kanalları suçlayarak ihanet çetesi parayı CHP’den alıyorlar, partiyi sorgulatıyorlar dedi. Bu iftirayla ilgili olarak CHP kime ne kadar ödemiştir? Bu konuya ilişkin bir açıklamanız olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Bu konuda bahsi geçen il başkanımız bir açıklamada bulunmuştur. Partimizin yapmış olduğu ödemeler Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi denetiminden geçmektedir. Konuyla ilgili bugüne kadar herhangi bir eleştiri de söz konusu olmamıştır. Her siyasi parti gibi seçim döneminde televizyon kanallarına yaptığımız reklam ödemeleri dışında Sözcü TV’ye bir ödememiz yoktur.

Soru- Efendim dün Ekrem İmamoğlu, bilindiği üzere bir manifesto yayınladı, bir bildiri yayınladı ve değişim vurgusu yaptı. Sadece yönetimi değil muhalefeti de eleştirdi. Bununla ilgili sizin de muhakkak bilginiz vardır. MYK’da gündeme gelmedi dediniz ama bir değerlendirme yapmanız mümkün mü?

Faik ÖZTRAK- MYK’da gündeme gelmedi. Şuanda MYK Sözcüsü olarak açıklama yapıyorum. Parti Sözcüsü olarak açıklama yapıyorum MYK’daki konuşmaları.

Soru- Efendim aynı şekilde bugünde Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın değişim yürüyüşü devam ediyor. Bu değişim çağrıları MYK gündeminde yer aldı mı?

Faik ÖZTRAK- Ben geçen defa bununla ilgili görüşlerimi açıklamıştım. Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok.

Teşekkür ediyorum.

Kapaklı’da Eğitim-İş Üyesi Öğretmenlere Verilen Cezaları TBMM Gündemine Taşıdık

CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e yönelttiği soru önergesinde Tekirdağ’ın Kapaklı ilçesindeki Karaağaç Atatürk Ortaokulu’nda son...
Devamını oku

Tekirdağ’da Projeler Bitmiyor, Maliyetler Katlanıyor

CHP’li Öztrak, vergi ödemede ilk 10 il arasında olan Tekirdağ’ın, ödediği vergiye oranla merkezi yönetimden yatırım almada sondan 3. sırada...
Devamını oku

Yandaşlara-Baronlara-Lobilere Giden Para, Esnafa-Çiftçiye Giden Paranın 10 Katı

CHP’li Öztrak, Ocak ayında esnafa ve çiftçiye verilen destek 15 milyar lirayı bulmazken; faiz giderlerine, Kur Korumalı Mevduata ve Erdoğan’ın...
Devamını oku

Gerçek İşsiz Sayısı İlk Kez Resmi İşsiz Sayısının 3 Katını Aştı

CHP’li Öztrak, resmi işsiz sayısı düşerken gerçek işsiz sayısının tek ayda 1 milyon kişiye yakın arttığına dikkat çekerek, “2014’te başlayan...
Devamını oku

Erdoğan Dünyada Merkez Bankası Başkanı Kellesi Almakla Meşhur Oldu

CHP’li Öztrak, çekirdek enflasyonun tüketici enflasyonundan düşük göründüğü Kasım-Aralık aylarında bunu “Enflasyonda momentum kaybı”, “Enflasyon eğiliminin hedeflere uyumluluğu” olarak yorumlayan...
Devamını oku

SGK’nın Yıllık Açığı ‘Batırdılar’ Dedikleri Dönemi Altıya Katladı

CHP’li Öztrak, Erdoğan’ın “SSK’yı batırdılar” dediği dönem ile son 21 yılda verilen SGK açıklarını karşılaştırdı. Erdoğan’ın “batırdılar” dediği 1993-1999 döneminde...
Devamını oku

2023’te Gelir Dağılımı Adaletsizliğinde Rekor Kırıldı

CHP’li Öztrak, gelir dağılımında adaletsizliğin 2023’te rekor seviyeye ulaştığını, toplumun en zengin yüzde 10’luk kesiminin gelirinin en yoksul yüzde 10’un...
Devamını oku

Kara Deliğe Döndü… SARAYLARIN MİLLETE FATURASI 2 MİLYAR DOLAR

CHP’li Öztrak, son 10 yılda Cumhurbaşkanlığının sadece yatırım harcamalarına 1,2 milyar dolar gittiğini, Beştepe’deki Sarayın önceki dönem maliyeti de eklendiğinde...
Devamını oku

 İletişim

Bize her türlü görüş ve önerilerinizi bildirmek için sağ tarafta yer alan bilgilerden bize ulaşabilirsiniz.
CHP Genel Merkezi: Anadolu Bulvarı No: 12 06520
Söğütözü / ANKARA
Telefon: +90 (312) 207 40 00
Telefon 2: +90 (312) 420 59 48-49
Faks: +90 (312) 207 40 14
E-Posta: info@faikoztrak.com